Esas No: 2019/38132
Karar No: 2019/38132
Karar Tarihi: 18/11/2020
AYM 2019/38132 Başvuru Numaralı M.Ö. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M.Ö. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/38132) |
|
Karar Tarihi: 18/11/2020 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Ali Rıza SÖNMEZ |
Başvurucu |
: |
M.Ö. |
Vekili |
: |
Av. Cavit ÇALIŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması ve tutuklulukta makul sürenin aşılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/11/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (GATA) profesör tabip albay olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten çıkarılmıştır.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY"nin GATA"daki yapılanmasıyla bağlantılı olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.
12. Anılan soruşturma kapsamında başvurucuya ulaşılamaması sebebiyle ifadesinin alınmasına yönelik Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 18/8/2016 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri çıkartılmıştır.
13. Başvurucu, hakkındaki yakalama emrine istinaden 18/3/2019 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yakalanmış ve gözaltına alınmıştır.
14. Emniyet görevlileri tarafından ifade alma işlemi sırasında başvurucuya FETÖ/PDY üyesi olma ve 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili isnatlar yöneltilmiştir. Bu işlem esnasında bir müdafii de hazır bulundurulmuştur. Başvurucu 18/3/2019 tarihli ifadesinde özetle 1981 yılında girdiği üniversite sınavı sonucunda Gülhane Askeri Tıp Fakültesini kazandığını, bu fakülteden mezun olmasının ardından 1992 yılında başladığı lisansüstü çalışmaları sonrasında (tıp alanında) doktor unvanı aldığını ve 2011 yılında profesör olduğunu, 2012 yılında Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Daire Başkanı olarak atandığını, hakkında 2014 yılında bazı gazetelerde "Genelkurmayda FETÖ Karargahı" haberleri çıkması nedeniyle yaklaşık iki yıl çalıştığı bu görevden kendi isteğiyle ayrıldığını, bu tarihten meslekten ihraç edilene kadar ise GATA"da öğretim üyesi olarak (Askeri Sağlık Hizmetleri Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı) çalıştığını, FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur.
15. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 19/3/2019 tarihinde Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklama talep yazısı şöyledir:
"...Şüpheli M.Ö."in 667 sy KHK lar kapsamında fetö ile iltisaklı olduğundan bahisle ihraç edilmesi ve fetö terör örgütünün GATA yapılanmasında isminin geçmesi nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanılmıştır.
Erzurum C.Başsavcılığınca beyanı alınan İ.Y. etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek, 1985 yılında GATA da eğitime başladığı dönemde M.Ö. kendisiyle birlikte örgüt toplantılarına katıldığını beyan etmiştir.
Etkin pişmanlık hükümleri kapsamında faydalanmak isteyen E.K. alınan beyanında özetle; M.Ö."in GATA da fetö toplantılarına katıldığını, beyan ve teşhis etmiştir.
Tanık F.Ş. ve D.A. alınan beyanlarında; şüphelinin GATA içerisinde fetö üyesi olarak bilindiğini, belirtmişlerdir.
Tanık İ.H.C. alınan beyanında özetle; geçmiş yıllarda İstanbul"da bir fetö toplantısına katıldığını, bu toplantının M.Ö. tarafından öğrenilmesi üzerine kendisine karşı olan tutum ve davranışlarının olumlu yönde değiştiğini, ayrıca kendisini toplantıya götüren şahıslar tarafından da şüpheli M.Ö."in fetö üyesi olarak bilindiğini, beyan etmiştir.
GATA da görevli C.B. mağdur sıfatıyla alınan beyanında; M.Ö."in sık sık fetö üyesi olarak tanınan diğer şahıslar ile birlikte gördüğünü belirtmiştir.
Ayrıca şüphelinin GATA imamı firari R.A.nın altında sivil imamlık yaptığı istihbar olunan Ö.A. isimli şahıs ile patates hat olarak tabir edilen telefon hatlarıyla görüştüğü belirtilmiştir.
Tüm bu hususlar şüpheli aleyhine kuvvetli suç şüphelerini oluşturmaktadır, ayrıca 2016 yılından bugüne şüpheli hakkında yakalama kararı çıkartılmış olup, bu süre zarfında kaçak olarak saklandığı, bu hususunda şüpheli hakkında kaçma şüphesinin olduğunu göstermektedir.
Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla;
Şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın[Ceza Muhakemesi Kanunu] 100. vd. maddeleri uyarınca tutuklanmasına, ...[karar verilmesi talep olunur.]"
16. Başsavcılığın talep yazısının içeriği ve başvurucuya yönelik suçlama, sorgu işlemi öncesinde Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya anlatılmıştır. Bu sırada başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Hâkimlik, sorgu sonunda başvurucunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı bulunan Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçuna ilişkin olarak şüphelinin savunması, şüpheli hakkındaki taraf beyanları, tutanaklar, şüphelinin operasyonel hat kullandığı ve örgütsel irtibatına ilişkin tespit, araştırma tutanakları, MASAK raporu ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunduğu, atılı suçun katalog suçlardan olduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, delillerin tamamının henüz toplanmadığı, şüphelinin örgüt içindeki konumunun hangi seviyede olduğunun henüz net olarak tespit edilemediği, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hakkında soruşturma yürütülen şahısların kolaylıkla yurt dışına kaçtıkları da dikkate alındığında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, tutuklama tedbirinin ise somut dosyada ölçülülük ilkesine uygun olduğu anlaşıldığından, CMK’nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS [Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi] 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK.nun 101 maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
17. Başvurucu 22/3/2019 tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 2/4/2019 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
18. Başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 7/10/2019 tarihli iddianamesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
19. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY"nin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde yetkilendirilmiş olduğu görev itibarıyla GATA"ya ayrıca önem verdiğinden bahsedilmiş ve GATA"ya önem verme amacının ise "yapılan sağlık muayeneleri neticesinde doğrudan TSK’ya tabip ve rütbeli personel kazandırmak, halen TSK içerisinde çalışan örgüt elemanlarının önünü açarak üst rütbelere ve kritik görevlere taşımak, TSK bünyesinde görev yapmakta iken kendilerinden olmayan başarılı personelin kariyerlerine son vererek GATA’da tek söz sahibi olmak, örgüt mensuplarına kadro açmak ve bu yöntemlerle TSK’yı ele geçirmek" olduğu belirtilmiş; değerlendirmeyi destekleyen tanık beyanlarına da yer verilmiştir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Tuncer Çaycı, B. No: 2017/7656, 3/6/2020, §19).
20. FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerce GATA"da uygulanan genel illegal yöntemler; kendilerinden olmayan çalışana mobbing uygulanması, zor görevlerin verilmesi, bu kişilerin terfi ettirilmemesi, stratejik görevlere getirtilmemesi, istem dışı tayin edilmesi, yurt dışında eğitim imkânlarından faydalandırılmaması şeklinde sıralanmıştır. İddianamede örgütün söz konusu hedeflerine ulaşmak amacıyla bazı yöntemleri etkin ve sürekli olarak kullandığı ifade edilmiş, bu yöntemlerin ayrıntıları açıklanmış, çok sayıda mağdur, müşteki ve tanık beyanlarına yer verilmiştir. Bu yöntemler kısaca şöyledir:
i. Sağlık Raporlarıyla İlgili Yöntemler: Askerî okullara girmeye hak kazanan adayları gerçek dışı sağlık raporlarıyla elemek, TSK içinde görev alan rütbeli personelin rutin sağlık muayenelerinde gerçek dışı raporlar düzenleyerek pasif görevlere geçmelerini sağlamak veya emekliye sevk etmek, aktif pilot olan rütbeli personelin kariyerini ve uçuşlarını engellemek amacıyla gerçeği yansıtmayan sağlık raporları düzenlemek, bazı rütbeli personellerin ordudan ilişiğinin kesilmesi amacıyla gerçek dışı laboratuvar sonuçları ve sağlık raporları düzenleyerek uyuşturucu kullandıkları gerekçesi ile haklarında işlem yapılmasını sağlamak, askerî okullara girmesini engelleyecek rahatsızlığı olup da örgüte yakın olan kişilere sağlam raporu tanzim edilerek bu kişilerin TSK"ya girmelerini sağlamak şeklinde girişimlerde bulunulduğu belirlenmiştir.
ii. GATA Etik Kurulunca Yapılan Usulsüzlüklerle İlgili Yöntemler: GATA Etik Kurulunun birçoğunun örgüte mensup kişilerden oluştuğu, GATA’da görevli olan akademik personel hakkında asılsız ihbarlar, internete yansıyan haberler ya da başkaca konular olduğu gerekçesiyle GATA Etik Kurulunca incelemeler başlatıldığı, inceleme nedeniyle bu kişilerin akademik kariyerlerinin ilerlemesi amacıyla yapılan sınavlara katılamadıkları veya başarısız sayıldıkları, soruşturma sürecini uzatarak önemli kadrolara atanmalarının engellendiği, örgüt mensubu kişiler hakkında başlatılan inceleme ve soruşturmalarda da soruşturmaların sonuçsuz kalmasının sağlandığı tespit edilmiştir.
iii. Puan Yükseltmek Amacıyla Çıkarılan ve Akademik Değeri Olmayan Bilimsel Yayınlarla İlgili Yöntemler: Akademik kariyerde önemli avantaj sağlayan akademik yayın (makale, dergi, poster, kitap gibi) sayılarını artırabilmek ve yayımlatabilmek için örgüt içinde bulunan kişilerin bilimsel gerçeği yansıtmayan çok sayıda yayını birlikte çıkardığı, bu sebeple diğer adaylara karşı yüksek puanlar aldığı ve açılacak yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük sınavlarında önemli avantaj sağladığı, örgüt mensuplarının toplamış olduğu puanlarla diğer adayların önüne geçtiği ve kariyerlerinin engellendiği görülmektedir.
iv. Yardımcı doçent, doçent ve profesör unvanlarının/kariyerlerin ve kadroların engellenmesine ilişkin bir kısım tanık beyanına yer verilmiştir (Bu yöndeki açıklamalar için bkz. Tuncer Çaycı, § 20).
21. İddianamede ayrıca FETÖ/PDY"nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve ne tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna dair genel açıklamalar yapıldıktan sonra başvurucu yönünden değerlendirmelerde bulunulmuştur. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığını ileri sürmüştür. Bu suçlamaya esas alınan olgular özetle şöyledir:
i. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY"ye üye olma suçu iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada şüpheli olarak ifadesi alınan İ.Y.nin başvurucuya ilişkin olarak "…benim FETÖ/PDY terör örgütü ile ilk tanışmam lise yıllarında oldu … C.T. isimli şahıs ilk tercihimi GATA Tıp Fakültesine yaptırdı, o zamana kadar GATA"yı bilmiyordum bile sınavı kazanarak beni Ankara"ya gönderdiler. 1985 yılı Ankara iline C.T. isimli şahıs getirdi, bununla beraber giriş şartlarından olan hastane sınavlarında yanımda durdu ve muayeneleri geçtim, orda o dönem okuyan M.Ö. isimli öğrenci ile tanıştırdı ... bu dönemde öğrencilerle ilgilenen M.Ö. isimli şahıstı, okulda toplantılara katılan benim bildiğim T.K., F.Y., Z.Y. ve ben vardım bunlar benim sınıfımdaydı, ….2005 yılında Yardımcı Doçentliğe müracaat ettim beni sınavdan geçireceğini söylediler M.Ö. isimli şahıs yardımcı olacağını söylemiş, ancak sınavı geçemedim" şeklinde beyanda bulunması,
ii. FETÖ/PDY"ye üye olma suçu iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi üzerine ifadesi alınan E.K.nin başvurucuya ilişkin olarak "...GATA okul hayatı dönemimde Fetullah Gülen cemaati ile ilgili karşılaştığım birkaç hususu paylaşmak istiyorum. ...Bu şahıs bizden üst sınıflarda eğitim gören M.S. isimli şahıstı. Kendisi okuldaki kendinden küçük öğrencileri etrafına toplar, onlarla ilgilenir, onlara sohbet verir ve hafta sonları ışık evlerine götürürdü. Çok iyi derecede Fetullah Gülen Cemaatinin bir mensubuydu. ...Bunun yanı sıra benim alt devrelerim olan M.Ö., M.T. isimli şahıslarda yine iyi birer Fetullah Gülen cemaati mensubuydu. Yine bu şahısların aynı devresi olan B. isimli soyadını hatırlayamadığım bir şahıs vardı. O da iyi bir cemaat mensubuydu. M.Ö., M.T. ve B. isimli şahıslarda aynı M.S.nin yaptığı gibi kendi devreleri ile sohbetler organize eder, çevrelerindeki dindar insanları cemaate çekmeye çalışırlar, adam kazandırmak için çaba sarf eder, bunu da Allah rızası için yaptıklarını dile getirirlerdi." şeklinde anlatımda bulunması ve ifade sonrasında fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmesi,
iii. FETÖ/PDY"nin GATA yapılanmasına ilişin olarak yürütülen soruşturma kapsamında Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak ayrı ayrı ifadeleri alınan Ö.F.Ş. ve D.A. başvurucuya ilişkin olarak "….M.Ö. isimli şahsı biliyorum kendisi hakkında GATA’nın imamı olduğuna dair birçok söylem duydum…" şeklinde beyanda bulunmaları,
iv. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde mağdur/müşteki sıfatıyla beyanlarına başvurulan İ.H.C.nin ifadesinde "...Biz Harbiye Orduevine döndük. Kahvaltıda Prof. Tbp. Kd. Alb. M.Ö. (o zaman yüzbaşı idi) ve Yrd. Doç. Tbp. Yzb. R.T. ile karşılaştık. Beni oraya götürdüğünü şifreli ifadelerle T.F. bu kişilere söyledi. M.Ö. çok sevindi. T.F.ye "sendeki de ne cesaret lan" dedi. R.T.nin ve M.Ö.’in bana karşı tavır ve hareketleri o günden sonra çok değişti. ...Örgüt üyesi olduğunu bildiğim 2010 yılında GATA"da albay rütbesinde olan C.D. bana bir gün M.Ö. ve R.T.nin, Tab. Kıd. Alb. T.Ş.in çekmecesinden Yüksek Lisans sorularını çaldığını, ayrıca soruları T.F. ve A.T.ye vermişler. R.T. ve M.Ö. o tarihlerde T.Ş.nin asistanı idi. Ertesi gün yapılan yüksek lisans sınavında T.F. ve A.T. başarılı olduklarını bana söyledi. Ben de bu şekilde bilgi sahibi oldum…" şeklinde anlatımda bulunması,
v. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca mağdur/müşteki sıfatıyla anlatımlarına başvurulan H.B.nin ifadesinde "...Ben Ankara ilinde ikamet ederim, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığında Dekan olarak görev yaparım. ... Prof. Tbp. Alb. M.Ö., Doç. Sağ. Alb. T.F. ve Doç. Sağ. Alb. A.T. haklarında 2015 yılında PERGİN (Personel Güvenlik İnceleme Yönergesi) başlatılmıştır..." şeklinde beyanda bulunması,
vi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca mağdur sıfatıyla anlatımlarına başvurulan C.B.nin ifadesinde "... E.Ö.A. sürekli görev yaptığım biri, benim emeklilik olayımda etkin olan kişidir. Sağlık komutanlığında görevli olmasına rağmen GATA"ya gelerek ... ile görüşüp toplantı yapıyordu. Bu toplantılara, başka kliniklerde çalışan ..., M.Ö., ... devamlı katılırlardı. Ayrıca E.K. da sık sık görürdüm. Bu kişilerin yaptığı mesai sonrası toplantıları, bir sivil memur bana bildirdi. Bende durumu hem ana bilim dalı başkanına hemde istihbarat subayına söyledim. Ben ihbarda bulunduktan sonra sivil memurun yeri değiştirildi. Toplantılara da başka bir yerde yapmaya başladılar, bunu dışında başkaca bir resmi işlem yapılmadı...." şeklinde beyanda bulunması,
vii. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 8/2/2017 tarihli ve S.2016/108366 sayılı yazısı ekinde [soruşturma dosyasına] gönderilen "HASSAS BİR KONUDA MEKTUP" başlıklı 13/12/2013 tarihli on üç sayfadan oluşan isimsiz ve imzasız ihbar mektubunun içeriğinde "...Genel Kurmay Lojistik Başkanlığı Sağlık Daire Başkanının en kıdemli üyesinin M.Ö. olduğunu, her zaman "Biz hizmet için buradayız. Bizim asıl meselemiz adam yetiştirmek" dediğini, bu şahsın cemaatin önemli konumunda bulunduğunu çok kişi hakkında asılsız haber yaparak önünü kapattığını, twitter hesabı ile GATA KULİS"i kurduğunu, artık isimsiz bir mektup yerine çok daha etkili GATA KULİS"i kullanmaya başladığını, M.Ö.’in bir konuşmasında "Bizim gayemiz hizmet"e, hizmet etmektir. Bu yolda generallik olursa bizim için bu bir çakıl taşıdır. Alır{!} cebimize koruz. Yolumuza devam ederiz" dediğini, hedefinde GATA Sağlık Bilimleri Enstitü Müdürü olmak olduğunu, TSK adına sahip olduğu milli gizli bilgileri cemaatin ABD"deki merkezine aktardığını, cemaat mensuplarınca bazı GATA çalışanlarının dinlendiğini ve bu bilgilerin GATA Kulis"te servis edildiğini..." şeklinde ifadelerin yer aldığı belirtilmesinin yanı sıra Genelkurmay Başkanlığının 12/1/2015 tarihli ve 132 Dis.Sb. sayılı yazısına göre "konuyla ilgili olarak ihbarda isimleri geçen M.Ö.’in de bulunduğu (21) şahısla ilgili olarak idari soruşturma başlatıldığı, iddia edilen olayların somut bilgi, belge ve delile dayanmadığının tespit edildiği, dosyanın bu haliyle Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderildiğini ve hâlen soruşturmanın devam ettiği..." bilgisinin verilmesi,
viii. [Yukarıda değinilen mektup haricinde] aynı kişi tarafından farklı tarihte gönderilen ikinci ihbar mektubunun içeriğinde "...kendisinin TSK mensubu olduğunu, Fetullah Gülen cemaatiyle 1996 yılında tanıştığını, ekteki [yukarıdaki] mektubu 2013 Temmuz ayında yazdığını, … bunların ordudan emir almadıklarını doğrudan FETÖ’den emir aldıklarını, ordu içerisindeki FETÖ mensuplarının bir çoğunun çocuklarını askeri liseye oradan da harp okullarına sokmaları yönünde emir aldıklarını ve bu şekilde baskı altında tutulduklarını, TSK Kulis ve GATA KULİS’in bu yapının bir parçası olduğunu, GATA KULİS"in başlarda TSK içerisinde iken M.Ö.’nün (M.Ö.) çabaları ile malzemesi bollaşınca ayrı bir kulis olarak açıldığını, … geçmiş yıllarda GATA çalışanları ve aileleri hakkında çok sayıda asılsız ses kaydı ve video çıkartıldığını, bunlarda M.Ö.’nün (M.Ö.) parmağının olduğu…” şeklinde anlatımların yer alması,
ix. Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan çalışmalar sonucunda; başvurucunun, başkalarının kimlik bilgileri kullanılarak rızaları olmaksızın alınan ve "patates hat" olarak tabir edilen telefon hatları üzerinden FETÖ/PDY mahrem hizmetlerinde görevli GATA mahrem imamı olduğu kolluk birimlerince değerlendirilen R.A. isimli kişiye bağlı olarak faaliyet yürüten GATA sivil imamlarından [hakkında hâlen yakalama emri bulunmaktadır] Ö.A. ile irtibatlı olduğu, bu kapsamda HTS raporları göz önünde bulundurularak yapılan ortak baz incelemesinde başvurucunun adına kayıtlı0 535 276... numaralı telefon hattı ile Y.N. adına kayıtlı 0 507 426 ... numaralı telefon hattının sık sık aynı bazdan sinyal verdikleri, bu anlamda anılan iki cep telefonu hattının da başvurucu tarafından fiilen kullanıldığı, ayrıca örgütün GATA sivil imamı olduğu ileri sürülen Ö.A. tarafından kullanıldığı tespit edilen toplam beş adet cep telefonu hattı ile başvurucunun fiilen kullandığı [Y.N. müstear adına kayıtlı] telefon hattının yapılan toplu baz çakıştırmasında; 600 metre mesafede 1.200 saniye ortak baz verdiklerinin tespit edildiği, bu şekilde başvurucunun Ö.A. ile irtibatlı olduğu ve adı geçen bu kişiye bağlı olarak örgütsel hiyerarşi içinde yer aldığı hususlarının tespit edilmesi.
22. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/10/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2019/442 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
23. Mahkemenin aynı tarihte yaptığı tensip incelemesinde "Tutuklu sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, yasada yer alan ceza miktarı, kuvvetli suç şüphesi bulunması, eylemin katalog suçlardan sayılması, bu aşamada adli kontrol kararının yetersiz olacağı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
24. Başvurucu 18/10/2019 tarihinde müdafii aracılığıyla tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiştir.
25. Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi 24/10/2019 tarihinde "kuvvetli suç şüphesinin varlığı, atılı suçun CMK"nın 100/3 maddesinde sayılan katolog suçlardan olması, tutuklulukta geçen süre ile kovuşturma konusu suçun yasada öngörülen cezasının alt ve üst sınırları arasında ölçülülük bulunması, adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı" gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
26. Başvurucu 20/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
27. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
28. 17/12/2019 tarihli duruşmada Mahkeme, başvurucunun operasyonel herhangi bir hat kullanıp kullanmadığının tespiti için bilirkişi raporu aldırılmasına karar vermiştir.
29. Bilirkişi tarafından hazırlanan 9/3/2020 tarihli raporda; Y.N. adına kayıtlı olup fiilen başvurucu tarafından kullanıldığı değerlendirilen telefon hatları ile başvurucunun bizzat adına kayıtlı telefon hattının baz karşılaştırmasında 17/6/2011 ile 30/9/2013 tarihleri arasında Ankara içinde ve dışında (örnekleme yoluyla İstanbul, Afyon, Balıkesir, Van, İzmir, Sakarya illerinde yapılan tespitler) farklı zamanlarda yan yana baz verdikleri, ayrıca başvurucunun hem kendi adına kayıtlı olan hem de başkası adına kayıtlı olup fiilen kendisinin kullandığı kolluk birimlerince belirlen telefon hatları ile GATA sivil imamlarından Ö.A. tarafından kullanıldığı tespit edilen 0 554 538... ve 0 536 938... numaralı telefon hatlarının bir kısmı ile farklı tarihlerde defalarca ortak uyumlu baz verdikleri, yine başvurucunun kullandığı tespit edilen telefon hatlarının HTS raporları arasında yapılan karşılaştırmada bazlar ve kayıtlar arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı, bu kapsamda baz istasyonları ile mahal bilgilerinin ortak olduğu, çoklu şekilde ortak baz veren istasyonların veri analizlerinin zaman dilimi olarak birbirini takipte yüzde yüz uyumlu oldukları, bu veriler çerçevesinde Y.N. adına kayıtlı olan telefon hatlarının fiilen başvurucu tarafından kullanıldığı kanaatine ulaşıldığı ifade edilmiştir.
30. Mahkeme en son olarak 24/9/2020 tarihinde yaptığı değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Tutuklu sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, yasada yer alan ceza miktarı, kuvvetli suç şüphesi bulunması, eylemin katalog suçlardan sayılması, bu aşamada adli kontrol kararının yetersiz olacağı inancı dikkate alınarak tutukluluk halinin devamına... [karar verildi.]"
31. Başvurucu hakkındaki dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olup başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. İlgili hukuk için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 31-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, benzer iddialarla suçlanan ve aynı ihbar mektubunda ismi geçen bir kısım kişilerin tutuklanmadığını veya yargılama sonucunda haklarında beraat kararları verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinde somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucu hakkında soruşturmada tutuklama tedbiri uygulayan mercilerin bu hususta yetkili/görevli oldukları, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sebebiyet veren bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içerdiğinin söylenemeyeceği görüşündedir.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrar ederek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
39. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşıldığından anılan şikâyetlerin Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
3. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
40. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
43. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, isnat edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 16). Buna göre somut delil mahiyetindeki tanık ve şüpheli ifadeleri ile başvurucunun operasyonel hat kullanmak suretiyle örgüt hiyerarşisinde sivil imam olarak adlandırılan örgüt üyesi ile irtibat kurduğuna dayanılmıştır.
44. İddianamede ise suçlamaya ilişkin olarak başvurucunun örgütsel irtibatı bulunduğuna ilişkin şüpheli ile tanık beyanlarına ve ihbar mektuplarına, ayrıca başvurucunun başkası adına kayıtlı cep telefonu hatlarını kullanarak GATA"nın sivil imamı ile devamlılık arz edecek şekilde irtibat kurduğuna dair HTS raporlarına dayanılmıştır (bkz. § 21). Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının bu olgular temelinde incelenmesi gerekmektedir.
45. Başsavcılıkça, FETÖ/PDY"nin GATA"nın sivil imamlarından olduğu emniyet birimlerince ifade edilen Ö.A. ile başvurucu arasında sürekli bir irtibatın bulunmasını ve bu irtibatların da operasyonel hat olarak tabir edilen başkaları adına kayıtlı cep telefonlarıyla sağlanmasını suçlamaya dayanak bir olgu olarak kabul edildiği görülmektedir. Birçok soruşturma ve kovuşturma belgesinde örgüt hiyerarşisinde mahrem imam olarak adlandırılan örgüt üyelerinin gizliliği en üst seviyede sağlamak üzere operasyonel hat olarak tabir edilen başkaları adına ya da FETÖ/PDY kontrolündeki bir kurum/kuruluş adına kayıtlı telefonlarla irtibat kurduklarına yönelik değerlendirmeler yapıldığı bilinmektedir. Buna göre başvurucu ile Ö.A.nın kullandığı belirlenen cep telefonu hatlarının Ankara içinde ve dışında farklı zamanlarda yan yana devamlı olarak baz verdikleri tespit edilmiştir (bkz. §§ 21, 29). Soruşturma mercileri operasyonel hatlar vasıtasıyla ile kurulan bu irtibatı, başvurucunun Ö.A.nın denetimine bağlı olarak örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığı şeklinde değerlendirmiştir.
46. Öte yandan Gülhane Askeri Tıp Fakültesinde öğrenim gördükleri ve GATA"da çalıştıkları anlaşılan -bir kısmı da FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan- kişilerin alınan ifadelerinde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulundukları görülmektedir. Bu kişilerden E.K." başvurucunun Gülhane Askeri Tıp Fakültesindeki eğitim döneminde kendi devreleri ile sohbet adı verilen toplantılar organize ettiğini ve yapılanmaya eleman kazandırmak için çaba sarf ettiğini, iyi bir FETÖ mensubu olduğunu", C.B. ise "başvurucunun -örgüte mensubiyeti bulunduğunu düşündüğü diğer çalışanlarla birlikte- GATA"da yapılan mesai sonrası toplantılara katıldığını" ifade etmiştir (bkz. § 21). Söz konusu tanık anlatımları yer, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yapma imkânı tanımaktadır.
47. Bu koşullarda başvurucunun GATA"nın sivil imamlarından olduğu ifade edilen Ö.A. ile devamlılık arz edecek şekilde operasyonel cep telefonu hatları ile irtibat kurmasına ilişkin olgunun -yukarıda yer alan tanıklar E.K. ve C.B.nin beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde- kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü gerekir. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan ve tutuklama için gerekli olan kuvvetli belirtinin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 75; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Metin Evecen, § 58; Mustafa Mendeş, B. No: 2018/1349, 30/10/2018, § 51).
48. Diğer taraftan yargılanmasına devam olunan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
49. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
50. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 31; Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
51. Somut olayda Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kaçma şüphesine ve delillerin henüz toplanmamış olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).
52. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir. Nitekim başvurucu hakkında darbe teşebbüsünden kısa bir süre sonra çıkarılan yakalama emri uzunca bir süre infaz edilememiştir (bkz. §§ 12, 13).
53. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
54. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY"yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için delillerin tamamının henüz toplanmadığını, şüphelinin örgüt içindeki konumunun hangi seviyede olduğunun henüz net olarak tespit edilemediğini, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve - yaklaşık 3 yıl yakalama emrine istinaden aranması da gözönüne alındığında- adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 16) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucu; makul, ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle tutukluluğunun hukuka aykırı olarak devam ettirildiğini, tutukluluğunun tedbir olmaktan çıktığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
58. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen tutukluluğa ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı belirtilmiştir.
59. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
60. Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
3. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
62. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan, [GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
63. Başvurucu 18/3/2019 tarihinde gözaltına alınmış ve Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/3/2019 tarihli kararıyla FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Başvurucu hakkındaki dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olup başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir (bkz. § 31). Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi yaklaşık 1 yıl 8 aydır.
64. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu iddia edilen GATA çalışanlarına yönelik olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. Anayasa Mahkemesince başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelenirken suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (bkz. §§ 37-51).
65. Diğer yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamaları incelendiğinde genel olarak delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına veya kaçma şüphesine, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, atılı suçların yasada öngörülen cezanın miktarına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 16, 17, 24, 26, 31).
66. Türk yargı organlarınca; FETÖ/PDY"nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu kabul edilmektedir (Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 10; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 74).
67. FETÖ/PDY bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir. FETÖ/PDY, emniyet teşkilatı ve yargı organları da dâhil olmak üzere neredeyse ülkedeki bütün kurum ve kuruşlarda illegal bir biçimde örgütlenmiştir. Bu örgütlenmenin başlıca özellikleri hiyerarşi temelinde ve hücre tipi bir sistemle gerçekleştirilmesi, itaat ve teslimiyet anlayışıyla hareket edilmesi, kendisine kutsallık atfetmesi ve gizliliği esas almasıdır. FETÖ/PDY mensubu kamu görevlilerinin devlete olan sadakati, yapılanmaya olandan sonra gelmekte hatta onun karşısında bir değer ifade etmemektedir. Dolayısıyla bu kişiler, devletin amaçlarından ziyade yapılanmanın amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Erdal Tercan, § 205).
68. Başvurucuya isnat edilen suçlamaların niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır (Metin Güneş (2), B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 42). Öte yandan anılan türdeki soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu konusunda da herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
69. Bu bağlamda isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu gibi ağır nitelikteki suça ilişkin kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin olarak derece mahkemelerince açıklanan kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 1 yıl 8 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.