Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/8-139 Esas 2010/171 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2010/8-139
Karar No: 2010/171

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/8-139 Esas 2010/171 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Kararda, sahte para sürmek suçundan mahkum edilen sanığın avukatı tarafından yapılan temyiz başvurusunun süresinde yapılmadığı iddiasıyla dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na taşınmış. Yerel mahkemenin hüküm fıkrasının yasa yolunu açıklamakta eksik olduğu tespit edilerek, eksikliği gidermeye yönelik açıklama ile birlikte sanık müdafii ve katılana tebliğ edilmesi gerektiği belirtilmiş. Kararda, ilgili kanun maddeleri şöyle açıklanmış:
- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. fıkrası: Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/2. maddesi: Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.
- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/2. maddesi: Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 232/6. maddesi: Hüküm fıkrasında, 223
Ceza Genel Kurulu         2010/8-139 E.  ,  2010/171 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2006/281570
    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ÇANAKKALE Ağır Ceza
    Günü : 26.06.2006
    Sayısı : 187-361

    Sanık R...A...’nın, piyasaya sahte para sürmek suçundan 5237 sayılı TCY’nın 197/1, 62. maddeleri uyarınca sonuçta 1 yıl 8 ay hapis ve 3320 lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına, emanette bulunan sahte paraların karar kesinleştiğinde merkez bankasına gönderilmesine ilişkin, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 26.06.2006 gün ve 187-361 sayı ile verilen kararın, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.05.2010 gün ve 5271-6926 sayı ile;
    “1- Hükmün esasını oluşturan kısa kararın bir bölümünün yeraldığı 26.06.2006 tarihli duruşma tutanağının 1. sayfasının üye hakimler tarafından imzalanmaması suretiyle CMK’nun 232/4. madde ve fıkra hükmüne aykırılık yapılması,
    2- Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması zorunluluğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 16.06.2010 gün ve 281570 sayı ile;
    “Gıyabında verilen hüküm, sanık müdafiine 19.07.2006 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak sanık müdafii tarafından 27.07.2006 tarihinde anılan karar temyiz edilmiştir. Mahkeme kararının hüküm fıkrası incelendiğinde, 5271 sayılı CMK’nun 291. maddesindeki yasal yükümlülüğün yerine getirildiği görülmüş, öte yandan temyiz dilekçesinin tarihi incelendiğinde süreyi uzatan herhangi bir tatil gününün olmadığı anlaşılmıştır.
    Bu tespitler birlikte değerlendirildiğinde; sanık müdafiinin yasal süresi içinde temyiz isteminde bulunmadığı, bu nedenle istemin reddedilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu itibarla Yüksek Dairece temyiz incelemesi yapılarak verilen bozma kararı usul ve kanuna aykırılık oluşturmaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve sanık müdafiinin temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık R...’in, piyasaya sahte para sürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık müdafiinin temyiz başvurusunun süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Ancak, yerel mahkeme kararında yer alan yasa yolu bildiriminin, yasal ve yeterli olup olmadığı hususu, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınmış ve öncelikle değerlendirilmiştir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Yerel mahkeme hükmünün sonundaki yasa yolu bildiriminin “Dair, katılan E...’in yüzünde C.savcısı U... E...’nın huzuru ile talebe uygun yedi gün içinde mahkememize verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle temyizi kabil olmak üzere” şeklinde olduğu görülmektedir.
    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. fıkrasında: “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmüne yer verilmiş,
    Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY’nın;
    34/2. maddesinde; “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir”,
    231/2. maddesinde; “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir”,
    232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir”
    Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.
    Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.
    5271 sayılı CYY’nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.
    Anılan düzenlemelerden, hüküm ve kararlardaki yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu yanında, açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Hükmün, sanık ve müdafiinin yokluğunda, katılanın ise yüzüne karşı tefhim edildiği, yasa yolu bildiriminde bulunulurken, başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının belirtilmemesi, hükmü temyiz etme hakkı bulunanlar yönünden yanıltıcı nitelikte bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.
    Açıklanan nedenlerle; gerekçeli kararın yasa yolu bildirimindeki eksikliği giderecek açıklama ile birlikte sanık müdafii ile katılana tebliğ edilmesi ve bu tebligat sonucunda temyiz dilekçesi verilmesi halinde bu dilekçe de nazara alınarak, aksi halde ise sanık müdafiinin 27.07.2006 günlü temyizinin, CYY’nın 40/1. maddesi uyarınca süresinde olduğunun kabulü ile temyiz incelemesi yapılması gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve belirtilen şekilde tebliğ işleminin yapılması için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.05.2010 gün ve 5271-6926 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.06.2006 gün ve 187-361 sayılı hükme ait gerekçeli kararın, yasa yolu bildirimindeki eksikliği gidermeye yönelik açıklama ile birlikte sanık müdafiine ve katılana tebliği ile sair işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.07.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara