Esas No: 2018/11108
Karar No: 2018/11108
Karar Tarihi: 13/1/2021
AYM 2018/11108 Başvuru Numaralı HALİL YANARTAŞ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HALİL YANARTAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/11108) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Zehra GAYRETLİ |
Başvurucu |
: |
Halil YANARTAŞ |
Vekili |
: |
Av. Bora TECİRLİOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanmama, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; tutukluluk süresinin makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 1980 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte İstanbul"da ikamet etmektedir.
8. Başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişilerin yurt içinden temin ettikleri uyuşturucu maddeyi çeşitli araçlarla yurt dışına gönderdikleri ve örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti yaptıkları yönünde Edirne Jandarma Komutanlığına ihbarda bulunulması üzerine olayla ilgili olarak soruşturma başlatılmıştır.
9. Soruşturma kapsamında 6/6/2008 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 9/6/2008 tarihinde tutuklanmıştır.
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile görevli) 27/6/2008 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım şüpheli hakkında örgütlü bir şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma, yurt dışına eroin ihraç etme ve sair suçlardan kamu davası açılmıştır.
11. İddianamede başvurucunun şüpheli M.T. tarafından İstanbul"a getirilen veya gönderilen uyuşturucu maddeyi İstanbul"da teslim alarak diğer şüpheli S.Y.ye götürdüğü ve S.Y.den aldığı talimat doğrultusunda uyuşturucu karşılığında yurt dışından gelen paranın örgütün diğer üyelerine dağıtımını yaptığı, bu şekilde uyuşturucunun taşınması ve yurt dışından gelen paranın dağıtımı işinde görev aldığı iddialarına yer verilmiştir.
12. İstanbul (kapatılan) 14. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga 250. madde ile görevli) (Mahkeme) görülen yargılamanın 14/5/2012 tarihli celsesinde başvurucunun tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak tahliye edilmesine karar verilmiştir.
13. Mahkemenin 13/11/2013 tarihli kararı ile başvurucu hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 17 yıl 6 ay hapis ve 100.000 TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"3- HALİL YANARTAŞ yönüyle yapılan değerlendirme sonucu
Uyuşturucu Van ilinden getiren sanık [M.T.den] yukarıda ismi yazılı sanıklardan aldığı bilgiler çerçevesinde uyuşturucunun teslim alınmasını ve uyuşturucu karşılığı gönderilen paraların döviz büfesinden teslim alınarak sanık [S.Y.ye] getiren kişinin sanık HALİL YANARTAŞ olduğu yukarıda sanık [S.Y.] ile ilgili bölümde ayrıntılı olarak izah edilmiştir.
...
Ayrıca 6 Haziran 2008 günü sanık HALİL YANARTAŞ"a ait işyerinde yapılan arama tutanağından anlaşıldığı üzere işyerinde yakalanan uyuşturucu maddelerinin ambalajıyla aynı mahiyette olan karbon kağıtları bulunduğu ve buruşuk vaziyetteki bu karoban kağıtlarının ambalajlanmada kullanılıp sonra söküldüğü açıkça görülmektedir. Bu durumda sanıklar ya ambalajlanmayı beğenmediği için geri söktükleri ya da iade edilen uyuşturucu maddelirin üzerindeki karbon ambalajlarını sökerek iade edilen uyuşturucuları sakladıkları hususu gerçekleştiği açıktır. Üçüncü bir ihtimal yoktur. Her iki ihtimalde de sanık HALİL YANARTAŞ"ın yakalanan uyuşturucuları sanık [M.T.den] aldığı kendi işyerinde nakil için araç teminine kadar beklettiği daha sonra sanık babası [S.Y.ye] teslim ettiği açıkça anlaşılmaktadır. [Gerekçeli karar syf. 59-61]"
14. Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 28/12/2017 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.
15. Başvurucu, 22/3/2018 tarihinde nihai karardan haberdar olduğunu beyan ederek 11/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkı
17. Başvurucu; kovuşturma aşamasında görev alan hâkimlerin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla mesleklerinden ihraç edilerek tutuklandığını, bu hususun da yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına zarar verdiğini ileri sürmüştür.
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
19. Somut olayda başvurucu tarafından, bu iddianın başvuruya konu yargılamayı yapan mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini ne şekilde etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu itibarla başvurucu; ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkı bağlamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun"un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun"a geçici madde eklenmiştir.
23. 6384 sayılı Kanun"a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
24. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36). Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, mahkȗmiyet kararının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
28. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
29. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
30. Somut olayda; yapılan açık yargılama sonunda tarafların, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir (bkz. § 13). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; uzun tutukluluk süresi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. 6216 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
34. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
35. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hakkında hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
36. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmaktadır. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. AİHM ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
37. Somut olayda başvurucu 9/6/2008 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklu olarak devam eden yargılamada Mahkemenin 14/5/2012 tarihli kararı ile başvurucu tahliye edilmiştir.
38. Bu belirlemelere göre başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması, ilk derece mahkemesinin tahliye kararını verdiği 14/5/2012 tarihinde sona ermiştir. Bu itibarla başvurucunun tutuklanması suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılması Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında değildir.
39. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğa ilişkin sürecin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce sona erdiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.