Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2013/1759 Esas 2013/1970 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2013/1759
Karar No: 2013/1970

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2013/1759 Esas 2013/1970 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2013/1759 E.  ,  2013/1970 K.
  • 5607 SAYILI KAÇAKÇILIKLA MÜCADELE KANUNU UYARINCA, SORUŞTURMA KONUSU FIILIN SUÇ DEĞIL DE KABAHAT OLUŞTURDUĞU GEREKÇESIYLE VERILEN IDARI PARA CEZASININ IPTALI ISTEMIYLE AÇILAN DAVANIN, ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 19

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : M.A.Y. 

                Vekili        : Av. M.E.H.

                Davalı      : İstanbul Gümrük ve Muhafaza Baş Müdürlüğü    (İdari Yargıda)

                                   Ambarlı Gümrük Müdürlüğü,                                   (Adli Yargıda)

                                   Büyükçekmece Cumhuriyet   Başsavcılığı    

O L A Y  : Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Soruşturma Bürosunca, davacı M.A.Y. ve bir kısım şüpheliler hakkında 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca yapılan soruşturma sırasında, “kaçakçılığa konu eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla satmak ve satın almak” suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış, soruşturma konusu “antrepo veya geçici depodaki serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı izinsiz olarak çıkarmak” eyleminin ise, idari para cezasını gerektirdiği nedeniyle soruşturma dosyasından ayrılmasına karar verilip, dosyanın bu konuda karar verilmesi için görevsizlik kararı ile Kabahat Bürosuna gönderilmesinden sonra; Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Kabahat Bürosunun 24.9.2012 gün ve Kabahat Defteri No:2012/3208, Karar No:2012/2308 sayılı kararı ile, 34…… plakalı araçta yapılan aramada Ambarlı Gümrüğünde bulunan ve serbest dolaşıma tabi olmayan bir kısım alkollü içkilerin ele geçirildiği, davacının ve diğer kişilerin birlikte yüklenen Antrepo veya geçici depodaki serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı izinsiz olarak çıkartmak kabahatini işlediklerinden bahisle, davacı ve diğerlerinin 5607 sayılı Kanun’un 3/8. maddesi uyarınca 142.546,00 TL idari para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Davacı vekili, idari yaptırım kararının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BÜYÜKÇEKMECE 1.SULH CEZA MAHKEMESİ;10.6.2013 gün ve D. İş No:2012/1726 sayı ile; 5607 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ile kaçakçılık fiiline ilişkin kabahatlerin 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile yeniden düzenlendiği ve bu Kanunda başvuru yolunun idare mahkemesi olarak gösterildiği gerekçesiyle başvurunun görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ; 6.11.2013 gün ve E:2013/1824 sayı ile, savcılık tarafından verilen idari yaptırım kararının, 5326 sayılı Yasa kapsamında kalan idari yaptırım kararı niteliğinde bulunduğu ve bu karara karşı 5326 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceği yolundaki hüküm karşısında, açılan davanın görüm ve çözüm görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi"ne başvurulmasına ve işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin karar vermesine değin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkûmiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdari yargı yerince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, Mahkemece ekinde adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

5607 sayılı Kanun’un “Suçlar ve Kabahatler” başlığı altında düzenlenen 3. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Antrepo veya geçici depolama yerlerindeki serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, gümrük idaresinin izni olmadan kısmen veya tamamen çıkaran veya değiştiren kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir ”, “Yetkili merciler” başlığı altında düzenlenen 17. maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanun hükümlerine göre idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı, 14 üncü madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesine ise Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza mahkemesi yetkilidir. Bu kararlara karşı, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir” denilmekte iken; Kanunun 3. maddesinin başlığı “Kaçakçılık suçları”, maddenin sekizinci fıkrası ise, “ İhracı kanun gereği yasak olan eşyayı ülkeden çıkaran kişi fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde altı aydan iki yıla kadar  hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde 28.3.2013 gün ve 6455 sayılı Kanunun 54. maddesi ile yeniden düzenlenmiş, aynı Kanunun 66. maddesiyle 17. maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanunun 64. maddesi ile düzenlenen geçici 8. maddesinin ikinci fıkrasında ise, “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce işlenen bu Kanuna muhalefet kabahatlerinde, lehe hükümlerin uygulanması usulü 5252 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükmüne göre yapılır” hükmü yer almıştır.   

30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Cumhuriyet savcısının karar verme yetkisi ” başlığını taşıyan  23. maddesinde, “(1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye yetkilidir.

(2) Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idarî yaptırım kararı verebilir.

(3) Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idarî yaptırım kararı verir. Ancak, bunun için ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idarî yaptırım kararı verilmemiş olması gerekir” denilmiş; aynı Kanun’un “Başvuru yolu” başlığı altında düzenlenen 27. maddesinin altıncı fıkrasında, “Soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde, idari yaptırım kararına karşı başvuru da bu itiraz merciinde incelenir” ;

5252 sayılı “Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun”un, “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlığı altında düzenlenen 9. maddesinde ise,

“ …..  (3) Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir ” hükmü yer almıştır.   

             Dosyanın incelenmesinden, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Soruşturma Bürosunca, davacı Mehmet Ali Yalçın hakkında 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca yapılan soruşturma sırasında, soruşturma konusu “antrepo veya geçici depodaki serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı izinsiz olarak çıkarmak” eyleminin , suç olmayıp kabahat olduğu değerlendirilerek idari para cezasını gerektirdiği nedeniyle soruşturma dosyasının bu konuda karar verilmesi için görevsizlik kararı ile Kabahat Bürosuna gönderildiği ve Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Kabahat Bürosunca davacının 5607 sayılı Kanun’un 3/8. maddesi uyarınca 142.546,00 TL idari para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

         30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

             a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

             b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

             uygulanır”; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise “idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir” düzenlemeleri yer almıştır.

              Bu düzenlemelere göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygula-nacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

          Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

          Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

          Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, 5607 sayılı Kanunun olay tarihinde yürürlükte bulunan maddesi ve yapılan soruşturma sırasında soruşturma konusunun suç olmayıp, kabahat olduğu değerlendirilerek, 5326 sayılı Kanun uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından davacıya verilen idari para cezasının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu ve Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la Değişik3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümlerinin dikkate alınacağı, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca ve aynı maddenin altıncı fıkrasında, soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde, idari yaptırım kararına karşı başvurunun da bu itiraz merciinde inceleneceği açıkça belirtildiğinden, 5607 sayılı Kanun’un  28.3.2013 gün ve 6455 sayılı Kanunun 64. maddesi ile düzenlenen geçici 8. maddesinin ikinci fıkrasında da, bu Kanunun yayımı tarihinden önce işlenen bu Kanuna muhalefet kabahatlerinde, lehe hükümlerin uygulanması usulünün 5252 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükmüne göre yapılacağı düzenlendiğinden, davanın görüm ve çözümünde  adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 8. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 8. İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 10.6.2013 gün ve D. İş No:2012/1726 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Hemen Ara