Anahtar Uydurmak Suretiyle Hırsızlık - Hırsızlık - Mala Zarar Verme - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/9-155 Esas 2009/192 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/9-155
Karar No: 2009/192
Karar Tarihi: 07.07.2009

Anahtar Uydurmak Suretiyle Hırsızlık - Hırsızlık - Mala Zarar Verme - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/9-155 Esas 2009/192 Karar Sayılı İlamı

 

 

Ceza Genel Kurulu 2009/9-155 E., 2009/192 K.

Ceza Genel Kurulu 2009/9-155 E., 2009/192 K.

  • ANAHTAR UYDURMAK SURETİYLE HIRSIZLIK
  • HIRSIZLIK
  • MALA ZARAR VERME

 

  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 231 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 51 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 62 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 73 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 142 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 143 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 151 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 253 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 493 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 494 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 81 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 315 ]

"İçtihat Metni"

Anahtar uydurmak suretiyle hırsızlık suçundan sanık O......A....’ün, eyleminin kullanma hırsızlığı suçuna uyduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY’nın 494/1-son ve 81/2-3. maddeleri uyarınca 2 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İ.... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 25.10.2002 gün ve 268-622 sayı ile verilen kararın, sanık ve o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.11.2006 gün ve 1919-12023 sayı ile;

1- Yakınanın anlatımına göre, araç içerisindeki döşemelik kumaşın da hırsızlandığı, sanığın suça konu aracı açıkça iade etmek amacıyla çalmadığı olayda; 765 sayılı TCY’nın 494. maddesindeki hısızlık suçunun unsurlarının bulunmadığı; ancak aşamalardaki açık anlatımına göre de suça konu aracın kilidini yanında taşıdığı bıçakla açıp, çalıştırdığını savunması karşısında, hakkında anılan Yasanın 493/2. maddesi yerine, yazılı şekilde uygulama yapılması,

2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nın 493/2, 81/2-3. maddelerine göre, hükümden sonra, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın aynı suça uyan 142/2-d, koşulları oluştuğu takdirde, 143; 151/1, 73/8. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında sanık yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması”

” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 31.12.2007 gün ve 189-774 sayı ve özetle;

“Sanık O.....A.....’ün olay tarihinde müşteki N.....D...’e ait kapısının önüne park ettiği 35 NC 508 plakalı aracın kilidini yanında taşıdığı bıçakla açıp, düz kontak yapmak

suretiyle çalıştırıp çaldığı anlaşıldığından sanığın eylemine uyan ve lehine bulunan 5237 sayılı TCK’nın 142/2-d , 143, 62. maddeleri gereğince cezalandırılmasına,

Ayrıca, sanığın müştekiye ait aracın kilidini üzerinde taşıdığı bıçakla zorlamak suretiyle açıp, mala zarar verme suçunu da işlediği anlaşıldığından, eylemine uyan ve lehine bulunan 5237 sayılı TCK’nın 151/1, 62. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı”

” gerekçesiyle sanığın hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCY’nın 142/2-d ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla; mala zarar verme suçundan ise, 5237 sayılı TCY’nın 151/1 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, dosya içeriğine, sanık hakkında edinilen kanaate, geçmişteki hali ve suç işlemedeki eğilimine, suçu işledikten sonraki yargı sürecindeki davranışları nedeniyle sanığın pişmanlık duyduğu ve tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluşmadığından TCY’nın 50, 51 ve CYY’nın 231. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş, bu karara yönelik sanığın temyiz başvurusu ise yasal süresinde olmadığından bahisle 1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca reddedilmiş, verilen karar bu şekilde temyiz denetiminden geçmeksizin kesinleşmiştir.

Adalet Bakanlığınca, 10.11.2008 gün ve 55989 sayı ile; sanık hakkında mala zarar verme suçundan verilen mahkûmiyet kararı yönünden, mala zarar verme suçunun şikayete tabi suçlardan olması ve uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı CYY’nın “

“Uzlaşma”

” başlıklı 253. maddesi hükümlerinin öncelikle uygulanması suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.04.2009 gün ve 20813-4344 sayı ile;

“Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı mala zarar verme suçu uzlaşma hükümlerine tabi bulunduğu halde, yargılamanın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde öngörülen uzlaştırma işlemlerine başvurulmadan sonuçlandırılması yargılama yöntemine aykırılık oluşturduğundan, başvuruda belirtilen bu nedene dayalı olarak hükmün kanun yararına bozulması gerekmektedir.

Öte yandan, çaldığı otomobilin direksiyon alt kısmındaki plastik bölümü de kırdığı kabul edilmek suretiyle hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmasına karar verilen hükümlü O.....A....’ün, suç sonucunda zilyetliğini ele geçirdiği malda tasarrufta bulunmaktan ibaret bu eylemi nedeniyle hırsızlık dışında, ayrıca mala zarar verme suçundan da cezalandırılması isabetsiz ise de, kanun yararına bozma istemine konu edilmemesi nedeniyle bu aşamada incelenemeyecek olan bu hususun bozma üzerine yerel mahkemede yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Açıklanan nedenle, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, İ.... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.12.2007 tarih ve 2007/189-2007/774 sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına”

” karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 24.06.2009 gün ve 245081 sayı ve özetle;

“Somut olayda; hükümlü, hırsızlık konusu mala zarar vermiş bulunmaktadır. Söz konusu zarar, otomobilin çalınması-kullanılabilmesi için verilmiştir. Malın çalınması için, çalınma sırasında eşyaya verilen zarar nedeniyle hırsızlık suçu dışında, ayrıca mala zarar verme suçu oluşmaz ve faile mala zarar vermek suçundan ceza verilemez. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23.10.2008 gün ve 2007/20250-2008/17670; 16.12.2008 gün ve 2007/8098¬

¬-2008/23513; 01.04.2009 gün ve 2008/8929-2009/6253 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Ayrıca, hükümlü hırsızladığı eşyanın sahibine zarar vermek kastıyla hareket etmiş de değildir. Dolayısıyla, hükümlünün eylemi yalnızca hırsızlık suçunu oluşturduğu halde ayrıca mala zarar verme suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır. Özel Dairece saptanan bu hukuka aykırılık, 5271 sayılı Yasanın 309/4-d maddesinde kapsamında bulunduğundan, yeniden yargılama yasağı mevcut olması nedeniyle Yargıtay Dairesince mala zarar verme suçundan verilen cezanın kaldırılmasına karar verilmesini gerektirmektedir. Ancak bu hukuka aykırılık yasa yararına bozma istemine konu edilmemiştir. Bu aykırılık, yasa yararına bozma istemine konu edilip giderilmeden, dosyanın esası hakkında karar verilmesi halinde yasaya aykırı bir başka karar daha verilmiş olacaktır.

Açıklamalar ışığında; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin istemde belirtilen neden dışındaki hukuka aykırılığı saptaması yerindedir. Ancak, saptadığı hukuka aykırılık nedeniyle yasa yararına bozma istemini bu aşamada red etmesi veya merciine ihbarda bulunmak suretiyle belirlenen bu hukuka aykırılık nedeniyle de yasa yararına bozma isteminde bulunulması sağlanarak sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin yasa yararına bozma kurumunun niteliğine uygun düşmediği, hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. Özel Dairenin söz konusu kararı ile; saptanan hukuka aykırılık nedeniyle kanun yararına bozma isteminde bulunulması durumunda Yargıtay Dairesine yasayla verilmiş bulunan cezanın kaldırılmasına hükmetme yetkisi (m.309/4-d), yargılama yasağına rağmen ilk hükmü veren mahkemeye devredilmekte, kanun yararına bozma kurumunun niteliği gereği kabul edilmeyen ‘

‘kabule göre bozma’ nedeni olacak bir hukuka aykırılık nedeniyle mahkûmiyet hükmünün bozulması sonucunun doğmasına neden olunmaktadır.

Yine, Yüksek Dairenin kararı ile; saptanan hukuka aykırılık nedeniyle kanun yararına bozma isteminde bulunulması halinde Özel Daire tarafından verilecek bozma ve cezanın kaldırılması kararı ile sonuçlanması mümkün olan hukuki sürecin, yargılama yasağına aykırı olarak yeniden yargılama yapılmak suretiyle sürdürülmesi, içerisinde hukuka aykırılıkların bulunabileceği yeni kararların verilmesi, kanun yararına bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesi tarafından ‘

‘istekle bağlılık kuralı gereği’ Özel Dairenin istemde belirtilen nedene dayalı kanun yararına bozma kararına uyulması (direnilememesi- m.309/son) ancak Yüksek Dairenin kararının saptanan hukuka aykırılık nedenine ilişkin kısmına uyulmamasına karar verilmesi gibi sorunların ve tereddütlerin yaşanmasına neden olunabilecektir”

” görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve saptanan hukuka aykırılık yönünden de yasa yararına bozma istenip istenmeyeceğinin merciine sorulduktan sonra sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, Özel Dairece hükmün yasa yararına bozma istemi üzerine incelendiği sırada, yasa yararına bozma istemine konu edilmeyen başkaca hukuka aykırılık hallerinin saptanması halinde izlenecek yöntemin belirlenmesine ilişkindir.

Öğretide “

“olağanüstü temyiz”

” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasayolunun koşulları ve sonuçları “

“kanun yararına bozma”

” adı ile 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.

5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Bozma nedenleri;

5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “

“tekriri muhakeme”

” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

Ceza Genel Kurulu’nun 17.07.2007 gün ve 145-172; 02.10.2007 gün ve 82-196 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, yasa yararına başvuru nedeniyle yapılan inceleme sırasında, Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde, bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Adalet Bakanlığına ihbarda bulunulması, ihbar üzerine başvuruda bulunulması halinde ise tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

İncelenen dosya içeriğine göre, Yerel Mahkemece, otomobili açarken kapı kilidine zarar verdiği kabul edilerek, sanığın mala zarar verme suçundan da cezalandırılmasına karar verilmiştir. Özel Daire ise, farklı bir kabul ile sanığın, direksiyonun alt kısmındaki plastik kısmı kırmak suretiyle zarar verdiğinden bahisle mala zarar verme suçunun oluşmadığını belirtmiş ve bu hususun yeniden yapılacak yargılamada nazara alınması konusunda uyarıda bulunmuştur.

Özel Dairece, mala zarar verme suçunun oluşup oluşmadığı hususunun yasa yararına bozma isteminde yer almadığı açıkça vurgulanmış olup, yasa yararına bozma isteminde yer almayan bir hususun uyarı amacıyla da olsa kararda yer alması, nedene bağlılık esasına dayanan yasa yararına bozma kurumunun amacına ve mantığına aykırıdır.

Ceza Genel Kurulunun 13.06.2006 gün ve 151-157 kararında da açıkça vurgulandığı üzere;

Yasa yararına bozma kurumu, kesin hükmün otoritesini etkileyen, ileri sürülen hukuka aykırılıkların saptanması ile sınırlı ve bu aykırılıkların savunma hakkını kısıtlama veya kaldırma sonucunu doğurduğu yahut hükmü etkilediğinin belirlenmesi durumunda, hükmün bu nedenlere dayalı olarak bozulmasını gerektiren olağanüstü yasayoludur. Yargıtay’ın olağan yasayolu olan temyiz denetimi sırasında yasaya ve yargısal kararlara dayalı olarak gerçekleştirdiği uygulamaların tümünün, yasa yararına bozma kurumunda da geçerli olduğu söylenemez. Dolayısıyla, Yargıtay’ın öğretici ve yol gösterici niteliği gereği temyiz denetimi sırasında uyguladığı “

“kabule göre bozma”

” yöntemine, istisnai ve olağanüstü bir yol olan yasa yararına bozma istemi üzerine yapılan incelemede başvurulması sistemin özüne aykırıdır.

Bu nedenle Özel Dairelerin, olağan yasayolu denetiminde olduğu gibi, yasaya aykırı uygulama yapıldığını saptadıklarında, kabule göre bozma kararı vermelerine ya da uyarıcı nitelikte eleştiride bulunmalarına, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma kurumunda olanak bulunmamaktadır.

Kaldı ki, mala zarar verme suçunun unsurlarının oluşmadığı saptandığına göre, bu aykırılığın giderilmesi halinde, sanık hakkında bu suçtan verilen cezanın kaldırılması gerekeceğinden, Özel Dairece işin esasına ilişkin bir karar verilecek olması karşısında, bu hususun yasa yararına bozma konusu yapılıp yapılmayacağının belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazın kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yasaya aykırı olduğu saptanan husus yönünden de yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra, sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul üyesi ise; “

“Yasa yararına bozma konusu yapılan husus, sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkin olup, yeniden yargılama yasağı dışında olduğundan, Yerel Mahkemece yapılacak yargılama ile sonuçlandırılacak ve bir karar verilecektir. Yargılama yasağının bulunmadığı hallerde, hukuka aykırı olduğu saptanan bir konunun, yasa yararına bozma konusu yapılması için ihbarda bulunulmasına gerek bulunmamaktadır. Zira, önceki hüküm bozma kararı ile ortadan kalktığından, Yerel Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda yeni ve değişik bir hüküm verebilecek ve bu hüküm de olağan yasa yollarına tabi olacaktır. Bu nedenle Özel Dairece, saptanan hukuka aykırılığa işaret edilerek, Yerel Mahkemenin uyarılması, bu hal ile sınırlı olarak olanaklıdır. Böylece, Yerel Mahkeme olağan yasayolu denetimi sonucunda verilecek karara karşı, direnme hakkını da kullanabilecektir. Bu itibarla, Özel Daire kararı isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir”

” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15.04.2009 gün ve 20813-4344 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3- Saptanan hukuka aykırılığın yasa yararına bozma başvurusuna konu edilmesini sağlamak üzere, dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.07.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
 

 

 

Hemen Ara