Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/KYB-122 Esas 2010/180 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2010/KYB-122
Karar No: 2010/180

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/KYB-122 Esas 2010/180 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2010/KYB-122 E.  ,  2010/180 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2010/67994
    Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
    Mahkemesi : YARGITAY 4. Ceza Dairesi
    Günü : 02.02.2009
    Sayısı : 5-1

    Karaman C.Başsavcılığının 14.10.2008 gün ve 105 sayılı iddianamesi ve bu iddianameye bağlı olarak Karaman Ağır Ceza Mahkemesince düzenlenen 21.11.2008 gün ve 178-255 sayılı son soruşturmanın açılması kararı ile;
    Hâkim M.K..’nın görev yaptığı Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ait bir kısım dosyalarda, hukuka aykırı görev icra ederek usulsüz işlemlerde bulunmak ve yasaya aykırı kararlar vermek suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla 2802 sayılı Yasanın 89/1-2, 5237 sayılı TCY’nın 257/1 ve 53. maddelerinin üçer kez uygulanması suretiyle cezalandırılması isteminde bulunulmuş,
    Dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Ceza Dairesince 02.02.2009 gün ve 5-1 sayı ile;
    “Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2008 tarih ve 2008/178-255 sayılı son soruşturmanın açılmasına ilişkin kararında şüpheli M..K..’nın; üzerine yüklenen suç ‘görevi kötüye kullanma’ olarak gösterilerek üzerine atılı suçtan yargılaması yapılarak eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 257/1 ve 53. maddesi uyarınca üç kez cezalandırılması talep edilmiş ise de, iddianame yerine geçen son soruşturma kararında müfettiş inceleme ve soruşturma raporunun özet kısmının 2, 3 ve 4 nolu bölümlerinin aynen yazılmış olduğu, ancak bu bölümlerin ortak başlığı olan ‘şüphelilerle tarafların temin ettiği menfaat karşılığında’ ibaresinin yazılmamış olduğu, kovuşturma izni verilmesine ilişkin Adalet Bakanlığı yazısı ile müfettiş inceleme ve soruşturma raporunda şüphelinin eylemlerinin dinlenen telefon görüşmeleri ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/44122 sayılı soruşturma dosyasında şüpheliler S. B.ve A.K..’nin şüpheli hâkim M. K..’nın vermiş olduğu kararlar ve bunların karşılığında rüşvet verme eylemlerinden dolayı tutuk¬landıkları hususlarının kararda yer almadığı, böylece son soruşturmanın açılması kararında yüklenen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmadığı, şüp¬helinin hangi eyleminin hangi nedenle hangi suçu oluşturduğunun kararda açıkça gösterilmediği, şüphelinin sözkonusu hukuka aykırı eylemlerinin menfaat karşılığında gerçek¬leştirip gerçekleşmediği konusunda hiçbir açıklamaya yer verilmediği, bu nedenle son soruşturma kararının 5271 sayılı CMK’nun 170/4. maddesinde yer alan ‘iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır’ biçimindeki hükme aykırı olarak maddi olayların mevcut delillerle irtibatı ve ilişkisi sağlanmadan düzenlenmesi nedeniyle CMK’nun 174/1-a maddesi uyarınca son soruşturmanın açılması kararının mahkemesine iadesine,” karar verilmiş,
    İade üzerine Karaman Ağır Ceza Mahkemesince 18.03.2009 gün ve 53-59 sayı ile; 21.11.2008 gün ve 178-255 sayılı son soruşturmanın açılması kararındaki iddialar tekrar edilmek suretiyle “Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 19.06.2008 tarihli soruş¬turma ve inceleme raporu ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2008/9047 sayılı mucibinde sanığın söz konusu eylemleri haklarında Ankara C.Başsavcılığının 2006/44122 sayılı soruşturmasında suç işlemek için örgüt kurmak, örgüt kapsamında rüşvet vermek vb. suçlardan soruşturma yapılan R.Ö.. ve A. K..’nin temin ettiği menfaat karşılığında atılı eylemleri gerçekleştirdiği, S. B..ve A. K..’nin sanık hâkime rüşvet vermek suçundan tutuklandığının belirtildiği anlaşılmıştır. Yine bu belgelerde her ne kadar, mal varlığı araştırmasında dikkat çekecek bir bulguya rastlanılmamışsa da, mal varlığı ya da para anlamında maddi delil elde edileme¬mesinin tek başına iddiayı çürütmeyeceği aksine bir hâkim hakkındaki menfaat temini iddiasının ortada maddi delil bırakacak şekilde gerçekleştirilmesinin beklenemeyeceği, rüşvet verdiği iddia edilen kişilerin aynı olması nedeniyle, iddiaların sübutu bakımından delil teşkil edeceği işlemlerin miktar ve mahiyetleri itibariyle menfaat temini olmadan yapılmalarının da hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde iddianın doğrulandığı” iddiasıyla şüphelinin bu kez 2802 sayılı Yasanın 89/1-2, 5237 sayılı Yasanın 252/2 ve 53. maddelerinin üçer kez uygulanması suretiyle cezalandırılması isteminde bulunulmuş,
    Dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi ise, 01.07.2009 gün ve 43-43 D. iş sayı ile;
    “Karaman Ağır Ceza Mahkemesince verilen son soruşturmanın yapılmasına yönelik kararın Yüksek 4. Ceza Dairesi Başkanlığına 15.01.2009 tarihinde intikal ettiği, CMK’nun 174/1. maddesi gereğince Dairesince iddianamenin 15 gün içinde iade edilmesi, bu süre zarfında iade edilmediği takdirde kabul edilmiş sayılacağının, diğer taraftan aynı Yasanın 174/2. maddesi gereğince, suçun hukuki nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceğinin öngörülmesi karşısında;
    Yasada belirtilen 15 günlük süre geçtikten sonra Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2008 tarih ve 2008/255 sayılı kararının kesinleşmesine rağmen, Yüksek 4. Ceza Dairesinin 02.02.2009 tarih ve 2009/5 esas ve 2009/1 sayılı iade kararına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi yerine CMK’nun 174/1-2 maddesine uygun düşmeyecek biçimde suçun hukuki nitelendirilmesi de değiştirilerek, aynı mahkemece bu defa 18.03.2009 tarih ve 2009/59 sayılı kararla; sanık M.K..nın suçunun görevi kötüye kullanmak olduğundan bahsedilip, hüküm kısmında ise sanığın atılı rüşvet suçundan 5237 sayılı TCK’nun 252/2, 53. maddelerince 3 kez cezalandırılması yönünde karar verildiği görülmüştür.
    Bu itibarla; Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2009 tarih ve 2009/59 sayılı iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılmasına dair kararının görevli ve yetkili mahkemeye karşı düzenlenmemiş olması sebebiyle iadesine, usul hükümlerine uygun düşmeyen Yüksek 4. Ceza Dairesinin 02.02.2009 tarih ve 2009/5-1 esas ve karar sayılı ‘son soruşturmanın iadesi kararının’ kaldırılması için CMK’nun 309. maddesi hükümleri doğrultusunda takdir ve ifası zımnında dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine” karar verilmiştir.
    Bu istem ve ihbar doğrultusunda, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 15.03.2010 gün ve 16031 sayılı yasa yararına bozma istemi üzerine, Yargıtay C.Başsav¬cılığınca düzenlenen 05.04.2010 gün ve 67994 sayılı tebliğname ile;
    “1- Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2008 tarihli ve 2008/178-255 sayılı son soruşturmanın açılmasına yönelik kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanlığına 15.01.2009 tarihinde intikal etmiş olması ve sözkonusu iade kararının 02.02.2009 tarihinde verilmiş olmasına göre, anılan Kanunun 174/1. maddesi gereğince 15 gün içinde iade edilmeyen kararın kabul edilmiş sayılması gerektiğinin,
    2- Son soruşturmanın açılması kararında yüklenen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmadığı, şüphelinin hangi eyleminin hangi nedenle hangi suçu oluşturduğunun kararda açıkça gösterilmediği, şüphelinin sözkonusu hukuka aykırı eylemlerini menfaat karşılığında gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda hiçbir açıklamaya yer verilmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/1-a maddesi gereğince son soruşturmanın açılması kararının iadesine karar verilmiş ise de, şüpheli hakkında usulüne uygun verilmiş kovuşturma iznine dayanılarak tanzim edilmiş bir iddianame üzerine mevcut delillerin takdir ve değerlendirilmesi yapılarak 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 89/1-2. maddesi yollaması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257/1 (3 defa) 53. (3 defa) maddeleri uyarınca yargılamasının yapılması amacıyla mahkemesince son soruşturmanın açılmasına karar verilmesi karşısında, 5271 sayılı Kanunun 174/2. maddesi gereğince suçun hukuki nitelendirilmesi sebebi ile son soruşturmanın açılması kararının iade edilemeyeceğinin,
    Gözetilmemesinde isabet görülmemiştir” gerekçeleriyle yasa yararına bozma isteminde bulunulmuş olmakla;
    Dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Ceza Dairesince 12.05.2010 gün ve 9513-9820 sayı ile; yasa yararına bozma istemi konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, Ceza Genel Kurulunca da konu değerlendirilerek aşağıda açıklanan gerek¬çelerle karara bağ¬lanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca, yasa yararına bozma istemine bağlı olarak çözüm¬lenmesi gereken uyuşmazlıklar, Yargıtay 4. Ceza Dairesince son soruşturmanın açılması kara¬rına yönelik olarak verilen iade kararının yasal süresi içinde olup olmadığı ve iade kararında 5271 sayılı CYY’nın 174/2. maddesine aykırı davranılıp davranılma¬dığı noktalarında toplanmaktadır.
    Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 02.02.2009 gün ve 5-1 sayılı iddianamenin (son soruşturmanın açılması kararı) iadesi kararı yasa yararına bozma konusu yapıldığından, 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 41/2. maddesindeki “Özel dairenin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararın temyiz veya itiraz yoluyla incelenmesinde özel dairelerde duruşmaya katılıp da hükme müessir olacak hukuki işlemlerin yapıldığı oturumda bulunmuş veya karara katılmış olanlar genel kurullarda bulunamazlar” hükmü uyarınca Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkan ve Üyelerinin katılımı olmaksızın konunun görüşülmesi, buna karşın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 01.07.2009 gün ve 43-43 D. iş sayılı kararının ise esasen ihbar yazısı niteliğinde bulunması nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkan ve Üyelerinin kurul müzakerelerine katılmalarına yasal bir engel bulunmadığı saptanarak, yasa yararına bozma konusunun değerlendirilmesine geçilmek suretiyle, Özel Dairece yapılan yargılamada verilen bir karara yönelik olarak Yasa Yararına bozma isteminde bulunulduğundan, Yargıtay’ın ilk derece yargılaması yaptığı hallerde verilen karar veya hükümlerin yasa yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı konusu öncelikle değerlendirilmiştir.
    Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak da nitelendirilen yasa yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları “kanun yararına bozma” başlığı altında 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzen¬lenmiş olup, 309. madde uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Görüldüğü gibi yasa yararına bozma kurumu istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hâkimlik veya mahkeme kararlarına karşı başvurulabilen olağanüstü bir yasa yolu olduğundan, istem konusunda karar verecek mercii ise Yargıtay Dairesidir, ancak metindeki “Daire” ibaresinden hareketle Ceza Genel Kurulunca yasa yararına bozma istemi konusunda karar verilemeyeceğinin ileri sürülmesi olanaksız olup, “Daire” sözcüğüyle ifade edilmek istenen denetimi yapacak mercii olup, bu mercii Yargıtay Özel Dairesi olabileceği gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulu da olabilecektir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunca, 01.06.1999 gün ve 118-144, 09.06.2009 gün ve 70-153 sayılı kara¬rlarda yasa yararına bozmaya konu hükmün direnme hükmü olması halinde, yasa yararına bozma istemini inceleme görevinin de doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuru¬luna ait bulunduğu belirtilmiştir.
    Bu şekilde belirli koşullarda yasa yararına bozma istemi konusunda doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da karar verilebileceği belirlendikten sonra, özel daire kararlarının yasa yararına bozma konusu yapılıp yapılmayacağına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçilmiştir.
    2797 sayılı Yargıtay Yasası incelendiğinde;
    Yasanın 13. maddesinde; Yargıtay Başkan ve Üyeleri ile Yargıtay C.Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili ve özel yasalarında belirtilen kimseler aleyhinde doğan tazminat davaları ile bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve yasalarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakma görevinin Yargıtay’a ait olduğu,
    14. maddesinde, yargılama görevi özel yasalarca Yargıtay’a verilen kişilere ait davaların, fiilin niteliğine göre benzeri fiillere ilişkin hüküm veya kararları incelemeye yetkili dairece görüleceği ve dairelerce verilen kararların temyizen Ceza Genel Kurulunca inceleneceği,
    Hükümlerine yer verilip,
    Yargıtay Başkan ve Üyeleri ile Yargıtay C.Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili ile yargılama görevi özel yasalarında Yargıtay Ceza Genel Kurullarına verilen kişilere ait davaları ilk mahkeme olarak görüp, hükme bağlamak ve ilk mahkeme olarak özel dairelerce verilen hüküm ve kararların temyiz ve itiraz yoluyla incelenmesini yapmak görevi ise 15. madde ile Ceza Genel Kuruluna tevdi edilmiştir.
    Suçlarla ilgili inceleme, soruşturma ve kovuşturma ile ilgili hususların yer aldığı 46. maddede ise, soruşturma ve kovuşturma makamları ile Ceza Genel Kurulunca verilen karara karşı 15 gün içinde yeniden inceleme isteminde bulunulacağı hükmü yer almıştır.
    Görüldüğü gibi esas itibariyle 2797 sayılı Yargıtay Yasasında, gerek soruşturma evresi ile ilgili gerekse kovuşturma evresi ile ilgili olarak ayrıntılı hükümlere yer verilmeyip, konuların çözümü Ceza Yargılama Yasasına bırakılmıştır.
    Nitekim bu husus, 5271 sayılı CYY’nın kapsamını düzenleyen 1. maddesinde açıkça; bu Yasa, ceza yargılamasının nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler, şeklinde belirtilmiştir.
    Bu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, özel yargılama usulüne tabi veya özel yargılama mercilerince yapılan yargılamalarda da, ayrıksı hüküm bulunmayan hallerde soruşturma ve kovuşturmada 5271 sayılı CYY hükümleri uygulanacaktır.
    5271 sayılı CYY yasasının yasa yollarına ilişkin konuyla ilgili hükümleri incelendiğinde, olağanüstü bir yasa yolu olan yargılamanın yenilenmesinde, yenileme isteminin hükmü veren mahkemeye yapılacağı, Yargıtay’ın 1412 sayılı CYUY’nın 322 ve 5271 sayılı CYY’nın 303. maddeleri uyarınca düzelterek onama veya yeniden karar verdiği hallerde de, hükmü veren mahkemeye bu başvurunun yapılacağı belirtilerek duraksama giderilmiş, diğer konularda başkaca bir açıklamaya yer verilmemiştir.
    Tüm bu hükümler birlikte yorumlandığında, koşulları bulunduğu takdirde Özel Dairece ilk derece mahkemesince yargılama yapıldığı hallerde verilen karar veya hükümlerin gerek yasa yararına bozma, gerekse yargılamanın yenilenmesine konu olabileceği saptandıktan sonra, yasa yararına bozma isteminin esasıyla ilgili kanunun değerlendirilmesine geçilmiştir.
    5271 sayılı CYY’nın 170. maddesinin 2. fıkrasında, soruşturma evresi sonunda toplanan kanıtların, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenleneceği müteakip fıkralarında iddianamede bulunması gereken hususlara yer verilip, Yasanın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi koşulları ve nedenleri sınırlı bir şekilde sayılmıştır.
    5271 sayılı CYY’nın 174. maddesi uyarınca; iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde,
    170. maddeye aykırı olarak,
    Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir kanıt toplanmadan,
    Önödeme veya uzlaşmaya bağlı suçlarda, önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmadan,
    Düzenlenen iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilebilecek, on beş gün içinde iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılacak, suçun hukuki nitelendirilmesi nedeniyle iddianame iade edilemeyeceği gibi, on beş günlük yasal sürenin geçmesi nedeniyle, iddianame kabul edilmiş sayılacağından, bu süreden sonra da iddianamenin iadesine karar verilemeyecektir.
    Bu açıklamalar ışığında yasa yararına bozma istemine konu uyuşmazlık incelendiğinde; Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2008 gün ve 178-255 sayılı son soruşturmanın açılması kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanlığına 15.01.2009 tarihinde intikal ettiği, 5271 sayılı CYY’nın 174. maddesinin 1. ve 3. fıkralarında belirtilen 15 günlük yasal süre geçtikten sonra, Yargıtay 4. Ceza Dairesince 02.02.2009 gün ve 5-1 sayı ile iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararının iadesine karar verildiği, Adalet Bakanlığının bu nedene ilişkin yasa yararına bozma isteminin yerinde olduğu, bu aşamada bozma nedeni olarak gösterilen ikinci nedenin ise değerlendirilmesine gerek bulunmadığı sonucuna ulaşılmakla, yasa yararına bozma isteminin 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca kabulü ile Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02.02.2009 gün ve 5-1 sayılı kararının yasa yararına bozulmasına, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılması için dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin (1) nolu neden yönünden kabulü ile Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02.02.2009 gün ve 5-1 sayılı kararının 5271 sayılı CYY’nın 309/3. maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA,
    2- Bu aşamada (2) nolu yasa yararına bozma nedeninin değerlendirilmesine gerek bulunmadığı,
    3- Müteakip işlemlerin Dairesince yapılmasının temini için, dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.10.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

     

     

    Hemen Ara