Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/6-142 Esas 2009/171 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/6-142
Karar No: 2009/171

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/6-142 Esas 2009/171 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık H.....H.....T...'nin nitelikli hırsızlık suçu nedeniyle cezalandırılmasına karar verilmiştir. Ancak yapılan incelemede, sanığın eylemi mühür bozma suçunu oluşturduğu ve bu suç için uygulanacak cezanın belirlenmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ve Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık ise, sanık lehine olan kanunun uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgilidir. Karar tarihi itibariyle 5237 sayılı TCK yürürlüğe girmediğinden, yerel mahkemece lehe yasa değerlendirmesi yapılmamış, ancak daha sonra yürürlüğe giren TCK'nın 203. maddesindeki seçimlik cezanın uygulanması halinde sanık lehine bir karar verileceği anlaşılmıştır. Yargıtay C.Başsavcılığı itirazına karar verilerek, sanık hakkındaki hüküm bozulmuş ve dava zaman aşımı nedeniyle düşmüştür.
5237 sayılı TCK'nın Madde 52, Madde 203

765 sayılı TCY'nın Madde 72, Madde 274/1

5271 sayılı CYY'nın Madde 223/8
Ceza Genel Kurulu 2009/6-142 E., 2009/171 K.

Ceza Genel Kurulu 2009/6-142 E., 2009/171 K.

  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 52 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 203 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 274 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 72 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık H.....H.....T... hakkında, nitelikli hırsızlık suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, eyleminin mühür bozma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 765 sayılı TCY’nın 274/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve TCY’nın 72. maddeleri uyarınca 872.416.339 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, D.... Asliye Ceza Mahkemesince 23.01.2003 gün ve 82-1 sayı ile verilen karar, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.03.2006 gün ve 606-2206 sayı ile;

    “… somut olayla ilgili 765 sayılı TCY’nın 274/1, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleriyle 5237 sayılı TCY’nın 203/1. maddesinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda, Mahkemece 765 sayılı Yasa uyarınca kurulan hükmün sanık yararına olduğu anlaşılmış; diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    Ancak;

    Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5083 sayılı Yasaya 5335 sayılı Yasa ile eklenen 2/3. maddesi uyarınca, para cezalarında bir Yeni Türk Lirası artıklarının hesaba katılamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,”

    ” nedeniyle,

    Bozulmuş ise de, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanığa sonuçta hükmolunan ağır para cezasının 872.416.339 liradan, 872 Yeni Türk Lirasına dönüştürülmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına”

    ” karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 11.06.2009 gün ve 268502 sayı ile;

    “Somut olayımıza baktığımızda 765 sayılı Kanunun 274/1, 647 sayılı Kanunun 4, 765 sayılı Kanunun 72. maddeleri uyarınca sonuç olarak 872.00 YTL Adli Para Cezasına hükmedilmiştir. 5237 sayılı Kanunun 203/1. maddesinde ise müeyyide olarak hapis cezası ile adli para cezası seçimlik ceza olarak öngörülmüştür. Mahkemece adli para cezasının seçilmesi durumunda hükmedilebilecek en az ceza 5237 sayılı TCK’nun 52/1-2 maddeleri gereğince 100.00 TL adli para cezasından ibaret olacağından, 5237 sayılı Kanun hükümlerinin lehe olma ihtimali mevcuttur. Bu husustaki takdirin de yerel mahkeme tarafından yapılacağı konusunda tartışma bulunmamaktadır.

    Sanık hakkında 765 sayılı Kanun gereğince verilen hükmün sanık aleyhine olabileceği, 5237 sayılı Kanun gereğince verilecek hükmün ise sanık lehine olması ihtimalinin bulunması nedeniyle hükmün bozulması gerekmektedir”

    ” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanık hakkında, hırsızlık suçundan açılan kamu davasında, eyleminin mühür bozma suçunu oluşturduğunun kabulüyle bu suçtan cezalandırılmasına karar verilen olayda, sanığın eyleminin sabit olduğu ve suç niteliğinin belirlenmesi hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümü gereken uyuşmazlık, lehe yasanın belirlenmesine ilişkindir.

    Sanık hakkında uygulanan, 765 sayılı TCY’nın 274. maddesinin 1. fıkrasında, “

    “Bir kimse kanuna yahut Hükümetin emrine tevfikan bir şeyin muhafazasını yahut aynen mevcudiyetini temin için vazolunan mührü fekkederse üç aydan iki seneye kadar hapis cezasına ve kırk liraya kadar ağır cezayı nakdî itasına mahkûm olur”

    ” hükmüne;

    Anılan maddenin, 5237 sayılı TCY’daki karşılığı olan 203. maddesinde ise, “

    “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır”

    ” hükmüne yer verilmiştir.

    İncelenen dosya içeriğine göre;

    Sanık H....H....T...’ın, adli sicil kaydının bulunmaması nedeniyle hakkında, 5237 sayılı TCY’nın 203. maddesinde öngörülen seçimlik cezalardan, adli para cezasının seçilmesi hususunda bir engel bulunmadığı anlaşılmaktadır. Karar tarihi itibariyle 5237 sayılı TCY yürürlüğe girmediğinden Yerel Mahkemece lehe yasa değerlendirmesi yapılmadığı gibi, bu Yasanın 203. maddesindeki seçimlik cezalardan adli para cezasının seçilmesi halinde, belirlenecek cezanın sanık lehine olacağı açıktır. Bu durumda Özel Daire kararından önce, fakat hüküm tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan ve hükümlü lehine olarak sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 203. maddesinde yer alan seçimlik cezanın uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilebilmesi için hükmün bozulması ve dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesi gerekirken, Yerel Mahkemenin takdir hakkına müdahale edilecek şekilde Özel Dairece lehe yasanın saptanması ve onama kararı verilmesi isabetli değildir.

    Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

    Ancak, sanık hakkında uygulanan, 765 sayılı TCY’nın 274/1. maddesinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırına göre, anılan suç aynı Yasanın 102/4. maddesi uyarınca, 5 yıllık asli zamanaşımı süresine tabidir. Dava zamanaşımını kesen son işlem ise Yerel Mahkemece 23.01.2003 tarihinde verilen mahkûmiyet kararıdır. Belirtilen 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresi Ceza Genel Kurulunca yapılan inceleme tarihinden önce 23.01.2008 tarihinde dolmuştur. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılırken, Özel Daire kararının hukuka aykırı görülerek kaldırılması ve Yerel Mahkeme hükmünün esastan veya usulden bozulması halinde dava zamanaşımı süresinin dolduğunun saptanması durumunda kamu davasının düşmesine de karar verileceğinden sanık hakkındaki hükmün bozulmasına ve kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.

    SONUÇ :

    Açıklanan nedenlerle,

    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 07.03.2006 gün ve 606-2206 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,

    3- D...... Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2003 gün ve 82-1 sayılı düzelterek onama kararının, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca sanık hakkında uygulanacak lehe yasanın saptanması zorunluluğundan ve dava zamanaşımının geçekleşmiş bulunmasından dolayı BOZULMASINA,

    4- Dava zamanaşımının gerçekleşmesine ilişkin bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi yollamasıyla, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin Yargıtay Ceza Genel Kuruluna tanıdığı yetki kullanılmak suretiyle, sanık hakkındaki kamu davasının, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,

    5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.06.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara