AYM 2018/24379 Başvuru Numaralı MEHMET KARA Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/24379
Karar No: 2018/24379
Karar Tarihi: 18/11/2020

AYM 2018/24379 Başvuru Numaralı MEHMET KARA Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET KARA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24379)

 

Karar Tarihi: 18/11/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Abdullah UÇAR

Başvurucu

:

Mehmet KARA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, adli yardım talebinin kabulüne ve tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından başvurunun Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

10. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) Siber Güvenlik Enstitüsünde elektronik mühendisi/araştırmacı olarak görev yapmakta olan başvurucu, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY"ye üye olma suçundan hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında 24/5/2018 tarihinde gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu 30/5/2018 tarihinde Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde ifade vermiştir. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Ben 1986 yılında Adana ili Seyhan ilçesinde dünyaya geldim. İlkokulu Seyhan ilçesinde bulunan Kazım Karabekir İlkokulunda, Ortaokul ve Liseyi Yüreğir ilçesinde bulunan Adana Ticaret Odası Anadolu Lisesinde okudum. Ortaokul ve Lisede öğrenim görürken ailem Seyhan ilçesinde ikamet ettiğinden günü birlik servis ile okula gidip geliyordum. Lise son sınıfta Seyhan ilçesinde faaliyet gösteren Final Dershanesine gittim. 2004 yılında liseden mezun oldum. O sene girmiş olduğum ÖSYM sınavından aldığım puan ile İTÜ Elektronik Mühendisliği Bölümünü kazandım ve kayıt oldum. Okul için Mecidiyeköy’de bekar evi tuttum. Bir sene burada tek başıma kaldım. Daha sonra Çeliktepe’de tuttuğum bir artı bir dairede kalmaya başladım. 2009 yılında mezun oldum. 2010 yılı başlarında sınava girerek kazandığım Halkbankası bilgi işlem bölümünde işe başladım. 2011 yılı kasım ayı içerisinde buradan ayrılarak, Türk Telekom A.Ş’ye geçtim. Türk Telekom’un Ankara ilinde faaliyet gösteren Bilgi Güvenliği Mühendisliği Teknolojileri Bölümünde çalıştım. Ankara’da çalıştığım sırada halen evli olduğum S.Y. ile tanıştım ve 2014 yılı ağustos ayında evlendim. Bu evliliğimizden 2016 ağustos doğumlu bir kızımız vardır. Türk Telekom isimli firmadan 2013 yılı eylül ayı içerisinde ayrıldım. İnternette TÜBİTAK kurumuna personel alınacağı ilanını gördüm ve CV doldurarak internet üzerinden TÜBİTAK kurumuna attım. Daha sonra telefon ile TÜBİTAK kurumundan arandım ve İnsan Kaynakları Bölümüne davet edildim. Burada bana mülakat yapıldı ancak benimle kimlerin mülakat yaptığını hatırlamıyorum. Mülakat sonucu olumlu olunca beni 2 hafta sonra yapılacak teknik mülakata davet ettiler. 2 hafta sonra bu mülakata da gittim. Burada benimle mülakatı daha sonra birim amirim olacak Y.Ç. isimli çalışan yaptı. Yapılan ikinci mülakatta olumlu olunca 2013 yılı eylül ayı içerisinde TÜBİTAK Bilgem Siber Güvenlik Enstitüsünde çalışmaya başladım. 2016 yılı ağustos ayına kadar aynı birimde araştırmacı olarak çalıştım. 2016 yılı ağustos ayında yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile TÜBİTAK kurumu ile ilişiğim kesildi...

A.B. isimli şahıs ile aynı Kurumda çalışıyorduk. Kendisini bu nedenle tanırım, başka hiçbir bağlantım ve ilişkim yoktur. Ş. Ş. ismi tanıdık geliyor ancak şuan hatırlayamıyorum...

Benim kesinlikle bu yapı ile bağlantım yoktur. Bana isnat edilenleri kabul etmiyorum..."

12. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı 31/5/2018 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Hâkimlik tarafından aynı tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... Ben emniyet karakolunda ayrıntılı ifademi verdim. Aynısını kabul ve tekrar ederim. Benim bir dönem sadece birkaç sohbete katılmışlığım vardır. Başkaca hiçbir irtibatım olmamıştır. Ş.Ş. isimli kişiyi şuan hatırlayamıyorum. Ancak bu kişi benim köylüm olan M.A.E. vasıtası ile benimle irtibata geçmiş olabilir. Sohbetleri bu kişinin verdiğini sanıyorum. Ancak sohbetlere düzenli olarak katılmadığım için ben sohbetlere kimin gelip gittiğini tam olarak hatırlayamamakla birlikte, hatırladığım kadarıyla N.P., M.A.E. ve A.B. isimli kişiler katılırdı. Benim aile yapım itibari ile bu örgüte her hangi bir yakınlığım yoktur. Örgütle ile ilgili başkaca her hangi bir faaliyetim olmamıştır..."

13. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 31/5/2018 tarihinde tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Şüphelinin 15 Temmuz darbeye teşebbüs eylemini gerçekleştiren FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yöneticisi olduğu hususunda soruşturma dosyası içerisinde bulunan HTS kayıtları ve etkinlik pişmanlıktan yararlanmak amacıyla ifade veren A.B. ve Ş.Ş. isimli kişilerin somut olgulara dayalı ve itibar edilebilir nitelikteki beyanları ile şüphelinin hayatın olağan akışına aykırı beyanları itibari ile kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin mevcut olduğu, tutuklama talebine konu edilen suçlarla ilgili eylemin vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, öngörülen ceza miktarının yüksek oluşu, suç ve şüpheli hakkında delillerin henüz toplanamamış olması, atılı suçların CMK"nun 100/3-a maddesinde belirtilen ve tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlardan oluşu, şüphelinin üyesi olduğu iddia edilen örgütün tertiplediği teşebbüs eylemi nedeniyle açık ve yakın tehlikenin henüz tam anlamıyla ortadan kalkmamış bulunması, öngörülen ceza miktarı ile talep edilen tedbir karşılaştırıldığında tutuklama tedbirinin bu aşamada ölçülü kabul edilmesinin gerektiği ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı kanaatiyle ve tutuklama koşullarının oluştuğu kabul edilerek; CMK.nun 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına... [karar verildi]."

14. Başvurucu 6/6/2018 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Kocaeli 2. Sulh Ceza Hâkimliği tutuklama kararını yerinde bularak 12/6/2018 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...dosya kapsamındaki mevcut delil durumu ile şüpheliye verilmesi muhtemel ceza ile müsnet suçun cezasının alt ve üst sınırı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı anlaşılmakla; Kocaeli 1. Sulh Ceza Hakimliğinin kararındaki gerekçelere göre yerinde görülmeyen itirazın reddine... [karar verildi]."

15. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 6/6/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle hakkında aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

16. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY"nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, ne tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna ve Tübitak içerisindeki yapılanmasına değinilmiş, devamında ise başvurucu yönünden değerlendirmeler yapılmıştır.

17. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular özetle şöyledir:

i. Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Ş.Ş. adlı kişinin etkin pişmanlık kapsamında verdiği 30/1/2018 tarihli dilekçesinde kendisinin yöneticisi olduğu sohbet grubuna başvurucunun sonradan dâhil olduğunu, 2013-2014 yıllarında söz konusu örgütsel toplantılara katıldığını belirterek fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmesi

ii. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY"ye üye olma suçu iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada şüpheli olarak ifadeleri alınan A.B. ve N.P.nin verdikleri ifadelerinde örgüt evinde birlikte kaldıkları 2013-2014 yıllarında aynı iş yerinde çalıştıkları başvurucunun da Şamil kod adlı Ş.Ş.nin yöneticiliğini yaptığı örgütsel toplantılara düzenli olarak katıldığını belirterek fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmeleri

iii. HTS analiz raporunda başvurucunun sohbet grubu yöneticileri ve diğer FETÖ/PDY şüphelileri ile telefon görüşmelerinin olması

18. Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 13/6/2018 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/293 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tutuklu sanık Mehmet Kara"nın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin henüz toplanmamış olması, dosyada mevcut tutanaklar, sanığın soruşturma beyanları ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı suçun öngördüğü ceza miktarı, atılı suçun CMK nun 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması, sanığın kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmasına göre tutukluluk halinin devamına... [karar verildi]."

19. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş; Kocaeli 5. Ağır Ceza Hâkimliği, kararı yerinde bularak itirazı 4/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.

20. Başvurucu 31/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Başvurucu hakkındaki yargılamanın 8/8/2018 tarihli birinci celsesinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

22. Mahkeme 14/5/2019 tarihli ve E.2018/293 ve K.2019/201 sayılı kararıyla başvurucunun beraatine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Her ne kadar sanık Mehmet Kara hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış olup Türk Ceza Kanununun 314/2, 53/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesini talep edilmiş ise; sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gizli haberleşme aracı olan bylock programını kullanmadığı, örgüt liderinin talimatına uyarak örgütün bankasına para yatırmadığı, sanıktan ele geçirilen dijital materyallere ait dijital materyal çıkartım raporunda her hangi bir suç unsurunun bulunmadığının belirtilmesi, etkin pişmanlık hükümleri kapsamında savunması alınan M.O.Ç.nin beyanında "2007-2008 tarihlerinde sanık Mehmet"i 2-3 kez gördüm, bunu da örgütsel bir faaliyet içinde değil, kardeşini ziyarete geldiğinde görmüştüm, bu dönemden sonra ben ne sanıkla ne de kardeşiyle bir daha görüşmedim, kendileriyle herhangi bir irtibatım da olmadı, olayla ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir" şeklindeki somut olguya dayanmayan beyanın sanığın savunmasını doğrular nitelikte olduğu ve sanığın bir dönem sohbetlere katılmasının sanığın konumu ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sanığın bu ilişkisinin sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği bu kapsamda sanığın örgüt üyesi olduğuna örgütle organik bağ kurarak sürekli, çeşitli, ve yoğunluk gerektiren eylemlerde bulunduğuna örgütün kuruluş amaçlarını faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dahil olmayı tercih ettiğine dair savunmasının aksini ispatlayan mahkumiyetine yeterli açık, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanığın örgütsel tavırla hareket ettiğine dair mahkememizce kanaat oluşmadığından ve sanığın suç kastı ortaya konulamadığından sanık hakkında CMK 223/2-c-e maddesi gereğince beraatine... [karar verildi]."

23. Savcılık, başvurucu hakkındaki tanık beyanlarına dayanarak mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine talebi inceleyen Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 17/9/2020 tarihinde hükmün bozulmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

UYAP üzerinden yapılan incelemede, sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/13301 sayılı ihbar dosyasında ihbar edilen sıfatıyla soruşturmanın yürütüldüğü anlaşılmakla; Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinin sağlanması ve mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın önlenmesi bakımından, her iki iddianın birlikte görülmesi gerektiği nazara alındığında, söz konusu dosyanın akıbeti araştırılıp, sanık hakkında dava açılıp açılmadığı belirlenerek dava açılmamış ise anılan soruşturma dosyasının getirtilip denetime olanak verecek şekilde incelenmesi, dava açılmış olması halinde ise mezkur dosyanın iş bu dosya ile birleştirilmesi suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

Hukuka aykırı, o yer Cumhuriyet Savcısının istinaf istemi bu nedenle yerinde görüldüğünden, CMK"nin 280/1-d maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA,

... dosyanın yeniden incelenerek karar verilmek üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesine ... [karar verildi.]"

24. Bozma sonrası başvurucu hakkındaki yargılama inceleme tarihinde Mahkemenin E. 2020/155 sayılı dosyasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili hukuk için bkz. Özkan Mumcu, B. No: 2015/2556, 23/1/2019, §§ 20-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular ortaya konulmadan ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağı tartışılmadan tutuklanmasına karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından Bakanlık verilen tutuklama kararlarında adli mercilerin tutuklamaya yönelik gerekçelerinin belirtilmiş olduğunu, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağını değerlendirmiştir. Ayrıca terör suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmaması gerektiğini belirtmiştir.

29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevabında başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.

B. Değerlendirme

30. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

31. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

32. Başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

33. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

34. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY"ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).

35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

36. Genel ilkeler için bkz. Özkan Mumcu, §§ 59-64; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Başvurucu; darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

38. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

39. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, başvurucu ile aynı nitelikteki suçtan haklarında soruşturma yürütülen A.B. ve Ş.Ş.nin etkin pişmanlık kapsamındaki beyanlarına ve HTS kayıtlarına değinilerek isnat edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların dosyada bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 13).

40. Başvurucu hakkında düzenlenen 6/6/2018 tarihli iddianamede, örgüte mensubiyeti bulunduğu değerlendirilen ve kendisi ile aynı işyerinde çalışan A.B. ve N.P. ile sohbet yöneticisi konumunda olan Ş.Ş.nin etkin pişmanlık kapsamında verdikleri ifadelerde başvurucunun 2013 ve 2014 yıllarında örgütsel toplantılara katıldığına yönelik anlatımlar bulunduğu görülmektedir (bkz. § 17). Söz konusu tanık anlatımları yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte; bu anlamda yargı mercilerinin denetim yapmasına elverişi bir nitelik taşımaktadır.

41. Bununla birlikte bu anlatımların bir kısmının FETÖ/PDY"nin illegal yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı, süreçten sonrasına da ait olduğu gözardı edilmemelidir (M.T. [GK], B. No: 2018/10424, 4/6/2020, § 103). Bu doğrultuda başvurucunun tutuklanmasında söz konusu tanık anlatımlarının yargı makamlarınca kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi yönündeki değerlendirmelerinin keyfî ya da temelsiz olduğu söylenemeyecektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58; Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43). Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75).

42. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.

43. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

44. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

45. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017,§ 148).

46. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve delillerin henüz toplanmamış olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13).

47. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

48. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

49. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY"yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

50. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 13) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

52. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara