AYM 2018/35854 Başvuru Numaralı NAİL YERLİKAYA Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/35854
Karar No: 2018/35854
Karar Tarihi: 18/11/2020

AYM 2018/35854 Başvuru Numaralı NAİL YERLİKAYA Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAİL YERLİKAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/35854)

 

Karar Tarihi: 18/11/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Nail YERLİKAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, üç kişilik cezaevi ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/11/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) terör örgütüne üye olma suç isnadıyla 13/8/2016 tarihinde tutuklanarak Çorum L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) konulmuştur.

10. 18/7/2018 tarihinde OHAL uygulamasının kaldırılması üzerine başvurucu 27/8/2018 tarihinde üç kişilik ceza infaz kurumu ziyaretçi listesi sunarak nişanlısıyla görüşme talebinde bulunmuştur. Kurum İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığınca 17/9/2018 tarihinde başvurucunun görüşmek istediği kişi hakkında kolluk araştırması yaptırıldığı, Çorum İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan araştırma sonucuna göre söz konusu kişinin ziyaretçi listesine eklenmesinin uygun görülmediği belirtilerek talebin reddine karar verilmiştir.

11. Çorum İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün 11/9/2018 tarihli yazısında başvurucunun görüşmek istediği kişi hakkında Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma suç isnadıyla ifadesinin alınması için yakalanması, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılması talimatlı yakalama kararı bulunduğu, kişinin 1/8/2018 tarihinde Kastamonu"da yakalanarak gözaltına alındığı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı ifade edilmiştir.

12. Başvurucu; nişanlısı hakkındaki sakıncalı durumun ne olduğunun kendisine bildirilmediğini, talep etmesine rağmen kolluk araştırması yazısı ve içeriği hakkında bilgi verilmediğini, nişanlı olan iki insanın görüşmesinin hiçbir gerekçe olmadan engellenmesinin aile kurumu, hukuk ve vicdanla bağdaşmadığını belirterek Çorum İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun şikâyeti, Çorum İnfaz Hâkimliğinin 26/9/2018 tarihli kararı ile başvurucunun Kuruma kabulünden itibaren süresi içinde ziyaretçi ismi bildirmediği, ayrıca ziyaretçi listesine yazdırmak istediği kişinin kolluk araştırmasına göre güvenlik açısından sakıncalı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

13. Başvurucunun anılan karara itirazı 13/11/2018 tarihinde Çorum 1. Ağır Ceza Mahkemesince kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 22/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 27/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Terör örgütüne üyelik suçundan dolayı yargılandığı davada Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/1/2018 tarihli kararıyla başvurucunun 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir.”

17. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik"in (Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi şöyledir:

 “Hükümlü ve tutuklular, bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde sayılan ve eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile kayyımı dışında kalan üç ziyaretçisinin açık kimlik ve adreslerini kuruma bildirir. ....”

18. Anılan Yönetmelik"in "Ziyaret Edebilecek Kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan üç ziyaretçisinin adı ve soyadı ile bilmesi hâlinde adresini ceza infaz kurumuna kabulünden ve kendisine bu hususun tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller dışında değiştirilemez. Ceza infaz kurumu yönetimince, gerekli görülmesi hâlinde bildirilen ziyaretçiler hakkında, ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılır. Sakıncalı görülenlere ziyaret izni verilmez ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi istenir.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

20. Başvurucu, yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; talebinin herhangi bir arkadaş görüşmesi olarak algılanmaması gerektiğini, birlikte aile kuracağı nişanlısıyla görüşmeyi talep ettiğini, ülke genelinde pek çok ceza infaz kurumunda kendisiyle aynı suçtan tutuklu veya hükümlü olan kişilere görüşme hakkı tanınmasına karşın kendisinin nişanlısıyla görüşmesinin yasaklanmasının eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu belirtmiştir. Nişanlısı hakkındaki kolluk araştırması yazısı ve içeriğinin tarafına bildirilmediğini, hakkındaki yargılama hâlen devam etmesine rağmen önyargılarla talebinin reddedildiğini, bu nedenlerle etkili başvuru hakkı ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde; başvurucunun görüşmeyi talep ettiği kişinin terör örgütüne üye olma suç isnadıyla yakalanıp gözaltına alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı, dolayısıyla söz konusu kişinin ceza infaz kurumunun güvenliği açısından sakınca teşkil edebilecek bir suç ithamı ile soruşturulmakta olduğu, başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddi şeklindeki müdahalenin mevzuata uygun olduğu ve meşru amaç taşıdığı bildirilmiştir.

24. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bulunduğu ceza infaz kurumunda ve diğer ceza infaz kurumlarında kendisiyle aynı suçtan tutuklu veya hükümlü olanların yine aynı suçtan tutuklu/hükümlü olan eşleriyle ve diğer yakınlarıyla açık, kapalı görüş veya telefon görüşmesi yapabildiğini, dolayısıyla nişanlısının aynı suç isnadıyla yargılanmakta olmasının Kurum güvenliği yönünden sakıncalı olacağı şeklindeki görüşün doğru olmadığını, kaldı ki Kurumun açık, kapalı görüşleri ve telefon görüşmelerini dinleyerek denetleyebileceğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, Çorum İnfaz Hâkimliği kararında ziyaretçi listesi oluşturma talebinin süresinde olmadığı gerekçesine yer verildiğini, bunun da doğru olmadığını belirtmiştir. Başvurucu Kuruma kabulü sırasında kendisine ziyaretçi listesi vermesi gerektiği konusunda tebligat yapılmadığını, OHAL koşullarında üç kişilik ziyaretçi hakkının yasaklanmış olduğunu, OHAL döneminin bitmesinin ardından Kurum idaresinin bu konuda talebi olanların dilekçe vermesi yönünde duyuru yapması üzerine 28/7/2018 tarihinde dilekçesini verdiğini, Kurumun da bu dilekçeyi süresinde kabul ettiğini, talebinin süre yönünden değil kolluk araştırması yönünden reddedildiğinin açık olduğunu vurgulamıştır.

2. Değerlendirme

25. Anayasa"nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı Anayasa"nın 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesinin benzer kararları dikkate alındığında başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının engellendiği yolundaki iddiası Anayasa"nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 28; Ethem Zariç, B. No: 2014/4137, 9/11/2017, § 27).

27. Öte yandan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun, kendisiyle aynı durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut olayda başvurucu, benzer olaylar ile kendi durumunun aynı olduğunu ortaya koyamamıştır. Bu nedenle başvurucunun ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiası ayrıca incelenmemiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

29. Somut olayda uyuşmazlık, başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddedilmesinden kaynaklanmaktadır. Başvuruya konu kararın ceza infaz kurumunda önce tutuklu daha sonra hükümlü olarak bulunan başvurucunun dış dünya ile iletişim kurması ve sosyal ilişkilerinin sınırlandırılması yönünde etkiler doğurması nedeniyle özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

30. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

31. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34).

 (1) Kanunilik

32. Başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddi işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56).

 (2) Meşru Amaç

33. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, § 57).

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

34. Anayasa"nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, § 36).

35. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı değerlendirilirken ceza infaz kurumunun güvenliğinin ve düzeninin sağlanması ile hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri suretiyle iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62).

36. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde, olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkının kısıtlanması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 68).

37. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında makul bir denge gözetilmelidir (Mehmet Sevik, B. No: 2017/24068,18/7/2019, § 34).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Ziyaret Yönetmeliği"nde ceza infaz kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde bildirilen ziyaretçiler hakkında ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı hakkında kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılacağı, sakıncalı görülenlere ziyaret izni verilmeyeceği ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi isteneceği düzenlenmiştir.

39. Somut olayda başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma şeklindeki talebinin Kurum İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından görüşmeyi talep ettiği kişi hakkında yapılan kolluk araştırması dikkate alınarak reddedildiği görülmektedir. Kolluğun söz konusu araştırmasında ise başvurucunun ziyaretçi listesine eklemek istediği nişanlısının FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma suç isnadıyla yargılanmakta olduğuna dayanıldığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte gerek Kurum İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı kararında gerekse derece mahkemesi kararlarında başvurucunun nişanlısının söz konusu suç isnadıyla yargılanmakta olmasının ceza infaz kurumunun düzeni ve güvenliği yönünden nasıl bir sakınca oluşturduğu, hangi gerekçeyle ziyaretçi olarak kabulüne izin verilmemesinin gerekli görüldüğü hususlarında hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir. İnfaz Hâkimliği kararında söz konusu kişinin kolluk araştırmasına göre güvenlik açısından sakıncalı olduğunun anlaşıldığı belirtilmekle beraber "anılan suç isnadı nedeniyle yargılanıyor olmak" hususunun tek başına kurum güvenliği ve düzeni yönünden risk oluşturduğunun kabulü için yeterli bir gerekçe olduğu söylenemez. Zira başvurucunun da belirttiği üzere anılan suç isnadı ile tutuklu veya hükümlü olarak bulunan kişilerin aynı suç isnadından tutuklu veya hükümlü olan eşleriyle kapalı, açık görüş veya telefon yoluyla görüştürüldükleri bilinmektedir. Başvurucunun görüşmek istediği nişanlısının kurum güvenliği ve düzeni bakımından nasıl bir risk oluşturacağının somut bilgilere dayalı olarak açıklanması gerekir. Buna göre idarenin söz konusu kararında ve derece mahkemelerinin kararlarında ceza infaz kurumunda disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya konulduğundan söz edilemez.

40. Bu durumda başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.

41. Öte yandan İnfaz Hâkimliği kararında başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebini Kuruma kabulünden itibaren altmış günlük süre içinde yapmadığı gerekçesine de yer verilmiştir. Olayın koşulları içinde bu gerekçenin de değerlendirilmesi gerekmektedir.

42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Sevik kararında 5275 sayılı Kanun"da ziyaretçi isim listesinin bildirilmesi için herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmediği, Ziyaret Yönetmeliği"nde belirtilen sürenin hak düşürücü değil düzenleyici süre olarak yorumlanabileceği vurgulanmıştır. Anılan kararda, idarenin ve derece mahkemelerinin Ziyaret Yönetmeliği"ndeki altmış günlük sürenin hak düşürücü olduğu şeklindeki yorumlarının başvurucunun ceza infaz kurumunda kaldığı süre boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından yararlanamaması sonucuna yol açtığı, başvurucunun talebinin salt altmış günlük sürenin geçtiğinden bahisle reddedilmesinin özel hayata saygı hakkı ile kamu güvenliği amacı arasında adil denge sağlamaktan uzak olduğu belirtilmiştir (Mehmet Sevik, §§ 36, 37).

43. Somut olayda idare tarafından başvurucunun talebinin süre yönünden değil kolluk araştırması sonucuna göre reddedildiği açıktır. Başvurucunun talebinin süresinde olmadığı gerekçesi İnfaz Hâkimliği kararında yer almıştır. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Sevik kararında belirtildiği üzere derece mahkemesinin Ziyaret Yönetmeliği"ndeki altmış günlük sürenin hak düşürücü olduğu şeklindeki yorumu başvurucunun ceza infaz kurumunda kaldığı süre boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından yararlanamaması sonucuna yol açmıştır. Bu şekilde ziyaret hakkına getirilen kısıtlamanın hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurması ve sosyalleşmesi suretiyle iyileştirilmesi ilkelerine uygun düştüğü söylenemez (Mehmet Sevik, § 37). Bu nedenle başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin bu gerekçe yönünden de demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. maddesi Yönünden

45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

46. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 200.000 TL tutarında manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

47. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

49. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

50. İncelenen başvuruda ulaşılan ihlal, asıl olarak idarenin işleminden kaynaklanmış ancak derece mahkemelerinin de özel hayata saygı hakkına ilişkin güvenceleri gözetmeyen ve bu bağlamda ilgili ve yeterli gerekçe içermeyen kararlar vererek ihlali gideremedikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin hem idarenin işleminden hem mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

51. Bu durumda özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun şekilde yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

52. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayata saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Çorum İnfaz Hâkimliğine (E.2018/1560, K.2018/1562) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara