Güveni kötüye kullanmak suçundan sanık A.T.."un beraatına ilişkin, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.09.2004 gün ve 308-717 sayılı hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.12.2007 gün ve 651-9073 sayı ile;
“Yüklenen suçun şikayete bağlı olması nedeniyle 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Yasanın 45. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı 19.12.2006 tarihine kadar işlenen suçlar itibariyle lehe olan 5237 sayılı Yasanın 73. maddesinin 8. fıkrası yollaması uyarınca 5271 sayılı CMK.nun 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Bozmadan sonra yargılama yapan İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesince 27.03.2008 gün ve 91-114 sayı ile; ilk hükümdeki gerekçelerle direnilerek, sanığın beraatına karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 12.07.2010 gün ve 217243 sayılı “zamanaşımı nedeniyle düşme” istemli tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanma olasılığının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmakta ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmiştir.
İnceleme konusu somut olayda;
Sanığa yüklenen güveni kötüye kullanmak suçunun cezası 765 sayılı TCY’nın 508. maddesinde 2 aydan 2 yıla kadar hapis ve ağır para cezası olarak belirlenmiştir. Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli zamanaşımı 5 yıldır. Dava zamanaşımını kesen son işlem 24.06.2004 tarihinde yapılan sanığın sorgusudur. Bu tarihten sonra zamanaşımını kesen başkaca bir işlem olmadığından ve eylemin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmadığından, yerel mahkemenin 27.03.2008 tarihli direnme kararından sonra, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığında bulunduğu bir aşamada 24.06.2009 tarihinde asli dava zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkındaki direnme hükmünün bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.03.2008 gün ve 91-114 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık A.. T.. hakkında güveni kötüye kullanmak suçundan açılmış olan kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.09.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteğe uygun olarak oybirliği ile karar verildi.