Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2010/25 Esas 2011/1 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2010/25
Karar No: 2011/1

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2010/25 Esas 2011/1 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2010/25 E.  ,  2011/1 K.
  • BAŞKA BIR KIŞI HAKKINDA VERILEN ASLIYE CEZA MAHKEMESI KARARININ INFAZI SIRASINDA IKI KEZ GÖZALTINA ALINAN VE ADLI PARA CEZASINI ÖDEMEK ZORUNDA KALAN DAVACILARIN YAKINININ ÖLÜMÜ ÜZERINE MANEVI TAZMINATIN VE ADLI PARA CEZASININ FAIZI ILE BIRLIKTE DAVALILARDAN TAHSILI ISTEMIYLE AÇILAN DAVANIN, ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI HK.
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 27
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 125
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacılar       : 1- S.K. - Kendi adına asaleten ve çocukları

                                     2- Y.C.K.,

                                     3- Ş.N.K.,

                                     4- İ.K.’ya velayeten

            Davalılar        : 1- Gaziantep ve İçel (Mersin) Cumhuriyet Başsavcılıklarına izafeten

                                      Adalet Bakanlığı(Adli ve İdari Yargıda Açılan Davalarda)

                                      2- Maliye Hazinesine izafeten Hazine Avukatlığı(İdari Yargıda Adli Para

                                     Cezasının İadesi İstemiyle Açılan Davada)

                                       3- Gaziantep ve İçel (Mersin) Emniyet Müdürlüklerine izafeten İçişleri

                                      Bakanlığı(Adli Yargıda ve İdari Yargıda Manevi Tazminat İstemiyle

                                      Açılan Davada)

            Vekili                : Av. M.Y. 

            O L A Y : 1) Davacı vekili, dilekçe ret kararı üzerine yenilediği dava dilekçesinde, İçel Cumhuriyet Başsavcılığı"nın Gaziantep İnfaz Cumhuriyet Savcılığı"nı ve burasının da ilgili Emniyet birimlerini yönlendirmesi sonucu davacılar murisinin, Mersin (İçel) 1. Asliye Ceza Mahkemesi"nin E:2003/1002, K:2003/866 sayılı dosyasında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçunu işlediği ve bu nedenle yakalama kararı olduğundan bahisle 20 Temmuz 2006 günü gece geç saatlerde Emniyet nezaretine (gözaltına) alındığını, oysa görevli Savcılık ve Emniyet Birimlerinin aradığı sanık M.K. ile davacıların murisi M.K.’nın birbirlerinden farklı şahıslar olduğunu, murisin doğum tarihinin 24.3.1979 ve Tuğlu Köyü, 103/02 Cilt, Aile Sıra No:40 ve Sıra No:13"te kayıtlı olmasına karşın; gerçek sanık M.K."nın Yığınlı Köyü, 113/01 Cilt, Aile Sıra No:6 ve Sıra No:34"te kayıtlı olduğunu, bu durumun gerek her iki İlin Cumhuriyet Savcılıklarının gerekse Emniyet Birimlerinin hatalarının ağır kusurlu olduğunu ortaya koyduğunu, ailesinin gerçek sanık M.K."nın mahkum olduğu 3.756 YTL para cezasını denkleştirebildiği 21 Temmuz günü akşam saatlerine kadar gözaltında (nezarette) geçiren murisin, ancak bu para cezasını ödedikten sonra salıverildiğini, murisin, 6 Ocak 2007 günü ikinci kez gözaltına alındığını, bu defaki gözaltı sebebinin mahkeme masrafının ödenmemiş olması ise de, ertesi gün (bir gece nezarette kaldıktan sonra) bir yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldığını ve daha sonra geçirdiği bir inme sonucu 16 Mart 2007 günü vefat ettiğini ileri sürerek davalı idarelerin görevlerini ağır kusurlu ve hatalı ifalarına bağlı olarak hukuka aykırı idari işleme konu para cezasının tahsiline dair idari işlemin iptali ile, muristen hukuka aykırı olarak tahsil edilen 3.756,085 YTL para cezasının, tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müvekkillere iadesine karar verilmesi istemiyle Gaziantep ve İçel (Mersin) Cumhuriyet Başsavcılıklarına izafeten Adalet Bakanlığı ile Maliye Hazinesine izafeten Hazine Avukatlığı’na karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

            GAZİANTEP 2. İDARE MAHKEMESİ; 10.9.2007 gün ve E:2007/1082, K:2007/775  sayı ile, Anayasa"nın Başlangıç Bölümünde, “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu”nun belirtildiği, Anayasa"nın 9. maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” denildiği, “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüş yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ve idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükümlerine yer verildiği, belirtilen Anayasal düzenlemeye göre, “Kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince fonksiyonel bakımdan yargı organının yasama ve yürütmeden ayrı tutulduğu, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasa"nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler olduğundan idari yargı yoluna başvurulamayacağı, bu anlayışın, Ülkemiz yargı sisteminin dayandığı “yargı ayrılığı” ve “adli ve idari yargı organlarının birbirine karşı bağımsızlığı” ilkelerinin de doğal bir sonucu olduğu, öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlendiği biçimde idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile  sınırlı bulunduğu, dava konusu olayda, Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:2003/1002, K:2003/866 sayılı dosyasında, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet edildiği gerekçesiyle 3.756,083 YTL adli para cezasına hükmedildiği, anılan adli para cezasının tahsili için yakalama kararı bulunduğu, davacıların eş ve babaları bulunan M.K."nın isim benzerliğinden dolayı 20 Temmuz 2006 tarihinde yakalanarak nezarete alındığı, anılan adli para cezasının ödenmesi üzerine serbest bırakıldığı, 6.1.2007 tarihinde muhakeme masraflarının ödenmediği gerekçesiyle ikinci kez gözaltına alındığı, ertesi gün yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldığı, kendisinden haksız yere tahsil edildiği gerekçesiyle 3.756,085 YTL"nin iadesi istemiyle 24.1.2004 tarihli dilekçeyle Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuruya herhangi bir cevap verilmediği, M.K."nın 12.3.2007 tarihinde ölmesi nedeniyle eşi ve çocuklarının anılan para cezasının davalı idarelerden tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda; adli eylem ve işlemlerden zarar görüldüğü ileri sürülerek açılan iptal veya tazminat davasında tazminat istemine esas olan eylem ve işlemleri yapan mercilerin dahil olduğu adli yargının görevli olduğunun kabulü zorunlu bulunduğundan, Mahkemelerinin görevli bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            2) Davacı vekili, dilekçe ret kararı üzerine yenilediği dava dilekçesi ile, görevi suistimal suretiyle haksız yere iki kez gözaltına alınan ve kendine ait olmayan adli para cezasını ödemek durumunda bırakıldığı etken sebebiyle inme neticesi hayatını kaybeden destek sağlayıcıları eş ve babaları M.K.’nın ölümü nedeniyle 50.000 YTL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kusurlu idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle Gaziantep ve İçel (Mersin) Cumhuriyet Başsavcılıklarına izafeten Adalet Bakanlığı ile Gaziantep ve İçel (Mersin) Emniyet Müdürlüklerine izafeten İçişleri Bakanlığı’na karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

            GAZİANTEP 2. İDARE MAHKEMESİ; 7.9.2007 gün ve E:2007/1081, K:2007/774  sayı ile, Anayasa"nın Başlangıç Bölümünde, “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu”nun belirtildiği, Anayasa"nın 9. maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” denildiği; “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüş yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ve idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükümlerine yer verildiği, belirtilen Anayasal düzenlemeye göre, “Kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince fonksiyonel bakımdan yargı organının yasama ve yürütmeden ayrı tutulduğu, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasa"nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler olduğundan idari yargı yoluna başvurulamayacağı, bu anlayışın, Ülkemiz yargı sisteminin dayandığı “yargı ayrılığı” ve “adli ve idari yargı organlarının birbirine karşı bağımsızlığı” ilkelerinin de doğal bir sonucu olduğu, öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlendiği biçimde idari yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı bulunduğu, dava konusu olayda, Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:2003/1002; K:2003/866 sayılı dosyasında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet edildiği gerekçesiyle 3.756,083 YTL adli para cezasına hükmedildiği, anılan adli para cezasının tahsili için yakalama kararı bulunduğu, davacıların eş ve babaları bulunan M.K."nın isim benzerliğinden dolayı 20 Temmuz 2006 tarihinde yakalanarak nezarete alındığı, anılan adli para cezasının ödenmesi üzerine serbest bırakıldığı, 6.1.2007 tarihinde muhakeme masraflarının ödenmediği gerekçesiyle ikinci kez gözaltına alındığı, ertesi gün yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldığı, kendisinden haksız yere tahsil edildiği gerekçesiyle 3.756,085 YTL"nin iadesi istemiyle 24.1.2004 tarihli dilekçeyle Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuruya herhangi bir cevap verilmediği, M.K."nın 12.3.2007 tarihinde ölmesi üzerine eşi ve çocuklarının destekten yoksun kaldıkları ve ölüm olayından dolayı duydukları üzüntü nedeniyle 50.000 YTL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda; adli eylem ve işlemlerden zarar görüldüğü ileri sürülerek açılan iptal veya tazminat davasında tazminat istemine esas olan eylem ve işlemleri yapan mercilerin dahil olduğu adli yargının görevli olduğunun kabulü zorunlu bulunduğundan, Mahkemelerinin görevli bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            3) Davacı vekili, görevi suistimal suretiyle haksız yere iki kez gözaltına alınan ve kendine ait olmayan adli para cezasını ödemek durumunda bırakıldığı etken sebebiyle inme neticesi hayatını kaybeden destek sağlayıcıları eş ve babaları M.K.’nın ölümü nedeniyle 50.000 TL manevi tazminatın ve ağır kusurlu tahsil edilen 3.756.083 TL adli para cezasının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte kusurlu idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle Gaziantep ve İçel (Mersin) Cumhuriyet Başsavcılıklarına izafeten Adalet Bakanlığı ile Gaziantep ve İçel (Mersin) Emniyet Müdürlüklerine izafeten İçişleri Bakanlığı’na karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

            GAZİANTEP 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 9.3.2009 gün ve E:2007/481, K:2009/133 sayı ile, davacının Mahkemelerine verdiği 31.10.2007 tarihli dava dilekçesiyle; eşi M.K."nın 24.3.1979 tarihine kadar babasına ait olan pide fırınını kardeşleri ile birlikte işlettiğini ve ailesinin geçimini temin ettiğini, Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2003/1002 Esas sayılı dosyasından dolayı yakalama kararı olduğundan bahisle 20.7.2006 tarihinde gece geç saatlerde Emniyet nezaretine götürüldüğünü, sonradan yapılan araştırmada eşinin bir başka Mustafa ile karıştırılarak götürüldüğünü, ancak nezaretten 3.756.085 TL para cezasını denkleştirerek salıverildiğini, yakalama sırasında ve sonrasında Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde onurunun kırıldığını ve hakarete uğradığını, tartaklandığını, yatırmış olduğu paranın iadesi yoluna gittiğinde de sindirilmek için ikinci kez gözaltına alındığını, eşinin bu olaylar üzerine rahatsız olduğunu, inme indiğini ve bu olaylar nedeniyle üzüntüsünün ölümüne neden olduğunu belirterek 50.000,00 TL manevi tazminat ve muris eşi M.K."dan tahsil edilen 3.756,08 TL adli para cezasının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istediği, davalılar vekilinin, davanın reddine karar verilmesini istediği, tüm deliller ve dosya birlikte değerlendirildiğinde; dava konusunun davalıların yaptıkları hatalı (kusurlu) davranışlarından dolayı davacıların uğradıkları zarara dayandığı, bu durumda davalılar aleyhine açılan davanın idari yargıda açılması gerektiği ve Mahkemelerinin görevsiz olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık Yıldız, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 7.2.2011 günlü toplantısında:

            l-İLK İNCELEME :   Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacıların istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyaları ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

            Dava, davacıların yakını ile aynı ismi taşıyan başka bir kişi hakkında verilen hükmün infazı sırasında yanlışlıkla iki kez gözaltına alınarak ağır para cezasını ödemek zorunda kalması nedeniyle inme neticesi hayatını kaybettiği ileri sürülen M.K.’nın ölümü nedeniyle 50.000 TL manevi tazminatın ve tahsil edilen 3.756.083 TL adli para cezasının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın “Genel Esaslar” başlıklı Birinci Kısmında, Egemenliğin, kayıtsız şartsız Milletin olduğu, Türk Milletinin, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, Yasama, Yürütme ve Yargı organları eliyle kullanacağı öngörülmüştür.

            Anayasa’nın Başlangıç Bölümünde, “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” belirtilmiştir.

            Anayasa’nın 9. maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” denilmiş; “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde, “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükümlerine yer verilmiştir. 

            Belirtilen Anayasal düzenlemelere göre, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince fonksiyonel bakımdan yargı organı, yasama ve yürütmeden ayrı tutulmuş olup, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasa’nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamayacağı açıktır.

            Bu anlayış, Ülkemiz yargı sisteminin dayandığı “yargı ayrılığı” ve “adli ve idari yargı organlarının birbirlerine karşı bağımsızlığı” ilkelerinin de doğal bir sonucudur.

            Dosyanın incelenmesinden, 8.8.1979 doğumlu M.K. hakkında verilen Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.11.2003 gün ve E:2003/1002, K:2003/866 sayılı kararı üzerine İçel Cumhuriyet Başsavcılığı"nın Gaziantep İnfaz Cumhuriyet Savcılığı"nı ve Gaziantep İnfaz Cumhuriyet Savcılığı"nın da ilgili Emniyet birimlerini yönlendirmesi sonucu davacıların yakını olan 24.3.1979 doğumlu M.K.’nın, iki kez gözaltına alınarak ağır para cezasını ödemek zorunda kalması nedeniyle inme neticesi hayatını kaybettiği ileri sürülerek 50.000 TL manevi tazminatın ve tahsil edilen 3.756.083 TL adli para cezasının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

            Belirtilen duruma göre, olayda, 8.8.1979 doğumlu M.K. hakkında verilen Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.11.2003 gün ve E:2003/1002, K:2003/866 sayılı kararı nedeniyle davacıların yakını olan 24.3.1979 doğumlu M.K.’nın, iki kez gözaltına alınarak ağır para cezasını ödemek zorunda kaldığı, bu durumun, İçel Cumhuriyet Başsavcılığı"nın Gaziantep İnfaz Cumhuriyet Savcılığı"nı ve burasının da ilgili Emniyet birimlerini yönlendirmesinden kaynaklandığı ileri sürüldüğüne göre, 50.000 TL manevi tazminatın ve tahsil edilen 3.756.083 TL adli para cezasının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, infaza konu kararı veren mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 9.3.2009 gün ve E:2007/481, K:2009/133 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 7.2.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Hemen Ara