Esas No: 2017/1581
Karar No: 2018/1050
Karar Tarihi: 09.05.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1581 Esas 2018/1050 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında karşılıklı “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 6. Aile Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulüne dair verilen 21.03.2013 gün ve 2011/1598 E., 2013/307 K. sayılı karar davalı karşı davacı (kadın) vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.12.2013 gün ve 2013/16930 E., 2013/29749 K. sayılı kararı ile;
"...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının reddedilen tedbir nafakası istemine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden 25.8.2011 tarihinde meydana gelen olaylar sonrasında tarafların barışıp birarada yaşamaya devam ettikleri bu suretle bu tarih ve öncesinde yaşanan kusur niteliğindeki olayları affettikleri, en azından hoşgörü ile karşıladıkları anlaşılmaktadır. Bu tarih sonrasında 5.11.2011 günü meydana gelen olayda tarafların birbirlerine karşılıklı fiziksel şiddet uyguladıkları, davacı-davalı kocanın, davalı-davacı kadının eski eşinden olan çocuğunu istemeyip tartışma çıkardığı, müşterek evin kilidini değiştirip evdeki eşyaları almak suretiyle evi terk ettiği, evi terk etmesi sonrasında evin giderlerine katkı yapmamak suretiyle birlik görevlerini ihmal ettiği, eşinin babasına hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı kocanın daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü zorunludur. Durum böyle iken tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesi uyarınca davalı-davacı kadının Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi kapsamında kalan maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalı-davacı kadın karşı dava dilekçesinde önceki evliliğinden olan ve velayeti altında bulunan çocuğu Ada"nın davacı-davalı kocanın şiddet eylemine şahit olduğunu belirterek, çocuk adına velayeten, manevi tazminat alacağı isteğinde bulunmuştur. Bu istek boşanma davasının eki niteliğinde olmayıp ayrıca nispi harca tabidir. Davanın açılışı sırasında yatırılan başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan tüm istekleri kapsar.Davalı-davacı kadına bu istek yönünden nispi peşin harcı tamamlaması hususunda usûle uygun şekilde süre verilip (Harçlar Kanunu 30-32) harcın yatırılmaması halinde bu istek yönünden aynı kanunun 31. maddesi gereğince işlem yapılması, harcın yatırılması halinde ise bu istek yönünden aile mahkemelerinin görevli bulunmadığı hususu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
4-Davalı-davacı kadın dava dilekçesinde lehine tedbir nafakasına hükmedilmesini, hükmedilecek tedbir nafakasının da boşanma sonrasında devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı kadının bu talebi Türk Medeni Kanununun 175. maddesi kapsamında yoksulluk nafakası isteğine ilişkin olup mahkemece bu istek yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması da doğru görülmemiştir...."
gerekçeleriyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece bozma kararının 2 numaralı bendi yönünden önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava ve karşı dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı (TMK 166/1 m.) olarak açılan boşanma istemine ilişkindir.
Davacı karşı davalı (erkek) vekili, davalının müvekkiline birçok kez hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, asosyal kişiliği nedeniyle kimseyle görüşmediği gibi müvekkilinin görüşmesini de istemediğini, bu sebeplerle müvekkilinin iş ve sosyal hayatının olumsuz etkilendiğini ileri sürerek, tarafların boşanmalarına ve müvekkili için 10.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı karşı davacı kadın, davacının kendisini önceki eşinden ve engelli bir birey olan çocuğundan kıskanıp sürekli küçük düşürdüğünü, aşağıladığını, fiziksel ve sözlü şiddet uyguladığını, kendisine ve küçük çocuğuna eziyet etmek için evin kirasını ödemediğini, elektrik ve telefon bağlantılarının kesilmesini istediğini, davacının evden ayrılırken evi boşaltıp gittiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, 1.000,00 TL tedbir nafakası ile bu nafakanın ömür boyu devam etmesine, müvekkili için 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata, yine küçük Ada için 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tarafların kavga ettikleri ve birbirlerine hakaret edip şiddet uyguladıkları, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle her iki boşanma davasının kabulüne, tarafların maddi ve manevi tazminat talepleri ile davalı karşı davacı kadının memur olarak çalışması sebebiyle tedbir nafakası talebinin de reddine karar verilmiştir.
Davalı karşı davacı kadın vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek bozma kararının 2. bendi yönünden önceki kararda direnilmesine ve davalı karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, 3. ve 4. bentler yönünden ise bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Direnme kararı davalı karşı davacı kadın vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: boşanmaya neden olan olaylarda davacı karşı davalı erkeğin kadına göre ağır kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Ne var ki, boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.
Öte yandan, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri "kusur" ilkesidir. Kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1.) boşanmaya karar verebilmek için eşlerden birinin mutlaka kusurlu olması gerekir. Boşanma davasını açma hakkı, kusursuz ya da az, eşit veya fazla kusurlu eşindir. Boşanma davasını tam kusurlu eş açamaz.
Kusur ilkesi, Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir.
Nitekim, 4721 sayılı TMK"nın 174. maddesi;
"Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." düzenlemesini içermektedir.
Maddenin anlatımından da anlaşılacağı üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zarar ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş, kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
Maddi tazminat yanında manevi tazminat da istenebilmesi için kusura ilişkin bir kısım koşulların varlığı gerekmektedir. Şöyle ki; kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat istenebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği açıktır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda 25.08.2011 tarihinde taraflar arasında çıkan tartışmada davacı karşı davalı erkeğin, kadına fiziksel şiddet uyguladığı ve hürriyetini tahdit ettiği, kadının da eşine hakaret ettiği gerekçesiyle tarafların Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.01.2013 tarihli 2012/340 E. sayılı dosyası ile yargılandıkları ve ceza aldıkları anlaşılmış ise de, bu olaylar sonrasında taraflar barışarak birlikte yaşamaya devam etmişlerdir. Bu nedenle taraflar arasında gerçekleşen ve evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan önceki olayların affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığı kabul edilmelidir. Ancak bu olayın akabinde 05.11.2011 tarihinde eşlerin yeniden tartıştığı, birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları, haklarında açılan ceza davası sonucunda mahkûmiyetlerine karar verildiği, 10.11.2011 tarihinde ise davacı karşı davalı erkeğin, müşterek evin kilidini eşinden habersiz şekilde açtırarak evdeki eşyaları almaya çalıştığı, müşterek eve sonradan gelen davalı karşı davacı kadın ile erkek eş arasında bazı eşyaların evden götürülmesi hususunda çıkan tartışmada tarafların birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları, ayrıca davacı karşı davalı erkeğin, olayı engellemek isteyen davalı karşı davacı kadının babasına bu esnada hakaret ettiği, bu olaylar nedeniyle de tarafların Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.03.2013 tarih, 2012/608 E., 2013/274 K. sayılı ceza dosyası ile yargılandıkları sabit olup, dosya kapsamı itibariyle davacı karşı davalı erkeğin evden ayrıldıktan sonra evin kirasını, elektrik ve telefon faturalarını da ödememek suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği, böyle olunca da evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davalı karşı davacı kadının kusuru bulunmakla birlikte davacı karşı davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği açıktır.
Hâl böyle olunca, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı karşı davacı kadının TMK"nın 174/1. ve 2. maddeleri uyarınca talep ettiği maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi yönünde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davalı karşı davacıya geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.