Esas No: 2016/32116
Karar No: 2016/32116
Karar Tarihi: 19/11/2020
AYM 2016/32116 Başvuru Numaralı HÜSEYİN YILDIRIM (2) Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜSEYİN YILDIRIM BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2016/32116) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2020 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Fatih HATİPOĞLU |
Başvurucu |
: |
Hüseyin YILDIRIM |
Vekili |
: |
Av. Uygar ERGİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tek kişilik odada tutulma nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen iddialar haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna karar verilmiş, bu iddialar yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Başvurucu, Bakanlıkta müsteşar yardımcısı olarak görev yaparken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 18/1/2010 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilmiştir.
11. Başsavcılık 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ile ilgili olarak örgüte üye olduğu değerlendirilen Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyeleri hakkında cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya değiştirmeye teşebbüs etme, FETÖ/PDY"yi kurma, yönetme ve üye olma suçlarından 16/7/2016 tarihinde soruşturma başlatmıştır.
12. Başvurucu, Başsavcılığın talimatıyla 20/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucunun ifadesi 21/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının olmadığını ve darbeye karışmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemiştir.
14. Başsavcılık başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 21/7/2016 tarihinde Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
15. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Başvurucu sorgudaki ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile herhangi bir şekilde bağlantısının olmadığını ifade ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
16. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2016 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
17. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 3/8/2016 tarihinde benzer gerekçelerle kesin olarak reddedilmiştir.
18. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 11/9/2016 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş, anılan karara başvurucunun yaptığı itiraz Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 10/10/2016 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucu anılan kararı 31/10/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
19. Öte yandan başvurucu, tutuklandıktan sonra Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuş; Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 7/9/2016 tarihli kararı ile güvenlik nedeniyle tek kişilik odaya alınmıştır. Başvurucu, tek kişilik odaya alınması işleminin kaldırılması için 19/9/2016 tarihinde Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Ankara Batı İnfaz Hâkimliği 23/9/2016 tarihinde başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir.
20. Başvurucu anılan karara karşı Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuş, Mahkeme 21/10/2016 tarihinde başvurucunun itirazının kesin olarak reddine karar vermiştir. Başvurucu anılan kararı 8/11/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
21. Başvurucu 8/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Başsavcılık kamu davası açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben 6/11/2016 tarihinde fezleke düzenlemiştir.
23. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15/12/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası açmıştır.
24. Yargıtay 9. Ceza Dairesi (Daire) iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/116 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
25. Daire 15/1/2020 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan 17 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Daire hükümle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
26. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Ceza Genel Kurulunda derdesttir.
27. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tek kişilik odada tutulduğu sürece ilişkin ayrıntılı bilgi talep etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu, Anayasa Mahkemesinin sorduğu tüm hususlara ilişkin olarak 23/7/2019 tarihli yazı ile cevap vermiştir. Söz konusu cevabın ilgili kısmı şöyledir:
"Adı geçen Kurumumuzda 22/07/2016 tarihinden bu yana Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan Tutuklu olarak bulundurulmaktadır.
Adı geçen Tutuklunun 07/09/2016 tarihinden bu yana A Blok T1 Alt Nolu Tek Kişilik Odasında bulundurulduğu anlaşılmıştır.
T1 Alt Oda koğuşunun resmi kapasitesi Tek Kişidir.
T1 Alt Odasının Fiziki Boyutları AVLU 69,18 m², Oda 12,29 m², Wc Banyo 2,75m²ve havalandırma Penceresi boyutları 125/125 cm dir.
Oda Koğuşlarda Koku, Akma, Elektrik Arızası v.b nedenlerden dolayı bakım/onarıma ihtiyaç olması durumunda, Hükümlü ve tutukluların yazılı ve sözlü olarak bildirmeleri yada kurum personeli tarafından tespit edildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Teknisyenleri marifetiyle bakım onarım işleri acele suretle yapılmaktadır.
İlgili Oda içerisinde tutukluların kullanımına uygun bir adet Mutfak Evyesi, Mutfak Dolabı, Masa ve Sandalye bulunmaktadır.
Odadan bağımsız 4 adet tekli odaya ait 69,18 m² Açık Havalandırma bulunmakta olup, günde İki buçuk saat faydalanması sağlanmaktadır.
Banyo ve bulaşık İhtiyacı için odalara kişi başı günlük olarak 40 lt Sıcak su ve 120 lt soğuk su süre sınırlaması bulunmaksızın haftanın yedi günü sağlanmaktadır.
Ceza İnfaz Kurumumuzda Günde iki kez Sabah saat. 08.00 "de veAkşam saat. 20.00 "de Odalarda sayım yapılmaktadır.
Adı geçen Tutuklu hakkında tanzim edilen psikososyal raporları ekte sunulmuş olup, Sağlığı yönünden Ceza İnfaz Kurumuna getirilmesine müteakip 22/07/2016 tarihli ilk muayenesi ve kurumumuzda bulundurulduğu süre içerisinde tedavisinin takibine yönelik tüm belgeler ekte sunulmuştur.
Adı geçenin kurumumuzda bulundurulduğu süre içerisinde yapmış olduğu Açık ve Kapalı görüş gün ve saatlerine ilişkin belgeler ile Telefonla görüşmesine ilişkin belgeler ekte sunulmuştur.
Kurumumuzun 24/08/2016 tarih ve 2016/5215 sayılı idare ve gözlem kurulu kararınca;
...
... tutuklu hükümlülerin eğitim ve kütüphane talepleri ... karşılanmaktadır. Adı geçenin kurumumuzda bulundurulduğu süre içerisinde ailesi tarafından getirilmiş ve kurumumuz kütüphanesinden tarafına verilen kitap ve eserlere ilişkin belge ekte sunulmuştur.
Yukarıda açıklanan hususlar ile adı geçen tutuklunun Kurumumuzda Acil Yardım Butonu bulunan Tek Kişilik Oda/Koğuşda Acil sağlık hizmetlerinden Yedi gün Yirmi Dört saat yararlanabildiği, içerisinde Tuvalet, Banyo, Mutfak Dolabı ve Tezgahının bulunduğu odasında TV. izleyebildiği günde iki buçuk saat havalandırma imkanından yararlandırıldığı, kurumumuzun Revir, Kantin, Telefon, Açık Görüş ve Avukatı ile Görüşme, Berber, Çamaşırhane gibi tüm hizmetlerden kurumumuzun güvenlik ve fiziki imkanları da dikkate alınarak faydalandırıldığı yapılan araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır."
IV. İLGİLİ HUKUK
28. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir."
29. 5271 sayılı Kanun"un "Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
30. 5271 sayılı Kanun"un “İtiraz usulü ve inceleme mercileri” kenar başlıklı 268. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir."
31. 5271 sayılı Kanun"un "Karar" kenar başlıklı 271. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
"Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."
32. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı 1. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Bu kanun, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar."
33. 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri ,yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak,
...
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır."
34. 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
...
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
35. 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
...
İnfaz hakiminin kararlarına karşı şikayetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir."
36. İlgili hukuk için ayrıca bkz. Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019, §§ 14-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
38. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını, Yargıtay üyeleri ile ilgili öngörülen usule ilişkin güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan mahkemece tutuklandığını, tüm bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
39. Bakanlık görüşünde, öncelikle 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan gerekçeler ile tutukluluk hâlinin devamına dair kararlarda değinilen hususların ve eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği dikkate alındığında kuvvetli suç şüphesinin, kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu, ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
42. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
43. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir.
44. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
45. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
46. Dolayısıyla suç isnadına bağlı şikâyetlere ilişkin iddiaların dile getirildiği bir bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
47. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, tutukluluk hâlinin devamı kararı sonrasında yapılması durumunda söz konusu karara itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir.
48. Somut olayda Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 11/9/2016 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamına dair karara başvurucunun yaptığı itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 10/10/2016 tarihinde reddedildiği ve anılan kararın 31/10/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği/öğrenildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 19). Bu nedenle bireysel başvurunun nihai karar olan itirazın reddine dair kararın öğrenildiği 31/10/2016 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün geçtikten sonra 8/12/2016 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucu; tutuklanarak konulduğu ceza infaz kurumunda diğer mahpuslar ile birlikte koğuşta kalmakta iken talebi olmamasına rağmen mevzuata aykırı şekilde tek kişilik odaya konulduğunu, bu kapsamda bir kısım sosyal ve kültürel etkinlik ile spor etkinliğinden yararlandırılmadığını ve tecrit edildiğini, bu nedenlerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Kurum kütüphanesinden yararlandırıldığı, havalandırma alanını kullanabildiği, aile fertleri ve avukatları ile belli periyotlarla görüşebildiği, kaldığı odanın yeterli büyüklükte penceresi ile duş ve tuvaletinin bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun tek kişilik odada tutulmasının asgari ağırlık eşiğini aşan bir muamele olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğu yönünde görüş ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu kapsamda başvurucunun Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı tek kişilik odanın toplamda 12,29 m² büyüklüğünde olduğu, 2,75 m² büyüklüğünde bağımsız lavabo ve tuvaletinin, 125x125 cm büyüklüğünde bir havalandırma penceresinin bulunduğu, odadan bağımsız 69,18 m² büyüklüğünde avlusunun mevcut olduğu ve başvurucunun günlük 2 buçuk saat havalandırmadan faydalandırıldığı, ayrıca tutulduğu tek kişilik odanın içinde birer adet mutfak dolabı, masa ve sandalye bulunduğu ve odasında televizyon izleyebildiği belirtilmiştir.
52. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
53. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
54. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
55. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti nedeniyle Anayasa’nın 15. maddesinde belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörülmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
56. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılırken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §§ 35, 36).
57. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetim hataları veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).
58. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamında ihlal oluşturması için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini ifade etmek gerekir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).
59. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa"nın 17. maddesine aykırı bir durum oluşturmadığını önceki kararlarında belirtmiştir. Buna göre disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması mümkündür (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 39). Ayrıca tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya disiplini sağlama kaygısıyla değil mahpusların devam eden soruşturmalarda hileli iş birliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit Konya, § 44).
60. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından ileri sürülen somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.
61. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla birlikte bu koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir (Raşit Konya, § 50)
62. Somut olayda başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanarak ilgili düzenlemeler gereğince, bir bölümü yüksek güvenlikli ceza infaz kurumu statüsünde olan Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Başvurucunun tutulduğu odanın hücre statüsünde bir oda olmaması, büyüklüğü, havalandırma penceresi, tuvalet ve duş için ayrılmış uygun ve yeterli bölümlere sahip olması gibi özellikleri dikkate alındığında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Avrupa Cezaevi Kurallarına (Raşit Konya, §§ 14-27) uygun koşullarda bulunduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur Demir, § 45).
63. Ayrıca başvurucunun açık havaya çıkma imkânından günde ortalama iki saat olmak üzere en az bir diğer tutuklu/hükümlü ile ortak bir avluyu kullanmak suretiyle faydalandırıldığı, tek başına tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile açık ve kapalı çok sayıda görüş ve telefon görüşmesi gerçekleştirdiği anlaşılmıştır (bkz. § 27). Sonuç olarak tek kişilik odada tutulmuş olmakla birlikte ailesiyle, dış dünyayla ve diğer tutulanlarla iletişimi bütünüyle kesilmeyen başvurucunun duyusal ve sosyal olarak izole edildiği sonucuna ulaşılması mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki karar için bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 33). Dolayısıyla başvurucunun şikâyet ettiği tutulma koşulları bakımından kötü muamele yasağı çerçevesinde aranan asgari ağırlık derecesine ulaşılmadığı sonucuna varılmıştır.
64. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.