Esas No: 2020/1986
Karar No: 2020/1986
Karar Tarihi: 13/1/2021
AYM 2020/1986 Başvuru Numaralı SELMA IRMAK (2) Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SELMA IRMAK BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2020/1986) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Ali Rıza SÖNMEZ |
Başvurucu |
: |
Selma IRMAK |
Vekili |
: |
Av. Reyhan YALÇINDAĞ BAYDEMİR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazının yürürlüğe giren kanun gereği durdurulmasına rağmen Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine yargılama konusu suçtan hükmen tutuklama kararı verilmesinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/12/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
5. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu Hakkındaki Soruşturma ve Kovuşturma Süreçleri
7. Başvurucu 7/6/2015 ve 1/11/2015 tarihlerinde yapılan genel seçimlerde Halkların Demokratik Partisinden (HDP) Hakkâri milletvekili seçilmiştir. Somut olayda başvurucu, tutuklandığı tarihte milletvekilidir.
8. Başvurucu hakkında milletvekili olarak görev yaptığı dönemde işlediği iddia olunan bazı suçlara ilişkin olarak farklı Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturmalar yürütülmüştür. Anayasa"nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz." hükmü uyarınca yasama dokunulmazlığına sahip olan başvurucunun dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle ilgili Başsavcılıklarca yirmi üç ayrı fezleke düzenlenmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) sunulmak üzere Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir (Selma Irmak, B. No: 2016/32948, 7/3/2018, § 14).
9. 2014 yılının Ekim ayında yaşanan ve ülkenin büyük bir bölümünü etkileyen şiddet olayları ve sonrasında 2015 yılının Haziran ayından itibaren ülkede yaşanan terör saldırılarının artması dolayısıyla (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 21-27) siyasi çevrelerde ve kamuoyunda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hususunda yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi TBMM Başkanlığına 12/4/2016 tarihinde sunulmuştur. Bu teklif; hâlihazırda Bakanlıkta, Başbakanlıkta, TBMM Başkanlığında, Anayasa ve Adalet Komisyonlarının üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan yasama dokunulmazlığı dosyalarıyla ilgili olarak Anayasa ve TBMM İçtüzüğü"nde öngörülen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin usulün uygulanmamasını ve bu dosyaların gereğinin yapılması amacıyla yetkili mercilere iade edilmesini öngörmektedir (Selma Irmak, § 16).
10. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 20/5/2016 tarihli ve 6718 sayılı Kanun"un 1. maddesiyle Anayasa"ya eklenen geçici 20. madde, 8/6/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre anılan maddenin TBMM tarafından kabul edildiği 20/5/2016 tarihi itibarıyla maddede sayılan mercilere intikal etmiş olan dosyalar hakkında Anayasa"nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yasama dokunulmazlığına ilişkin hüküm (bkz. § 8) uygulanmayacaktır. Ayrıca Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on beş gün içinde Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Başkanlığında, TBMM Başkanlığında, Başbakanlıkta ve Bakanlıkta bulunan yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyaların gereğinin yapılması amacıyla yetkili merciine iade edileceği öngörülmüştür (Selma Irmak, § 18).
11. Bu kapsamda başvurucu hakkındaki yirmi üç ayrı fezlekeye konu olan soruşturma dosyaları da Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla 2016 yılının Haziran ayında gereğinin takdir ve ifası için Diyarbakır, Şırnak ve Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderilmiştir. Diyarbakır ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılıkları başvurucu hakkındaki soruşturma dosyalarını yetkisizlik kararıyla Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir. Başsavcılık, başvurucu hakkındaki fezlekelere konu tüm soruşturma dosyalarının 2016/1535 sayılı soruşturma dosyasında birleştirilmesine karar vermiştir. Böylece başvurucu hakkında farklı Cumhuriyet başsavcılıklarınca düzenlenen fezlekelerde suça konu edilen tüm fiillerin birlikte değerlendirilmesi mümkün hâle gelmiştir (Selma Irmak, §§ 20, 21).
12. Diğer taraftan başvurucu, ifadesi alınmak üzere soruşturma mercii tarafından her bir fezlekeye konu soruşturma için ayrı çağrı kâğıtları gönderilmek suretiyle Başsavcılığa davet edilmiş ancak başvurucu bu çağrıya uymamıştır (Selma Irmak, § 22).
13. Başsavcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında verilen gözaltı kararı uyarınca başvurucu 4/11/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Başvurucu, üzerine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiştir (Selma Irmak, §§ 23, 25).
14. Başsavcılık; silahlı terör örgütüne (PKK/KCK) üye olma, terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma suçlarından ayrı ayrı tutuklanması istemiyle başvurucuyu aynı gün Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
15. Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliği 4/11/2016 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına, diğer suçlar yönünden ise tutuklama talebinin reddine karar vermiştir. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Yüksekova Sulh Ceza Hâkimliği 20/11/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Başsavcılık 16/11/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
17. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2016 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermesi ile kovuşturma aşaması başlamış olup ardından anılan Mahkeme kamu güvenliği nedeniyle davanın naklini talep etmiştir. Talebin kabulü ile davanın nakline dair verilen Yargıtay kararı doğrultusunda 16/1/2017 tarihinde dava dosyasının Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, bu kararla başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir. Bunun üzerine yargılamaya Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) E.2017/49 sayılı dosya üzerinden devam edilmiştir (Selma Irmak, §§ 35, 36).
18. Mahkeme 3/11/2017 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 18 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, diğer suçlardan ise beraatine karar vermiştir. Kararda ayrıca başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
19. Başvurucu verilen kararı istinaf etmiştir. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli kararıyla başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hüküm yönünden istinaf talebini reddederek hükmü onamış ve anılan mahkûmiyet kararı kesinleşmiştir. Daire, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen hüküm yönünden de istinaf talebinin reddine karar vermiş, başvurucu -ceza süresi itibarıyla temyiz yolu açık olan- bu hüküm yönünden kararı temyiz etmiştir (Selma Irmak, § 38).
20. Öte yandan başvurucu hakkında mahkûmiyet kararına konu suçların da aralarında olduğu bazı suçlar bakımından verilen hükümlere karşı -ceza miktarı önemli olmaksızın- temyiz yoluna başvurulmasına imkân tanıyan 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun"un 29. maddesi ile değişik 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 286. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar bakımından bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün hâle geldiğinden başvurucu, Mahkemeye müracaat etmiş; söz konusu hükme karşı temyiz kanun yoluna başvurması dolayısıyla infazın durdurulmasına ve tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
21. Mahkeme 1/11/2019 tarihinde talebin kabulü ile terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hapis cezasının infazının durdurulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şu şekildedir:
" ...
1-Hükümlü Selma IRMAK vekili ... talebinin KABULÜNE,
2-Hükümlü hakkında 5275 Sayılı Cezave Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1 ve 7188 sayılı kanunun 31. maddeleri gereğince Terör örgütü propagandası yapma suçundan İNFAZININ DURURULMASINA, hükümlü başka suçtan hükümlü veya tutuklu değil ise serbest bırakılması için Diyarbakır ilamat infaz bürosuna bildirilmesine,
...
4-Dosyanın temyiz başvurusu ile ilgili işlemlerin yapılması için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmesine,... [karar verildi.] "
22. Anılan ek karara Cumhuriyet savcısı tarafından 4/11/2019 tarihinde itiraz edilmiştir. İtiraz başvurusunda başvurucuya yönelik olarak aşağıdaki hususlar ileri sürülmüştür:
" ...
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2017/49 Esas sayılı dava dosyasında sanık Selma Irmak"ın Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olma suçundan 5237 Sayılı TCK"nın 314/2,62,53,58/9 ve 3713 Saylı TMK"nın 5/1 sevk maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedildiği, sanık hakkında ayrıca bu suç yönünden Hükmen Tutukluluğun Devamına Karar Verildiği, sanık hakkında Terör Örgütü Propagandası Yapmak Suçundan 3713 Sayılı yasanın 7/2 1.cümle, 7/2 2.cümle, 5237 Sayılı TCK"nın 43/1, 62,53 sevk maddeleri uyarınca 1 yıl 18 ay hapis cezasına hükmedildiği, sanık müdafiilerinin ve ilgili Cumhuriyet Savcısının mahkemenin ilgili kararına karşı İstinaf Kanun Yoluna başvurması üzerine dosyanın Gaziantep BAM 3. Ceza Dairesine gönderildiği, Gaziantep BAM 3. Ceza Dairesi"nin 15/02/2018 tarih, 2017/2122 Esas Numaralı, 2018/329 Karar Numaralı kararı istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, sanık Selma IRMAK hakkında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan bu şekilde İstinaf Kanun Yolundan geçilmek suretiyle 15/02/2018 tarihinde kesinleştiği, sanık müdafiilerinin Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu yönünden daha önce kesinleşen mahkeme kararına karşı 24.10.2019 tarihli 30928 Saylı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7188 Ceza Muhakemesi Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair yeni yasal düzenlemeye göre, İnfazın Durdurulmasını ve dosyanın Temyiz incelemesi için ilgili Yargıtay Ceza Dairesine gönderilmesini talep ettikleri, sanık müdafiilerinin talebi üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 01.11.2019 tarihli 2017/49 Esas, 2017/654 Karar sayılı ek kararında, daha önce verilen kararın tekrar değerlendirildiği, mahkemenin ilgili ek kararında;
24.10.2019 tarihli 30928 Saylı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7188 Ceza Muhakemesi Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun 29. Maddesi ile 5271 Sayılı Kanunun 286. Maddesine yeni düzenleme getirildiği, aynı kanunun geçici 5.maddenin f fıkrasında yeni yasal düzenlemenin getirildiği, sanık hakkında hüküm kurulan suç yönünde 7188 Sayılı Kanun"un 29. Maddesi ile değişik 5271 Sayılı Kanun"un 286/3. maddeleri gereğince temyiz kanunun yolu açıldığı ve süresinde temyiz yasa yoluna başvurulduğu, sanık hakkında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan ileride telafisi imkansız veya mümkün olmayan zararların ortaya çıkma ihtimaline binaen infazın durdurulmasına, sanık hakkında başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmaması halinde serbest bırakılması için Diyarbakır İlamat İnfaz Bürosuna bildirilmesine dair karar verilmiş ise de;
Sanık hakkında üzerine atılı Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan temyiz kanun yoluna başvuru hakkı getirilmiş ise de; sanık hakkında yeni yasa değişikliğinin sadece temyiz kanun yoluna başvuru hakkı getirdiği, sanık hakkında üzerine atılı suç yönünden otomatik tahliye yolunu açmadığı, dosya kapsamında sanığın üzerine atılı suç yönünden CMK"nun 100. maddesi gereği tutukluluk hali koşullarının oluşup oluşmadığının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği, sanığın üzerine atılı suç yönünden mahkemece hükmedilen ceza miktarı, dosya kapsamı itibariyle sanığın üzerine atılı suç yönünden Tutukluluk halinin orantılı ve ölçülü olacağı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde sanık hakkında infazın durdurulmasına ve tahliyesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup,
Yukarıda açıklan nedenlerle sanık Selma IRMAK hakkında verilen Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 01/11/2019 tarih ve 2017/49 Esas sayılı, 2017/654 Karar sayılı infazın durdurulması ve tahliyesine ilişkin ek kararın itirazen kaldırılmasına karar verilmesi ve sanık hakkında hükmen tutuklanması amacıyla yakalama emri çıkartılması kamu adına talep ve mütalaa olunur."
23. Mahkeme yaptığı itiraz incelemesi neticesinde 5/11/2019 tarihli karar ile Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazın kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
" ...
24/10/2019 tarihli 7188 sayılı yasanın 31. Maddesinin Gerekçesinde; "İnfaz aşamasında bulunan kararlar bakımından maddenin 1. Fıkrasının (d) bendince temyiz kanun yoluna başvurulduğu takdirde 5275 sayılı kanunun 98. Maddesine göre; İlk Derece Mahkemesince İnfazın devam edip etmeyeceğine ilişkin bir karar verilmesi gerekmekte olup, hükümlülerin doğrudan tahliye olma imkanı bulunmamaktadır. Düzenlemeye göre cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin [Ceza Muhakemesi Kanunu] 100. Madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususunda hükmü veren İlk Derece mahkemesince bir değerlendirme yapılması koşulları bulunması halinde tutukluluğun devamına karar verilmesi gerekmektedir." düzenlemesi mevcut olup, bu hüküm uyarınca yasa yoluna başvurulması halinde doğrudan tahliye yolunun açılamayacağı mahkememizin bu konuda değerlendirme yapması gerektiği, dosya kapsamına göre Mahkememizin 2017/49 E. ve 2017/654 K. Sayılı kararı ile hükümlü hakkında "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçundan neticen 7 yıl 6 ay hapis cezası verildiği ve hükmen tutukluluk halinin devamına karar verildiği, yine hükümlü hakkında "Terör Örgütünün Propagandasını Yapmak" suçundan neticeten 1 yıl 18 ay hapis cezası verildiği söz konusu terör örgütü propagandası yapma suçunun Gaziantep 3. Ceza Dairesinin 15/02/2018 tarih ve 2017/2122 Esas 2018/329 Karar sayılı ilamı ile kesinleştiği, 24/10/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Yasanın 29. ve devamı maddeleri uyarınca, hükümlü hakkında daha önce mahkememizce verilen propaganda suçunun temyiz edilebilir suçlar kapsamında yer aldığından hükümlünün temyiz talebinin kabülüne, mahkememizin 2017/49 esas ve 2017/654 sayılı karar sayılı dosyasında mevcut hükümlünün katılmış olduğu eyleme ilişkin olay tutanakları, görüntü inceleme ve tespit tutanakları, çözüm tutanakları, bilirkişi raporu ve hükümlü hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve propaganda suçlarından kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması sanık hakkında hükmen tutukluluk kararı verilen suçun CMK"nin 100/3 maddesinden sayılan katalog suçlardan olması, üyelik ile içtima edilen propaganda suçunun ceza miktarının fazla oluşu gözetildiğinde kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların oluştuğu anlaşılmakla;
Sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanık hakkında daha önce hükmen tutukluk halinin devamı yönünde karar verilmesi hususları dikkate alınarak infaz durdurma talebinin reddine, ölçülü ve orantılı olan hükmen tutukluluk halinin devamına, Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan verilen hüküm yönünden ceza miktarı, üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması diğer suçla içtima edilen ceza miktarının fazla oluşu, sanığın serbest kalması durumunda kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesi uyandıran somut olguların oluştuğu anlaşılmakla, "Terör Örgütü Propagandası Yapmak" suçundan hükmen tutuklanmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 04/11/2019 tarihli ve 2019/115 sayılı itirazının KABULÜNE;
1-Hükümlü Selma IRMAK vekili ..."in propaganda suçu yönünden infazın durdurulması talebinin KABULÜNE;
2-Hükümlü hakkında 5275 Sayılı Cezave Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1 ve 7188 sayılı kanunun 31. maddeleri gereğince "Terör Örgütü Propagandası Yapma" suçundan İNFAZININ DURDURULMASINA, "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunun vasıf ve mahiyeti, sanık hakkında daha önce hükmen tutukluk halinin devamı yönünde karar verilmesi hususları dikkate alınarak Tahliye talebinin reddine, ölçülü ve orantılı olan HÜKMEN TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA;
...
5-Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan verilen hüküm yönünden ceza miktarı, üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması diğer suçla içtima edilen ceza miktarının fazla oluşu, sanığın serbest kalması durumunda kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesi uyandıran somut olguların oluştuğu anlaşılmakla, "Terör Örgütü Propagandası Yapmak" suçundan HÜKMEN TUTUKLANMASINA, ... [karar verildi.] "
24. Başvurucu söz konusu karara 7/11/2019 tarihinde itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 22/11/2019 tarihinde "dosya kapsamı, diğer bilgi ve belgeler dikkate alındığında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin ek kararının usul ve yasaya uygun olduğu, verilen kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
25. Nihai karar başvurucuya 3/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 30/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
26. Başvurucu hakkında her iki suçtan verilen mahkûmiyet hükümleri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/1/2020 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
27. Kocaeli 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 4/11/2019 tarihli yazısı ile Mahkemenin 6/11/2019 tarihli cevap yazısının içeriklerine ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 15/5/2020 tarihli müddetnameye göre;
i. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan düzenlenen tutuklama müzekkeresinin 4/11/2016 ile 12/3/2018 tarihleri arasında infaz gördüğü,
ii. Başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan verilip istinaf kararı ile kesinleşen mahkûmiyet hükmünün 12/3/2018 ve 21/3/2018 tarihleri arasında infaz edildiği, anılan ilamın infazının -başvurucunun milletvekilliğinin TBMM"de düşürülmesinden sonra hükmün infazına başlanması gerektiği değerlendirildiğinden- 21/3/2018 tarihinde durdurulduğu ve aynı tarihte yeniden silahlı terör örgütüne üye olma suçundan düzenlenen tutuklama müzekkeresinin infazına başlandığı,
iii. Gerekli usule ilişkin işlemlerin yapılmasının ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan düzenlenen tutuklama müzekkeresinin infazının durdurularak terör örgütü propagandası yapma suçuna ilişkin mahkûmiyet ilamının infazına 8/11/2018 tarihinde kaldığı yerden devam edildiği,
iv. Bununla birlikte Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2019 tarihli ek kararı ile -7188 sayılı Kanun ile hükmedilen ceza miktarına bakılmaksızın temyiz edebilme hakkı getirildiğinden- terör örgütü propagandası yapma suçuna ilişkin mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulduğu, anılan tarihten itibaren silahlı terör örgütüne üye olma suçundan düzenlenen tutuklama müzekkeresinin infazına başlandığı,
v. Silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından verilen hapis cezalarının Yargıtayca onanmasının ardından kesinleşen bu mahkûmiyet hükümlerinin infazına başlandığı, Mahkemenin 15/5/2019 tarihli kararı ile başvurucunun başka bir suçtan tutuklu kaldığı 1.722 günlük sürenin mahsubuna karar verilmesi ile birlikte anılan mahsup kararı gözönüne alınarak yapılan hesaplamaya istinaden başvurucunun ceza infaz kurumundan -9/8/2019 tarihinden geçerli olmak üzere- 15/5/2020 tarihinde koşullu salıverildiği görülmektedir.
B. Bireysel Başvuru Süreci
28. Başvurucu; Anayasa ile öngörülen usulün dışında yasama dokunulmazlığı kaldırılarak hakkında uygulanan yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması ve soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutuklamaya konu suçlamaların ifade özgürlüğü ve siyasi faaliyet kapsamındaki eylemlere ilişkin olması ve tutukluluk nedeniyle milletvekilliği görevinin yerine getirilememesi nedenleriyle ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğini belirterek 1/12/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda (B. No: 2016/32948) bulunmuştur.
29. Anayasa Mahkemesince 7/3/2018 tarihinde yapılan inceleme sonunda tutuklamanın hukuki olmadığına, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına, tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması, yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olması iddiası yönünden ise başvuru yollarının tüketilmemesi nedenleriyle başvurucu tarafından yapılan bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2016/32948).
IV. İLGİLİ HUKUK
30. 5271 sayılı Kanun"un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
31. 7188 sayılı Kanun"un 29. maddesi şöyledir:
"5271 sayılı Kanunun 286 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(3) İkinci fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),
2. Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213),
3. Suç işlemeye tahrik (madde 214),
4. Suçu ve suçluyu övme (madde 215),
5. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216),
6. Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217),
7. Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299),
8. Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300),
9. Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301),
10. Silâhlı örgüt (madde 314),
11. Halkı askerlikten soğutma (madde 318),
suçları.
b) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
c) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesi ve 32 nci maddesinde yer alan suçlar.”
32. 7188 sayılı Kanun"un 31. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir."
33. Anılan maddenin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
İnfaz aşamasında bulunan kararlar bakımından bu bent uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulduğu takdirde, 5275 sayılı Kanunun 98 inci maddesine göre ilk derece mahkemesince infazın devam edip etmeyeceğine ilişkin bir karar verilmesi gerekmekte olup, hükümlülerin doğrudan tahliye olma imkanı bulunmamaktadır. Düzenlemeye göre cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, [Ceza Muhakemesi Kanunu] 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususunda hükmü veren ilk derece mahkemesince bir değerlendirme yapılması, koşulları bulunması halinde tutukluluğun devamına karar verilmesi gerekmektedir. "
34. Terör örgütünün propagandasını yapma suçunun düzenleyen 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 7. maddesinin 2. fıkrası şöyledir:
“Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. (Ek cümle:17/10/2019-7188/13. md.) Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) (Mülga: 27/3/2015-6638/10 md.)
b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2. Slogan atılması,
3. Ses cihazları ile yayın yapılması,
4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi...”
35. 13/12/2004 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun"un "Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama" kenar başlıklı 98. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.
...
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; isnat edilen terör örgütü propagandası yapma suçundan soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde tutuklanmadığı gibi kanun yolu incelemesi sırasında da yargı makamlarınca tutuklanmasına dair bir karar verilmediğini, 7188 sayılı Kanun gereğince hakkında kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazının durdurularak tahliye edilmiş olması dikkate alındığında delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesi olgularından somut olayda bahsetmenin artık mümkün olmadığını, aynı suçtan tahliye edilmesine rağmen gerekçesiz bir kararla itiraz üzerine yeniden -hükmen- ilk kez tutuklanmasının ve bu tutukluluğunun öngörülebilir olmayan kanun maddelerine dayandırılarak devam ettirilmesinin hukuki olmadığını ileri sürmüştür.
38. Diğer yandan başvurucu; terör örgütü propagandası yapma suçundan tutuklamaya dayanak oluşturan konuşma ve açıklamalarının, katıldığı ileri sürülen protesto eylemlerinin siyasi faaliyet kapsamında yaptığı düşünce açıklamaları olduğunu, bu nedenle ifade özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkının ve kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini de iddia etmiştir.
39. Bakanlık görüşünde özetle 7188 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesi ile birlikte mahkûmiyet hükmüne dair kesinleşme olgusu ortadan kalkmış olsa da Mahkemece verilen hükmün otomatik olarak iptal edilmediği ve geçerliliğini korumaya devam ettiği belirtilmiştir. Bu kapsamda Bakanlık, başvurucu hakkında tesis edilen söz konusu hükme dayalı tutma kararının mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı ceza olarak kabul edilerek başvurucunun şikâyeti açısından kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bakanlık somut olayda başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğunu, tutuklama nedenlerinin mevcut olduğunu ve tutuklama kararlarının ölçülü olduğunu belirterek bu kapsamda başvurucunun yalnızca ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığına ve tutuklandığına ilişkin iddiaları yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durumun bulunmadığını da ifade etmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddiaları tekrar ederek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
41. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı19. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve sekizinci fıkraları şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen :
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, mahkûmiyet hükmüyle birlikte tutukluluk hâlinin devam ettirilmesine karar verilmesinin -cezalandırma kararından sonra 7188 sayılı Kanun kapsamında verilen kararda belirlenen hukuki durum çerçevesinde- hukuka aykırı olması nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine yöneliktir. Başvurucu bu bağlamda tutuklamaya konu terör örgütü propagandası yapma suçu bakımından kuvvetli suç belirtisinin bulunmadığını ileri sürerken suçlamaya -ve dolayısıyla tutuklamaya- konu edilen eylemlerin ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkı kapsamındaki fiiller olduğunu iddia etmiştir. Başvurucunun anılan iddiası bağlamında tutuklamaya konu fiillerin temel hak ve özgürlüklerin kullanımıyla ilgili olup olmadığı hususu, bunların kuvvetli suç belirtisi teşkil edip etmediği konusunda yapılacak incelemeyle doğrudan bağlantılıdır. Esasen başvurucu da ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerini tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiası temelinde dile getirmiştir. Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının bir bütünlük içinde Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Dolayısıyla tutuklamayla bağlantılı olarak diğer temel hak ve özgürlükler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir (aynı yöndeki değerlendirme ve uygulamalar için bkz. Ayhan Bilgen [GK], 2017/5974, 21/12/2017, § 126; Meral Danış Beştaş (2), B. No: 2017/5845, 4/7/2018, § 102; Selahattin Demirtaş (3), B. No: 2017/38610, 9/6/2020, § 233).
43. Somut olayda başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında PKK/KCK terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Soruşturma sürecinde uygulanan bu tutuklama tedbiriyle ilgili olarak başvurucu tarafından yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesince verilen kararda, yargı makamlarınca silahlı bir terör örgütü olduğuna karar verilen PKK/KCK üyesi olma suçundan tutuklanması ve bu suç yönünden yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı yönünde soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temelden yoksun ve keyfî olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun milletvekili olmasından kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığından bahisle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur. Bu bağlamda başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak milletvekili olmasından kaynaklı muhakeme usulüne riayet edilmeden kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası hakkında Anayasa Mahkemesince daha önceki bireysel başvurusunda karar verildiği görülmektedir (bu yöndeki ayrıntılı açıklama için bkz. Selma Irmak, §§ 63-98).
44. Başvurucu, terör örgütü propagandası yapma suçundan hakkında kesinleşen hapis cezasının infazına devam etmekteyken 7188 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesi nedeniyle Mahkemece infazın durdurulmasına karar verilmesinin ardından Cumhuriyet savcısınca yapılan itiraz üzerine yasal düzenlemelere aykırı olarak ilk kez infaz aşamasında söz konusu suçtan tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir.
45. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin, bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62).
46. Anayasa Mahkemesi, Anayasa"nın 19. maddesi kapsamında hürriyetten yoksun bırakma kavramını tanımlamıştır. Buna göre hürriyetten yoksun bırakma, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17).
47. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin hürriyetlerinden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42). Devam eden fıkralarda ise hürriyetinden yoksun bırakılan kişiler bakımından güvencelere yer verilmiştir. Bu bağlamda maddenin dördüncü fıkrasında yakalama veya tutuklama sebepleri ile iddiaların bildirilmesi, beşinci fıkrasında gözaltı süresi, altıncı fıkrasında yakalama veya tutuklamanın yakınlara bildirilmesi, yedinci fıkrasında tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakkı, sekizinci fıkrasında hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı yargı merciine başvurma hakkı, dokuzuncu fıkrasında tazminat hakkı güvence altına alınmıştır (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 33).
48. Maddenin birinci fıkrasında geçen "hürriyet" sözcüğü, özgürlük ve bağımsızlığın yanı sıra serbestlik anlamına da gelmektedir. Bu anlamda kişi hürriyetine yönelik bir müdahalenin bulunduğunun söylenebilmesi için kişinin hareket serbestisinin maddi olarak sınırlandırılmış olması gerekir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale için kişi, rızası olmaksızın en azından rahatsızlık verecek uzunlukta bir süre boyunca belirli bir yerde fiziki olarak tutulmalıdır (Galip Öğüt, § 34).
49. Anayasa"nın 19. maddesinin metni bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki sınırlama sebeplerinin kişilerin fiziksel özgürlüklerine ilişkin olduğu, ayrıca devam eden fıkralardaki güvencelerin de fiziki olarak hürriyetinden yoksun bırakılmış kişiler bakımından getirildiği görülmektedir. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının güvence altına aldığı şey, bireylerin yalnızca fiziksel özgürlüğüdür (Galip Öğüt, § 35).
50. 7188 sayılı Kanun"un 31. maddesindeki düzenleme ve anılan maddenin gerekçesi birlikte gözönüne alındığında infaz aşamasında bulunan mahkûmiyet kararları bakımından temyiz yoluna başvurulmuş olması hükümlülerin doğrudan tahliye edilmesi zorunluluğunu da gerektirmemektedir. Bu anlamda anılan yasal düzenlemeye göre cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususunda hükmü veren ilk derece mahkemesince bir değerlendirme yapılarak koşulları bulunması hâlinde tutukluluğun devamına karar verilebileceği görülmektedir (bkz. §§ 32, 33).
51. Somut olayda, başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı dava kapsamında Mahkemece 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmış ve anılan hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Anılan bu hüküm -bireysel başvuruda bulunulduğu tarihte- temyiz incelemesi için Yargıtay nezdinde derdesttir ve Yargıtay tarafından inceleme sürecinde başvurucu hakkında belirtilen suç yönünden bir tahliye kararı da verilmemiştir. Ayrıca Mahkemece 5/11/2019 tarihli ek karar ile birlikte 7188 sayılı Kanun"un 31. maddesi gözetilerek başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükmen tutukluk hâlinin devamına da hükmedilmiştir.
52. Öte yandan aynı yargılama kapsamında başvurucu, terör örgütü propagandası yapma suçundan da 1 yıl 18 hapis cezası ile mahkûm edilmiş olup anılan hüküm istinaf incelemesi sonucunda kesinleşerek infaz edilmeye başlanmıştır. Başvurucu 7188 sayılı Kanun"un lehine düzenlemeler getirdiğini belirterek terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hapis cezasının infazının durdurulmasını talep etmiş; Mahkemece başvurucunun talebi önce kabul edilmiş, ardından ise anılan karara Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine 7188 sayılı Kanun"un 31. maddesi gerekçe gösterilerek infazın durdurulması ile birlikte anılan suç yönünden hükmen tutuklama kararı verilmiştir.
53. Yukarıda da değinildiği üzere bireysel başvuruda bulunulduğu tarih itibarıyla başvurucu hakkında iki tane -hükmen- tutuklama kararı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi kişiler hakkındaki birden fazla suça ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların bir dosya üzerinden yürütülmesi veya bir dosyada birleştirilmiş olması hâlinde -bu soruşturma ve kovuşturmaların belli bir bütünlük içinde yürütüleceğini gözönüne alarak- uygulanan bir tutuklama tedbirinin soruşturma ve kovuşturmaların tamamı açısından sonuç doğuracağına vurgu yapmıştır (Burak Döner, B. No: 2012/521, 2/7/2013, §§ 46-48; Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 41).
54. Bu kapsamda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen tutuklama kararının "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki bir tutmayla ilgili olarak suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanması mümkün değildir. Diğer yandan UYAP"tan yapılan incelemede terör örgütü propagandası yapma suçuna ilişkin olan 5/11/2019 tarihli hükmen tutuklama kararının başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu zaman diliminin herhangi bir sürecinde de fiziksel özgürlüğünün anılan tutuklama kararı yönünden maddi olarak kısıtlanmadığı açık bir şekilde görülmektedir (bkz. § 27). Kaldı ki söz konusu tutuklama kararının infazının yapıldığına dair başvurucunun herhangi bir iddiası bulunmadığı gibi Anayasa Mahkemesince bu yönde bir tespit de yapılmamıştır. Zira bireysel başvurunun yapıldığı tarihte ve sonrasında da başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyete bağlı tutulma hâli devam etmektedir.
55. Bu itibarla somut başvuruya konu edilen terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen hükmen tutuklama kararı nedeniyle başvurucunun -başvuru tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükmen tutuklu bulunduğu- ceza infaz kurumunda fiziksel olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması söz konusu olmadığından kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.