Esas No: 2009/2-32
Karar No: 2009/110
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/2-32 Esas 2009/110 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2009/2-32 E., 2009/110 K.
"İçtihat Metni"
Sanık K... A...’nın, 18.03.2002 tarihinde müşteki H... S....’a telefon ile sinkaflı sözlerle küfür ve hakarette bulunduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY’nın 482/2. maddesi uyarınca 15 gün hapis ve 218.104.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin M... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.07.2003 gün ve 537-685 sayılı hükmün, yerel Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesince 15.12.2005 gün ve 14014-29442 sayı ile;
“Sanık hakkında sövme suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, eylemin 765 sayılı TCK’nun 482/2. maddesine uygun gerçekleştiğinin kabulü ile kurulan hükmün o yer C.Savcısı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde:
1- Daha önce mahkûmiyeti bulunmayan sanığa hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Kanunun 4/2. maddesi uyarınca para cezasına veya tedbirlerden birisine çevrilme zorunluluğunun gözetilmemesi,
2- ..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
M.... 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.07.2006 gün ve 143-178 sayı ile; (2) nolu bozma nedenine; “
“...sanığın önceden sabıkaları bulunduğundan Yargıtay bozma ilamının 2. maddesine uyulmayarak müşteki H.... S....’a karşı hakaret fiilinden YTCK hükümlerine göre lehine olan eski karar gibi aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir”
” gerekçesiyle “
“sanığın 765 sayılı TCY.nın 482/2. maddesi uyarınca 15 gün hapis ve 216 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına”
” karar verilmiştir.
Hükmün yerel Cumhuriyet savcısı tarafından “
“ (2) nolu bozmaya uyulması gerektiği”
” inancıyla temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma istemli 15.07.2008 gün ve 263633 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay 2. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 05.11.2008 gün ve 21791-18040 sayı ile Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanığın mağdur Hakkı Sunar’a karşı işlediği sövme suçundan verilen direnme hükmüne hasren yapılmıştır.
Hükmün direnme kararı niteliğinde olduğu kabul edildikten sonra yapılan incelemede; uyuşmazlık, sanık hakkındaki kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilme zorunluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin ise de, yasa yolu bildirimiyle sanığın yanıltılıp yanıltılmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca önsorun olarak değerlendirilmesi gerekmiştir.
Önsoruna ilişkin inceleme:
İncelenen dosya içeriğinden;
Hüküm sonunun; “
“Dair, müşteki H.... S....’ın yüzüne karşı, sanığın gıyabında iddia makamında C.Savcısı O...Ş... K.....’ın iştiraki ile, talebe uygun ve temyizi kabil, Yargıtay ilgili ceza dairesine sunulmak üzere tefhim tarihinden 7 gün içerisinde mahkememize müracaat edebileceğine ilişkin verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.”
” şeklinde bitirilmiş olması nedeniyle, tefhimde hazır bulunmayan “
“sanığın”
”, aslında tebliğden itibaren başlayacak olan temyiz süresinin, tefhimden itibaren başlayacağını açıklayan yasa yolu bildirimi ile yanıltıldığı düşünülebilirse de;
Sanığın süresinden sonra bile olsa herhangi bir yasa yoluna başvurmamış olması ve hükmün yerel Cumhuriyet savcısı tarafından da sanık lehine temyiz edilmiş olması nedeniyle sanık açısından herhangi bir hak kaybının doğmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, yasa yolu bildirimi nedeniyle yanıltılan sanığa, yeniden meşruhatlı karar tebliğine gerek olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Esasa ilişkin inceleme:
Sübuta ve suç vasfının belirlenmesine yönelik herhangi bir ihtilaf ve isabetsizlik bulunmayan hükümde, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkındaki kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilme zorunluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Dosya incelendiğinde; sanık K....A....’ya ait iki adet hükümlülük kaydının bulunduğu görülmektedir.
Bunlardan birincisi, A.... 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 07.09.1992 gün ve 795-747 sayılı hükmüdür. Bu hükümle, sanığın 765 sayılı TCY’nın 572/1 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 180.000 lira hafif para cezasına mahkum edildiği ve cezasının 04.12.1992 tarihinde infaz olunduğu saptanmıştır.
İkincisi ise; H.... Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 02.02.1999 gün ve 129-18 sayılı kararda yer alan hükümlülüktür. Bununla sanığa 765 sayılı Yasanın 264/7 ve 59. maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 8 ay hapis cezası ile 375.000 lira ağır para cezası, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmiş ve hüküm 04.03.1999 tarihinde kesinleşmiştir.
647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “
“Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmemiş olanlar hakkında, hükmolunan otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkum edildikleri kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yukarıki bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilir.”
” hükmü uyarınca, hükmolunan otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezası veya tedbirlerden birine çevrilme zorunluluğunun doğmasının ön koşulu, suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olmamış bulunmaktır.
Suç tarihi 19.03.2002 olan somut olayda, sanık hakkında H.... Ağır Ceza Mahkemesinin 02.02.1999 gün ve 129-18 sayılı hükmü ile; 765 sayılı Yasanın 264/7 ve 59. maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 8 ay hapis ile 375.000 lira ağır para cezasının, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmiş ve bu hükmün 04.03.1999 tarihinde kesinleşmiş olması karşısında; sanık hakkındaki kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesi uyarınca paraya veya tedbire çevirme zorunluluğu bulunmadığı gibi, söz konusu hükümlülük nedeniyle 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının ( a ) bendindeki “
“sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması”
” koşulu ihlal edildiğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verme olanağı da yoktur.
Bu itibarla, direnme kararının isabetli olduğuna ve sair yönlerinin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A...K...; “
“Tartışmanın konusunu, direnme hükmünün sanığa tebliğinin geçerli olup olmadığı oluşturmaktadır. Bu durum Genel Kurulda önsorun olarak görüşülmüş ve oyçokluğu ile sanığa yeniden tebligat yapılmasına gerek olmadığı kabul edilerek hükmün esası incelenmiştir.
Sanığın yokluğunda verilen direnmeye ilişkin mahkûmiyet hükmünde, kararın “
“tefhim tarihinden itibaren 7 gün içerisinde”
” temyiz edilebileceği belirtilmiş ve sanığa bu karar tebliğ edilmiş olup, hüküm sadece Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine temyiz edilmiştir.
Temyiz süresinin tebliğ tarihinden başlayacak olmasına rağmen, kararda tefhim tarihinde başlayacağının belirtilmiş olması nedeniyle, hükmün sanığa tebliği geçerli değildir. Çünkü, sanık tebligatı aldığında, tefhim tarihinden itibaren 7 günlük sürenin geçmiş olması nedeniyle hükmü temyiz etmemiş olabilir.
Tebligat yapılmaması ile tebligatın geçersiz olması aynı hukuksal durumu oluşturur. Hiç tebligat yapılmamış olsaydı, “
“Cumhuriyet savcısının sanık lehine temyizinin olduğu”
” gerekçesiyle sanığa tebligat yapılmasına gerek bulunmadığı yönünde bir görüş ileri sürülemeyecekti.
CMK’nın 34. maddesinin ikinci fıkrası ile 232. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca; başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şekli belirtilmek suretiyle, sanığa hükmün yeniden tebliğ edilmesi ve temyiz ettiği takdirde sanığın temyizinin de incelenmesi gerekir.
Açıkladığım nedenlerle; direnme hükmünün sanığa yöntemine uygun olarak tebliğ edilmesi için, hükmün esası incelenmeden, dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiği kanısında olduğum için, çoğunluğun hükmün esasının incelenmesine yönelik görüşüne katılmıyorum. “
“ biçimindeki gerekçe ile,
Bir diğer Genel Kurul Üyesi de, benzer gerekçelerle,
“Yasa yolu bildirimindeki yanıltıcı ifade nedeniyle, hükmün esası incelenmeden, direnme hükmünün sanığa yöntemine uygun olarak tebliğ edilmesi gerektiği yönünde”
” karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- M..... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.07.2006 gün ve 143-178 sayılı direnme hükmünün İSABETLİ BULUNDUĞUNA,
2- Dosyanın sair yönleri incelenmek üzere Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.04.2009 günü yapılan müzakerede tebliğnamedekinden farklı düşünce ile önsorun yönünden oyçokluğuyla, direnme hükmünün isabetli bulunması yönünden ise oybirliği ile karar verildi.