Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/4-146 Esas 2010/167 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2010/4-146
Karar No: 2010/167

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/4-146 Esas 2010/167 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2010/4-146 E., 2010/167 K.

Ceza Genel Kurulu 2010/4-146 E., 2010/167 K.

  • HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
  • LEHE YASA DEĞERLENDİRMESİ
  • ZAMANAŞIMI
  • 5252 S. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ ... [ Madde 9 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 231 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 223 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 102 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 104 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık Kader"in, evlenme akdi olmaksızın evlenmenin dini merasimini yaptırma suçundan, lehe olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY"nın 237/4, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 300 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ertelenmesine ilişkin,

    İskenderun 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.11.2006 gün ve 161-309 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 08.07.2009 gün ve 6716-13786 sayı ile onanmıştır.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 11.06.2010 gün ve 135970 sayı ile;

    nl) Beyanlara göre; Evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini Haziran/2002 tarihinde yaptıran, kayden 25.08.1984 doğumlu sanık Kaderin, 18 yaşını 25.08.2002 tarihinde ikmal ettiği, suç tarihinde 15 yaşını bitirip 18 yaşını bitirmediği anlaşılmakla, hakkında 765 sayılı TCY"nın 55/3. maddesinin uygu-lanması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle fazla ceza tayini,

    2)5237 sayılı TCY"nın 7. ve 5252 sayılı TCY"nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 9. maddesi hükümleri uyarınca 765 sayılı TCY ile 5237 sayılı TCY"nın olayla ilgili tüm hükümlerinin denetime olanak verecek biçimde uygulanması (5237 sayılı TCY"nın 31/3. maddesindeki yaş küçüklüğü nedeniyle yapılacak indirim oranının 08.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun ile değişiklikten önce 1/2 oranında olduğu gözetilerek). Ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması, lehe kanunun belirlenmesi ve uygulamanın ona göre yapılması gerektiği gözetilmeden, 765 sayılı TCY"nın daha lehe olduğu biçiminde soyut gerekçeyle hüküm kurulması,

    3)Suç tarihinden sonra 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve karar tarihinde de yürürlükte olan (5560 sayılı Kanunun 40. maddesi ile değişiklikten önceki) "Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda belirlenen ceza, en çok 3 yıla kadar (3 yıl dahil) hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir" hükmünü içeren, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/1. maddesinin suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması, Kanuna aykırı olduğundan, Yargıtay 4. Ceza Dairesince temyiz incelemesi yapılan kararın "bozulmasına" karar verilmesi gerekirken, Temyiz Davasının Esastan Reddiyle, Hükmün "onanmasına"karar verilmesinin isabetli olmadığı"görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

    1-25.08.1984 doğumlu olan sanık hakkında, 15.06.2002 tarihinde işlediği suçtan hüküm kurulurken, yaş küçüklüğü nedeniyle indirim yapılmasının gerekip gerekmediği,

    2-Lehe yasa değerlendirilmesinin usulünce yapılıp yapılmadığı,

    3-Sanık hakkında 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı,

    Noktalarında toplanmaktadır.

    İncelenen dosya içeriğine göre;

    Kırıkhan C.Başsavcılığının 20.03.2003 gün ve 170-101 sayılı iddianamesi ve yerel mahkeme kararında, sanık Kader"in, sanık Ali ile birlikte kaçtığı tarih olan 30.05.2002 günü suç tarihi olarak kabul edilmiş ise de; sanıkların aşamalardaki savunmalarında, birlikte kaçtıktan 15 gün sonra evlenmenin dini merasimini yaptıklarını belirtmeleri karşısında, suç tarihinin 15.06.2002 olarak kabulü gerekmekte olup, 25.08.1984 doğumlu olan sanık Kader"in suç tarihi olarak kabul edilen 15.06.2002 günü 18. yaşını bitirmediği ve 15-18 yaş grubu içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.

    Uyuşmazlık konuları sıra ile değerlendirildiğinde;

    Birinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;

    765 sayılı TCY"nın 55/3. maddesindeki düzenlemeye göre, fiili işlediği zaman on beş yaşını bitirmiş olup da on sekiz yaşını bitirmemiş olanlar hakkında hükmolunan cezaların üçte bire kadarının indirilmesi zorunludur.

    Suç tarihi itibariyle 15-18 yaş grubu içerisinde yer alan sanık hakkında aralarında evlenme akdi olmaksızın evlenmenin dini merasimini yaptırmak suçundan kurulan hükümde, 765 sayılı TCY"nın 237/4. maddesi uyarınca belirlenen temel cezadan, anılan Yasanın 55/3 maddesi uyarınca yaş küçüklüğü nedeniyle indirim yapılmaması suretiyle fazla cezaya hükmolunması usul ve yasaya aykırıdır.

    İkinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;

    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın; "Lehe olan hükümlerin uygu-lanmasında usul" başlıklı 9. maddesinin 3. fıkrasında, lehe yasa değerlendirilmeşinin ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, lehe yasa, maddi olaya eski yasalar ile yeni yasanın hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle saptanmalıdır.

    Ceza Genel Kurulunun 31.01.2006 gün ve 10-8 sayılı Kararında da belirtildiği gibi; lehe durumun doğma olasılığının bulunduğu her halde 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesindeki ilkelere uygun olarak denetlenebilir açıklıkta, karşı-laştırma ve uygulama yapılması yasal gerekliliktir.

    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesinde belirtilen ilkelere uygun olarak denetlenebilir açıklıkta lehe yasa değerlendirilmesi yapılmaksızın, 765 sayılı Yasa hükümlerinin 5237 sayılı TCY hükümlerine göre daha lehe olduğunun kabulü ile, 765 sayılı TCY hükümleri uyarınca karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

    Üçüncü uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine gelince:

    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna yer veren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 5560 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki ilk hali, "Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda belirlenen ceza, en çok üç yıla kadar (üç yıl dahil) hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir" şçk\nûeö .

    Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun, 19.02.2008 gün ve 346-25, 06.05.2008 gün ve 27-95 sayılı Kararlarında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan "hükmün açıklanmasının geri bırakılması""müessesesi mahkumiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden önce ve re"sen mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanacağından, adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında diğer objektif koşulların da gerçekleştiği anlaşılmakla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden bir değerlendirme yapılması yasal zorunluluktur.

    Şu halde; mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetli değildir.

    Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün, belirtilen yasaya aykırılıklar nedeniyle bozulması gerekirken Özel Dairece onanmasına karar verilmesi isabetsizdir.

    İtiraz nedenleri konusunda varılan bu sonuçlar ve yerel mahkeme hükmünün, itiraz yasa yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca belirtilen Yasaya aykırılıklar nedeniyle bozulmasına karar verilmiş bulunduğu nazara alındığında, Özel Daire onama kararı ile kesinleşen ilamın ortaya çıkan bu yeni durum karşısında zamanaşımı yönünden de değerlendirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılırken, Özel Daire kararının hukuka aykırı görülerek kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün esastan veya usulden bozulması halinde, itirazın kabulü ile dava derdest hale geleceğinden, dava zamanaşımı süresinin dolduğunun saptanması durumunda kamu davasının düşmesine de karar verilmesi gerekmektedir. İnceleme konusu yapılan olayda, sanığın eylemine ilişkin olarak, zamanaşımı yönünden lehe olan 765 sayılı TCY"nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca suçun işlendiği 15.06.2002 tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımı süresi, dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden çok önce 15.12.2009"da dolmuş bulunmaktadır.

    Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazın kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına, ancak zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan, sanık hakkında açılmış bulunan kamu davasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 322 ve 5271 sayılı CYY"nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

    Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

    1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının (KABULÜNE),

    2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.07.2009 gün ve 6716-13786 sayılı onama kararının (KALDIRILMASINA),

    3-İskenderun 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.11.2006 gün ve 161-309 sayılı Kararının belirtilen usul ve yasaya aykırılıklar nedeniyle (BOZULMASINA), ancak itirazın kabulü ile kamu davası derdest hale gelmiş olmakla, suç tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresi, dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce dolmuş olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkında evlenme akdi olmaksızın evlenmenin dini merasimini yaptırmak suçundan açılan kamu davasının 765 sayılı TCY"nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY"nın 223/8. maddeleri uyarınca (DÜŞMESİNE),

    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılıgma (TEVDİİNE), 06.07.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara