AYM 2018/14398 Başvuru Numaralı OSMAN SERHAT ARICAN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/14398
Karar No: 2018/14398
Karar Tarihi: 2/12/2020

AYM 2018/14398 Başvuru Numaralı OSMAN SERHAT ARICAN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN SERHAT ARICAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/14398)

 

Karar Tarihi: 2/12/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Fatih HATİPOĞLU

Başvurucu

:

Osman Serhat ARICAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk sürecinde müdafiyle görüşmenin teknik araçlarla kayda alınması, infaz memuru tarafından izlenmesi ve görüşme süresinin sınırlandırılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; aynı uygulamalardan dolayı esasa ilişkin savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/5/2018 tarihlinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olması nedeniyle adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır.

10. Bu kapsamda endüstri mühendisi olan başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY"nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmış ve başvurucu gözaltına alınmıştır.

11. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 2/2/2017 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

12. Başvurucu tutuklama kararına ve tutukluluğun devamı kararlarına yaptığı itirazların sulh ceza hâkimlikleri tarafından reddedildiğini bildirmiştir.

13. Başvurucu, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunduğu sırada avukatı ile yaptığı görüşmelerinin sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alındığını ve bir görevlinin görüşmeleri izlediğini ileri sürerek bu uygulamanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur.

14. Kırıkkale İnfaz Hâkimliği 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde (KHK) hükümlerine ve Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının konuya ilişkin yazısına değinerek 27/2/2018 tarihinde talebin reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İncelenen dilekçe, getirtilen belgeler ve dosya kapsamına göre, 667 sayılı Olağan Üstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. Maddesinin 1/d fıkrasında; "Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir" hükmü ile Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı 06/06/2017 tarih ve B.M. 2017/3801 sayılı kurumumuza yazmış olduğu yazısı ... ile yukarıda belirtilen gerekçeler birlikte değerlendirilerek;

1) Kuruma gelen bir avukatın görüşebileceği müvekkil sayısına bakılmaksızın, avukat görüş süresinin toplam 90 dk ile sınırlandırılmasına;

2) Avukat ve müvekkilin görüş süresi avukat kabininde görüşme başladıktan itibaren başlayacaktır. Ancak bir avukat aynı ayda birden fazla müvekkil ile görüşemeyeceğinden ilk müvekkilin görüşe başlama süresinden itibaren görüş süresi başlatılacak son müvekkil ile görüşürken 90 dk süre dolduğunda görüşe son verileceğine;

3) 3713 sayılı Terör Yasası kapsamında bulunan örgüt suçlarından (PKK, KCK, Kontra- gel, TAK, DHKP-C TİKKO, MLKP gibi sol örgütler ile FETÖ/PYD, IŞİD/DAIŞ gibi sağ örgütler)tutukluların eskiden olduğu gibi 667 sayılı KHK kapsamında 09:00 - 16:00 saatleri arasında yaptırılmasına devam edilmesine;

4) Avukat sayısının boş kabin sayısından fazla olması halinde avukatların kuruma gelişi ve müracaat sırasına göre kabine alınmasına;

5) Görüş süresinin bitişine yakın bir saatte kuruma gelen avukatlara sürenin saat 16:00 biteceğinin tam 90 dk görüşme yapamayacağı hususunda bilgi verilmesi, kalan süre kadar görüşme yapmayı kabul ettiği takdirde avukat görüşünün başlatılmasına;

6)Gün içerisinde görüşe gelen avukat/ avukatlar tekrar FETÖ/PYD tutukluları için avukat görüşüne alınmayacağına;

7) Kurumda yapılan bir faaliyet nedeniyle yarım kalan avukat görüşü veya görüşemeyen avukat/avukatlar için ek görüşme süresi verilmesine, kurumdan kaynaklı sebeplerden dolayı uzatılan sürenin saat 17:00" ı geçemeyeceğine;

8) İdare ve gözlem kurulu tarafından yeni bir değişiklik yapılıncaya kadar bu hususların geçerli olacağına yönelik karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.

İncelenen dosya ve dilekçe evrakına ilişkin Cumhuriyet Savcısı tutuklunun talebine yönelik itirazının reddi yönünde mütalada bulunmuş ayrıca Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem kurulu kararının Kanun hükmünde kararname hükümleri çerçevesinde yapıldığı görülmüştür. Bu kapsamda tutuklunun talebine ilişkin idere ve gözlem kurulu kararında usul ve yasalara aykırı bir durum olmadığı anlaşıldığından itirazın reddine karar vermek gerekmiş[tir.]"

15. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi18/4/2018 tarihinde benzer gerekçelerle şikâyeti reddetmiştir.

16. Başvurucu anılan kararı 24/4/2018 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

17. Başvurucu 4/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Başsavcılık 26/7/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

19. Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 27/7/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2017/545 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

20. Mahkeme 2/8/2018 tarihinde, başvurucunun FETÖ/PDY"ye üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

21. Başvurucu tarafından mahkûmiyet kararına karşı yapılan istinaf başvurusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından 19/3/2020 tarihinde esastan reddedilmiştir.

22. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz kanun yolunda derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Emre Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020, §§ 32-57; Yasin Akdeniz, B. No: 2016/22178, 26/2/2020, §§ 27-51.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı görüşmelerin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak teknik araçlarla kayda alınması, bu sırada bir görevlinin görüşmeyi izlemesi ve görüşme süresinin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde; öncelikle başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesi kapsamında açılacak tazminat davası yolunu tüketmeden bireysel başvuru yaptığı belirtilerek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

27. Bakanlık ayrıca KHK ile getirilen bu düzenlemenin yeterli güvenceleri bünyesinde taşıdığını ve denetim mekanizmalarını ortaya koyduğunu belirtmiştir. Bakanlığa göre düzenlemenin amacı kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesidir. Bakanlık, başvurucunun üzerine atılı suçun niteliği (FETÖ/PDY üyelerinde örgütsel davranış bilincinin yoğunluğu ve faaliyetlerini gizli icra etmeleri) dikkate alındığında toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir veya talimat verilmesi ya da yorumlarıyla gizli, açık veya şifreli mesajlar iletilmesi şüphesinin varlığı hâlinde söz konusu tedbirin uygulandığını belirterek anılan tedbirin orantılı ve ölçülü olduğunu, dolayısıyla başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

28. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

29. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

30. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetinin özü müdafii ile görüşmesinin kayda alınması, görüşme sırasında infaz memurunun hazır bulunması ve sair kısıtlamalar nedeniyle etkili bir şekilde tutukluluğa itiraz hakkının engellendiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 36. maddesinde yer alan güvenceler de dikkate alınarak Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Anayasa Mahkemesi benzer şikâyetlerle ilgili olarak yaptığı inceleme sonunda 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun 5. maddesinde düzenlenen infaz hâkimliğine şikâyet yolunun -bu kapsamda kalan iddiaları bakımından- başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hak arama yolu olduğu sonucuna varmıştır (İsmail Solmaz, B. No: 2017/15251, 12/2/2020, §§ 101-107; Emre Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020, §§ 128-138). Somut olayda başvurucunun 4675 sayılı Kanun"un 5. maddesinde öngörülen infaz hâkimliğine şikâyet ve sonrasında ağır ceza mahkemesine itiraz kanun yollarını tükettikten sonra bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır (bkz. §§ 14, 15). Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

32. Genel ilkeler için bkz. Yasin Akdeniz, §§ 61-67.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

33. Somut olayda tutuklu olan başvurucunun avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması, infaz memurunun görüşmeyi izlemesi ve görüşme süresinin sınırlandırılması şeklindeki uygulamaların bireysel başvuruya konu edildiği görülmektedir. Bu uygulamalar olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 667 sayılı KHK"nın 6. maddesine dayanılarak Başsavcılık tarafından verilen yazılı talimat uyarınca gerçekleştirilmiştir.

34. Anayasa Mahkemesi; uygulamanın dayanağı olan 667 sayılı KHK kanunlaştıktan sonra 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinin ilgili kısmının iptal talebine ilişkin olarak yaptığı norm denetimi incelemesinde, söz konusu kısıtlamanın olağan dönemde ölçüsüz bir müdahale olduğu sonucuna varmakla birlikte Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yaptığı incelemede, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve sonrasında ülkenin genel koşullarına değindikten sonra söz konusu uygulamanın nitelik itibarıyla Türk ceza mevzuatında yer verilen ağır suçlardan tutuklu olanlar için öngörülmesi ve düzenlemede uygulamanın ancak belirtilen hususların savcılık kararı ile tespitinden sonra mümkün olması şeklinde güvence getirilmiş olmasına vurgu yaparak olağanüstü dönem şartlarında tutukluluğa itiraz hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varmış ve uygulamanın dayanağı olan düzenlemenin iptal talebini reddetmiştir (AYM, E.2016/205, K.2019/63, 24/7/2019, §§ 93-108).

35. Anayasa Mahkemesi ayrıca söz konusu düzenleme uyarınca tutuklunun avukatı ile görüşmenin sınırlandırılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği şikâyetiyle yapılan bireysel başvuruda yaptığı incelemede, FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçtan tutuklu olan başvurucunun müdafiden yararlanma hakkına yönelik sınırlamaların olağan dönemde tutukluluğa itiraz bağlamında Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu ancak Türk ceza mevzuatında yeterli güvencelerin sağlanmış olması ve olağanüstü hâlin koşulları dikkate alındığında Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütler çerçevesinde Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediği sonucuna varmıştır (Yasin Akdeniz, §§ 68-91).

36. Somut olayda başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı ve farklı değerlendirme yapmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

38. Başvurucu; avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması, infaz memurunun görüşmeyi izlemesi ve görüşme süresinin sınırlandırılması nedenleriyle savunma hakkının kısıtlandığını ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.

40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

41. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

42. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın sonuçlanmadığı (bkz. § 22), dolayısıyla adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa"nın 19. maddesinin 8. fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara