Esas No: 2019/2856
Karar No: 2019/2856
Karar Tarihi: 12/1/2021
AYM 2019/2856 Başvuru Numaralı M.E.G. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M.E.G. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/2856) |
|
Karar Tarihi: 12/1/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Tuğba TUNA IŞIK |
Başvurucu |
: |
M.E.G. |
Vekili |
: |
Av. Alaaddin Serhan YAMAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/1/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler, Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler
7. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 11-19.
B. Başvuru Konusu Olaylara ilişkin Süreç
8. Başvurucu, hâkim olarak görev yaptığı sırada Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) gereğince meslekten ihraç edilmiştir.
9. Başvurucu meslekten ihraç edilmesine ilişkin karara karşı Hakimler Savcılar Kuruluna (HSK) yeniden inceleme talebinde bulunmuştur.
10. Başvurucunun istifa talebi HSK tarafından 27/7/2017 tarihli kararı ile kabul edilmiş; meslekten ihraç edilmesine ilişkin itirazı ise 28/7/2017 tarihli karar ile kabul edilerek meslekten ihraç kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle İstanbul Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi Baro Yönetim Kurulunun 14/9/2017 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Anılan karar Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı Yönetim Kurulunun (TBB) 29/9/2017 tarihli kararıyla uygun bulunmuştur.
12. Söz konusu karar, Bakanlık tarafından uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB"ye geri gönderilmiştir.
13. TBB Yönetim Kurulu, önceki kararlarında ısrar ederek başvurucunun baro levhasına yazılmasına karar vermiştir.
14. Bakanlık, başvurucunun baro levhasına yazılmasına ilişkin TBB kararının kesinleşmesi üzerine Ankara 14. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) TBB"ye karşı iptal davası açmıştır. Başvurucu, iptal davasında davalı TBB yanında müdahil olarak yer almıştır.
15. Mahkeme dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Karar gerekçesinde, başvurucu hakkında FETÖ/PDY kapsamında şüpheli sıfatıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ceza soruşturması yürütüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 5. maddesinin 3. fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan yazılı cezalardan birini gerektiren suçlardan kovuşturma altında bulunması hâlinde avukatlığa alınma isteği hakkındaki kararın bu kovuşturma sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceğinin düzenlendiği, soruşturma altında bulunanlarla ilgili açık bir düzenlemeye yer verilmemiş ise de bu konuda idareye takdir yetkisi tanındığını ifade edilmiştir.
16. İstinaf başvurusu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından kesin olmak üzere reddedilmiştir. Kararda, Mahkeme kararına ek gerekçe ile başvurucu hakkında İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) kovuşturmaya başlandığı belirtilmiştir.
17. Başvurucu 21/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucu 28/10/2019 tarihinde ek beyanda bulunmuştur. Beyanında, Ağır Ceza Mahkemesinin 10/9/2019 tarihli kararıyla beraat ettiğini, kararın istinaf edilmeden kesinleştiğini ve bu durumun bireysel başvuruda dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 1136 sayılı Kanun"un "Avukatlığa kabulde engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur :
a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,
...
Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; Kanun"un amacına uygun yorumlanmadığını, hakkında soruşturma bulunmasının bir engel teşkil etmediğini, baro levhasına yazılma talebinin kovuşturma sonuna kadar ertelenebilmesinin bir takdir hakkı olduğunu ve bu hakkın da sınırlı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu; yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın müdahillik talebinin kabulünden önce verilmesi sebebiyle yürütmenin durdurulması kararına karşı itiraz hakkı elde edemediğini de belirterek adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikayetinin Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
24. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 4709 sayılı Kanun"un Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesinde "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa"nın 36. maddesine söz konusu ibarenin eklenmesinin amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nde (Sözleşme) düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa"da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme"nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
25. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
26. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa"daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa"da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
27. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi, yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).
28. Mahkeme, başvurucunun hâkimlik mesleğinden ihraç edilmesinden sonra baro levhasına kayıt edilmesine ilişkin işlemi başvurucu hakkında FETÖ/PDY kapsamında bir soruşturma bulunduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. İstinaf başvurusu sonrasında Bölge İdare Mahkemesi tarafından yapılan incelemede başvurucu hakkında ceza kovuşturmasının başlatıldığı belirtilmiştir.
29. Somut olayda, başvurucunun baro levhasına yazılma işleminin iptaline ilişkin kararın asıl gerekçesinin başvurucu hakkında yürütülen kovuşturma olduğu değerlendirilerek incelemenin bu gerekçe üzerinde yapılması uygun görülmüştür.
30. 1136 sayılı Kanun"un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlardan hakkında kovuşturma bulunanların baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma sonuna kadar ertelenebileceği düzenlenmiştir. Bölge İdare Mahkemesi de başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hakkında kovuşturma bulunduğuna dikkat çekmiştir.
31. Başvuruya konu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaya ilişkin olarak Bölge İdare Mahkemesi tarafından 1136 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme yapılmış olduğu görülmüştür. Başvurucu her ne kadar ceza dava davasından beraat etmiş olduğunu belirtmişse de, söz konusu beraat kararının başvurucunun baro levhasına kaydedilmesinin iptaline yönelik yargılama sürecinden sonra olduğu başka bir deyişle istinaf incelemesi sırasında başvurucunun kovuşturma altında bulunduğu görülmektedir.
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu her ne kadar müdahillik talebinin yürütmenin durdurulması kararından önce verilmediğini, bu nedenle yürütmenin durdurulması kararına itiraz edemediğini ileri sürmüşse de başvurucunun yürütmenin durdurulması kararından önce müdahillik kararı verilmemesi nedeniyle hangi hukuki argümanlarını ileri süremediğini ve bu durumun yargılamanın seyrini nasıl değiştireceğini başvuru formunda belirtmediği için söz konusu iddiasını temellendiremediği değerlendirilmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.