Esas No: 2019/35167
Karar No: 2019/35167
Karar Tarihi: 13/1/2021
AYM 2019/35167 Başvuru Numaralı SALİH SAYĞILI Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SALİH SAYĞILI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/35167) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Fatih HATİPOĞLU |
Başvurucu |
: |
Salih SAYĞILI |
Vekili |
: |
Av. Kamile ÖZBULUT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun devam eden soruşturma sürecinde tahliye edildikten sonra kovuşturma aşamasında yeniden tutuklanmasının hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/10/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Sayıştay başdenetçisi olarak görev yapmakta olan başvurucu, Başsavcılığın talimatı ile FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. İlk ifadesi kolluk tarafından alınan başvurucu 17/8/2016 tarihinde Başsavcılığa sevk edilmiştir.
11. Cumhuriyet savcısı aynı tarihte başvurucunun ifadesini almıştır. Başvurucunun Başsavcılıktaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ben ... İlkokul, ortaokul ve lisede ailemin yanında kaldım. 2002 yılında liseyi bitirdim ve aynı sene Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü kazandım. Üniversitede hazırlığa başladığımın 3. haftası; hazırlıkta sınıf arkadaşım olan [M.B.] ile birlikte Kadıköy Fikirtepe Mahallesinde bulunan bir eve çıktık ve 5 sene o evde kaldık. 2007 yılında mezun oldum. Mezun olduktan ...bir süre sonra İstanbul"da iş aramaya başladım. Bu esnada KPSS"ye de girmiştim ve kayda değer bir puan alamadığım için tercihte bulunmadım. Sonrasında Kırıkkale"ye döndüm ve sınavlara hazırlanmaya başladım. Sınavlara kendi imkanlarımla evde hazırlandım. 2008 yılındaki KPSS"den 80-85 arası bir puan aldım ve Dış Ticaret Müsteşarlığının sınavına girdim. Ancak sınavı kazanamadım ve hemen ardından Sayıştay"ın test sınavına girdim ve sınavı kazandım. Ardından Sayıştay"ın yazılı sınavına girdim ve sınavı kazandım. Ardından Sayıştay"ın mülakatına girerek mülakatı kazandım ve 2009 yılı şubat ayında Sayıştay"da denetçi yardımcısı olarak göreve başladım. 2010 yılı Ekim ayı sonlarında eşim ... ile Balgat"ta bir kafede tanıştık. Eşim o sırada ve halen Kalkınma Bakanlığında uzman yardımcısı olarak görev yapmaktadır. 2011 yılı Temmuz ayında eşimle evlendik. 2012 yahut 2013 yılında eşimin görevinden dolayı Paris"e bir hafta gönderilmesinden ötürü ben de eşime refaket ettim. Onun haricinde devlet tarafından yurt dışına gönderilmedim. Ben bu örgütün sohbet ve toplantılarına sadece liseye giderken okulda katılmıştım. Sonrasında ise bu yapıyla bağlantımı kestim. Ben bu örgüte hiçbir isim ve nam altında herhangi bir şekilde ayni veya nakdi yardımda bulunmadım. Bylock, tango ve eagle benzeri hiçbir programı kullanmadım. Benim bu örgütle herhangi bir ilgim alakam yoktur. Benim eniştem [M.T.] FETÖ/PDY dosyasından tutuklanmıştır. Benim ailemde bu örgütle alakalı olarak başkaca kimse yoktur. Ben Üzerime atılı suçu kabul etmiyorum."
12. Başsavcılık başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 17/8/2016 tarihinde Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
13. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 20/8/2016 tarihinde sorgusunu yaptıktan sonra başvurucunun terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ... Şüphelilerin üzerlerine atılı bahse konu anılan suçları işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin dosya kapsamına göre mevcut olduğu, ayrıca şüphelilerin üzerlerine atılı suçların anılan yasanın 100/3.maddesinde düzenlenen katalog suçlardan olduğu, FETÖ silahlı örgütünün bir kısım üyelerinin olaydan sonra kaçtıklarının tespit edilmesi ve mevcutlu şüphelilerinde aynı şekilde kaçma ihtimallerinin bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanamayışı, şüphelinin delillere tesir ederek delilleri değiştirme ihtimalinin bulunması, AİHM"nin birçok kararında da belirtildiği üzere şüphelilerin salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesi, dosyada yeterli delil bulunması ile ve başka suçlar işleme şüphelerinin bulunması ile tutuklama nedeninin yasal koşullarının oluştuğu, öte yandan yine şüphelilerin üzerlerine atılı suçların niteliği ile sübutu halinde gerektirdiği cezanın alt ve üst sınırları, kaçma ihtimallerinin bulunması nazara alındığında adli kontrolün yetersiz kalacağı, tutuklamanın ölçülü bir tedbir olacağı gözetilerek CMK. 100. vd. Maddeleri ile AİHS 5. maddesi gereğince şüpheliler ... Salih Sayğılı"nın tutuklanmalarına ... karar verildi."
14. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği itirazın reddine karar vermiştir.
15. Başsavcılık 27/10/2017 tarihinde başvurucunun adli kontrol altına alınmak suretiyle tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Söz konusu talep yazısının ilgili kısmı şöyledir:
"... şüphelinin sabit ikametgah sahibi olduğu, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibariyle (toplanan deliller itibariyle şüphelinin BYLOCK kullanıcısı olduğuna dair tespit tutanağında yer alan bilgilerin mahiyeti itibariyle hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden kamu davası açılan eşi [D.D.S.ye] ait olabileceği ve tutuklulukta kaldığı süre gözetilerek) tutuklama tedbirinin devamının artık gereksiz olduğu kanaatine varılmakla, 5271 sayılı CMK"nun 103/1 maddesi CMK"nun 109/3-a maddesi gereğince adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasına, Karar verilmesi kamu adına talep olunur."
16. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 27/10/2017 tarihinde Başsavcılığın talebi doğrultusunda başvurucunun tahliyesine ve hakkında yurt dışına çıkamama şeklinde adli kontrol uygulanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"C.Başsavcılığının dosyası ve üst yazısı incelenmiş olup, şüphelinin C.Başsavcılığının 2017/176608 soruşturma sayılı dosyasından Ankara (Kapatılan) 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 17.08.2016 tarih ve 2016/307 sorgu sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verildiği görülmüş ise de, C.Başsavcılığının 27.10.2017 tarih ve 2017/176608 soruşturma sayılı yazıları gözönünde bulundurularak şüphelinin tutuklu kalmasının bu aşamada gereksiz olduğu ve adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmasının yeterli olacağı kanaatine varıldığından,
...
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan [tutuklu bulunan] şüpheli Salih Sayğılı"nın... tahliyesine ...
Şüphelinin CMK 109/3-a maddesi gereği yurt dışı çıkışının yasaklanmasına ... karar verildi."
17. Başsavcılık 18/3/2019 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
18. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamalara ilişkin olarak örgüt ile iltisak ve irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılmasına, örgütün gizli haberleşme programı olan ByLock"u aktif şekilde kullanmasına ve örgütle ilişkisine dair tanık beyanlarına dayanılmıştır. Söz konusu tanık beyanlarının ilgili kısmı şöyledir:
-Tanık M.A.D.nin ifadesi: "... 2011 yılı Mayıs ayı gibi [B.B.] isimli bir denetçi beni Balgat’ta Sayıştay’a yakın bir apartman dairesinde yapılan sohbete çağırdı. Manevi açıdan bana katkısı olur düşüncesiyle zaman zaman bu sohbetlere gittim. Bu sohbetlerde Kuran’ı Kerim, Cevşen, Said Nursi kitapları, F.Gülen’in kitapları okunuyor ve zaman zaman videoları izleniyordu. Bu sohbetlere Sayıştay denetçilerinden [C.U.], Salih Saygılı, [M.Ş.], [B.B.], ve abi dedikleri kişiler olarak da [B.B.], [U.A.], ve [F.K.] katılıyordu. Abiler dönüşümlü olarak tek tek geldiler ..."
-Tanık Ç.H.D.nin ifadesi: "Örgütten olduğunu duymuştum ama kimden hatırlayamadım, [C.U.] ile üniversite döneminde örgüt kapsamında tanıştıklarını düşünüyorum. 7 Haziran seçimlerinden sonra aleni olarak ... Partinin başarısızlığını kendi söylemiyle "paralel denen cadı avı"na bağlamıştı ..."
19. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 25/3/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2019/163 sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır.
20. Mahkeme 9/7/2019 tarihinde yapılan ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almış ve bir kısım tanığı dinlemiştir. Söz konusu tanıklar soruşturma aşamasındaki ifadelerine benzer beyanlarda bulunmuştur. Başvurucu, Mahkemedeki savunmasında özetle eşine ait telefonda kullanıldığı iddia edilen ID"nin kendisine ait ADSL"de de gözüktüğü için ByLock kullanıcısı olduğu yönündeki iddianın kabul edilemez olduğunu, söz konusu kayıtlar nedeniyle ayrıca yargılaması yapılan eşi hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, dolayısıyla ByLock programını kullandığına dair kesin bir delilin söz konusu olmadığını, örgüt toplantılarına katılmadığını, tanık beyanlarında geçen toplantıların sosyal nitelikli görüşmeler olduğunu ve Bank Asyaya para yatırmadığını ifade ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
21. Mahkeme ayrıca başka bir soruşturma kapsamında tanık olarak ifade veren M.A.Ç.nin ifadesinin Başsavcılığın 16/5/2019 tarihli yazısı ile dosyaya gönderildiğini ve dosyaya dâhil edildiğini belirterek tanığın "... yanlış hatırlamıyorsam ikinci sınıfa başlayınca sorumlu abim değişti ve Halil abinin yerine Salih abi isimli kişi gelmeye başladı. Salih abi isimli kişi de İstanbuldan gelip bizimle görüşüyordu. Artık daha rahat bir şekilde görüşmelere gidebiliyordum çünkü okuldan sivil kıyafetle çıkıyordum. [Mahkeme Başkanı] (Bu ifadeyi veren bir asker şahıs. Astsubay. İfadesinin devamında demiş ki,) Salih abi isimli kişiyle Keçiören ve Demetevlerde farklı evlerde görüşürdük. Buluşma tarihleri önceden belirlenir ve o tarihte gerçekleşirdi. Ama ara sıra farklılıklar oluyordu. Böyle bir durum olunca Salih abi beni veya [Ö.Ç.yi] sabit ya da ankesörlü bir telefondan arar ve durumu bildirirdi ... Yapı içerisinde cep telefonu ile görüşme yapmak yasaktı. Arayan kişi genelde kontörlü telefon kullanarak arama yapar ve görüşmesini yapardı. Görüşmeler kısa süreli olur ve şifreli olacak şekilde görüşülürdü. Genelde sinema veya kafeye gelecek misin şeklinde konuşmalar yapılırdı. 2007 yılında astsubay okulundan mezun olana kadar ben Salih abi ile görüşmeye devam ettim. Salih abi isimli kişinin cep telefonu bende vardı. Ama hiçbir yerde kayıtlı değildi, ezberimdeydi. Bununla beraber ben numarayı ilk önce telefonuma son iki rakamını 99 a tamamlayarak şifreli bir şekilde kayıt ettim. Ancak daha sonra numarayı ezberleyince telefonumdan sildim. Aynı şekilde bir önceki abim olan Halil abinin de bu şekilde numarasını kaydettim ... okulda bulunduğum beş yıl süresince önce Halil abi, sonrasında Salih abi isimli kişiler okuldaki arkadaşlarım hakkında benden bilgi istiyordu. Bu bilgiler genelde alkol, sigara kullanıp kullanılmadığı, siyasi görüşlerinin ne olduğu, alevi veya hanefi mezhebinden mi, siyasi görüşlerinin ve mezheplerinin aleni bir şekilde söylenip söylenmediği ve benzeri şeklindeki bilgilerdi. İkinci sınıftayken Salih abi bana sınıfımda kaç öğrenci olduğunu sordu ve devamında tüm arkadaşlarımın ad ve soyad, memleket bilgilerini, benim verdiğim bilgiler doğrultusunda yanında bulunan bir deftere yazarak kayıt etti. Bu bilgileri neden istediğini sorunca kendisince mantıklı bir şeyler söyledi ancak ne söylediğini hatırlamıyorum bu bilgi isteme olayı okuldan mezun oluncaya kadar devam etti." şeklinde özetlediği beyanlarını ve Fotoğraftan Teşhis Tutanağı"nın içeriğini okuyarak bu hususlara dair başvurucunun ayrıca savunmasını almıştır. Başvurucu bu bağlamda adı geçen tanığı hatırlamadığını ve tanığın beyanında geçen hususları kabul etmediğini ifade etmiştir.
22. Cumhuriyet savcısı duruşma sonunda başvurucunun tutuklanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Talebe ilişkin gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"... dosyaya beyan ve teşhisi giren [M.A.Ç.nin] tanık olarak eklenmesine ve beyanının tespitine yönelik işlem tesisine, bu kapsamda örgütün askeri mahrem yapılanmasında sivil mahrem imam olduğu anlaşılan sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, tutuklu kaldığı süre ve mahkumiyeti halinde alacağı kuvvetle muhtemel ceza miktarı, örgütün niteliği, etkinliği, uluslararası boyutu gözetildiğinde örgüt jargonuyla gaybubete çekilme şeklinde saklanma veya kaçma ihtimalinin mevcudiyeti, bu hususun adli kontrol tedbirleri tatbiki ile bertaraf olunamayacağı hususu da gözetilerek sanık Salih Sayğılı"nın CMK 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur."
23. Mahkeme aynı tarihte, terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun yeniden tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, atılı suç yönünden mevcut delil durumu itibari ile kuvvetli suç şüphesi gösteren somut delillerin bulunması, sanığın hakkındaki davada ileri sürülen eylemlerin niteliği itibari ile kaçma ve saklanma şüphesinin bulunması, söz konusu bu şüphenin adli kontrol tedbirleri uygulanarak berteraf edilmesi mümkün görülmediğinden isnat edilen suç ile orantılı ve ölçülü olduğu değerlendirilmekle sanığın CMK 100 ve devamı maddelerince tutuklanmasına ... karar verildi."
24. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 18/9/2019 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığa isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun işlendiği hususunda kuvvetli dellillerin varlığı, tüm dosya kapsamındaki deliller, atılı suçun tutuklama nedeni sayılan CMK"nun 100/3-a maddesindeki katalog suçlardan olması, adli kontrol uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı da gözetilerek Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi"nin sanığın tutukluluk halinin devamına ilişkin ara kararında usul ve kanuna aykırı herhangi bir cihet görülmediğinden sanık müdafiilerinin itirazının reddine ... karar verilmiştir."
25. Mahkemenin talebi üzerine tanık M.A.Ç. 13/9/2019 tarihinde İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince dinlenmiştir. Tanığın talimat yoluyla alınan söz konusu ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bana sormuş olduğunuz sanığı ismen çıkartamadım. Ancak kendi ifademde belittiğim Kırıkkale"li benden sorumlu Salih isimli bir şahıs vardı. Ben 2002-2007 yılları arasında Ankara"da Askeri Bando Okulunda okudum. Ben bu yapı ile 2001 yılında orta okul son sınıfta tanıştım. Ankara"da da askeri bando okulunda 2002-2003 yılları arasında [H.] isimli örgüt mensubu ile görüşüyordum. [H.] ile görüşmelere tek başıma gidiyordum. [H.] beni 2. Sınıfa geçtiğim 2003 yılında Salih isimli şahsa devir etti. 2007 yılında mezun olana kadar Salih ile görüşmelere devam ettim. Salih ile görüşmelere [Ö.] isimli bir üst devrem de geliyordu. Görüşmelerde kuran okuyup namaz kılıyorduk. Risale okuyup Fetullah Gülen"in videolarını izlediğimiz oluyordu. Görüşmelerin yer ve saati bir önceki görüşmede belirleniyordu. Ekstrem bir durum olmadıkça bizi telefonla aramıyorlardı. Sanığı en son 2007 yılında mezun olduğumda gördüm. 2007-2008 yılında göreve başladım. Sanığı bir daha görmedim."
26. Başvurucu anılan kararı 24/9/2019 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
27. Başvurucu 24/10/2019 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
28. Mahkeme 18/11/2020 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine (8 yıl 9 ay hapis) ve hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, hakkında devam eden soruşturma sürecinde tahliye edildikten sonra adli kontrol tedbirlerine uymasına rağmen yargılamayı yapan Mahkemece ilk duruşmada yeniden tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile sulh ceza hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
33. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
34. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
B. Değerlendirme
35.Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının tutuklamanın hukuki olmadığına yönelik olduğu değerlendirilmiş ve Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
38. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
39.Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, FETÖ/PDY ile bağlantısının bulunduğu iddiasıyla terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
40.Öte yandan başvurucu, ilk tutuklama kararı sonrasında soruşturma sürecinde -adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle- serbest bırakıldıktan sonra kovuşturma aşamasında yeniden tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Buna karşılık kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin dolmamış olması koşuluyla soruşturma veya kovuşturma aşamasında serbest bırakılan kişilerin yeniden tutuklanmalarının önünde kanundan kaynaklanan bir engelin bulunduğu tespit edilmemiştir. Esasen başvurucunun bu yönde bir iddiası da bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
41. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
42. Sulh Ceza Hâkimliği ilk tutuklama kararında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine dair somut olguların bulunduğuna değinerek suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 13). Ancak anılan olguların neler olduğu kararda gösterilmemiştir.
43. İddianamede ise başvurucunun örgüt ile iltisak ve irtibatı nedeniyle kamu görevinden ihraç edildiği, örgütün gizli haberleşme programı olan ByLock uygulamasını aktif şekilde kullandığı olgularına ve bir kısım tanığın başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu yönündeki beyanlarına dayanılarak başvurucunun örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüş ve terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia olunmuştur.
44. Başvurucu; Mahkemedeki savunmasında özetle ByLock programını kullanmadığını, örgüt toplantılarına katılmadığını, tanık beyanında geçen toplantıların örgütsel bir toplantı olmadığını, sosyal nitelikli görüşmeler olduğunu, Bank Asyaya para yatırmadığını, ayrıca ifadesi sonradan dosyaya dâhil edilen tanık M.A.Ç.nin beyanlarını da kabul etmediğini ifade etmiştir.
45. Cumhuriyet savcısı ilk duruşma sonunda başvurucunun tutuklanmasına yönelik olarak sunduğu mütalaasında, ifadesi ve Teşhis Tutanağı dosyaya dâhil edilen tanık M.A.Ç.nin beyanlarını dikkate alarak başvurucunun "... örgütün askeri mahrem yapılanmasında sivil mahrem imam olduğu..." yönünde kuvvetli belirti bulunduğunu ileri sürmüştür. Yargılamayı yapan Mahkeme de "... mevcut delil durumu itibari ile kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması ..." şeklindeki gerekçe ile başvurucunun tutuklanması için dosya kapsamındaki olguların başvurucunun üzerine atılı suç için kuvvetli belirti oluşturduğu sonucuna varmış ve yeniden tutuklanmasına karar vermiştir (bkz. §§ 22, 23).
46. Anayasa Mahkemesi birçok kararında anılan hususların (bkz. §§ 18, 21) tutuklamanın hukukiliği bağlamında FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olduğu sonucuna varmıştır (ByLock için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017 § 74; benzer nitelikteki tanık beyanlarının kuvvetli belirti olarak kabul edildiği kararlar arasından bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43).
47. Somut olayda anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
48. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön şartı yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Mahkemece başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine ve kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına vurgu yapılarak başvurucunun kaçma şüphesinin bulunmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 23). Mahkeme, delillerin yok edilmesi veya değiştirilmesi riskine (delilleri etkileme ihtimaline) tutuklama kararında değinmemiştir. Kaldı ki yargılamanın geldiği aşama ve dosya kapsamındaki delillerin niteliği dikkate alındığında somut olayda delilleri etkileme ihtimalinden bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Dolaysıyla tutuklamanın meşru bir amacının bulunup bulunmadığı incelenirken başvurucunun delilleri etkileme ihtimaline ilişkin bir değerlendirme yapılmayacaktır. Öte yandan Mahkeme kaçma şüphesine yönelik olarak da açık bir olgudan bahsetmemiştir. Ancak tutuklama kararındaki suçun vasfına (öngörülen cezanın ağırlığına) yönelik değerlendirmenin kaçma şüphesine ilişkin bir unsur olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu itibarla somut olayda tutuklamanın meşru amacının bulunup bulunmadığına bakılırken kaçma şüphesi üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır.
50. Bu bağlamada başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
51. Somut olayda Cumhuriyet savcısı ilk duruşma sonunda başvurucunun tutuklanmasına yönelik olarak sunduğu mütalaasında, ifadesi ve Teşhis Tutanağı dosyaya dâhil edilen tanık M.A.Ç.nin beyanlarını dikkate alarak başvurucunun "... örgütün askeri mahrem yapılanmasında sivil mahrem imam olduğu ..." yönünde kuvvetli belirti bulunduğuna vurgu yaparak tutuklanmasını talep etmiştir. Mahkeme de söz konusu duruşma sonunda Cumhuriyet savcısının talebine uygun şekilde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan yeniden tutuklanmasına karar vermiştir (bkz. § 23). Mahkemenin tutuklama kararından önce dosyaya giren tanık M.A.Ç.nin beyanı başvurucunun FETÖ/PDY içindeki konumunu (başvurucunun örgütün askerî mahrem yapılanmasında sivil mahrem imam olduğunu) göstermesi bakımından oldukça önemli bir delildir. Bu beyan başvurucuya isnat edilen suçun niteliğini değiştirmese de bu ifadenin başvurucuya isnat edilen terör örgütü üyeliği suçunun sübuta ermesi ve suçun ağırlığı bakımından yeni ve kuvvetli bir delil olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
52. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
53. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
54. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemeyecektir.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
57. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI"nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/1/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış, 20/8/2016 tarihinde de tutuklanmıştır. Başvurucu, 27/10/2017 tarihinde hakkında yurt dışına çıkma yasağı şeklinde adli kontrol uygulanmasına karar verilerek tahliye edilmiştir. Terör örgütüne üye olma suçundan hakkında dava açılan başvurucu 9/7/2019 tarihinde tekrar tutuklanmış ve 18/11/2020 tarihinde bu suçtan mahkûm olmuş ve hükmen tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
2. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı mevcuttur. İlgili dosya kapsamında sunulan delillerin kuvvetli suç şüphesi olarak değerlendirilmesi temelsiz değildir.
3. Tutuklamanın meşru amacı değerlendirilirken kaçma şüphesine ilişkin somut bir olgunun olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Tutuklama kararında terör örgütüne üye olma suçunun niteliği ve kanunda belirtilen yaptırımın ağırlığı dikkate alınmıştır. Bu, kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biri olarak değerlendirilmiştir.
4. Başvurucu soruşturma sürecinde tahliye edildikten uzunca bir süre geçtikten sonra yeniden tutuklanmasında başvurucunun tahliyesinden sonra kaçma şüphesine ve ortaya çıkan yeni olgulara ilişkin bilgilerin ortaya konulması gerekmektedir. İlk tutuklamadan farklı olarak bu ikinci tutuklamada kaçma şüphesine dair olguların somut ve açık olarak tutuklama kararında gösterilmesi gerekir.
5. Başvurucu, 9/7/2019 tarihinde hakkında isnat edilen suçun sübuta ermesi bakımından önemli olan bir tanığın ifadesi sonucunda tekrar tutuklanmıştır. Ancak tanığın ifadesi suçu ağırlaştıran bir özellik taşımamaktadır. Nitekim savcılıkta esas hakkındaki mütalaasında başvurucunun örgüt üyesi olduğu şeklinde görüş bildirmiş, mahkemede bu suçtan mahkûmiyete karar vermiştir.
6. Somut başvuruya konu olan tutuklama kararında başvurucunun adli kontrol tedbirlerine uymadığı yönünde bir tespit olmadığı gibi soruşturma makamları da bu yönde bir iddiada da bulunmamıştır. Başvurucunun kaçma şüphesine yönelik olarak tutuklama kararına yansıyan somut bir olgu da bulunmamaktadır. Başvurucu tahliye edildiği süre içinde adli kontrol tedbirlerine uymuş ve yapılan ilk duruşmaya katılmıştır.
7. Mahkemelerin değerlendirmeleri ile soruşturma ve kovuşturma süreci düşünüldüğünde başvurucunun tahliye edildikten yaklaşık iki yıl sonra kaçma şüphesine ve adli kontrolün neden yetersiz olacağına ilişkin somut olgular ortaya konulmadan yeniden tutuklanmasının ölçülü olduğu söylenemez.
8. Tutuklamanın ölçülü olduğuna dair olgular yeterince ortaya konulmadan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin Anayasanın 13. maddesi ile 19. maddesinin üçüncü fıkrasında bulunan güvencelerle bağdaşmadığı gerekçesiyle çoğunluk kararına katılmadık.
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Celal Mümtaz AKINCI |