Esas No: 2017/1583
Karar No: 2018/1051
Karar Tarihi: 09.05.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1583 Esas 2018/1051 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasında birleştirilerek görülen “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) her iki boşanma davasının kabulüne dair verilen 11.03.2013 gün ve 2011/237 E., 2013/39 K. sayılı karar davacı birleşen davalı (kadın) vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.11.2013 gün ve 2013/12495 E., 2013/27051 K. sayılı kararı ile;
"... 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşine hakaret ettiği ve cinsel birlikteliği gerçekleştiremediği, davacı-davalı kadının ise özel hayatını üçüncü kişilere anlattığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyleyken tarafların eşit kusurlu kabulü ve buna bağlı olarak, davacı-davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.,...."
gerekçelesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava ve birleşen dava evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı (TMK 166/1 m.) boşanma istemine ilişkindir.
Davacı birleşen davalı (kadın) vekili, erkekten kaynaklanan bir takım sebeplerle taraflar arasında cinsel birliktelik yaşanmadığını, kocanın tedavi olacağını söyleyerek ikamet ettiği Almanya ülkesine gittiğini, evlilikten üç ay sonra taraflar arasında tartışmalar başladığını, tartışmaların nedeninin davalının tedavisine ilişkin olduğunu, 2010 yılı Nisan ayı içerisinde erkek eşin müvekkilini arayarak ağır hakaret ve tehdit cümleleri kurduğunu, sonrasında yakınlarının araya girmesiyle tarafların barıştığını ve iki ay köyde birlikte kaldıklarını, bu süre içinde doktor kontrolüne gittiklerini, doktorun tedaviye başladığını ancak erkeğin verilen ilaçları hiç kullanmadığını ve bir daha doktora gitmediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili için 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı birleşen davacı (erkek )vekili, müvekkilinin işi gereği evlilikten on gün sonra Almanya"ya döndüğünü, eşine de vize başvurusu yapmasını söylediğini, ancak davacı birleşen davalının ailesinin müvekkilinin Türkiye"ye gelip muayene olduktan sonra kızlarını Almanya"ya gönderip göndermemeye karar vereceklerini söyleyerek vize işlemine başvurmak istemediklerini, babaannenin etrafta "torunum kız oğlan kız, damat hadım" diyerek dolaşmaya başladığını, bu sözlerin köyde yayıldığını ve tarafların bu olaylardan sonra görüşmediklerini, 2010 yılı Ağustos ayında hısımların araya girmesiyle tarafların yeniden barıştığını ve iki ay birlikte kaldıklarını, bu sürede davacı birleşen davalı kadının babaannesi ve annesinin ısrarları üzerine tarafların doktora gittiğini, kadın doğum doktorunun kadına "senin cinsel organının yapısı sebebiyle kızlığın normal cinsel ilişki ile bozulmaz,.."dediğini, bu arada davacı birleşen davalının vize başvurusu kabul edildiği hâlde bunu söylemediğini, kadın eşin bu şekildeki olumsuz hâl ve tavırlarının evlilik birliğini çekilmez hâle getirdiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 27.12.2012 tarihli raporda ..."un cinsel ilişkiyi gerçekleştirme konusunda psikiyatrik bir rahatsızlığının olmadığı, cinsel ilişkiye anatomik olarak engel bir durumunun olmadığı bildirilmiş ise de, bunun cinsel ilişkinin gerçekleşmediğine ilişkin delil olamayacağı, ..."un ise Balıkesir Altı Eylül Hastanesinin 04.10.2012 tarihli ayaktan epiktriz detaylı muayene evrakına göre ereksiyonda sorun yaşaması nedeniyle şikâyet başvurusunun bulunmasının, mahkemece bir kusur olarak değerlendirilmediği belirtildikten sonra kadın tarafından öğrenmesi gerekmeyen kişilere eşinin cinsel yetersizliği olduğu hususunda açıklamalarda bulunması, tarafların ve ailelerinin karşılıklı olarak cinsel açıdan diğer tarafın yetersiz olduğu yönünde köyde dedikodular çıkarmış olmaları ve ..."un eşine telefon görüşmesinde hakaret içerikli sözler söylemesi nedeniyle tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, düzenli ve yeterli geliri bulunduğu anlaşılan kadının yoksulluk nafakası isteminin ve boşanmaya yol açan olaylarda eşit kusurlu olduğundan kadının maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı birleşen davalı kadın vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan sebeplerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı birleşen davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı birleşen davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Ne var ki, boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.
Öte yandan, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri "kusur" ilkesidir. Kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1.) boşanmaya karar verebilmek için eşlerden birinin mutlaka kusurlu olması gerekir. Boşanma davasını açmak hakkı, kusursuz ya da az, eşit veya fazla kusurlu eşindir. Boşanma davasını tam kusurlu eş açamaz.
Kusur ilkesi Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir.
Nitekim, 4721 sayılı TMK"nın 174. maddesi;
"Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." düzenlemesini içermektedir.
Maddenin anlatımından da anlaşılacağı üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zarar ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş, kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
Maddi tazminat yanında manevi tazminat istenebilmesi için de kusura ilişkin bir kısım koşulların varlığı gerekmektedir. Şöyle ki; kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat istenebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği açıktır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda davalı birleşen davacı erkeğin eşine karşı telefon görüşmesinde şeklinde ağır hakaretlerde bulunduğu, yine davacı birleşen davalı kadının beyanı ve bunu destekleyen raporlar ile tanık beyanlarına göre davalı birleşen davacı erkeğin cinsel birleşmeyi sağlayamadığı, davacı birleşen davalı kadının ise eşinin cinsel yetersizliği konusunda üçüncü kişilere söylemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davacı birleşen davalı kadının kusuru bulunmakla birlikte, davalı birleşen davacı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında yerel mahkeme kararının doğru olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı birleşen davalı kadının TMK"nın 174/1. ve 2. maddeleri uyarınca talep ettiği maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi yönünde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davacı birleşen davalıya geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.05.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.