Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/6-130 Esas 2010/170 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2010/6-130
Karar No: 2010/170

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/6-130 Esas 2010/170 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanıklar Ö.K. ve F.T. hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozmak suçlarından cezalandırılmıştır. Ancak suçların gece vakti işlenip işlenmediği belirsizdir. Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilerek tebliğnamenin sanıklara tebliği yapıldıktan sonra temyiz incelemesi yapılması kararlaştırılmıştır. Kararda, kanun maddeleri olarak 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b ve 143, 116/1-4 ve 39/1, CYY’nın 231, 53/1, 37/1 ve 119/1-c maddeleri geçmektedir. Suçların gece vakti işlenip işlenmediği net bir şekilde belirlenemediğinden hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulu         2010/6-130 E.  ,  2010/170 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2008/278035
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : AYDIN 1. Asliye Ceza
    Günü : 05.08.2008
    Sayısı : 343-693

    Sanıklar Ö....K... Ve F... T...’nın, geceleyin hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b ve 143. maddeleri uyarınca 5’er yıl hapis; geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan, TCY’nın 116/1-4 ve 39/1. maddeleri uyarınca 1’er yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, koşulları bulunmadığından haklarında CYY’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin, Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesince 05.08.2008 gün ve 343-693 sayı ile verilen kararın, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.04.2010 gün ve 2791-4990 sayı ile;
    “1- Suç tarihinde güneşin 05.08’de doğduğunun dosya içerisindeki belgeden anlaşılması, tanık H... U...’in olay sonrası alınan ifadesinde, eylem saatini 04.15 olarak bildirmesi, yine kollukça düzenlenen tutanakta, ihbarın saat 04.30"da yapıldığının belirtilmesi karşısında; suçun 5237 sayılı TCY’nın 6/e. maddesinde tanımlanan gece sayılan zaman diliminde işlendiğine ilişkin kanıtların duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanmadan ve karar yerinde gösterilip tartışılmadan anılan Yasanın 143. maddesi uyarınca artırım yapılması, konut dokunulmazlığını bozmak suçundan hüküm kurulurken ise, aynı Yasanın 116. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması suretiyle fazla cezalara hükmedilmesi,
    2- Konut dokunulmazlığını bozmak suçu yönünden; diğer sanık ile önceden verdikleri karar doğrultusunda suça doğrudan katılan sanıklar hakkında TCK’nun 37/1. maddesi yerine 39/1. maddesi ile uygulama yapılması ve sanık sayısına göre haklarında TCK’nun 119/1-c maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
    Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 04.06.2010 gün ve 278035 sayı ile;
    “5237 sayılı TCK’nun 6/1-e. maddesinde gece vakti deyiminden, ‘güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılır’ şeklinde tarif edilmiştir. Dosya içersinde Adalet Bakanlığı internet sitesinden alınan Aydın İline ait güneşin doğuş- batış zamanları çizelgesinde, suç tarihinde güneşin doğuşu için 05.08 gösterilmiş ancak üst taraftaki uyarıda yaz saati uygulamasında aşağıdaki değerlere (1) saat ilave edileceği bildirilmiş, 30.03.2008 tarihinde yaz saati uygulaması başladığı çizelgenin altındaki uyarıda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Kandilli Rasathanesi internet sitesinde aynı çizelge bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında suç tarihi olan 02.05.2008 tarihinde Aydın İlinde güneşin 06.08’de doğduğu, TCK’nun 6/1-e. maddesi gözetildiğinde ise, gecenin bitiş saatinin 05.08 olduğu, Yüksek Dairenin bir numaralı bozma gerekçesinde güneşin doğuş saatinin 05.08 olduğu gösterilirken muhtemelen yaz saati uygulamasının değerlendirilmediği ve bir numaralı bozma gerekçesinde gösterildiği şekilde, eylem saatinin 04.15 veya 04.30 olduğundan, suçun gece sayılan 05.08’den önce işlenmesi nedeniyle hırsızlık suçunda TCK’nun 143. maddesinin, konut dokunulmazlığını bozmak suçunda ise 116/4. maddesini uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Anlatılan nedenle tebliğnemedeki görüş doğrultusunda, konut dokunulmazlığına ilişkin olarak eleştiriler gösterilmek suretiyle hükümlerin onanması kanaatindeyiz” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve TCY’nın 53/1. maddesine ilişkin açıklama ve TCY’nın 37/1 ve 119/1-c. maddelerine ilişkin eleştiri saklı kalmak kaydıyla, yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıkların gece vakti hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozmak suçlarından cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suçların gece vakti işlenip işlenmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    Ancak, Özel Dairece, Yargıtay C.Başsavcılığının tebliğnamesinin sanıklara tebliğ edilmeden temyiz incelemesi yapılmış olması hususu, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak öncelikle görüşülmüştür.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Sanıkların, haklarındaki temyiz talepleri üzerine, Özel Dairece temyiz incelemesi yapılırken, Yargıtay C.Başsavcılığının 29.01.2009 gün ve 278035 sayılı onama istekli tebliğnamesinin sanıklara tebliğ edildiğine dair herhangi bir tebligat parçası bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2006 gün ve 204-197 ile 30.10.2007 gün ve 226-215 sayılı kararları başta olmak üzere, yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere; hükmü temyiz etmeleri halinde veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin, sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline tebliğ olunacağı, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 316. maddesine 02.01.2003 gün ve 4778 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenip, 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı ile ilgili bulunan bu hüküm buyurucu nitelikte olup uyulması zorunludur.
    Anılan düzenleme, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile de ilgilidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09.11.2000 gün ve 36590-97 sayılı Göç/Türkiye kararı bu konuya temas etmektedir. Nitekim bu karar üzerine, 2003 yılında mevzuatımızda yukarıda sözü edilen düzenleme yapılmış, 5271 sayılı CYY’ nın 297. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir.
    Somut olayda, Yargıtay C. Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin, hükmü temyiz eden sanıklara tebliğ edilmediği görülmektedir. Özel Dairece, sanıklara tebliğname tebliğ edilmeden inceleme yapılarak karar verilmiş olması, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 316/3. maddesinin buyurucu hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.
    Bu nedenle, itirazın bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, tebliğnamenin sanıklara tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilme¬sine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28.04.2010 gün ve 2791-4990 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin sanıklar Ö. K. ile F.. T..’ya tebliğinden sonra, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.07.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara