AYM 2020/10866 Başvuru Numaralı AYŞE SÖĞÜT Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2020/10866
Karar No: 2020/10866
Karar Tarihi: 13/1/2021

AYM 2020/10866 Başvuru Numaralı AYŞE SÖĞÜT Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYŞE SÖĞÜT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/10866)

 

Karar Tarihi: 13/1/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Ayşe SÖĞÜT

Vekili

:

Av. Adem KAPLAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/3/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve ayrıca adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 19/12/2016 tarihinde Ankara"da düzenlenen bir fotoğraf sergisinin açılış kokteylinde Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi konuşma yaptığı sırada sırtından vurularak öldürülmüştür. Suikastçı M.M.A. da polislerle girdiği çatışma sonrası öldürülmüştür.

9. Meydana gelen olay neticesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından saldırının arkasında bulunan kişi veya kişilerin tespit edilebilmesi, saldırının tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulması amacıyla soruşturma başlatılmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu suikastın Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı olduğuna ilişkin bulgulara ulaşmıştır. Başvurucu, bu soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 13/7/2018 tarihinde gözaltına alınmıştır.

10. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 18/7/2018 tarihinde Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklamaya sevk yazısında; Rusya Büyükelçisi"ni öldüren M.M.A.nın FETÖ/PDY içindeki öğretmeni olduğu iddia edilen S.S.nin eşi olan başvurucunun örgüt içinde zümre başkanı olarak görev yaptığı, Eagle isimli haberleşme programını kullandığı, ikametgâhında yapılan aramada başka kişiler adına kayıtlı telefon hatlarının ele geçirildiği, FETÖ/PDY ile iltisaklı şirketlerde çalışma kaydının olduğu, kaçacağı veya saklanacağı yönünde kuvvetli şüphe bulunduğu, adli kontrol kararının yetersiz kalacağı belirtilmiştir.

11. Başvurucu sorgusunda atılı suçlamayı kabul etmediğini, 0555... numaralı hattı 2018 yılı Mart ayından itibaren kullanmaya başladığını, 0545... numaralı hattı daha önce kullandığını ancak ne kadar zaman kullandığını ve hangi tarihler arasında kullandığını hatırlamadığını, 0507... numaralı hattın da kendisine ait olduğunu ancak bu hattın eşi tarafından kullanıldığını, kesinlikle ByLock programını yüklemediğini, kullanmadığını, Eagle programını kullanmadığı gibi terör örgütü içinde zümre başkanı olarak da görev yapmadığını beyan etmiştir.

12. Hâkimlik 18/7/2018 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebinin reddine ve adli kontrol altına alınmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talep edilmişse de, şüphelinin UYAP üzerinden alınan nüfus kayıt örneğinde 1/9/2015 doğumlu bakıma muhtaç bir çocuğunun bulunduğu ve eşinin de halen tutuklu olduğu dikkate alınarak CMK.nun 100 ve AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları bulunmadığından iddia makamının tutuklama talebinin reddine, CMK 109/3-a ve b maddeleri uyarınca adli kontrol uygulanmasına, adli kontrol olarak şüphelinin CMK.nun 109/3-a maddesi uyarınca yurt dışına çıkışının yasaklanmasına, adli kontrol olarak şüphelinin, haftanın her pazar günü gün içerisinde saat:08:00-22:00 arasında ikametgahının bağlı bulunduğu karakola müracaat ederek ilde bulunduğunu belirterek beyanının tutanakla tespitine... [karar verildi.]"

13. Savcılık tarafından bu karara itiraz edilmiştir. İtiraz üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği 20/7/2018 tarihinde başvurucu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasına karar vermiştir. Başvurucu 6/8/2018 tarihinde yakalanmış ve 7/7/2018 tarihinde Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği huzuruna çıkarılmıştır. Başvurucu sorgusunda "Benim M.M.A. ile ilgili herhangi ilgim ve bilgim yoktur. Eşim tutukludur. Ben Bylock yüklemedim ve kullanmadım. Örgütle de herhangi bir bağım ve ilgim yoktur. Çocuğum vardır. Tutuklanmam mağduriyete neden olacaktır. Benim adli kontrolüm vardır. Bu nedenle serbest bırakılmayı talep ediyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.

14. Sorgusunun ardından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Şüpheli Ayşe Söğüt"ün üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması (şüpheli adına kayıtlı 2 hat üzerinde terör örgütünün haberleşme programı olan Bylock isimli programın bulunması, şüphelinin ele geçen CD kaydına göre örgüt içerisinde zümre başkanı olarak tanımlanması), atılı suçun CMK"nın 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması, kaçma şüphesi ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı gözönüne alınarak CMK. 100. vd. maddeleri gereğince tutuklanmasına... [karar verildi.]"

15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 22/11/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

16. İddianamede; başvurucunun adına kayıtlı 0545... ve 0507... abone numaralı iki ayrı telefon hattı üzerinden sırasıyla 11/8/2014 ve 12/8/2014 tarihlerinden itibaren ByLock isimli programı kullandığına ilişkin kayda rastlandığı, FETÖ/PDY ile irtibatlı olan ve kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile kapatılan Özel Kaynak Eğitim ve Sosyal Hizmetler San. ve Tic. A.Ş.de, Özel Menba Eğitim İşl. San. ve Tic. A.Ş.de 2008-2009 yıllarında çalışma kaydının bulunduğu, başvurucu adına kayıtlı olan 0545... numaralı hat üzerinden ByLock isimli kriptolu haberleşme programına giriş yapan ve bu programı kullanan kişinin diğer şüpheliler arasında yer alan başvurucunun eşi olduğu, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Ulusal Güvenliğe Yönelik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan 6/4/2018 tarihli rapor ile başvurucunun eşi hakkında rapor tanzim edildiği, söz konusu rapor içeriğinde başvurucu hakkında da bilgilerin bulunduğu, bu kapsamda bahsi geçen rapor içinde başvurucunun terör örgütü mensubu olduğuna, örgüt içinde zümre başkanı olarak görev yaptığına, Eagle adlı haberleşme programı kullanıcısı olduğuna ilişkin tespitlerin yer aldığı belirtilmiştir.

17. İddianamede sonuç olarak başvurucunun FETÖ/PDY ile organik bağ kurarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerde bulunmak, FETÖ/PDY mensuplarının kendi aralarında haberleşmek amacıyla kullandıkları ByLock isimli kriptolu haberleşme programını kullanmak, FETÖ/PDY mahrem yapılanmasında zümre başkanı olarak görev yapmak ve FETÖ/PDY"ye aidiyeti, bu örgütle irtibatı veya iltisakı olması nedeniyle darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl KHK"ları ile kapatılan eğitim kurumlarında çalışmak suretiyle üzerine atılı suçu işlediğinin anlaşıldığı belirtilmiştir.

18. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 7/12/2018 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/2200 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

19. 11/6/2019 tarihli duruşmada başvurucunun yurt dışına çıkmama ve konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol uygulanmak sureti ile tahliyesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Sanık Ayşe Sögüt"ün tutuklu kaldığı süre ve dosya kapsamı nazara alınarak, CMK 109/3-a maddesi uyarınca "yurt dışına çıkamamak" ve CMK 109/3-j maddesi uyarınca "konutu terk etmeme" şeklinde adli kontrol uygulanmak sureti ile tahliyesine... [karar verildi.]"

20. Mahkeme 6/8/2019 tarihinde başvurucunun 15-16-17/8/2019 tarihlerinde 3 gün süre ile (eşiyle açık görüş tarihinin 16/8/2019 olması, görüşe çocuğu ile birlikte gidebilmesi ve yol süresi de nazara alınarak) izinli sayılmasına karar vermiştir.

21. Mahkeme 17/10/2019 tarihinde başvurucunun ceza infaz kurumunda olan eşiyle açık görüş yapabilmesi için 5/11/2019 ile 6/11/2019 tarihlerinde izinli sayılmasına karar vermiştir.

22. 17/1/2020 tarihli duruşmada ByLock kullandığı iddia edilen başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıkların kullandığı hatlara ilişkin arayan-aranan, GPRS ve baz bilgilerini gösterir HTS trafiği ile ByLock CGNAT kayıtlarının zaman, baz, IMEI bilgileri ile ilgili bilirkişi raporu Mahkemeye sunulmuştur.

23. Duruşma sonunda başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin devamına karar verilmiştir. Başvurucu 20/1/2020 tarihinde bu karara itiraz etmiştir.

24. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi 3/3/2020 tarihinde konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin devamına ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

25. Başvurucu 24/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

26. Başvurucu 31/3/2020 tarihli duruşmada konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin Bursa"da belirtilen adreste yerine getirilmesini avukatı aracılığıyla talep etmiş ve Ağır Ceza Mahkemesi bu talebi kabul etmiştir.

27. Mahkeme 25/6/2020 tarihli duruşmada başvurucunun eşiyle görüşme yapabilmesi amacıyla 26/6/2020 tarihinde bir gün süre ile izinli sayılmasına karar vermiştir.

28. Mahkeme 6/7/2020 tarihinde başvurucunun çocuğunun okul kaydı ve doktor işlemleriyle ilgilenebilmesi için 7-8-9/7/2020 tarihlerinde, tutuklu bulunan eşi ile açık görüş yapabilmesi için 21/7/2020 tarihinde izinli sayılmasına karar vermiştir.

29. Mahkeme 2/10/2020 tarihli duruşmada da başvurucunun 7-8-9/10/2020 tarihlerinde izinli sayılmasına karar vermiştir.

30. 30/10/2020 tarihli duruşmaya kadar gerçekleştirilen tüm duruşmalarda "Haklarında adli kontrol kararı verilen sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin aynen devamına" şeklindeki gerekçeyle başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbirinin devamına karar verilmiştir.

31. Mahkeme 30/10/2020 tarihli duruşmada başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar vermiştir.

32. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

33. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 36-52.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu; hakkında uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin koşullarının bulunmadığını, bu tedbir yönünden de tutuklama nedenlerinin varlığının aranması gerektiğini, somut olayda kaçma ve delilleri karartma şüphesinin söz konusu olmadığını, adli kontrol tedbirinin devamı kararlarının gerekçesiz olduğunu, daha hafif bir koruma tedbirinin neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, tüm duruşmalarda hazır bulunması ve eşinin tutuklu olması hususları nazara alındığında hakkındaki adli kontrol tedbirinin ölçüsüz olduğunu, sonuçları itibarıyla tutuklamadan daha ağır bir tedbir olarak hayatının kısıtladığını, makul süreyi aşacak şekilde uygulanan konutu terk etmeme tedbiri nedeniyle tutuklu olarak bulunan eşiyle görüşemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sınırlı bir alanda yaşamaya mahkûm olmadığı -zira başvurucunun evinin konforunda hayatını idame ettirdiği-, evde beraber yaşadığı veya eve ziyarete gelen kişilerle ilişki kurabildiği ve böylece sosyal hayatını devam ettirdiği, dışarıyla ilişki geliştirebildiği, ayrıca kimi durumlarda izinli sayılarak konutunu terk etmesine izin verildiği hususları gözetildiğinde başvurucunun durumunun Anayasa"nın 19. maddesinin uygulanmasını gündeme getirecek düzeyde özgürlükten mahrum bırakılma hâli veya özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin kanuni bir dayanağının bulunduğunu ileri sürmüştür.

37. Bakanlık; başvurucunun tutuklandığı, yargılandığı ve daha sonra adli kontrol altına alınmasına neden olan suçun Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen, dolayısıyla evleviyetle adli kontrole hükmedilebilecek suçlar arasında yer alması nedeniyle adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olduğunu ifade etmiştir. Ölçülülük bakımından ise Bakanlık, terör suçlarının soruşturulmasının zorlukları dikkate alındığında Ağır Ceza Mahkemesinin öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini, başvurucunun tutuklulukta geçirdiği süreyi ve tüm dosya kapsamını nazara alarak başvurucunun özgürlüğünü tutuklamadan çok daha az sınırlayıcı adli kontrol altına alınmasına karar vermesinin keyfî, temelsiz ve ölçüsüz olduğunun söylenemeyeceğini belirtmiştir.

38. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, ev hapsinde geçirdiği süre boyunca eşiyle görüşme imkânından yeterince yararlanamadığını, çocuğunu okula götürecek kimse olmadığından çocuğunun okul kaydını sildirmek zorunda kaldığını, bu süreçten çocuğunun da etkilendiğini, ev hapsi nedeniyle yaşadığı bu zorlukların dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

B. Değerlendirme

39. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

40. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Genel İlkeler

42. Genel ilkeler için bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 78-84.

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Anayasa Mahkemesi; konutu terk etmeme tedbirinin niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu ve dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır (Esra Özkan Özakça, §§ 68-76).

44. Öte yandan başvurucu, konutu terk etmeme tedbirinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş ancak sadece söz konusu tedbire ilişkin ilk karardan değil bu tedbirin devam eden uygulamasından da şikâyetçi olmuştur. Dolayısıyla anılan tedbirin hukukiliğinin incelemesi söz konusu tedbirin uygulandığı bütün bir süreç yönünden yapılacaktır.

45. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma suçundan yürütülen bir kovuşturma kapsamında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir kararla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 109. maddesi uyarınca konutu terk etmeme adli kontrol tedbirine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucu hakkında bir adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön koşul olarak suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

47. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında daha sonra düzenlenen iddianamede başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimini sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasını kullandığı belirtilmiştir.

48. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020, §§ 112-116). Bu itibarla somut olayda soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun bu yapılanma tarafından örgütsel iletişimin sağlanması için oluşturulan bir haberleşme ağı olan ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.

49. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

50. Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin tutuklamaya alternatif olma niteliği gereği bu tedbir yalnızca Anayasa"da öngörülen bu amaçlarla verilebilir. Anılan tedbirin niteliği ve özellikleri dikkate alındığında bunun bilhassa şüpheli veya sanıkların kaçmalarını engellemeye yönelik adli bir önlem olarak değerlendirilmesi mümkündür (Esra Özkan Özakça, § 80). 5271 Kanun"un 109. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde, kişinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebileceği belirtilmiştir.

51. Terörle bağlantılı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi ve özellikle kişilerin kaçmalarının engellenmesinde tutuklama tedbiri ile konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalabileceği akılda tutulmalıdır. Başvurucunun üyesi olduğu ileri sürülen FETÖ/PDY"nin yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet gösteren ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklar kurabilen bir yapılanmadır. Bu durumda anılan örgütle bağlantılı bir suç işlediği ileri sürülen kişilerin yurt dışına kaçmasının ve yurt dışında barınmasının diğer kişilere göre daha kolay olduğu gözönüne alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 78, 79).

52. Öte yandan başvurucunun konutu terk etmeme suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

53. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte gözetildiğinde FETÖ/PDY ile bağlantılı suçtan hakkında kovuşturma yürütülen başvurucu açısından özellikle kaçma şüphesine yönelik olarak adli kontrol tedbiri nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu sonucuna varılmıştır.

54. Başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bu tedbirin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

55. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64).

56. Başvurucu, FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla önce tutuklanmış; sonra da hakkında konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmıştır. Başvurucu hakkındaki davaya bakan Mahkeme başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık 11 ay sonra tahliyesine ve konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanmasına hükmetmiştir. Yargı mercilerinin tutuklama yerine anılan adli kontrol tedbirini yeterli görmelerinde başvurucunun kişisel konumunu (kadın olması, eşinin de aynı suçtan tutuklu olması ve bakıma muhtaç çocuğunun bulunması gibi) dikkate aldıkları görülmektedir. Mahkeme adli kontrol tedbirinin sürdürüldüğü dönemde eşiyle açık görüş yapabilmesi, çocuğunun okul kaydı ve sağlık işlemleriyle ilgilenebilmesi amacıyla belirli tarihlerde tedbire ara vermiştir. Ayrıca başvurucunun tedbirin bir başka şehirde infaz edilmesi talebi de Mahkemece kabul edilmiştir. Mahkemenin yaklaşık 1 yıl 4 ay sonra konutu terk etmeme adli kontrol tedbirini kaldırdığı da görülmektedir (bkz. §§ 19, 20, 25-28, 31).

57. Bu durumda başvurucuya isnat edilen suçun niteliği ve Mahkemenin tedbirin devamı sürecindeki tutumu birlikte dikkate alındığında konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanmasının ve sürdürülmesinin ölçülü olmadığı söylenemez.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara