Esas No: 2017/32699
Karar No: 2017/32699
Karar Tarihi: 12/1/2021
AYM 2017/32699 Başvuru Numaralı GÖKHAN ATEŞ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÖKHAN ATEŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/32699) |
|
Karar Tarihi: 12/1/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Fatma Burcu NACAR YÜCE |
Başvurucu |
: |
Gökhan ATEŞ |
Vekili |
: |
Av. Suat TATAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihalenin feshi davasının aktif husumet yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. T.K. Sanayi ve Ticaret A.Ş. hakkında verilen iflas kararı gereği İstanbul Anadolu 3. İcra Dairesince yürütülen takip dosyasında, müflis Şirketin pay sahibi olduğu İstanbul"un Sarıyer ilçesi sınırlarında bulunan bir taşınmazın satışına karar verilmiştir.
7. Başvurucu; söz konusu taşınmazdaki arsa payının taşınmazların 18/6/2015 tarihinde yapılan satışlarında usulsüzlük olduğunu, icra dosyasından ihale yoluyla satışa sunulan bir taşınmazın ihalesine katılmak için ihalenin yapılacağı taşınmazın adresine gittiğini ancak satış memurlarının gelmediğini, orada bulunan kişilerle buna ilişkin tutanak tuttuğunu, satış memurlarının ise sonradan gelmiş gibi satış yaptıklarını ve böylece ihaleye fesat karıştırıldığını, idare memurlarının satış mahalline gitmediklerini ve bu şekilde ihaleye fesat karıştırıldığını ileri sürerek yapılan ihalelerin iptali için ihalenin feshi davası açmıştır. Başvurucunun dava dosyası, başka davacılar tarafından aynı konuda açılan diğer iki dava ile birleştirilmiştir. Birleşen dosyalardan bir tanesinde davadan feragat dilekçesi verilmesi nedeniyle bu dosya yönünden 30/7/2015 tarihli duruşmada tefrik kararı verilerek dosya ayrı bir esasa kaydedilmiştir.
8. İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) 17/9/2015 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı ihalenin feshi davasının reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, ihalenin feshi nedenlerinin oluşmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
9. Hüküm başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/10/2016 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır. Kararın gerekçesinde; ihalenin feshi isteminde bulunan başvurucunun takipte taraf olmadığı gibi ihaleye katılıp pey de sürmediği, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 134. maddesinde belirlenen tapudaki ilgili sıfatının da bulunmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, başvurucunun ihalenin feshi talebinde bulunmasına yasal imkân olmadığı ve aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, işin esasına girilmeden davanın reddi gerekirken işin esasının incelenerek hüküm tesisinin yerinde olmadığı, sonucu doğru olan mahkeme kararının onanması gerektiği açıklanmıştır.
10. Diğer yandan başvurucu, iflas idare memuru olarak görev yapan görevliler ile ihale alıcısı ve müflis Şirket yetkilileri hakkında görevi kötüye kullanmak suretiyle ihaleye fesat karıştırma suçunu işledikleri iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 18/1/2017 tarihli kararı ile başvurucunun da müştekisi olduğu aynı konuda başka soruşturma dosyalarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve bu soruşturma dosyasında da başvurucunun zarara uğradığı hususunda kesin ve yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Karara başvurucu tarafından yapılan itiraz İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 30/3/2017 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
11. Başvurucu 16/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 2004 sayılı Kanun"un "İhalenin neticesi ve feshi"" kenar başlıklı 134. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler ...""
B. Uluslararası Hukuk
13. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; ihale yetkililerinin ihale saatinde satış mahallinde bulunmadığını, satışa konu edilen gayrimenkullerin bulunduğu yere gitmeksizin dosya üzerinden satışı gerçekleştirdiklerini, tutulan tutanakların sahte olduğunu, derece mahkemelerinin ilgililerhakkındaki davada yeterli araştırma yapmadan, tanıklar dinlenmeden, MOBESE kayıtları celp edilmeden, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan, ilgili kişiler hakkındaki görevi kötüye kullanma ve resmî belgede sahtecilik suçlarından yapılan ceza soruşturma dosyasının sonucu beklenmeden, eksik inceleme ile gerekçesiz olarak açmış olduğu davanın reddedilmesi nedeniyle hak arama hürriyetinin, gerekçeli karar hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerine göre başvurucunun temel iddiası dava konusu ihale sürecine katılmak istemesine rağmen bunun sahte işlemlerle engellenmesi ve buna yönelik ceza soruşturma süreci beklenmeden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği hususuna dayanmaktadır.Başvurucunun iddiası husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasının Mahkemece incelenmemesine yönelik olduğundan iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
17. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
18. Öncelikle Anayasa"nın 36. maddesinin uygulanabilir olup olmadığının tartışılması gerekir. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa"nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakka ilişkin ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).
19. İflas yoluyla takip, mahkeme tarafından iflasına karar verilen borçluya ait taşınır ve taşınmaz tüm mal varlığı ve hakların icra yoluyla paraya çevrilerek alacağın tahsil edilmesini sağlayan bir süreçtir. 2004 sayılı Kanun"un 241. ila 245. maddelerinde iflas masasına giren malların satış usulü düzenlenmiş; kural olarak satışın açık arttırma ile yapılacağı, alacaklıların karar vermesi hâlinde pazarlık suretiyle de satış yapılabileceği belirtilmiştir.
20. 2004 sayılı Kanun"un 134. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan kişilerin icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde ihalenin feshini isteyebilecekleri belirtilmiştir. Anılan kuralda ihalenin feshini isteme hakkına sahip olanlar arasında "pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler" de sayılmıştır. Buna göre pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenlerin ihalenin feshini isteme hakkını haiz oldukları anlaşılmaktadır.
21. Somut olayda başvurucu, hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi talebinde bulunmuştur. Ancak başvurucunun yaptığı şikâyet, ihaleye iştirak etmediği ve pey sürmediği belirtilerek husumetten reddedilmiştir. Pey sürme ihalenin feshini talep edebilmenin ön koşulu olduğuna göre bu şartı yerine getirmediği derece mahkemelerince kabul edilen başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesi anlamında bir hakkının bulunmadığı düşünülebilir. Ancak başvurucunun iddiası ilanda açıklanan tarihte ve yerde herhangi bir ihalenin yapılmadığı ve bu suretle pey sürme hakkının elinden alındığı olduğundan bu durumda pey sürmemiş olması sebebiyle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında bir hakkının bulunmadığı sonucuna ulaşılamaz. Başvurucunun iddiasına göre yapılmış bir ihale bulunmamaktadır ki pey sürmemekle kusurlandırılabilsin. Somut olayın özel koşullarında, başvurucunun ihalenin feshini isteme hakkını haiz olabilmesi için pey sürdüğünü ispatlamış olmasını aramanın 2004 sayılı Kanun"un 134. maddesinin ikinci fıkrasındaki hakkın varlığını anlamsız kılacağı değerlendirilmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında bir hakkının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
22. Ayrıca bu hakkın medeni nitelikte olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Son olarak somut olayda açılan dava ihalenin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespite elverişli olduğu ve dolayısıyla başvurucunun medeni hakkı yönünden belirleyici olduğu görülmektedir. Bu itibarla mevcut davanın Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir.
23. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine "...adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"yi yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Somut olayda davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmek suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır.
25. 2004 sayılı Kanun"un 134. maddesinin ikinci fıkrasında ihalenin feshini isteyebilecekler sınırlı bir biçimde sayılmıştır. Buna göre ihalenin feshini isteyebilecekler alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler ile sınırlandırılmıştır. Derece mahkemelerinin kabulüne göre başvurucu bu kişilerin arasına girmemektedir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin husumetten reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
26. Aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın Mahkemece reddine karar verilmesinin amacının ilgili hakla alakası bulunmayan kişilerin dava açmalarının önlenmesi suretiyle mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmesinin ve ihalenin yapılmasında menfaati bulunanların haklarının sürüncemede kalmasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca dayandığı değerlendirilmektedir.
27. Son olarak müdahalenin ölçülü olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
28. Başvuru konusu dava ve ceza soruşturması süreci birlikte incelendiğinde, Mahkeme ve özellikle usulsüz işlem yaptıkları ileri sürülen icra memurları ile ilgili ceza soruşturması süreci sona erdikten sonra verilen Yargıtay karar düzeltme kararı ve bu kapsamda atıf yapılan onama kararındaki değerlendirmelere göre başvurucunun ihaleye katılıp pey sürmemesi nedeniyle davanın aktif husumet yokluğundan reddedilmesine karar verilmiştir. Başvurucu, ihaleye pey sürerek iştirak etme hakkının elinden alındığını iddia etmektedir. Mahkeme sahtecilik ile ilgili değerlendirme yapamayacağını belirtmektedir. Sahtecilik iddiasının ceza soruşturması ile ortaya konabileceği gözetildiğinde mahkeme kararının keyfî olmadığı anlaşılmaktadır. Ceza soruşturmasında da bu yönde somut bir bilgi veya belgeye ulaşılamadığı görülmektedir. Bu koşullarda başvurucunun sahtecilik iddiasını temellendirebildiği söylenemeyecektir. Sonuç olarak davanın husumet yokluğundan reddedilmesinde açık bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.