Esas No: 2010/4-71
Karar No: 2010/76
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/4-71 Esas 2010/76 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2010/4-71 E., 2010/76 K.
"İçtihat Metni"
Sanığın 5237 sayılı TCY"nin 267/1 ve 269/2. maddeleri uyarınca, 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca "takdiren 1 yıl denetim altında bulundurulmasına, 5728 sayılı Kanunla değişik CMK"nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları oluşmadığından (sanığın kasıtlı suçtan sabıkasının bulunması nedeniyle) uygulanmasına yer olmadığına," ilişkin, (Kars İkinci Asliye Ceza Mahkemesi)"nce verilen 05.05.2009 gün ve 50-272 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi"nce 05.02.2010 gün ve 21660-1453 sayı ile;
"1- Mağdur hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadan iftiradan dönülmesi karşısında TCY"nin 269/1 yerine anılan Yasa maddesinin 2. fıkrasıyla indirim yapılarak fazla ceza verilmesi,
2- Denetim süresinin hürriyeti bağlayıcı cezadan fazla olamayacağının gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı"nca 19.03.2010 gün ve 181931 sayı ile; (2) nolu bozma nedeninin 5237 sayılı TCY"nin 51/3. maddesine aykırı olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının reddine ilişkin (sanığın kasıtlı suçtan sabıkası bulunması) gerekçenin, mahkumiyetin silinme koşullarının oluşması nedeniyle yasal olmadığı, gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi"nin 05.02.2010 gün ve 1453-21660 sayılı bozma ilamındaki (2) numaralı bozma nedeninin kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün (1) nolu bozma nedenine ek olarak hükmün açıklanmasının ertelenmesinin red gerekçesinin yasal olmaması nedeniyle de bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı"na gönderilmekle, Ceza Genel Ku-rulu"nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Sanık Aykut"un, 19.01.2009 günü saat 18:35 sıralarında polis merkezine müracaat ederek mağdur Erhan isimli şahsın kendisine ait cep telefonunu zorla aldığından bahisle şikayetçi olduğu, bu müracaatından yaklaşık 4 saat sonra aynı polis merkezine giderek Erhan isimli şahsın cep telefonunu yağma suretiyle almadığını, cezaevinde bulunan arkadaşlarının yanına gitmek amacıyla böyle bir istekte bulunduğunu, bu sebeple Erhan isimli şahıstan şikayetçi olduğunu, ancak daha sonra pişman olarak yaptığı hareketin yanlışlığını anladığını beyan ettiği, böylece sanığın yetkili bir makama ihbarda bulunarak işlenmediğini bildiği bir suçla ilgili olarak mağdur hakkında soruşturma başlatılmasına sebebiyet verdiği, bilahare hakkında kovuşturma yapılmadan önce yapmış olduğu eylemden döndüğü kabul edilerek, 5237 sayılı TCY"nin 267/1 ve 269/2. maddeleri uyarınca, 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca takdiren 1 yıl denetim altında bulundurulmasına, 5728 sayılı Kanunla değişik CMK"nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları oluşmadığından (sanığın kasıtlı suçtan sabıkasının bulunması nedeniyle) uygulanmasına yer olmadığına, karar verilen somut olayda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Cezası ertelenen sanık hakkında belirlenen denetim süresinde isabet bulunup bulunmadığı,
2-Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
5237 sayılı TCY"nin hapis cezasının ertelenmesini düzenleyen 51. maddesinin 3. fıkrasında; cezası ertelenen hükümlü hakkında, mahkum olunan ceza süresinin alt sınırından az olmamak koşuluyla, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirleneceği, hükmüne yer verilmiştir.
5237 sayılı Yasa"nın 51. maddesiyle, ceza infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesi, denetim süresi, ertelemenin yasal sonucu olduğundan, aleyhe bozma yasağı kapsamında de-ğerlendirilemeyecek, yine fıkrada mahkum olunan hapis cezası süresinden az olmamak hususu da, hükmedilen bir yıldan fazla mahkumiyetler için söz konusu olup, hapis cezası bir yıldan az olsa da denetim süresi hiçbir ahvalde bir yıldan az olamayacaktır.
Somut olayda, yerel mahkemece hükmedilen 3 ay sonuç hapis cezasının ertelenmesi nedeniyle, takdir ve tayin olunan 1 yıllık denetim süresi 5237 sayılı TCY"nin 51/3. maddesine uygun bulunduğundan, denetim süresinin 3 ay olması gerektiğine ilişkin bozma nedeni yerinde değildir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının reddine ilişkin gerekçeye ilişkin itiraz nedenine gelince;
5271 sayılı Yasa"nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde olumsuz koşul olarak öngörülen, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamaktan anlaşılması gereken husus, mahkumiyetin kasıtlı bir suçtan doğmasıdır. Anılan bentte hükmolunan ceza yönünden herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının, bu koşul açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Ancak yasa koyucu, mahkumiyetle ilgili olarak başkaca bir ölçü getirmediğinden, adli sicilden silinen mahkumiyetler, ertelenmiş ve vaki olmamış sayılan mahkumiyetler, üzerinden çok uzun sürelerin geçmesi nedeniyle tekerrüre esas oluşturmayan mahkumiyetler de hükmün açıklanmasının ertelenmesine engel oluşturacak mıdır? Bu konularda gerek yasa metninde, gerekse gerekçede herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.
Yasa koyucu herhangi bir düzenleme getirmediğine göre, bu hükmü mutlak şekilde yorumlamanın, adalet ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmayacağı ya da yasa koyucunun gerçek muradının bu olup olmadığı da gözönüne alınmalıdır.
Bu soruna çözüm bulabilmek için yasa koyucunun mahkumiyetin sonuçlarını bertaraf etmek için öngördüğü diğer kurumların da değerlendirilmesi gerekmektedir.
647 sayılı Yasa"nın 6. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkumiyetlerde, sanığın deneme süresinde kasıtlı bir suç işlememesi halinde önceki mahkumiyet 765 sayılı TCY"nin 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağından, bu nitelikteki bir mahkumiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal bir engel oluşturabileceğini kabul etmek olası değildir.
Yine aynı şekilde 3682 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 8 ve 5352 sayılı yeni Adli Sicil Yasası"nın geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtlarının, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal bir engel oluşturabileceğini kabul etmek hukuk ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.
Buna karşın, 5237 sayılı TCY"nin 51. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkumiyetlerde ceza infaz edilmiş sayılacağından ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 9. maddesi uyarınca oluşturulan adli sicil kayıtları ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü"nce silinerek arşiv kaydına alınacağından, bu tür mahkumiyetlerin varlığı halinde sanık hiçbir şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından yararlanamayacak mıdır, sorulan gündeme gelebilecektir.
Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasa"nın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasası"na eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY"nin 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkum olan bir kişinin ömür boyu bu mahkumiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkumiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkumiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkum edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY"nin tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkumiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır.
O halde, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkumiyetin 765 sayılı TCY"nin 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasası"nın geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkumiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkum edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY"de tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olduğu haller, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde olumsuz koşul olarak belirtilen engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir.
Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkumiyetlerin yargılama mercilerince, sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında sanığın geçmiş hükümlülüğüne esas teşkil eden adli sicil kaydı incelendiğinde; sanığın Kars Birinci Asliye Geza Mahkemesi"nin 26.04.2005 gün ve 11-190 sayılı ilamı ile 765 sayılı TCY"nin 491/4, 522, 523/1, 2253 sayılı Yasa"nın 12/2 ve 765 sayılı TCY"nin 59 ve 647 sayılı Yasa"nın 4. maddeleri uyarınca 237,60 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verilip, hükmün 2253 sayılı Yasa"nın 38. maddesi uyarınca ertelendiği ve sanık hakkında 1 yıl deneme süresi belirlendiği, 04.05.2005 tarihinde kesinleşen bu hükmün, 3682 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 8. maddesi uyarınca 04.05.2006 tarihinde esasen vaki olmamış sayılması gerektiği ve bu tarihte silinme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, yerel mahkemece sanığın adli sicil kaydının bulunduğundan bahisle 5728 sayılı Yasa"yla değişik CYY"nin 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi"nin 05.02.2010 gün ve 21660-1453 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Kars İkinci Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05.05.2009 gün ve 50-272 sayılı hükmünün;
a)Mağdur hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadan iftiradan dönülmesi karşısında, 5237 sayılı TCY"nin 269. maddesinin 1. fıkrası yerine 2. fıkrasıyla indirim yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
b)Adli sicilden silinme koşulları oluşan mahkumiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı dikkate alınmaksızın, yasal olmayan gerekçelerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
İsabetsizliklerinden (BOZULMASINA),
4-Dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 06.04.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.