AYM 2018/29224 Başvuru Numaralı YUSUF İSLİBİ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/29224
Karar No: 2018/29224
Karar Tarihi: 16/12/2020

AYM 2018/29224 Başvuru Numaralı YUSUF İSLİBİ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YUSUF İSLİBİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/29224)

 

Karar Tarihi: 16/12/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Yusuf İSLİBİ

Vekili

:

Av. Sıracettin EREN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davasının bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmediğinden reddedilmesi sebebiyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/10/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Yabancı uyruklu olan başvurucu, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla 23/3/2017 ile 6/4/2017 tarihleri arasında göz altında tutulmuştur.

9. Başsavcılıkça tutuklanması istemiyle başvurucu, Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Başvurucu 6/4/2017 ile 28/11/2017 tarihleri arasındaki süreyi tutuklu olarak geçirmiştir. Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/4/2018 tarihli kararı ile başvurucunun beraatine karar verilmiş, karar istinaf edilmeden kesinleşmiştir.

10. Başvurucunun avukatı, müvekkilinin gözaltı süresiyle birlikte toplam 8 ay 5 gün tutuklu kalması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. ve devamı maddeleri gereğince Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) 3/5/2018 tarihinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açmıştır.

11. Mahkemece, dava dilekçesinde başvurucunun ikamet adres bilgisinin eksik olması nedeni ile 18/5/2018 tarihli yazı ile başvurucu vekiline süre verilmiştir. Söz konusu yazıda; dava dilekçesinde başvurucunun ikametgâh adresinin bildirilmediği gibi ilgilinin mernis kaydına da rastlanılmadığı, ayrıca ilçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan adres araştırması neticesinde başvurucunun Gaziantep geri gönderme merkezinden ülkesi Suriye’ye gönderildiği bilgisinin verildiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucu vekilinden, başvurucunun ülke sınırları içerisinde tebligata yarar adresinin bildirilmesi istenilmiş, aksi halde 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince istemin reddedileceği bildirilmiştir. Ayrıca Mahkemece başvurucuya dava evrakı tebliğ edilememesi nedeniyle, dosyaya sunulan vekâletnamenin 26/5/2017 tarihli olmasına karşın vekâlet ilişkisinin devam edip etmediğinin ve tazminat davasına muvafakat edip etmediğinin anlaşılması hususunda başvurucunun 11/7/2018 tarihli duruşmada hazır edilmesi gerektiği tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu vekili; Mahkemeye sunduğu 24/5/2018 havale tarihli dilekçeyle, tahliye kararından sonra başvurucunun Kayseri Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından gözetim altına alındığını ve hâlen Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında bulunduğunu belirtmiştir.

13. Mahkemenin talebi üzerine Kayseri Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünce Mahkemeye gönderilen 30/5/2018 tarihli yazıda, başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu"nun 8. maddesi kapsamında sınır dışı kararı alındığı ve başvurucunun 20/4/2018 tarihinde Kilis/Öncüpınar sınır kapısından sınır dışı edildiği bildirilmiştir.

14. Mahkemece 11/7/2018 tarihinde dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucuya ait ikametgâh adresinin dava dilekçesinde belirtilmemesi ve ilgilinin mernis kaydına da rastlanılmaması nedeniyle başvurucunun tebligata yarar adresinin bildirilmesi, aksi halde 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince istemin reddedileceği hususunun başvurucu vekiline bildirildiği vurgulanmıştır. Başvurucu vekilinin 24/5/2018 havale tarihli dilekçesinde, başvurucunun hâlen Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında tutulduğunun bildirilmesine karşın Mahkemece yapılan yazışmalar neticesinde başvurucunun 20/4/2018 tarihinde sınır dışı edildiği bilgisinin Kayseri Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 30/5/2018 tarihli yazıları ile verildiği belirtilmiştir. Buna göre dava tarihi itibariyle başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmadığı ve başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan bildirimin yasal süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere dava dilekçesinin reddine karar verildiği ifade edilmiştir.

15. Karara karşı başvurucu vekili tarafından itiraz yoluna başvurulmuştur. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/8/2018 tarihli kararı ile; Mahkemece dava dilekçesinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunun ve mezkûr karara vaki itirazın yerinde olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle başvurucu vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar verildiği hüküm altına alınmıştır.

16. İtirazın reddi kararı başvurucu vekiline 6/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve 1/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Ulusal Mevzuat

17. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

18. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

 (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

..."

2. Yargıtay Kararı

19. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ve E.2014/5080, K.2014/16742 sayılı kanun yararına bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...5271 sayılı CMK"nın "tazminat isteminin koşullan" başlıklı 142. maddesinin ... 3. fıkrasında; "tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir" şeklinde tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde yer alması gereken hususlar, 4. fıkrasında ise; "dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur, süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur" şeklinde dilekçedeki bilgi ve belgelerin eksik olması durumunda bu eksikliğin tamamlanmasının yolu gösterilmiş, eksikliğin tamamlanmaması halinde ise dilekçenin mahkemece reddolunacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre maddenin ... 3. fıkrasında; tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde, "açık kimlik ve adresi ile zarara uğranılan işlemin ve zararın nitelik ve niceliğinin" bulunması ve bunlara ilişkin belgelerin de dilekçeye eklenmesi zorunlu kılınmıştır. Maddenin 4. fıkrasında ise, dilekçedeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkemenin, "eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğinin" davacıya bildirileceği ve süresi içinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin, mahkemece itiraz yolu açık olmak üzere reddolunacağı açık ve net bir şekilde belirtilmiş, bu aşamada dilekçedeki eksikliklerin mahkemece resen yapılacak araştırma ile giderilmesine olanak tanınmamış, bilgi ve belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri de tamamlanmayan dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığı emredici bir ifade ile hüküm altına alınmıştır..."

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ...görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim hakkından söz etmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak dikkate alındığında bu fıkranın mahkemeye erişim hakkını da garanti altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmektedir (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM"e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu, Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen, genişletici bir yorum olmayıp Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki lafzın Sözleşme"nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).

22. AİHM; mahkeme hakkının bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak AİHM; bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiğini ifade etmektedir. AİHM"e göre meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; Mahkeme tarafından vekâlet ilişkisinin devam edip etmediği ve davaya muvafakati olup olmadığı hususlarının belirlenmesi için başvurucunun duruşmada hazır edilmesinin istenildiğini, 5271 sayılı Kanun"da tazminat için böyle bir şartın öngörülmediğini, Mahkemelerce dosyaya ilişkin gerekli incelemeler yapılmayarak hukuka ve hakkaniyete aykırı hükümler tesis edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

25. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

28. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

29. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

30. Somut olayda başvurucu vekili tarafından, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasına yönelik dilekçenin 3/5/2018 tarihinde Mahkemeye sunulduğu, bununla birlikte söz konusu dilekçede başvurucunun adres bilgilerine ise yer verilmediği görülmektedir.

31. 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinde, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine açık kimlik ve adresine yönelik belgeleri eklemesi gerektiği belirtilmiştir. Yine, dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkemece, eksikliğin bir ay içinde giderilmesi, aksi hâlde istemin reddedileceğinin ilgiliye duyurulacağı ve süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin mahkemece itiraz yolu açık olmak üzere reddolunacağı hükme bağlanmıştır (bkz. § 18).

32. Yukarıda yer verilen (bkz. § 19) Yargıtay içtihadında da 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesindeki hükmün açık ve net olduğu, bilgi ve belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri tamamlanmayan dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığının emredici bir ifade ile hüküm altına alındığı ortaya konulmuştur.

33. Mevcut bireysel başvuruya konu olan yargılama sürecinde, Mahkemece mernis kaydı da bulunmayan başvurucunun ikamet adres bilgisinin dava dilekçesinde eksik olması nedeniyle başvurucu vekiline süre verilmiş; başvurucu vekili tarafından verilen 24/5/2018 havale tarihli cevapta başvurucunun Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında bulunduğu bildirilmiştir. Mahkemece resen yapılan araştırmada ise başvurucunun söz konusu dava tarihi olan 3/5/2018 tarihinden önce 20/4/2018 tarihinde sınır dışı edildiği tespit edilmiş ve dava tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmayan başvurucuya yönelik tazminat talepli dilekçede başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan bildirimin yasal süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

34. Davacıların veya davacı vekillerinin, dava dilekçelerini mevzuatta belirtilen usule göre düzenlemesi, gerekli evrakları dava dilekçelerine eklemesi, mahkemelerce söz konusu hususa yönelik belirtilen eksiklikler varsa bunları verilen sürede gidermesi gerekmekte ve bu konuda gerekli özeni gösterme yükümlülükleri bulunmaktadır. Mahkemelerin görevlerini gereği gibi yerine getirmelerine imkân sağlamak amacıyla da 5271 sayılı Kanun"da söz konusu hususlara ilişkin eksikliklerde açık bir yaptırım öngörülmüştür.

35. Buna göre, koruma tedbiri nedeniyle başvurucu lehine tazminat isteminde bulunan başvurucu vekilinin mevzuatta açıkça yer almasına karşın dilekçesinde başvurucunun adresine yer vermediği ve dilekçeye başvurucunun adresine yönelik belgeleri eklemediği, Mahkemenin eksikliğinin giderilmesine yönelik bildirimine karşın dilekçe tarihi itibarıyla başvurucunun ikamet ettiği adrese ilişkin belge sunmadığı, başvurucunun ikamet adresine ulaşamıyorsa eğer buna dair herhangi bir açıklamada bulunmadığı ve belirtilen hususa yönelik itiraz dilekçesinde de hiçbir beyana yer vermediği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucu vekilinin usule yönelik dava şartları bakımından üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.

36. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmemesi nedeniyle tazminat istemine yönelik dava dilekçesinin reddedilmesinde katı ve şekilci bir değerlendirme ve yorumun varlığından söz edilemeyeceği, bu nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI"nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/12/2020 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY GEREKÇESİ

1- Başvurucu vekili; Mahkeme tarafından vekâlet ilişkisinin devam edip etmediği ve davaya muvafakati olup olmadığı hususlarının belirlenmesi için başvurucunun duruşmada hazır edilmesinin istenildiğini, 5271 sayılı Kanun"da tazminat için böyle bir şartın öngörülmediğini, Mahkemelerce dosyaya ilişkin gerekli incelemeler yapılmayarak hukuka ve hakkaniyete aykırı hükümler tesis edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. (§ 24)

2- Yabancı uyruklu olan başvurucu, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla 23/3/2017 ile 6/4/2017 tarihleri arasını göz altında, 6/4/2017 ile 28/11/2017 tarihleri arasını da tutuklu olarak geçirdikten sonra, Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile beraat etmiş, karar istinaf edilmeden kesinleşmiştir.

3- Başvurucu vekili, müvekkilinin gözaltı süresiyle birlikte toplam 8 ay 5 gün tutuklu kalması nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. ve devamı maddeleri gereğince Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.

4- Mahkemece, dava dilekçesinde başvurucunun ikamet adres bilgisinin eksik olması nedeniyle vekilinden adresinin bildirilmesi istenip, başvurucuya dava evrakı tebliğ edilememesi nedeniyle, dosyaya sunulan vekâletnamenin 26/5/2017 tarihli olmasına karşın vekâlet ilişkisinin devam edip etmediğinin ve tazminat davasına muvafakat edip etmediğinin anlaşılması hususunda başvurucunun 11/7/2018 tarihli duruşmada hazır edilmesi gerektiği avukatına bildirilmiştir.

5- Başvurucu vekili mahkemeye, müvekkilinin Kayseri Valiliği İl Göç İdaresi tarafından gözetim altına alındığını bildirmiştir. Dava haksız tutuklama nedeniyle açılmış bir tazminat davası olmasına, dosyada da yasal vekil bulunmasına rağmen mahkeme resen davacı asılı (başvurucuyu) aramaya başlamıştır. Bu araştırma sonucunda davacı hakkında sınır dışı kararı alındığı ve başvurucunun 20/4/2018 tarihinde Kilis/Öncüpınar sınır kapısından sınır dışı edildiği anlaşılmıştır.

6- Mahkeme, dava tarihi itibariyle başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmadığı ve başvurucu vekilince davacının adresinin bildirilmemesi gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiş, karara vaki itirazın Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesi üzerine de bireysel başvuru yapılmıştır.

7- Mahkememiz çoğunluğu; AİHM’nin, “mahkeme hakkının bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceği, ancak bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte hakkı kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiği yönündeki görüşüne ve yine meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla uyumlu olmazşeklindeki içtihatlarına, (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).

Ayrıca Mahkememizin, “mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir” (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). içtihadına rağmen başvuruyu mahkemeye erişim hakkı yönünden açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.

8- Açılan bir davada davacının vekili olmaması halinde dava dilekçesinde davacının adresinin bildirilmesi, davacıya yapılacak duruşma günü, karar gıyapta verilmiş ise karar vb. tebliği, taraf teşkili açısından önem arz eden bir husustur.

Dava açılırken davacının yasal temsilcisi/vekili bulunması halinde tebligatlar temsilci veya vekile yapılabileceğinden tebligat ve taraf teşkili sorunu olmayacağı için davacının adresinin bulunup bulunmaması çok önem arz eden bir husus olmasa gerektir. Ayrıca Tebligat Kanunu’nun, “vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.”(m.11) hükmü sebebiyle de davacı asıla tebligat zorunluluğu bulunmadığından asılın adresinin dilekçede yer almasının mutlak bir zorunluluk kabul edilmesi mahkemeye erişim hakkı yönünden sorunludur.

9- Öte yandan 2018 yılında açılan bir davada 2017 yılında tanzim edilmiş bir vekaletname sunulmuş olmasına rağmen derece mahkemesi tarafından, vekilin azledildiği yolunda bir iddia veya belge olmadığı halde, vekil müvekkil ilişkisinin devam edip etmediği şüphesiyle resen araştırma yapılması ve Suriye vatandaşı olan ve sınır dışı edildiği de anlaşılan davacının adresinin dilekçede bulunmasının mutlak zorunluluk kabul edilmesine makul bir anlam vermek mümkün olmamıştır.

10- Haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davasında, davacı/başvurucunun vekili bulunmasına rağmen davacının adresinin bildirilmediğinden bahisle usul kurallarının, “yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı ve şekilci uygulanması sonucu” davanın reddedilmesini, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlali mahiyetinde olduğunu düşündüğümden çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Hemen Ara