Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/4-165 Esas 2009/18 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/4-165
Karar No: 2009/18

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/4-165 Esas 2009/18 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2008/4-165 E., 2009/18 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/4-165 E., 2009/18 K.

  • KANUN YARARINA BOZMA
  • TEBLİĞ İMKANSIZLIIĞI VE TEBELLÜĞDEN İMTİNA
  • 7201 S. TEBLİGAT KANUNU [ Madde 21 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 232 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 62 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 86 ]
  • "İçtihat Metni"

    Hükümlü Ç.... A....’in;

    1- “

    “Aile efradına kötü muamele”

    ” suçundan 5237 sayılı TCY"nın 232/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCY"nın 50/1-d maddesi uyarınca ‘

    ‘iki ay süre ile alkollü içeceklerin satıldığı ve tüketildiği yerlere gitmeme’ seçenek yaptırımına çevrilmesine,

    2- "Kasten yaralama" suçundan 5237 sayılı TCY"nın 86/2, 3-a ve 62/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen 5 ay kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK"nun 50/1-d maddesi uyarınca ‘

    ‘10 ay süre ile sanığın evde alkol alması ve eve alkollü gelmesinin yasaklanması’ seçenek yaptırımına çevrilmesine ilişkin Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.02.2007 gün ve 345-65 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

    Kesinleşen ilamın infazı için Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından çıkartılan açıklamalı çağrı kâğıdı hükümlüye 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiştir. Hükümlünün 10 gün içinde müracaat etmemesi üzerine Sivas C. Başsavcılığının istemiyle Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesince 12.06.2007 gün ve 345-65 sayı ile, 1 ay 20 gün ve 5 ay hapis cezalarının tamamen ve aynen infazına karar verilmiş, bu ek karar hükümlü ile aynı çatı altında birlikte oturan ve aynı zamanda olayın mağduru olan eşi Sevim’e 25.06.2007 tarihinde tebliğ olunmuştur.

    Hükümlünün 27.06.2007 tarihli itirazı üzerine Sivas 2. Asliye Ceza Mahkemesi 29.6.2007 gün ve 172 sayılı kararı ile menfaat çatışması nedeniyle 7201 sayılı Tebligat Yasası’nın 39 ve 60. maddeleri uyarınca tebliğin yenilenmesi için dosyanın Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesine iadesine karar vermiş, bu kez karar hükümlüye 19.07.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.

    Hükümlünün 23.07.2007 tarihindeki eski hale getirme istemi Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesince 30.07.2007 tarihli ek kararla tebligatın usulüne uygun şekilde yapıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

    Bu kez hükümlü müdafiinin süresinde yaptığı eski hale getirme talebinin reddine ilişkin kararın ortadan kaldırılmasına yönelik istemi Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.09.2007 gün ve 309 sayı ile reddedilerek infaz işlemlerinin Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.06.2007 gün ve 345-65 sayılı ek kararı doğrultusunda yapılmasına kesin olarak karar verilmiştir.

    Adalet Bakanlığının talebi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığınca 13.03.2008 tarihinde “

    “...Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce çıkartılan çağrı kâğıdının, sanığa tebliğine ilişkin tebligat evrakından, Tüzüğün 28. maddesine uygun olarak adreste bulunmama nedeninin araştırılarak imza ile tevsik edilmediğinin anlaşılması karşısında, tebligatın usulüne uygun olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde verilen karara yönelik itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir...”

    ” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince 13.05.2008 gün ve 6211-9062 sayı ile;

    “7201 sayılı Tebligat Yasasının 21/1. maddesi ‘

    ‘Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır’ hükmünü düzenlemiştir.

    Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi ‘

    ‘Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir’ hükmünü öngörmektedir.

    Mahkemenin tedbir kararının uygulanmasına ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün yazısı 01.05.2007 tarihinde Yasanın 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş, ancak muhatabın adresinde bulunmama nedeninin bilinmesi muhtemel yerlerden araştırıldığına dair bir kayıt tebliğ belgesinde yer almamış, dolayısıyla tebliğ hukuka aykırı olarak yapılmıştır.

    Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/309 değişik iş sayılı kararında Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin sanığın eski hale getirme istemine ilişkin olarak verilen red kararının ortadan kaldırılması ve itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde yasaya aykırılık bulunmaktadır.

    Açıklanan gerekçelerle Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.09.2007 tarih ve 2007/309 sayılı kararının 5271 sayılı CYY’nın 309/3. maddesi uyarınca yasa yararına bozulmasına, gereği için dosyanın mahalline gönderilmesine...”

    ” karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 17.06.2008 gün ve 48015 sayı ile;

    “…765 sayılı TCK.nun 478. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde aile bireylerine kötü muamele suçunun tek bir fiil ile oluşmayacağı, belli bir süre ve tekrarı gerektirdiği, eylemlerin süreklilik taşıması gerektiği, Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş bulunmaktaydı. Bu hususta, 5237 sayılı TCK.nun 232/1. maddesinde önceki düzenlemeden farklı bir hüküm getirilmemiş bulunmaktadır.

    Bazı eylemlerin niteliği itibariyle tek başına kötü muamele suçunu oluşturduğu savunulabilir ise de, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte bir sonuç doğuran tokat atma eyleminin süreklilik arz etmemesi nedeniyle kötü muamele suçunu oluşturmadığının kabulü hukuka uygun bulunmaktadır.

    Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 25.05.2008 gün ve 2006/10765–

    –2008/9588 sayılı kararında da, aile bireylerine kötü davranma suçunda, eylemin süreklilik arzetmesi gerektiği, süreklilik taşımayan ve doktor raporlarına göre basit yaralama niteliğindeki eylemin eşe karşı basit yaralama suçunu oluşturacağı belirtilmiştir.

    Hükümlünün eşi olan mağdureye aralarında çıkan tartışma sırasında 02.04.2006 ve 04.04.2006 tarihlerinde etkili eylemde bulunduğu beyan ve doktor raporları ile sabit bulunmaktadır. Kötü muamele suçu, eylemin iki gün gibi kısa süre içinde gerçekleşmesi ve süreklilik taşımaması nedeniyle unsurları itibariyle oluşmamıştır. Hükümlünün eylemi bütünü itibariyle, eşe karşı yaralama suçunu oluşturmaktadır.

    Belirtilen nedenle, Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.02.2007 tarihli kararı hukuka aykırı bulunmaktadır. Ancak kanun yararına bozma istemi, belirtilen hukuka aykırılığı içeren hükme yönelik olmayıp, hukuka aykırı olan bu kararın infazı sırasında itiraz merciince verilen karara ilişkindir. İnfaz aşamasında verilen karara yönelik kanun yararına bozma isteminin kabulü veya reddi, içinde hukuka aykırılık barındıran Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.02.2007 tarih ve 2006/345–

    –2007/65 sayılı kararın infaz edilmesi sonucunu doğuracaktır.

    Bundan dolayı, uyuşmazlık konusunda doğru bir karar verilebilmesi için öncelikle infaz aşamasında verilen bu karara temel oluşturan Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.02.2007 tarih ve 2006/345–

    –2007/65 sayılı kararındaki hukuka aykırılığın yasa yararına yoluna başvurmak suretiyle giderilmesi gerekmektedir. Bu hükümdeki yasaya aykırılık giderilmeden, uyuşmazlık konusunda inceleme yapılarak karar verilmesi, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini sağlama amacına hizmet için öngörülen kanun yararına bozma kurumunun bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümlerin uygulanması, onaylanması sonucunu doğuracaktır.

    Bu nedenle, öncelikle dosyanın Özel Dairesine gönderilerek, söz konusu hükümdeki belirtilen ve tespit edilecek hukuka aykırılıklarla ilgili olarak kanun yararına bozma başvurusu sağlanmasından sonra istemle ilgili karar verilmesi, bunun sağlanamaması veya bu nedenle yasa yararına bozma yoluna başvurulmaması durumunda ise, belirtilen hukuka aykırılıklar giderilmeden kanun yararına bozmaya konu hususla ilgili karar verilmesi olanaklı görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin reddedilmesi gerekmektedir.

    Bu nedenle, Özel Dairece bu aşamada kanun yararına bozma isteminin esasını inceleyerek karar verilmesinin isabetli olmadığı düşünülmüştür.

    Kabule göre ise, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.07.2002 gün ve 2002/4-154-282 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; muhatap veya onun adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbirinin tebliğ saati itibariyle adreste bulunmaması halinde tebliğ işleminin nasıl yapılacağı, tebligat evrakının kime teslim edileceği, tebligat memurunca sırayla hangi işlemleri yapılacağı Tebligat Yasasının 21, Tebligat Tüzüğünün ise 28 ve 30. maddelerinde düzenlenmiştir.

    Madde hükümlerinin uygulanabilmesinin temel koşulu, muhatap veya onun adına tebligat yapılabilecek kimselerin yalnızca tebligat saati itibariyle adreste bulunmaması, ancak o adreste oturmaları gerekmektedir. Bu sebeple, o an için adreste bulunmama nedeninin tebligat evrakında açıklanmasına gerek bulunmadığı gibi, yasal düzenlemede bu yönde bir hükme de yer verilmemiştir. Tebligat evrakında açıklanmasına gerek bulunmayan bir hususun (adreste bulunmama nedeni), araştırılmasına ve imza ile doğrulanmasına gerek bulunmadığı ise izahtan varestedir. Sıralı işlemlerden amaç, muhatabın tebligattan haberdar olmasını sağlamaktır. Komşuya haber verme keyfiyeti, eğer mümkün ise söz konusu olabilir.

    Somut olaydaki tebligat parçasında, tebligat memurunca tevziat esnasında muhatabın adreste bulunmaması sebebiyle Tebligat Kanununun 21. maddesi gereği tebliğ evrakının muhtara (İ.K.) imza karşılığı teslim edildiği, 2 nolu haber kâğıdının muhatabın kapısına yapıştırıldığı, komşusuna (A.L.G.) haber verildiği yazılı bulunmaktadır. Tebligat memurunca muhatap veya onun adına tebliğ yapılabilecek kimselerin o an için adreste bulunmadıkları saptanınca diğer sıralı işlemlerin yapıldığının açıkça anlaşılması karşısında; tebliğ işleminin Tebligat Yasası"nın 21. ve Tebligat Tüzüğü"nün 28 ile 30. maddelerine uygun biçimde gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.

    Söz konusu tebliğ işleminin geçerli olması nedeniyle Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.06.2007 tarihli hapis cezalarının aynen infazına ilişkin kararı ile eski hale getirme isteminin reddine dair aynı Mahkeme 30.07.2007 günlü ek kararı ve bu karara yönelik itiraz isteminin reddine ilişkin Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.09.2007 tarih ve 2007/309 değişik iş sayılı kararının yerinde olduğu anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin reddine karar veril¬

    ¬mesi gerekirken Yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır...”

    ” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

    Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Hükümlünün aile bireylerine kötü davranma ve kasten yaralama suçlarından cezalandırılmasına karar verilen somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, kesinleşen ilamdaki tedbir kararının uygulanması için Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından çıkartılan tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğine ilişkindir.

    İncelenen dosya içeriğine göre;

    Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesince hükümlü Çetin Alpen’in işlemiş olduğu aile efradına kötü muamele suçundan 5237 sayılı TCY"nın 232/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCY"nın 50/1-d maddesi uyarınca ‘

    ‘iki ay süre ile alkollü içeceklerin satıldığı ve tüketildiği yerlere gitmeme’ seçenek yaptırımına çevrilmesine, kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı TCY"nın 86/2, 3-a ve 62/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen 5 ay kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50/1-d maddesi uyarınca ‘

    ‘10 ay süre ile sanığın evde alkol alması ve eve alkollü gelmesinin yasaklanması’ seçenek yaptırımına çevrilmesine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği,

    Kesinleşen ilamdaki seçenek yaptırımın uygulanması için Sivas Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından çıkartılan ve hükümlünün 10 gün içinde müracaat etmesi gerektiğine ilişkin açıklamayı içeren çağrı kâğıdının, tebligat memuru tarafından muhatap ve onun adına tebliğ yapılabilecek kimselerin o an için adreste bulunmadığının saptanması üzerine 01.05.2007 tarihinde Y.Emre Mahallesi muhtarı İ.Kızkapan’na teslim edilip imzasının alındığı, komşusu A.İhsan Bilmez’e haber verildiği ve 2 nolu haber kâğıdının hükümlünün kapısına yapıştırıldığı,

    Hükümlünün 10 gün içinde müracaat etmemesi üzerine Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesince, 1 ay 20 gün ve 5 ay hapis cezalarının tamamen ve aynen infazına karar verildiği,

    Hükümlü, adına çıkarılan tebligatın eline geçmediğini ileri sürerek süreyi kusuru bulunmaksızın kaçırdığından bahisle eski hale getirme talebinde bulunmuş ise de, bu istemin Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2007 tarihli ek kararıyla tebliğin usulüne uygun şekilde yapıldığı gerekçesiyle reddedildiği ve bu kararın 03.09.2007 tarihinde hükümlüye tebliğ edildiği,

    Hükümlü müdafiinin eski hale getirme talebinin reddine ilişkin kararın ortadan kaldırıl¬

    ¬masına yönelik isteminin de Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesince reddedilerek infaz işlemlerinin Sivas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.06.2007 gün ve 345-65 sayılı ek kararı doğrultusunda yapılmasına kesin olarak karar verildiği,

    Yasa yararına bozma, yasa yoluna başvurulması üzerine Özel Dairenin hükümlüye yapılan tebliğin 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddelerine uygun bulunmadığından Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verdiği, Yargıtay C. Başsavcılığının ise tebliğin usulüne uygun olduğu görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.

    Uyuşmazlıkla ilgili olarak 7201 sayılı Tebligat Yasasının “

    “Tebliğ İmkânsızlığı ve Tebellüğden İmtina”

    ” başlıklı 21. maddesinde;

    “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır”

    ”,

    Tebligat Tüzüğünün 28/son maddesinde; “

    “Muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30 uncu Maddeye göre muamele yapılır”

    ”,

    Aynı Tüzüğün 30. maddesinde ise, “

    “28 inci Maddenin son fıkrasında ve 29 uncu Maddede zikredilen ahvalde tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder.

    Tebliğ memuru, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi, gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu, muhataba duyurmasını mümkünse en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.

    İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır”

    ” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır.

    Bu hükümlerde, tebligatın yapılacağı sırada gösterilen adreste muhatap veya onun adına tebliğ yapılacak kimselerden hiçbirinin bulunmaması durumunda tebligat evrakının kime teslim edileceği, tebliğ memurunun sırayla hangi işlemleri yapacağı ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Buna göre tebliğ memurunun, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığında teslim etmesi, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun düzenleyeceği ihbarnameyi tebligat yapılacak adreste kapıya yapıştırması ve ayrıca mümkün olduğu takdirde, durumu muhataba duyurmasını en yakın komşularından birine varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekmekte olup ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.

    Komşuya haber verme ancak olanaklı ise söz konusu olacaktır. Bunun amacı muhatabın haberdar olmasını sağlamaktır. Muhatap veya onun adına tebligatı alabilecek kimseler o adreste ikamet etmekte olup yalnızca tebliğ saatinde adreste bulunmadıklarından o an için adreste bulunmama nedeninin tebligat evrakında açıklanmasına ilişkin bir yasal zorunluluk yoktur.

    CGK’nun 20.02.2007 gün ve 39-36 ile 02.07.2002 gün ve 154-282 sayılı kararlarında da bu hususlar vurgulanmış bulunmaktadır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Tebliğ memuru tarafından 01.05.2007 tarihinde muhatap ve onun adına tebliğ yapılabilecek kimselerin o an için adreste bulunmadıkları saptanınca, tebligat evrakının Y.Emre Mahallesi muhtarına teslim edilip imzasının alındığı, komşusuna haber verildiği ve 2 nolu haber kâğıdının hükümlünün kapısına yapıştırıldığı anlaşıldığına göre, tebliğ memurunun bu işlemlerinin, Tebligat Yasasının 21. maddesi ile Tebligat Tüzüğünün 28 ve 30. maddelerine uygun olarak gerçekleştirdiğinin kabulü gerekir.

    Öte yandan Yargıtay C. Başsavcılığınca, olayda aile bireylerine kötü davranma suçunun oluşmadığından bahisle öncelikle bu hususun yasa yararına bozma konusu yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; yasa yararına bozma konusu yapılmayan ve Özel Dairece değerlendirilmemiş olan bu konunun Ceza Genel Kurulunca da incelenmesi olanaklı değildir. Ayrıca yasa yararına bozma konusu dosyanın esasına ilişkin olmayıp infaz aşamasındaki bir tebligat işlemine yöneliktir. Aile bireylerine kötü davranma suçunun oluşmadığıyla ilgili olarak ise yasa yararına bozma yasa yoluna her zaman başvurulma olanağı bulunmaktadır.

    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmelidir.

    SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13.05.2008 gün ve 6211–

    –9062 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,

    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.02.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara