Esas No: 2009/1-240
Karar No: 2010/54
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/1-240 Esas 2010/54 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi, sanık T.B.'nin maktûl E.S.'nin kasten öldürülmesi suçuna iştirakten beraat etmesi hakkında verilen direnme hükmünü onadı. Sanığın savunmasına ve annesinin ifadesine dayanarak, diğer sanıklarla birlikte suç işleme iradesiyle hareket etmediği ve kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verildi.
5237 sayılı TCK’nun 81/1, 39, 29. maddeleri ise suça katılanların cezalandırılmasını öngörüyor.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2009/244869
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÇANAKKALE Ağır Ceza
Günü : 12.03.2009
Sayısı : 449-96
Sanık T. B.’nin, maktûl E. S.’nin kasten öldürülmesi suçuna iştirakten beraatına ilişkin, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 13.06.2006 gün ve 534-335 sayı ile verilen hüküm, katılanlar vekilince temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.09.2008 gün ve 3976-6767 sayı ile;
“Dosya içeriğine ve mevcut delillere göre, maktûl ile sanık N.nin araç alım satımından kaynaklanan hukuki ihtilaf nedeni ile olaydan bir süre önce tartışıp kavga ettikleri, bu olayın etkisiyle olay günü sanık N."nin yanında çocukları D. ve K.ile akrabası T. ta olduğu halde maktûlün evinin bulunduğu yere gittikleri, maktûlü sokakta evinin yakınında görünce yanına araçla yaklaştıkları ve sanık D."ın yanında bulunan av tüfeği ile ateş ederek maktûlü vurup öldürdüğü olayda, sanık K.ve T."nin diğer sanıklar ile birlikte irade birliği içinde hareket ettikleri, sanık D."nin yanında bulunarak ona cesaret vermek suretiyle suçun işlenmesini kolaylaştırdıkları ve suça katıldıkları, bu nedenle eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 39, 29. maddeleri ile cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde beraatlarına karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmuş,
Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 12.03.2009 gün ve 449-96 sayı ile;
“…Mahkememizin 13.06.2006 tarihli ve 2005/534-2006/335 karar sayılı kararı ile sanık T."niın tüm aşamalardaki savunmasında, annesinin evindeki boya işleri için malzeme almak amacıyla çarşıya çıktığını, diğer sanıklarla karşılaştığında, olaydan bilgisi olmaksızın, sadece eşya taşımada yardım etme amacıyla onların bulunduğu araca bindiğini, olay yerine vardıklarında kalabalık bir gurupla karşı karşıya kalmaları nedeniyle korkuyla olay yerinden kaçtığını belirttiği, dosya kapsamında bu savunmanın aksine delil bulunmadığı, sanık T."nın diğer sanıklarla birlikte suç işleme iradesiyle hareket ettiğine ilişkin hiç bir kuşkuya yer bırakmayan, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” gerekçesiyle, önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme hükmünün de katılanlar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 16.11.2009 gün ve 244869 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme hükmünün kapsamına göre; sanık T. B.hakkında, kasten öldürme suçundan verilmiş bulunan beraat hükmüne hasren yapılan incelemede:
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanık T.’nin, 20.10.2005 tarihinde sanık D. T. tarafından işlenen, maktûl E.S.’nin kasten öldürülmesi suçuna iştirak edip etmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Dosya incelendiğinde;
N.T.ile maktûl E. S. arasında, N.’nin E.’den satın aldığı otomobilin borcunun ödenmemesinden kaynaklanan nedenlerle bir gerginlik yaşandığı,
Öldürme olayından 10-15 gün önce, borç-alacak meselesi yüzünden, N.ve oğlu K. ile E. ve kardeşi S.’nin karşılıklı kavga ettikleri,
Olayımızda sanık olarak yargılanan K. ve D.’nın, N.’nin oğulları oldukları, sanıklarla eşinden dolayı uzaktan akraba olan sanık T.’nin ise N. ve ailesiyle, E. S. arasındaki husumetin tarafı olmadığı,
Tarafsız tanığı bulunmayan olayda; sanıkların, olay yerine N.’nin önceden o mahallede oturmuş ve oradan taşınmış olan kızının ayrıldığı evde kalan eşyalarını almak için geldiklerini, bu sırada kendilerine yönelik saldırı olduğunu, D.’nin bu saldırıyı bertaraf etmek için eşyaların arasında bulunan av tüfeği ile bir kez ateş ederek E.’yi öldürdüğünü, K.ve T.’nin ise olayın başlamasıyla birlikte olay yerinden kaçarak uzaklaştıklarını savundukları; buna karşılık maktûl yakınlarının, tüm sanıkların olay yerine N.’nin kullandığı kamyonetle ve birlikte geldiklerini, D. K. ve T.’nin kamyonetin kasasında olduklarını ve sanık D.’nin gelir gelmez kamyonetin kasasından yaptığı atışla E.yi vurduğunu iddia ettikleri,
Anlaşılmaktadır.
Bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde;
Görgü tanıklarının aşamalardaki tutarsız ve birbirleriyle de uyuşmayan ifadelerinden, sanıkların olay sırasındaki rol ve pozisyonlarının tam olarak belirlenemediği, sanık N.’nin kamyoneti kullanması ve sanık D.’nin av tüfeği ile ateş ederek E.’yi vurmuş olması dışında, hangi sanıkta tüfek, hangi sanıkta sopa bulunduğu gibi hususların da netleştirilemediği görülmektedir.
Özellikle; sanık T.’nin olaya ne şekilde iştirak ettiği tanıklar tarafından izah edilemediği gibi, bir kısım tanıklar T.yi olay sırasında görmediklerini beyan etmektedirler.
Öte yandan; sanıkların eşya almaya geldiklerini söyledikleri metruk evde olaydan hemen sonra yapılan tespitte, onların iddia ettikleri gibi yatak odası takımı bulunamamış ise de, bir yatak ve birkaç parça basit eşyanın bulunduğu saptanmıştır.
Bu durumda, sanık T. B.’nin; “kendi evinde badana yapacağı için boya almak üzere evden çıktığını, yolda eşinin akrabası olan sanıklarla karşılaştığını, sanıkların kendisinden eşya taşıyacakları için yardım istediklerini, kendisinin bu amaçla kamyonetin kasasına bindiğini, olayın meydana gelmesi üzerine ise olay yerinden kaçtığını” dile getirdiği savunması ile T.’nin annesi olan E. B.’nin onu doğrulayan ifadesine itibar etmek gerekmiştir.
Şu halde; N., D.ve K.’yle birlikte kamyonetin kasasında olay yerine gelmek dışında, olaya tam olarak ne şekilde karıştığı tanıklarca açıklanamayan, elinde tüfek veya sopa bulunduğuna dair inandırıcı bir delil elde edilemeyen, maktûlle de herhangi bir husumeti saptanamayan sanığın; savunmasının aksine, suçun işlenmesine katıldığını ve yardım ettiğini gösteren her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatına karar verilmesi isabetlidir.
Bu itibarla; katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, yerel mahkeme direnme hükmünün, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak onanmasına ve dosyanın sanık K. hakkındaki uyma kararı ile ilgili olarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan 5 Genel Kurul Üyesi ise, “sanık hakkında mahkumiyet hükmü verilmesi gerektiğinden bahisle” direnme hükmünün bozulması yönünde karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2009 gün ve 449-96 sayılı kararındaki “sanık T.B.’nin beraatına ilişkin” direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2009 gün ve 449-96 sayılı kararındaki “sanık K.T.’nin mahkumiyetine ilişkin” uyma üzerine verilen hükmün temyizen incelenmesi için, dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.03.2010 günü yapılan ilk müzakerede gerekli çoğunluk sağlanamadığından, 09.03.2010 günü yapılan ikinci müzakerede, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.