Esas No: 2017/20291
Karar No: 2017/20291
Karar Tarihi: 2/12/2020
AYM 2017/20291 Başvuru Numaralı ÖNDER KÖRFEZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖNDER KÖRFEZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/20291) |
|
Karar Tarihi: 2/12/2020 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Fatih HATİPOĞLU |
Başvurucu |
: |
Önder KÖRFEZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki iddiaların kabul edilemez olduğuna bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında 10/8/2016 tarihinde Ankara"da gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ilk ifadesi emniyette kolluk tarafından alındıktan sonra başvurucu 26/8/2016 tarihinde Başsavcılığa sevk edilmiştir.
12. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte başvurucunun ifadesini almıştır. Başvurucunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... ilk, orta ve lise eğitimimi bu ilçedeki devlet okullarında tamamladım. Kadirli Lisesinden 1994 yılında mezun oldum. 1996 yılında girmiş olduğum Üniversite yerleştirme sınavında Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünü kazandım. İlk başta bir süre Bursa"da ikamet eden teyzemlere ait evde kaldım. Daha sonra Ata Evler denilen toplu konut bölgesinde genellikle öğrencilerin kaldığı 80 m2"lik evlerden birini kiraladım ve tek başıma kaldım. Zaman zaman ailemde gelip yanımda kaldığı için tek başıma kalmayı tercih ettim. Yanıma arkadaş almadım. 2000 yılında tarih bölümünden mezun oldum. Önce üniversitede kalıp yüksek lisans yapmayı düşündüm ancak üniversitede akademisyenlik işi olmadı. Yüksek lisansı ise kazandım. Çalışmak için Bursa ilinde faaliyet gösteren özel okullara cv bıraktım. Bu okullar içerisinde FETÖ yapılanmasına yakın olan İlkbahar İlköğretim Okuluna da CV bırakmıştım. Ancak o zaman bu okullar terör örgütü olarak görünmediğinden ve böyle bir durum olmadığından başvurmakta sakınca görmedim. Daha sonra İlkbahar İlköğretim Okulundan başvurumun kabul edildiği bana bildirildi. Aslında o dönem doğuda bir devlet okuluna atanacak puanım vardı ancak yüksek lisans sebebiyle Bursa"da kalmam gerektiğinden bu seçeneği düşünmedim. Ve özel okullara başvurdum. 2000 yılının Eylül ayında sosyal bilgiler öğretmeni olarak İlkbahar İlköğretim Okulunda çalışmaya başladım. 2 sene çalıştıktan sonra oradan ayrıldım. 2002 yılında doktora yapmak amacıyla akrabalarımızın da oturduğu İzmir iline geldim. Dil puanı nedeniyle bu gerçekleşmeyince yine İzmir"de ki özel okullara CV bırakarak müracaat ettim. Müracaatım bu ildeki Fatih Koleji tarafından kabul edildi. Bildiğim kadarıyla İzmir"de ki Fatih Kolejinin İstanbul"daki Fetullahçı Fatih Koleji ile bir bağlantısı yoktur. Sadece ismi benzemektedir. Şu anda da bu kolej faaliyetine devam etmektedir. Legal bir okuldur. 4 yıl kadar da bu okulda Sosyal Bilgiler öğretmenliği yaptım. Bu arada 2003 yılında edebiyat öğretmeni olan eşim Sevgi Körfez ile evlendim. Eşim Sevgi Körfez o tarihlerde Fetullahçılara ait Körfez dershanesinde çalışıyordu. Sonra eşim Ağrı ilinde bulunan FEM Dershanesine gidip orada çalışması için Körfez dershanesinden teklifte bulunmuşlar. Ben önce bu öneriye karşı çıktım. Fakat maddi koşulları ve verilen maaş mevcut duruma göre çok daha fazla olduğundan ve bizimde ihtiyacımız olduğundan bu öneriyi kabul ettik. 2006 yılında eşim ile beraber Ağrı ilindeki FEM Dershanesinde öğretmen olarak çalışmaya başladık. 2007 yılının aralık ayında ben askere gittim. 2008 yılı Mayıs ayında ise ben askerden döndüm. 2009 yılı Mart ya da Nisan ayına kadar Ağrı"da ki FEM Dershanesinde çalışmaya devam ettik. Ancak dershane yöneticisi ile aramızda sorun çıkınca ayrılmaya karar verdik. Sonra Kadirli"ye döndük. Bir süre Kadirli"de kaldıktan sonra KKTC"de bulunan yeni sistem Atlas ve Final isimli dershanelere CV bıraktım. Ve iş başvurusunda bulundum. Final dershanesi teklifimi kabul etti. Bu dershane Türkiye"de de bilinen ve maruf olan Final Dershanelerinin Lefkoşe"deki bir şubesiydi. Ve bu yapılanma ile bir ilgisi yoktu. Temmuz 2009 tarihinde Final Dershanesinde çalışmaya başladım. Burada 1 yıl çalıştım. Kendi isteğimle oradan ayrıldıktan sonra Lefkoşe"de kendi işimi kurdum ve önce Kıbrıs Sigorta sonra ise Şeker Sigorta"nın acenteliğini yaptım. Ekim 2015"e kadar bu işle uğraştım. Kıbrıs"da bulunduğum süre içerisinde eşim hiç çalışmadı. Çünkü çocuklarımız olmuştu. Onlarla ilgileniyordu. Bu süre içerisinde Fetullah Cemaatinden kimseyle temasım olmadı. Ekim 2015 tarihinde Türkiye"ye dönüş kararı aldım. Çocuklarımın eğitim durumu nedeniyle dönmeye karar vermiştik. Türkiye"ye döndükten sonra yine eğitim alanında çalışmayı düşündüm. Niyetim bir etüt merkezi açmaktı. Bunun için birkaç yerde baktım. Ancak şu ana kadar etüt merkezi açma düşüncemi gerçekleştiremedim. Türkiye"ye döndüğümden beri herhangi bir işle uğraşmıyorum. Eşim Sevgi ile bir aile dostumuzun referansı ile tanışıp evlendim. Evlenme tarihimiz 15 Eylül 2003 yılıdır. Kendisinin FETÖ/PDY örgütü ile bir bağlantısı bulunmamaktadır. Aynı şekilde benimde bu illegal yapı ile hiçbir bağlantım yoktur. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum.
...
Ben [Z.A.] isimli şahsı 2007 yılından bu tarafa tanıyorum. Ağrı ilindeki FEM Dershanesinde çalışırken bu dershanelerin bağlı olduğu eğitim kurumlarının İstanbul"da yaptığı zümre toplantısında kendisi ile tanışmıştık. [Z.A.] Eskişehir ilinde bulunan FETÖ/PDY örgütüne ait FEM ya da ANAFEM dershanelerinden birisinde öğretmenlik yapıyordu. Şu an Gençlik ve Spor Bakanlığında memur olarak çalışmaktadır. Bu örgütle alakası olup olmadığını bilmiyorum. Türkiye"ye dönene kadar kendisiyle zümre toplantısından sonra hiç görüşmedik. Ankara"ya döndükten sonra 4 ya da 5 kez Ciğerci Apo isimli yerde yemek yedik. Ve bu şekilde görüştük. [H.E.] isimli şahsı ise daha önceden tanımıyordum. Kendisi [Z.A.nın] arkadaşıymış. 15 Temmuz hadisesinden sonra [Z.A.] Bey"de açığa alınmıştı. Ben de işsiz olduğum için geçimimizi temin etmek amacıyla ne iş kurabiliriz diye düşünüyorduk. 05/08/2016 günü [Z.A.] birkaç kişinin daha aynı durumda olduğunu bana söyleyerek [H.E.] isimli şahsın evine iş görüşmesi amacıyla gittik. [A.Ç.], [A.O.] ve [H.E.] isimli şahısları burada tanıdım. 05/08/2016 tarihinde saat 05:00 sularında [H.E.ye] ait evde [Z.A.], [A.Ç.], [A.O.] ve [H.E.] ile kalırken polis baskını oldu. Ve bizi yakalayarak polis merkezine getirdiler. Gelen polis memurlarına sorduğumda sadece [H.E.yi] almak için geldiklerini, bizim de sırf bu evde bulunmamız sebebiyle suçlu olduğumuzu düşünerek aldıklarını söylediler. Baskın anında ben cep telefonumu balkondan dışarıya atmadım. Üzerimde ele geçirilen döviz ve paralar ise şahsıma aittir. Himmet parası değildir. Kendi birikimlerimdir. İstanbul"a gideceğim için evde kalmasın diye üzerime almıştım. Ayrıca şunu da ifade etmek isterim ki benim daha önce Banka Asya"da hesabım vardır. Ancak Türkiye"ye döndükten sonra bu hesabı kapattım. Ben atılı suçlamaları kabul etmiyorum. FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile hiçbir alakam ve ilgim bulunmamaktadır. Ayrıca baskın yapılan evde ele geçirilen bana ait çantada bulunan pasaportu ben devamlı o çantada taşırım. Çünkü sık sık yurt dışına iş için ... [çıkış] yapmaktayım. Zaten kontrol edildiğinde pasaporttaki kayıtların geçmişe ait olduğu görülecektir."
13. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle aynı tarihte sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Başvurucu sorgudaki ifadesinde Başsavcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur.
15. Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliği 26/8/2016 tarihinde, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği konusunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, şüphelinin delilleri yok etme, gizleme ve değiştirme ihtimali bulunması, atılı bulunan suçun niteliği ve kanunda öngörülen ceza miktarının kaçma şüphesini doğurması şüpheliye atılı suçun CMK 100. maddesinde sayılan ve tutuklama nedeni olarak öngörülen katolog suçlardan olması, suçun yasadaki cezasının üst sınırı itibariyle adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağından şüphelinin CMK nın 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına ... karar verildi."
16. Başvurucunun tutuklama kararına 1/9/2016 tarihinde yaptığı itiraz, Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 2/9/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
17. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında soruşturma yapma yetkisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında olduğundan bahisle yetkisizlik kararı vermiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma dosyasını yetkisizlik kararı ile Konya Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca karşı yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yetkili Cumhuriyet başsavcılığının belirlenmesi amacıyla dosya Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Anılan Mahkeme tarafından başvurucu hakkındaki soruşturmayı yapma yetkisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu belirlenmiş ve soruşturma dosyası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmiştir.
18. Süreç içinde başvurucunun tutukluluk durumu resen veya başvurucunun talebi üzerine ilgili sulh ceza hâkimlikleri tarafından değerlendirilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Bu bağlamda Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 30/1/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucu anılan karara 10/2/2017 tarihinde itiraz etmiştir. Başvurucu söz konusu itirazına ilişkin sonucun kendisine tebliğ edilmediğini bildirmiştir. Bu kapsamda UYAP"ta ve dosya kapsamında yapılan incelemede başvurucunun söz konusu itirazının değerlendirilmesine veya tebliğine ilişkin karar ve belge elde edilememiştir. Bakanlık görüşünde de başvurucunun itirazının değerlendirilmesine dair karara ya da tebliğine ilişkin bir bilgi verilmemiştir.
20. Başvurucu 5/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvurucu, Başsavcılığın talebi üzerine Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 18/10/2017 tarihinde tahliye edilmiş, hakkında yurt dışına çıkamama ve konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
22. Başsavcılık 17/7/2020 tarihli iddianame ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
23. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY"nin yapılanmasına ve faaliyetlerine ilişkin açıklamalar yapılmış sonrasında başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir. Bu bağlamda iddianamede;
i. Tanık H.A.K.nın ifadesine yer verilmiştir. Tanığın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
""Önder Körfez isimli şahıs Osmaniye İli Kadirli ilçesindendir. Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. Bu şahıs 2008 yılı Ağrı Bölgesinde 2010 yıllarında da İzmir Özel Fatih Türk Kolejinde çalışıyordu. İzmir bölgesinde özel yetiştirilmiş muvazzaf subay sorumlusuydu.""
ii. Başvurucunun ... ID numarası ileFETÖ/PDY üyelerinin kullandığı kriptolu haberleşme programı olan ByLock uygulamasını kullandığı ileri sürülerek kullanıcı adının "Serhat392"" ve şifresinin de "Cyprus.1571" olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun bir dönem Kıbrıs"ta görev yaptığı dikkate alındığında adı ve şifresinin yaşadığı yer ile uyumlu olduğu, eşi ile oğlu adına kayıtlı ByLock kullanıcılarını "Bizimkiler ve EV" olarak kaydettiği, bu kişilerle 2016 yılı Ocak ayında yaptığı yazışma içeriklerinde kızı ve oğlunun isminden bahsettiği, söz konusu isimlerin de başvurucunun çocuklarının isimleriyle uyumlu olduğu vurgulanarak söz konusu ByLock kullanıcısının başvurucu olduğunun kesin olduğu belirtilmiştir.
24. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 27/7/2020 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2020/174 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını, tüm bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliği ve itiraz mercii tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
30. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik ... veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
33. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
36. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
37. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019§§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
38. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
39. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
40. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
41. Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ/PDY"nin üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphelerin bulunduğu belirtilmiş ve başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların dosyada bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 15).
42. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu yönünde tanık beyanına yer verilmiş, ayrıca başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kullandığı kriptolu haberleşme programı olan ByLock uygulamasını kullandığı ileri sürülerek örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı iddia edilmiştir (bkz. § 23).
43. Anayasa Mahkemesi, kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).
44. İddianamede başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kullandığı kriptolu haberleşme programı olan ByLock uygulamasını kullandığı ileri sürülmüştür (ayrıntı için bkz. § 23).
45. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020, §§ 112-116). Bu itibarla somut olayda soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren yargı mercilerince FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun bu yapılanma tarafından örgütsel iletişimin sağlanması için oluşturulan bir haberleşme ağı olan ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.
46. Öte yandan soruşturma aşamasında ifadesi alınan H.A.K.nın başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve örgütün İzmir bölgesinde özel yetiştirilmiş muvazzaf subay sorumlusu olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (ayrıntı için bkz. § 23). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan tanık beyanının da kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi mümkün görülmüştür. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir kararında FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer nitelikteki tanık beyanlarının kuvvetli belirti olarak kabul edildiği bir diğer karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).
47. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
48. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY"ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).
49. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY"nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
50. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 32) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
51. Somut olayda Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve delilleri etkileme ihtimaline dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).
52. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
53. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
54. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemeyecektir.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
57. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.