Esas No: 2009/4-70
Karar No: 2009/153
Karar Tarihi: 09.06.2009
Cürme Teşebbüs - Tevkifhane Ve Hapishaneden Firar Ve Firara Vesatat - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/4-70 Esas 2009/153 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2009/4-70 E., 2009/153 K.
Ceza Genel Kurulu 2009/4-70 E., 2009/153 K.
- CÜRME TEŞEBBÜS
- TEVKİFHANE VE HAPİSHANEDEN FİRAR VE FİRARA VESATAT
- 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
- 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 5 ]
- 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 307 ]
- 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 62 ]
"İçtihat Metni"
Cezaevine sim kartı sokmaya teşebbüs suçundan sanığın, 765 sayılı TCY’nın 307/a-2, 62, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca 1.782.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının birer ay ara ile 8 eşit taksitte tahsiline, para cezasına 6183 sayılı Yasanın 51. maddesi gereğince belirlenen gecikme cezasının 1/2 oranında gecikme cezası uygulanmasına ilişkin B.....10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2004 gün ve 215-788 sayılı hüküm, temyiz üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının 27.6.2005 tarihli yazısı ile 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca incelenmeksizin mah¬
¬kemesine iade edilmiş,
B.....10. Asliye Ceza Mahkemesince 18.10.2005 gün ve 215-310 D.iş sayı ile;
765 sayılı Yasanın lehe olduğu kabul edilmek suretiyle, kabul ve nitelendirmeye ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, “
“Sanık Y....C..... hakkında 07.07.2004 gün ve 215-788 sayılı karar ile verilen 4 ay hapis cezasının günlüğü 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesi gereğince 11 YTL’den paraya çevrilerek, 1320 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına, eski karar doğrultusunda bu cezanın birer ay ara ile 8 eşit taksitle tahsiline”
” karar verilmiş,
Sanık tarafından temyiz edilen bu hüküm ise dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 05.12.2007 gün ve 6297/10467 sayı ile;
“Anayasanın 141, 5271 sayılı CYY.nın 34, 230 ve 289/1-g, maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, C.Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması ve Yargıtay"ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapması ve bu açıdan gerekçelerde disiplin işlemini yerine getirmesi için kararın dayanağı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianamenin, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerektiği ve 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Savcılığınca yasa değişiklikleri nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden gözetilmesi maksadıyla temyize konu hükmün bozma niteliğinde geri çevrilmesi ile önceki hükmün ortadan kalkacağı ve yapılacak yargılama neticesinde verilecek hükmün, yukarıda sayılan gerekçeye ilişkin tüm öğeleri içerecek nitelikte yeni bir hüküm olduğu gözetilmeden, gerekçe ve hüküm fıkrası bakımından 07.07.2004 tarihli önceki hükme atıf yapılmak suretiyle (gerekçesiz) karar verilmesi”
” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
B......10. Asliye Ceza Mahkemesince 09.04.2008 gün ve 7-251 sayı ile;
“Davada taraf olan Yargıtay C.Başsavcılığının mahkemece verilen kararı, bozma ortadan kaldırma yetkisi mevcut olmayıp, yukarıda da belirtildiği üzere dosyanın iadesine dair yazının bu şekilde nitelendirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Dolayısı ile mahkememizce sanık hakkında verilmiş ve henüz ortadan kaldırılmamış bir karar mevcut olmasına göre, bu karar o tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun hükümlerine göre biçimsel koşulları taşıyan bir karardır, bu kararı yok sayıp yeniden karar oluşturulmasının usul hukuku yönünden mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır”
” gerekçeleriyle önceki hükümde direnilerek, yine kabul, uygulama ve gerekçeye yer verilmeksizin sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Temyiz edilmeksizin kesinleşen bu hükme karşı, Adalet Bakanlığının 21.11.2008 tarihli ihbar yazısı ile; “
“Mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısını ve herkesi inandıracak, Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde olması ve Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianamenin, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerektiği gözetilmeksizin, gerekçe ve hüküm fıkrası bakımından 7/7/2004 tarihli ve 2004/215 esas, 2004/788 sayılı karara atıf yapılarak gerekçesiz hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden”
” bahisle anılan hükmün yasa yararına bozulması isteminde bulunması üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 22.12.2008 gün ve 261948 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilen dosya;
Yargıtay 4. Ceza Dairesince 04.03.2009 gün ve 23320-3960 sayı ile;
“Yerel mahkemenin direnme kararına ilişkin yasayolu denetiminde bulunma yetkisinin Yargıtay Ceza Genel Kuruluna ait bulunması nedeniyle, dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine”
” karar verilmiş, bu karar uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık temyiz edilmeksizin kesinleşen direnme hükmünün, 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 289/1-g maddelerine uygun gerekçeyi taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.06.1999 gün ve 118-144 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, yasa yararına bozmaya konu edilen hüküm, B.....10. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2008 gün ve 7-251 sayılı direnme hükmü olduğundan, bu hükme vaki yasa yararına bozma isteminin inceleme görevinin doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna ait bulunduğu kararlaştırılarak uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçilmiştir.
Öğretide “
“olağanüstü temyiz”
” denilen, 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nda “
“yazılı emir”
” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasayolu, 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde “
“kanun yararına bozma”
” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “
“tekriri muhakeme”
” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü gibi, 1412 sayılı CYUY’nda davanın esasını çözen kararların “
“yazılı emir”
” istemi üzerine anılan Yasanın 343. maddesi uyarınca bozulması halinde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan verilebilecek kararlar, bozma nedeninin cezanın tamamen kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın çektirilmemesine, daha hafif bir cezanın uygulanmasının söz konusu olması halinde ise, bu cezanın Özel Dairece belirlenmesiyle sınırlı olduğu halde, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) ve (c) bendlerindeki düzenlemelerle, davanın esasını çözen kararların yasa yararına bozulması halinde 1412 sayılı CMUY’nın 343. maddesindeki kuraldan ayrılınmıştır.
Uyuşmazlık konusunun çözümü için özellikle CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendindeki, “
“Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.”
” hükmündeki “
“savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemleri”
”nden neyin anlaşılması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Sanığın sorgusunun CYY’nın 147. maddesine uygun olarak yapılmaması, suç niteliğinin değişmesi halinde anılan Yasanın 226. maddesine uygun olarak ek savunma hakkının verilmemesi, Yasanın 216. maddesi uyarınca hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi, ilk bakışta bu usul işlemlerine örnek olarak verilebilirse de, bentte kast edilen usul işlemleri bununla sınırlı değildir. Ancak bendin bu hükmünü, her tür usül işlemi şeklinde değil, sanığın hukuki durumunu etkileyen veya değiştirme olasılığı bulunan usül işlemi olarak yorumlamak gerekmektedir, aksi kabul her türlü yasaya aykırılığı bu kapsamda değerlendirme sonucunu doğurur ki, bu da yasa yararına bozma kurumunun ve yasa koyucunun amacı ile bağdaşmayan bir çözüm olacaktır.
Yine aynı şekilde, hükmün 5271 sayılı Yasanın 34, 230, 232 ve 289/1-g maddelerine aykırı olarak gerekçeyi içermemesi, hükümde 230. maddesine aykırı olarak sabit kabul edilen olaya ve uygulamaya yer verilmemesi, görevsiz mahkemece hüküm kurulmasına ilişkin hukuka aykırılıklar da, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b bendi kapsamında değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın cezaevine sim kartını sokmaya teşebbüs suçundan, 765 sayılı TCY’nın 307/a-2, 62, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca 1.782.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin B....10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2004 gün ve 215-788 sayılı hüküm, temyiz üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının 27.06.2005 tarihli yazısı ile 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca incelenmeksizin iade edilmiş, iade üzerine B.....10. Asliye Ceza Mahkemesince 18.10.2005 gün ve 215-310 D.iş sayı ile; kabul ve nitelendirmeye ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın ve uygulama maddeleri gösterilmeksizin 765 sayılı TCY hükümlerinin lehe olduğundan bahisle, 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesi gereğince sanığın 4 ay hapis cezasının günlüğü 11 YTL’den paraya çevrilerek, 1320 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de temyiz üzerine, Anayasanın 141, 5271 sayılı CYY’nın 34 ve 230. maddelerine uygun ve Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde hüküm verilmesi gerektiği görüşüyle bozulması üzerine, Yerel Mahkemece, ilk hükmün varlığını koruduğu gerekçesiyle yine aynı şekilde kabul, uygulama ve gerekçeye yer vermeksizin önceki hükümde direnmeye karar verilmiş, bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Gerek bozma üzerine, gerekse 5320 sayılı Yasanın, Anayasa Mahkemesince 07.11.2007 gün ve 26693 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 05.04.2007 gün ve 127-42 sayılı kararı ile iptal edilen 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, lehe yasa değerlendirilmesi yapılması gerektiğinden bahisle incelenmeksizin iade edilen dosyalarda, iade kararının bozma sonucunu doğurması nedeniyle, önceki hüküm ortadan kalkacağından, Yerel Mahkemelerce iade üzerine de Anayasanın 141, 5271 sayılı CYY’nın 223, 230, 231 ve 232. maddelerine uygun olarak yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Aksi hal, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen varlığını sürdüren 1412 sayılı CYUY’nın 308/7 ve 5271 sayılı CYY’nın 289/1-g maddelerine açık aykırılık oluşturacaktır.
Yerel Mahkeme, iade üzerine, kabul ve nitelendirmeye yönelik hiçbir değerlendirmeye yer vermeksizin ve uygulama maddelerini göstermeksizin önceki hükümde direnmiştir. Bu nitelikteki bir hüküm, infaz olanağına sahip olamayacağından, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile direnme hükmünün 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b bendi uyarınca bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile B.... 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2008 gün ve 7-251 sayılı kararının 5271 sayılı CYY’nın 309/4-b maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA,
2- Müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasının temini için, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.