AYM 2017/33436 Başvuru Numaralı NAZİFE ONAY Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/33436
Karar No: 2017/33436
Karar Tarihi: 16/12/2020

AYM 2017/33436 Başvuru Numaralı NAZİFE ONAY Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAZİFE ONAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/33436)

 

Karar Tarihi: 16/12/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Nazife ONAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması ve adli kontrol tedbirine karar verilirken duruşma yapılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Olaylara İlişkin Arka Plan Bilgisi

6. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

7. Olağanüstü hâl döneminde alınan tedbirlerden biri de "terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca [MGK] karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu" değerlendirilen kişilerin Cumhurbaşkanı"nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile kamu görevinden çıkarılmasıdır. Bu kapsamda darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY"nin yanı sıra diğer terör örgütleri ile ilgisi nedeniyle de çok sayıda kamu görevlisinin ihraç edildiği bilinmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 56-60).

8. Öğretmen olarak görev yapmakta olan S.Ö. 29/10/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ile terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca (MGK) karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. Akademisyen olan N.G. hakkında ise 3/10/2016 tarihinde görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmış, sonrasında 6/1/2017 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanan 679 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ile aynı gerekçeyle kamu görevinden çıkarılmıştır.

9. Bu süreçte N.G. 9/11/2016 tarihinde Ankara"da Yüksel Caddesi üzerinde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemi yapmaya başlamıştır. S.Ö. de 23/11/2016 tarihinden itibaren bu oturma eylemine katılmıştır. Bu kişiler 11/3/2017 tarihinde görevlerine iade edilmeleri amacıyla açlık grevi başlattıklarını açıklamışlardır.

10. N.G. ve S.Ö. tarafından başlatılan İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemi ve sonrasındaki açlık greviyle ilgili olarak kamuoyunda yoğun tartışmalar olmuş ve konu uzun süre boyunca güncelliğini korumuştur.

11. Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma sonucunda düzenlenen 2/5/2017 tarihli iddianameyle S.Ö. ve N.G.nin de aralarında olduğu üç şüphelinin silahlı terör örgütü üyesi (DHKP/C) olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 23/5/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/137 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

12. Diğer taraftan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir diğer soruşturma kapsamında S.Ö. ve N.G. 23/5/2017 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"na muhalefet suçlarından tutuklanmaları istemiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiş; Hâkimlik aynı tarihte bu kişilerin tutuklanmasına karar vermiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen 24/5/2017 tarihli iddianameyle S.Ö. ve N.G.nin silahlı terör örgütü üyesi (DHKP/C) olma, terör örgütünün propagandasını yapma ve 2911 sayılı Kanun"a muhalefet suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde yeni bir kamu davası açılmıştır. Mahkeme 5/6/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/161 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme ayrıca aynı tarihte davanın E.2017/137 sayılı dosya ile birleştirilmesine ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam olunmasına da karar vermiştir.

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

13. Başvurucu öğretmen olarak görev yapmakta iken 7/2/20107 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 686 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ile terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK"ca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır.

14. Diğer taraftan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu oturma ve/veya açlık grevleri ile DHKP/C terör örgütünün bağlantısının bulunduğu değerlendirilerek -aralarında başvurucunun da olduğu- bazı kişiler hakkında yürütülen bir diğer soruşturma kapsamında başvurucu 6/7/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.

15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/7/2017 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

16. Başvurucu ifadesinin alınmasının ardından silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınması istemiyle Ankara 4.Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

17. Başvurucu, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunda Savcılıktaki ifadesini tekrar ettiğini, atılı suçları kabul etmediğini belirtmiş; ev hapsi şeklindeki adli kontrol talebinin reddini talep etmiştir.

18. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 10/7/2017 tarihinde, konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol tedbiri talebinin reddine ve başvurucunun haftanın belirli günleri karakola gelip imza atması şeklinde adli kontrol yükümlülüğüne tabi tutulmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar şüpheliler hakkında CMK109/3-j maddesi gereğince konutu terk etmemek adli kontrol tedbirine hükmedilmesi talep edilmiş ise de, mevcut delil durumu dikkate alınarak CMK 109/3-j maddesindeki konutu terk etmemek adli kontrol tedbirinin bu aşamada ölçülü olmayacağı kanaatine varıldığından C. Başsavcılığının bu yöndeki talebinin reddine, şüphelilerin üzerilerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu dikkate alınarak CMK 109/3-b ve devamı maddesindeki adli kontrol hükmünün bu aşamada ölçülü olacağı anlaşılmakla şüpheliler hakkında ayrı ayrı adli kontrol uygulanmasına,

Adli kontrol olarak şüphelilerin, haftanın her Pazartesi ve Cuma günü gün içerisinde saat:08:00-22:00 arasında ikametgahının bağlı bulunduğu karakola müracaat ederek ilde bulunduğunu belirterek beyanının tutanakla tespitine, ilgili karakol amirliğine bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığınca bilgi verilmesine, Adli kontrolün soruşturma sonuna kadar devam etmesine, şüpheliler Adli kontrole uymadıkları taktirde CMK 112/1 maddesince tutuklama kararı verilebileceğinin ihtarına ... [karar verildi]."

19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 10/7/2017 tarihinde atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kaçma şüphesinin varlığına atıf yaparak imza atma şeklindeki adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağını belirtmiş ve bu nedenle başvurucunun konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilmesi için karara itiraz etmiştir.

20. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 10/7/2017 tarihinde, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda Başsavcılığın itirazının kabulü ile başvurucunun terör örgütü üyesi olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar vermiştir.

21. Başvurucu, bireysel başvuru dilekçesinde Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği kararının itiraza tabi olmadığını ve bu kararı 16/7/2017 tarihinde öğrendiğini belirterek14/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri kararı başvurucunun nüfusa kayıtlı olduğu Malatya"daki adresine 21/7/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından 23/7/2017 tarihinde yapılan denetimde başvurucunun konutunda bulunmadığı tespit edilmiştir.

23. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı adli kontrol kararını ihlal ettiği gerekçesiyle 27/7/2017 tarihinde Sulh Ceza Hakimliğinden başvurucunun tutuklanmasını talep etmiştir.

24. Başvurucu sorgusunda "Benim Ankara ilinde bildirdiğim adrese bu tebligat yapılmadı. Sadece önceki adresime ev hapsi kararının gönderildiğini duydum ancak sonrasında bir bilgim olmadı. Benim yukarıda bildirmiş olduğum adresim doğrudur ve bu adresten bana ulaşılabilir." şeklinde beyanda bulunmuştur. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 27/7/2017 tarihinde başvurucunun tutuklanması talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Şüphelinin Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği"nin 9/7/2017 tarihli 2017/287 sorgu sayılı kararı ile hakkında adli kontrol kararı verildiği, bu adli kararında şüphelinin "... Altındağ/ANKARA" adresini ikamet olarak beyan ettiği, soruşturma dosyası kapsamında da denetimli serbestlik hizmetleri yönetmeliğinin 57/1-2.fıkraları uyarınca bu adrese yapılan tebligatın bulunmadığı, bu hususun savunma ve müdafiilerce de ayrıca dile getirildiği anlaşılmakla yasal şartlar oluşmadığından şüpheli hakkındaki tutuklama talebinin reddine ... [karar verildi.]"

25. Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ekiplerince 28/7/2017 tarihinde başvurucuya elektronik kelepçe takmak üzere başvurucunun belirttiği adrese gidilmiş ancak başvurucu konutta bulunamamıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı adli kontrol kararını ihlal ettiği gerekçesiyle 6/8/2017 tarihinde başvurucuyu tutuklanması istemiyle tekrar Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.

26. Başvurucu, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgusunda "Bildirdiğim gibi adresim ... Altındağ/Ankara"dır. Sorgularımda adresimi belirtmeme rağmen bana herhangi bir elektronik kelepçe verilmedi. Adli kontrolle ilgili bana herhangi bir tebligat yapılmadı. Ben bildirdiğim Ankara adresinde adli kontrol tedbirinin infaz edilmesini talep ediyorum. Hakkımda verilen adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep ediyorum. Halen devam ettiğim haftada 2 gün imza atma şeklinde adli kontrol yükümlülüğüm bulunmaktadır. Düzenli şekilde imzalarımı atıyorum. Eğer hakimlik aksi kanaatte ise ev hapsine ilişkin adli kontrol yükümlülüğünün Ankara ilinde devam etmesini talep ediyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

27. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 6/8/2017 tarihinde başvurucunun tutuklanması talebinin reddine ve konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrolün aynen devamına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Hakimliğimizin 9/7/2017 tarihli ve 2017/287 sorgu sayılı kararı ile şüpheli hakkında CMK"nın 109/3-b maddesi uyarınca haftada 2 gün imza atma yönünde adli kontrol kararı verildiği, sorgu esnasında şüphelinin ... Altındağ/Ankara adresini ikametgah adresi olarak bildirdiği, Hakimliğimiz kararına yapılan itiraz üzerine Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği"nin 10/07/2017 tarih ve 2017/724 sorgu sayılı kararı ile adli kontrol kararımızın kaldırılarak şüpheli hakkında CMK"nın 109/3-j maddesi uyarınca konutu terketmeme yönünde adli kontrol kararı verildiği, şüphelinin 27/7/2017 tarihinde adli kontrol yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklanma talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğine sevkedildiği ve 27/7/2017 tarih ve 2017/818 sorgu sayılı Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği kararı ile tutuklama talebinin reddine ve daha önce verilen CMK"nın 109/3-j maddesi uyarınca konutu terketmeme suretiyle adli kontrol tedbirinin devamına karar verildiği, şüphelinin alınan MERNİS kaydında ikametgah adresinin ... Altındağ/Ankara olduğunun anlaşıldığı, şüphelinin Hakimliğimize ve Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğine bildirmiş olduğu MERNİS adresine yapılan herhangi bir tebligatın bulunmadığı anlaşıldığından şüpheli savunması dikkate alınarak yasal şartlar oluşmadığından şüpheli hakkındaki tutuklama talebinin reddine ... [karar verildi]."

28. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 7/8/2017 tarihinde başvurucunun ikamet adresi ve MERNİS"te (Merkezi Nüfus İdare Sistemi) kayıtlı adresine adli kontrol tedbirinin uygulanmasına yönelik tebliğ yapıldığını belirterek bu karara itiraz etmiş ve başvurucu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

29. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince itiraz yerinde görülerek 7/8/2017 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmıştır.

30. Savcılık yakalanan başvurucuyu tutuklanması istemiyle 9/8/2017 tarihinde sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.

31. Başvurucu, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgusunda "Ben evde beklemem gerektiğini bilmiyordum, evde beklemem yönünde bana herhangi bir tebligat yapılmadı, telefonuma 27/7/2017 tarihinde el konulduğu için evde bulunan arkadaşım A.K. bana haber verememiş olabilir, evde bulunmam gerektiğini bilseydim evde beklerdim, bu nedenle tutuklama talebinin reddini talep ediyorum, aynı zamanda ev hapsi bizi sosyal yaşamımızdan koparıyor, benliğimizden almak istiyor, hiçbir insana sunulacak bir tedbir değildir, günde iki kez imzamı atıyorum ve Yüksel Caddesinde sürekli olarak bulunuyorum, kaçma gibi bir niyetim yoktur, serbest bırakılmayı talep ediyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

32. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 9/8/2017 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Nazife Onay"ın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suç için kanunda öngörülen cezanın alt ve üst haddi, şüphelinin 27/07/2017 tarihinde adli kontrol yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklanma talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildiği, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği"nin 27/7/2017 tarih ve 2017/818 sorgu sayılı kararı ile tutuklama talebinin reddine ve daha önce verilen CMK"nın 109/3-j maddesi uyarınca konutu terketmeme suretiyle adli kontrol tedbirinin devamına karar verilmesine ve kararın yüzüne karşı okunmasına rağmen 28/7/2017 tarihli Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğü yazısından anlaşıldığı üzere şüphelinin ısrarla adli kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek konutunu terk ettiği anlaşıldığından, CMK"nın 112. maddesi uyarınca ısrarla adli kontrol yükümlülüğüne uymaması nedeniyle kaçma şüphesinin bulunması dikkate alınarak, bu aşamada açıklanan nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı kanaatiyle şüphelinin üzerine atılı suçun CMK 100/2-11 maddesi hükmündeki suçlardan olması da değerlendirilerek CMK’nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK"nın 101 maddeleri uyarınca tutuklanmasına... [karar verildi.]"

33. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 24/8/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası açılmıştır.

34. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 8/9/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/287 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

35. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2017 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine, yurt dışına çıkış yasağı ve her hafta cumartesi günü ikametgâhına en yakın karakola imza vermek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilmiştir.

36. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

37. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Esra Özkan Özakça, [GK] B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 36-52.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

38. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Konutu Terk Etmeme Şeklindeki Adli Kontrol Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu; Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından mevcut delil durumu dikkate alınarak konutu terk etmeme tedbirine başvurulması talebinin reddedilmesine rağmen itiraz üzerine Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince yine mevcut (aynı) delil durumunun gerekçe gösterilerek bu tedbire başvurulmasının çelişkili olduğunu, kişi özgürlüğünü ciddi derecede sınırlayan bu tedbirin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

40. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

a. Genel İlkeler

41. Müdahalenin varlığıyla ilgili genel ilkeler için bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 78-84.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Anayasa Mahkemesi gün boyunca kesintisiz olarak devam ettirilen konutu terk etmeme tedbirinin niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu ve dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır (Esra Özkan Özakça, §§ 68-76).

43. Somut olayda da başvurucu hakkında konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirine hükmedilmiştir. Ancak gerek başvurucunun açıklamaları gerekse Malatya ve Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 24/7/2017 ve 28/7/2017 tarihlerinde yapılan denetimlerde başvurucunun konutu terk etmeme adli kontrol tedbirine uymadığı tespit edilmiştir (bkz. §§ 22, 25). Bunun haricinde başvurucunun 6/8/2017 ve 9/8/2017 tarihlerinde yapılan sorguları sırasında yaptığı açıklamalardan da konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine uymadığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 26, 31). Nitekim başvurucu adli kontrol tedbirine uymadığı için 9/8/2017 tarihinde tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun gün boyunca kesintisiz olarak evden çıkmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Sonuç olarak başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulmamıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

B. Konutu Terk Etmeme Şeklindeki Adli Kontrol Tedbirine Karar Verilirken Duruşma Yapılmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun iddiaları

45. Başvurucu, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği karara Cumhuriyet savcısının yaptığı itirazın duruşmasız olarak değerlendirildiğini ve itiraz üzerine hakkında daha ağır bir karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

46. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

 “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

47. Başvurucunun bu şikâyetleri Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.

48. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, herhangi bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan teminatları sağlaması gerekir. Ayrıca tutulmanın yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde etkili olarak incelenmesini talep etme ve tutmanın gerekli olup olmadığının yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da teminat altına almaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-66).

49. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilere usule ilişkin birtakım güvenceler sağlamaktadır. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki "hürriyeti kısıtlanan kişi" tabiri bu fıkradaki güvencelerin fiziki olarak hürriyeti kısıtlanmış kişilere yönelik olduğunu göstermektedir. Somut olayda başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakılmadığı dikkate alındığında Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan güvenceler yönünden bir ihlal oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Konutu terk etmeme tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Konutu terk etmeme tedbirine karar verilirken duruşma yapılmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 16/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara