Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/568 Esas 2017/675 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2017/568
Karar No: 2017/675

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/568 Esas 2017/675 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 568

            KARAR NO  : 2017 / 675

            KARAR TR   : 27.11.2017

ÖZET : İcra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. S. A.Ş.

Vekilleri       : Av.U. E. C. - Av.E. E.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü 2. Bölge Müdürlüğü

Vekili           : Av.A.K. Y.

 

O L A Y      : 1-Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından sigortalanan 34 … 6241 plakalı aracın,  07.12.2013 tarihinde, Bornova istikametine doğru yan yoldan Ankara Caddesine çıkış yaparken, hiçbir önlem alınmadan yolda bulunan 15cm yüksekliğindeki beton rögar kapağına ve demir çembere, ön tampon ve alt kısımları ile çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı"na göre kazanın oluşumunda, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü"nün, Karayolları Trafik Kanununun 13. maddesini (Karayolunun yapım ve bakımı ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdürler.) ihlal etmesi dolayısıyla asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini; müvekkili şirketin, sigortalı araçta kaza sebebiyle oluşan hasar bedelini karşıladığını; yapmış olduğu ödeme sebebiyle Türk Ticaret Kanunu uyarınca sigortalısının haklarına halef olan müvekkilinin, yapmış olduğu ödemeyi kazada kusurlu durumda bulunanlardan, kusuru oranında talep etme hakkına sahip olduğunu; bu nedenle borçlu hakkında İzmir 18. İcra Müdürlüğü"nün 2014/16895E. sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, fakat borçlunun, bu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibin devamı Mahkemeye başvurma zorunluluğu doğduğunu ifade ederek;  İzmir 19. İcra Müdürlüğü"nün 2015/377 E. sayılı dosyasına borçlular tarafından yapılan itiraz haksız olduğundan, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesi istemiyle 6.10.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

1-a)İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi, 25/12/2015 gün ve E:2015/410, K:2015/528 sayı ile, icra takibine konu alacağın hizmet kusurundan kaynaklandığı, tam yargı davasının konusunu teşkil ettiği, icra takibi ile talep edilemeyeceği, icra takibinin bu nedenle geçerli olmadığı, geçerli bir icra takibinin itirazın iptali davasının ön şartı olduğu, ön şart yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar vermiş; hüküm, davacı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-b) Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 22.6.2016 gün ve E:2016/9557, K:2016/7631 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı nedeniyle rücuen tazminat istemine dayalı itirazın iptali davasıdır.

Davacıya kasko sigortalı aracın, yol üzerinde ve yol seviyesinden yüksekte bulunan rögar kapağı ile demir çember nedeniyle hasarlandığı iddiasıyla Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine dava açılmış olup, davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur. Öte yandan itirazın iptali davalarının İdari yargıda görülmesinde hukuki bir engel de bulunmamaktadır. (HGK, 16.09.2015 tarih, 2015/4—791 E,2015/1756 K) Bu nedenlerle; adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Ak Sigorta AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar verilmiştir.

1-c) İZMİR 10.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.11.2016 gün ve E:2016/418, K:2016/324 sayı ile, “(…) Dava, İİK 67. Maddesine göre açılmış itirazın iptali isteğine ilişkindir.

Mahkememiz tarafından davanın ön şart yokluğundan reddine yönelik verilen kararın temyizi neticesinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/9557 esas ve 2016/7631 karar sayılı “(…)” şeklindeki bozma ilamına uyulmak sureti ile gerçekleştirilen yargılama neticesinde davanın idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiğinden 6100 sayılı HMK"nın 114/1/b maddesi gereğince açılan davanın yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

2-Davacı vekili bu defa aynı istemle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

2-a)İZMİR 3.İDARE MAHKEMESİ: 3.7.2017 gün ve E:2017/651 sayı ile, “(…) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun "İtirazın iptali" başlıklı değişik 67.maddesinde, Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır..." hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2"nci maddesinde, İdari dava türleri: a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Öte yandan, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü yer almaktadır.

Olayda, davacı şirkete ait kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan 34 GV 6241 plakalı aracın 07.12.2013 tarihinde tek taraflı, maddi hasarlı trafik kazası yapmış olduğu, kazada meydana gelen zararı karşılayan sigorta şirketince sigortalısına halef olunduğu belirtilerek meydana gelen zararın karşılanması için yolun bakımından sorumlu olduğu ileri sürülen davalı idareye yönelik olarak İzmir 18. İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi başlatıldığı, anılan takibe davalı idarece itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali istemiyle İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde 06/10/2015 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, Mahkemenin 22/11/2016 tarih ve E:2016/418, K:2016/324 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleşmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 1. maddesinin 1. fıkrasında, "Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur." denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67"nci maddede sözü edilen "mahkeme" ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, idare mahkemelerinde iptal davası açılabilmesi için öncelikle ortada idari davaya konu olabilecek bir idari makam veya merci tarafından kamu hukuku alanında tesis edilen ve yürütülmesi zorunlu bir hukuki tasarrufun bulunması gerekmektedir.

Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanı içerisinde bulunmadığı ve davanın önceki görevsizlik kararı veren İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görev alanı içerisinde kaldığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyası ve ara kararı ile temin edilen İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesine kadar geri bırakılmasına…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 27.11.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu,  adli ve idari yargı yerlerinde açılan davalara ilişkin dilekçelerin başlangıcında ve dilekçe içeriğinde; “asıl alacak ve ferileri için İzmir 18.İcra Müdürlüğü’nün 2014/16895 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi”nin; dilekçenin sonunda ise, “İzmir 19.İcra Müdürlüğü’nün 2015/9327 E. sayılı dosyasına borçlular tarafından yapılan itiraz haksız olduğundan, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesi”nin talep edildiği; dava dosyalarında Mahkemeler tarafından bu farklılık konusunda bir işlem yapılmadığı gibi, dosyalarda bu durumu açıklığa kavuşturacak başkaca bilgi ve belge de bulunmadığı ve bu konunun, uyuşmazlığın esasını inceleyecek yargı yerince çözüme kavuşturulacağı gözetildiğinde ve 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında; adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde ortak talep olan “itirazın iptali ve takibin devamı” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

2004 sayılı Yasanın 67. maddesi;  (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu kapsamında açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu bu nedenle, İzmir 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.11.2016 gün ve E:2016/418, K:2016/324 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 3.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.11.2016 gün ve E:2016/418, K:2016/324 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.11.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemen Ara