Esas No: 2010/9-172
Karar No: 2010/185
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/9-172 Esas 2010/185 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık V.D., bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 5237 sayılı TCY’nın 85/2 ve 22/3. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Sanık müdafii tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edildiği gerekçesiyle bozulmuştur. Ancak yerel mahkeme bu karara direnmiştir. Dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelmiş ve sanık hakkında aynı yasa maddeleri uygulamak suretiyle aynı cezaya hükmedilmesine karar verilmiştir. Bu karar da sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir. Kanun maddeleri ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 85/2 ve 22/3. maddeleridir.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2010/156194
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 8. Ağır Ceza
Günü : 02.03.2010
Sayısı : 61-50
Bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan sanık V. D..’ın 5237 sayılı TCY’nın 85/2 ve 22/3. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2008 gün ve 317-33 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.10.2008 gün ve 11695-10552 sayı ile,
“İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu gibi hususlar nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edilmesi” isabetsizliğinden bozulmuş, yerel mahkeme ise 10.03.2009 gün ve 68-78 sayı ile direnmiştir.
Sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 29.09.2009 gün ve 197-208 sayı ile; “ ‘son sözün sanığa verilmesi’ kuralının, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerli olduğu, ‘en son söz’ün sanığa verilmesi hükmüne uyulmamasının 5271 sayılı CYY’nın 216. maddesinin 3. fıkrasına aykırılık oluşturduğu” gerekçesiyle direnme hükmü bozulmuş,
Yerel mahkemece, Ceza Genel Kurulu"nun bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra 02.03.2010 gün ve 61-50 sayı ile;
“Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 06.10.2008 tarihli bozma ilamına uyulmayarak 07.02.2008 tarihli hükmünde direnilmesine” karar verilmiştir.
Bu hükmün de, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli, 07.07.2010 gün ve 156194 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan sanık V. D..’ın yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCY’nın 85/2 ve 22/3. maddeleri uyarınca sonuç olarak 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, sanık müdafii tarafından temyiz edilen hüküm, Özel Dairece “asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edilmesi” isabetsizliğinden bozulmuş, yerel mahkeme tarafından ilk hükümde direnilmesi üzerine sanık müdafii tarafından temyiz edilen bu hüküm dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca son sözün sanığa verilmemesi nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmuş, yerel mahkeme ise, 02.03.2010 tarihli oturumda önce Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararına uymuş, sonrasında “Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 06.10.2008 tarihli bozma ilamına uyulmayarak 07.02.2008 tarihli ilk kararında” direndiğini belirterek sanık hakkında aynı yasa maddelerini uygulamak suretiyle aynı cezaya hükmetmiştir.
Ceza Genel Kurulu’nun 11.07.2006 gün ve 152-185 ile 29.06.2004 gün ve 132-153 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup yerel mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bozmaya uyularak verilen kararlar da, yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde olmadığından öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi Usul Yasasına aykırıdır.
Özel Daire görüşünün belli olduğundan, tekrar dairece inceleme yapılmasının davayı gereksiz yere uzatacağı gibi bir görüş de ileri sürülemez. Davaların uzamasını önlemek amacıyla da olsa, emredici usul kurallarının uygulanmasından vazgeçilemeyeceği gibi Özel Daire görüşünde değişiklik olabilmesi de her zaman olanaklıdır.
Öte yandan Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararın yeniden ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi, Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilmeyeceğine ilişkin, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan CYUY’nın 326. maddesine aykırıdır. Doğrudan doğruya Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması, yerel mahkeme kararına direnme niteliği kazandıracak ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı yerel mahkemelerin direnme yetkisi olmadığına dair temel ilke zedelenecektir. Bu nedenlerle hukuken yeni olan bu kararın Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.10.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.