Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/7-183 Esas 2010/186 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2010/7-183
Karar No: 2010/186

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/7-183 Esas 2010/186 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2010/7-183 E.  ,  2010/186 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2006/267108
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : KEŞAN Sulh Ceza
    Günü : 05.07.2006
    Sayısı : 349-378

    Ruhsatsız içki satma suçundan sanık C.K..’ın 4250 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca 218.104.099 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve iş yerinin bir ay süre ile kapatılmasına ilişkin, Keşan Sulh Ceza Mahkemesince verilen 29.01.2003 gün ve 17-45 sayılı hüküm, üst ve o yer C. Savcıları ile sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 10.04.2006 gün ve 8668-3581 sayı ile, yürürlüğe yeni giren yasaların değerlendirilmesi için bozulmuştur.
    Bozmaya uyan yerel mahkemece 05.07.2006 gün ve 349-378 sayı ile sanığın 4250 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca 216 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve iş yerinin bir ay süre ile kapatılmasına karar verilmiş, sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 09.06.2010 gün ve 1997-8420 sayı ile;
    “5237 sayılı TCK’nun 50/5. maddesinde öngörülen düzenleme gözetilerek, hükmolunan cezanın nevi ve miktarına göre, 21 Temmuz 2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanunun 3/B maddesi ile değişik 1412 sayılı CMUK’nun 305/1. maddesi uyarınca hükmün temyizi kabil bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince sanığın temyiz isteğinin reddine” karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 26.07.2010 gün ve 267108 sayı ile;
    “Sanık hakkında mahkûmiyet kararı ile birlikte güvenlik tedbiri kapsamında işyerinin kapatılmasına dair karar verilmiştir. Verilen para cezasının temyiz sınırı kapsamında kaldığı konusunda tartışma bulunmamaktadır.
    Mahkûmiyet kararları ile birlikte verilen güvenlik tedbirlerinin hükme her yönüyle temyiz edilebilme yeteneği kazandırdığı Yüksek Ceza Genel Kurulunun kararlarında açıkça vurgulan¬mıştır.
    Ayrıca 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde güvenlik tedbirine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilerek tedbir kararlarının temyiz niteliğine yönelik tartışmalar sona erdirilmiştir.
    Sanığın üzerine atılı suçun işleniş tarihi itibariyle temyiz inceleme gününde zamanaşımı dolmuş olması nedeniyle bu sebepten davanın düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde temyiz talebinin reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunduğundan kararın bozulması gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Yargıtay 7. Ceza Dairesinin red kararının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendi¬ril¬miş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın ruhsatsız içki satma suçundan 4250 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca 216 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve iş yerinin bir ay süre ile kapatılmasına karar verilen somut olayda Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükmün temyiz yeteneğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesinin 1. fıkrasında, ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz olunabileceği kuralına yer verildikten sonra, onbeş yıl veya daha yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümlerin kendiliğinden (re’sen) temyize tâbi olacağı, aynı fıkranın 1, 2 ve 3. bentlerinde ise, iki milyar liraya kadar (iki milyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler ve yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ile yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz olunamayacakları belirtilmiştir.
    Görüldüğü gibi yasamızın temyiz edilebilirlik için aradığı ilk koşul verilen kararın hüküm niteliğinde olmasıdır.
    5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde ise; beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararlarının hüküm olduğu belirtilmiş, maddenin son fıkrasında ise; “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın da yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine” hükmolunacağı belirtilmiştir.
    5237 ve 5271 sayılı Yasaların yürürlüğe girmesinden önce, yasalarımızda asli-fer’i ceza ve tedbir ayrımının bulunması nedeniyle, tedbirlerin temyizinin olanaklı olup olmadıkları öğreti ve yargısal kararlarda değerlendirilmiştir.
    Prof. Dr. Öztekin Tosun; “ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir hükmü uyarınca, tedbir de ceza mahkemesinden bir hükümle yani son kararla verildiğine göre temyiz edilebilir” (Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, 2. bası, c.2, sh. 211 vd.) görüşünü ileri sürmüş,
    Kunter-Yenisey ise; “Aynı suç için temyiz edilemeyen asıl ceza ile birlikte temyiz edilebilen ek bir ceza veya şahsi hak davasında temyiz edilebilen bir karar verilmişse” hükmün temyiz edilebilirlik vasfını kazandığını belirtmişlerdir.(Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12. Bası, sh.1160)
    Yargısal kararlarda da öğretideki bu görüşlere paralel olarak; hükümle (son kararla) verilen tedbir kararlarının temyiz edilebileceği kabul edilmiş, bu doğrultuda, temyizi olanaklı olmayan bir hükümle bağlantılı olarak verilen “sürücü belgesinin geri alınması” (CGK.nun 25.04.1988 gün 91-173), “müsadere” (CGK.nun 01.10.1989 gün ve 200-274), “erteli cezanın TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca aynen infazı, kahvehanenin karayolu kenarından kaldırılması” (CGK.nun 14.01.1985 gün ve 533-10), “çek hesabı açtırmanın yasaklanması” (CGK.nun 22.11.2005 gün ve 14-143) ’“işyerinin kapatılması”, (2. CD.nin 12.11.1987 gün ve 8466-8813), “cürme vasıta kılınan meslek, san’at ve ticaretin tatili ile kapatma” (2. CD.nin 15.09.1987 gün ve 7185-7270) tedbirlerinin hükme her yönüyle temyiz edilebilme yeteneği kazandırdığı vurgulanmıştır.
    5237 sayılı TCY’nda yaptırım olarak cezalar ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiş, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde de güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilmek suretiyle, tedbir kararlarının temyiz yeteneğinin bulunup bulunmadığı konusundaki tartışmalar da sonlandırılmıştır.
    Güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılması nedeniyle temyiz yeteneğinin bulunduğu bu şekilde belirlendikten sonra, somut olaydaki 216 Lira adli para cezası ve iş yerinin bir ay süre ile kapatılmasına ilişkin hükmün temyiz yeteneğinin bulunup bulunmadığının saptanabilmesi için, güvenlik tedbirleri ile ilgili düzenlemeler ve maddedeki “iş yerinin kapatılması” tedbirinin hukuki niteliğinin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    5237 sayılı TCY’nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de yasallık ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, 53-60. maddeler arasında “Güvenlik Tedbirleri” düzenlen¬miştir. Yasanın 53. maddesinde “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”, 54. maddede “Eşya müsaderesi”, 55. maddede “Kazanç müsaderesi”, 56. maddede “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri”, 57. maddesinde “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri”, 59. maddede “Sınır dışı edilme” ve 60. maddesinde “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Bunun yanında güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp, özel yasalarda da, yasallık ilkesine uyulmak koşuluyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi olanaklıdır. Bu kapsamda, 4250 sayılı Yasanın 28. maddesindeki “bu fiili işleyenlere ait işyerlerinin bir aydan üç aya kadar kapatılmasına hükmolunur” şeklindeki hükümle konulan tedbir de, özel yasalarda yer alan güvenlik tedbirlerinden biridir.
    Bu nedenle, gerek bir mahkûmiyete ek olarak gerekse bağımsız olarak verilen güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin karar, diğer yönleri itibariyle kesin olan hükme her yönüyle temyiz edilebilirlik vasfı kazandırmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığa ruhsatsız içki satma suçundan verilen 216 Lira adli para cezası miktarı itibariyle 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunmakta ise de; aynı hükümle sanık hakkında 4250 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca işyerinin bir ay süre ile kapatılmasına da karar verildiğinden hüküm, kesinlik kapsamı ve sınırının dışında kalmakta ve temyiz yasa yoluna tabi hale gelmektedir.
    İtiraz nedenleri konusunda varılan bu sonuçlar ve yerel mahkeme hükmünün temyize tabi olduğu sonucuna ulaşılması nedeniyle ortaya çıkan bu yeni durum karşısında yerel mahkeme hükmünün zamanaşımı yönünden de değerlendirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Ceza Genel Kurulu’nun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılırken, Özel Daire kararının hukuka aykırı görülerek kaldırılması halinde, itirazın kabulü ile dava derdest hale geleceğinden, dava zamanaşımı süresinin dolduğunun saptanması durumunda kamu davasının düşmesine de karar verilmesi gerekmektedir. İnceleme konusu yapılan olayda, zamanaşımı yönünden lehe olan 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca suçun işlendiği 29.08.2002 tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımı, dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden çok önce 29.02.2010’da dolmuş bulunmaktadır.
    Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire red kararının kaldırılmasına ve temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmekte ise de; itirazın kabulü ile kamu davası derdest hale gelmiş olmakla, suç tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan yerel mahkeme hükmünün bozulmasına, yeniden yargılama gerektir¬meyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşmesine karar veril¬melidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.06.2010 gün ve 1997-8420 sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
    3- Temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderil¬me¬sine karar verilmesi gerekmekte ise de; itirazın kabulü ile kamu davası derdest hale gelmiş olmakla, suç tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresi, dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce dolmuş bulunduğundan, Keşan Sulh Ceza Mahkemesinin 05.07.2006 gün ve 349-378 sayılı hükmünün BOZULMASINA, yeniden yargılama gerektir¬meyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.10.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara