Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/11-94 Esas 2009/182 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/11-94
Karar No: 2009/182

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/11-94 Esas 2009/182 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2009/11-94 E., 2009/182 K.

Ceza Genel Kurulu 2009/11-94 E., 2009/182 K.

  • 5235 S. ADLİ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADL... [ Madde 12 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 52 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 53 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 158 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 289 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 310 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 343 ]
  • "İçtihat Metni"

    Hükümlü F....A......’nun nitelikli dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCY’nın 158/1-f madde ve fıkrası yollamasıyla 158/1-son cümle, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis ve 10.000 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, A..... 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.12.2006 gün ve 814-1006 sayılı karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

    Adalet Bakanlığınca 04.06.2008 gün ve 31160 sayı ile, “

    “5235 sayılı Yasanın 12. maddesi uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçlarından açılan davalara bakma görevinin ağır ceza mahkemelerine ait olduğu”

    ” gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 13.03.2009 gün ve 11862-2424 sayı ile;

    “İncelenen dosya içeriğine göre, yasa yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde bulunduğundan A..... 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.12.2006 gün ve 2006/814-1006 sayılı kararının CMK’nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.2.2004 gün ve 2004/2-16-33 sayılı kararında açıklandığı gibi bozma esasa ilişkin olup yargılamanın tekrarına yasal olanak bulunmadığından, hükümlü F.....A...."nun nitelikli dolandırıcılık suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f. madde ve fıkra yollamasıyla 158/1-son cümlesi uyarınca takdiren ve teşdiden 3 yıl 6 ay hapis ve 500 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, tayin olunan adli para cezasının günlüğü 5237 sayılı TCK’nun 52/2. maddesi uyarınca takdiren 20.00 YTL’den hesaplanmak suretiyle 10.000 YTL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı maddenin 4. fıkrası uyarınca adli para cezasının birer ay ara ile 20 eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birini süresinde ödemediği takdirde kalan taksitlerin tamamının tahsiline,

    Hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendindeki haklardan koşullu salıverme tarihine a, b, d, e bentlerindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, infazın bu cezalar üzerinden yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine”

    ” karar verilmiştir.

    Yargıtay C. Başsavcılığı ise 24.04.2009 gün ve 131079 sayı ile;

    “Yüksek Dairenin, yerel mahkeme hükmünün, yasa yararına bozulmasına ve 5271 sayılı Yasanın 309/4-b bendi uyarınca, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar vermesi gerekirken işin esasına doğrudan hükmetmesinin, yasaya uygun olmadığı”

    ” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık; atılı suça bakma görevinin, üst dereceli mahkemenin görev alanına girmesi nedeniyle yerel mahkeme hükmünün yasa yararına bozulması durumunda, yeniden yargılama yapılmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.

    Olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma kurumu, temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilmiştir.

    1412 sayılı CYUY’nın 343. maddesinde “

    “yazılı emir”

    ” adı ile düzenlenen bu yasayolunda, istem yerinde görülürse bozma kararı verilecek, bozma kararının maddenin son fıkrası uyarınca “

    “davanın esasını halletmeyen”

    ” mahkeme kararlarına ilişkin olması durumunda dosya yeniden inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilecektir. Bozma kararının “

    “davanın esası çözümleyen”

    ” kararlara ilişkin olması durumunda ise, cezanın tamamıyla kaldırılmasını gerektirmesi halinde hükmolunan cezanın çektirilmemesine hükmedilecek, daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirmesi halinde ise uygulama Yargıtay tarafından yapılacaktır. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere 1412 sayılı CYUY’nda yargılamanın tekrarı sadece “

    “davanın esasını çözümlemeyen”

    ” mahkeme kararları için olanaklı kılınmıştır. “

    “Davanın esasını halleden”

    ” hükümlerin “

    “yazılı emir”

    ” yasa yolu ile bozulması halinde yeniden yargılama yapılması yasağı getirilerek bozma nedenine göre gerekli kararın Yargıtay tarafından verilmesi öngörülmüştür. Davanın esasını halleden kararlar ise 03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “

    “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararlar”

    ” olarak sayılmıştır.

    5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde ise bu kurum, 1412 sayılı CYUY’na göre oldukça farklı bir şekilde düzenlemiştir. Bu Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

    Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

    Buna göre bozma nedenleri;

    5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecektir, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

    4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

    Bu düzenleme incelendiğinde, yasa yararına bozma kararı verilmesinin sonuçları (lehe veya aleyhe bozulup bozulamayacağı) ve bozma sonrasındaki hareket tarzı belirlenirken “

    “kara”

    ”’ ve “

    “hüküm”

    ” ayrımı yapıldığı görülmektedir. Ayrıca, hükümler açısından da mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen ya da çözmeyen hükümler ölçütü esas alınmıştır.

    5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde ise hükümler; mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları olarak sayılmıştır.

    5271 sayılı CYY’nda göreve ilişkin düzenlemeye 3-7. maddeleri arasında yer verilmiş, Yasanın 7. maddesinde; “

    “yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüzdür”

    ” denilmek suretiyle görevsiz mahkemenin yaptığı işlemlerin hukuksal niteliğini kesin olarak belirlemiştir. Görevsiz bir mahkemenin davaya bakmış olması da Yasanın 289/1-d maddesinde hukuka kesin aykırılık nedeni arasında sayılmıştır. 26.10.1932 gün ve 29-32 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında yasaya aykırılık halleri esasa etkili usul hataları olarak belirtilmiş, Ceza Genel Kurulu ve Özel Daire kararlarında da bu hususların yasa yararına bozma nedeni yapılabileceği benimsenmiştir.

    Diğer taraftan, incelemeye konu olayda hükümlüye atılı nitelikli dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCY’nın 158. maddesinde düzenlenmiş olup, 5235 sayılı Yasanın 12. maddesi uyarınca bu suçlardan açılan kamu davalarına bakma görevi ağır ceza mahkemelerine ait bulunmaktadır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Hükümlü hakkında 25.08.2006 tarihinde işlediği iddia edilen nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 158/1-d maddesi uyarınca açılan kamu davasında, yargılama A.... 12. Asliye Ceza Mahkemesince sürdürülerek karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Adalet Bakanlığı tarafından “

    “nitelikli dolandırıcılık suçlarından açılan davalara bakma görevinin ağır ceza mahkemelerine ait olduğu”

    ” gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, Özel Daire tarafından yerel mahkeme hükmü yasa yararına bozulmuş ve yargılamanın yenilenmesi yasağı bulunduğu gerekçesiyle uygulama yapılarak doğrudan yeni bir mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

    Söz konusu uyuşmazlığın 1412 sayılı CYUY’nın yürürlüğü döneminde çıkmış olması halinde, bu Yasanın 343. maddesindeki düzenlemenin açıklığı karşısında, Özel Dairenin istemi yerinde görerek yerel mahkemenin hükmünü yasa yararına bozması ve yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle kendisinin mahkûmiyet kararı vermesi isabetli olacaktı. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 25.05.2004 gün ve 99-122 ile 17.02.2004 gün ve 16-33 sayılı kararlarında hükmün mahkemenin görevsizliği nedeniyle “

    “yazılı emir”

    ” yoluyla bozulması durumunda görevli mahkemece yeniden inceleme ve araştırma yapılmasına ve yeni bir hüküm kurulmasına yasal olanak bulunmadığı açıkça vurgulanmıştır.

    Ancak 5271 sayılı CYY döneminde konunun çözümü farklılık göstermekte olup uyuşmazlık ta bu dönemde meydana gelmiştir.

    Üst dereceli mahkemenin görev alanında bulunan bir suçta, alt dereceli görevsiz mahkemenin kendisini görevli sayarak hüküm vermesi, mahkûmiyet hükmünün hem davanın esasını çözmeyen yönüne, hem de savunma hakkıyla ilgili bir usule aykırılığa ilişkin olup 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b maddesi kapsamında bulunmaktadır. Bu nedenle, yasa yararına bozma nedenine göre yargılamanın tekrarlanması yasağı söz konusu olmadığından, verilecek sonuç cezanın önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmaması koşuluyla, yerel mahkemece yasa yararına bozma doğrultusunda görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi ve görevli mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesi gerekmektedir.

    Bu itibarla, Özel Dairenin yerel mahkemenin hükmünü görev yönünden yasa yararına bozma ile yetinmesi ve müteakip işlemlerin CYY’nın 309/4-b maddesi uyarınca yerel mahkemece yapılmasına karar vermesi gerektiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin yasa yararına bozma kararından mahkûmiyet hükmü kurulmasına ilişkin kısmın çıkartılarak yerine “

    “müteakip işlemlerin 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b maddesi uyarınca mahallinde yapılmasına”

    ” ibaresinin eklenmesi suretiyle yerel mahkeme hükmünün yasa yararına bozulmasına karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi; Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddinin gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

    SONUÇ

    :

    Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 13.03.2009 gün ve 11862-2424 sayılı kararından mahkûmiyet hükmü kurulmasına ilişkin bölümün çıkartılmasına ve yerine “

    “müteakip işlemlerin 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b maddesi uyarınca mahallinde yapılmasına”

    ” ibaresinin eklenmesi suretiyle yerel mahkeme hükmünün yasa yararına BOZULMASINA,

    3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara