Esas No: 2018/18733
Karar No: 2018/18733
Karar Tarihi: 27/1/2021
AYM 2018/18733 Başvuru Numaralı KEMAL UÇAR Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
KEMAL UÇAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/18733) |
|
Karar Tarihi: 27/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Kemal UÇAR |
Vekili |
: |
Av. Ali ÇİTİL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, avukat olan başvurucu hakkında bazı suçlar yönünden müdafilikten yasaklanmaya ilişkin karar verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, İstanbul Barosuna kayıtlı bir avukattır. Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşavirliği 14/8/2017 tarihinde başvurucunun sosyal medyada paylaştığı birtakım yazılar sebebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
10. 17/8/2017 tarihinde "Fetö Davalarında Neler Yaşanıyor?" konulu bir televizyon programına katılan başvurucu hakkında yine aynı şekilde Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşavirliği tarafından 22/8/2017 tarihinde ihbarda bulunulmuştur.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25/9/2017 tarihinde yer yönünden yetkisizlik kararı vermesi üzerine dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosuna gönderilmiştir.
12. Terör örgütü üyeliği kapsamında devam eden soruşturmada 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 153. maddesi kapsamında başvurucu ve müdafiinin soruşturma dosyasını inceleme ve örnek alma yetkilerinin kısıtlanmasına karar verilmesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/11/2017 tarihinde talep edilmiştir. İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı gün başvurucu ve müdafiinin dosyanın içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar vermiştir.
13. Soruşturma devam ederken başvurucunun evinin ve işyerinin aranması, bilgisayar ve bilgisayar kütüklerinde inceleme yapılması, ayrıca yakalandığı andan itibaren başvurucunun yirmi dört saat süreyle müdafiiyle görüşmesine izin verilmemesi 1/3/2018 tarihinde talep edilmiştir. İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği, soruşturma kapsamında delil elde edilmesine yönelik söz konusu taleplerin kabulüne karar vermiştir.
14. Başvurucu 2/3/2018 tarihinde gözaltına alındığını belirtmektedir. Başvurucu gözaltındayken 5/3/2018 tarihinde, 23/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin (KHK) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendi kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile ilgisi bulunan soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında, başvurucunun müdafilik görevlerini üstlenmekten yasaklanmasına ilişkin istemde bulunulmuştur. Ayrıca başvurucunun FETÖ/PDY kapsamında karar tarihinden önce üstlenmiş olduğu soruşturma ve kovuşturmalardan men edilmesi de talep edilmiştir.
15. İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği 5/3/2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebini aynen kabul etmiştir.
16. Başvurucunun itirazı üzerine İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği 14/3/2018 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir. Bu kararın başvurucuya tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
17. Bu arada gözaltında tutulan başvurucu hakkında İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 14/3/2018 tarihinde tutuklama kararı verilmiştir.
18. Daha sonra başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma ve terör örgütü propagandası yapma suçları kapsamında 29/3/2018 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 4/5/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiştir.
19. Başvurucu vekili, dosyanın fiziki olarak incelediği sırada İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/3/2018 tarihli kararının 1/6/2018 tarihinde öğrenildiğini belirterek başvurucunun müdafilik görevinden yasaklanmasına ilişkin olarak 7/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra başvurucunun 9/7/2018 tarihinde yapılan duruşmada konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbiriyle tahliye edildiği anlaşılmıştır.
21. 30/1/2019 tarihli duruşmada başvurucu hakkında müdafilikten yasaklanmaya ilişkin verilen tedbir kararının süresinin bitimine kadar devamına, süre bittiğinde talep hâlinde tedbirin kaldırılmasına ilişkin celse arasında değerlendirme yapılmasına karar verilmiştir. Sonraki duruşmalarda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müdafilikten yasaklanma konusunda süre uzatımına ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
22. Başvurucu hakkında İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince 6/11/2019 tarihinde silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçu kapsamında neticeten 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir. İstinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. 667 sayılı KHK"nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendi, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun"un 6. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır. 6749 sayılı Kanun"un 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
...
g) Yürütülen soruşturmalarda, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 149 uncu maddesine göre seçilen veya aynı Kanunun 150 nci maddesine göre görevlendirilen müdafi, hakkında bu maddede sayılan suçlar nedeniyle soruşturma ya da kovuşturma bulunması halinde müdafilik görevini üstlenmekten yasaklanabilir. Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, sulh ceza hâkimliği tarafından gecikmeksizin karar verilir. Yasaklama kararı, şüpheliye ve yeni bir müdafi görevlendirilmesi için ilgili baro başkanlığına derhal bildirilir.”
24. 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi, 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un 2. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır. 7070 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 151. maddesinin (3), (4) ve (5) numaralı fıkrasına ibareler eklenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, 2019/65 sayılı kararıyla söz konusu (3) numaralı fıkrada yer alan “…soruşturma ya da…” ibaresi ile (4) numaralı fıkrada yer alan “…avukat hakkındaki soruşturma veya…” ve “…soruşturma veya…” ibareleri iptal edilmiştir. İptal kararı verilmeden önce olayların geçtiği tarihte 5271 sayılı Kanun’un "müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik görevinden yasaklanma" başlıklı 151. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları şu şekildeydi:
"(Ek: 25/5/2005 - 5353/22 md.) 149 uncu maddeye göre seçilen veya 150 nci maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından şüpheli, sanık veya hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle soruşturma ya da kovuşturma bulunması halinde müdafilik veya vekillik görevini üstlenmekten yasaklanabilir.
(Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, hâkim veya mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, avukat hakkındaki soruşturma veya kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, soruşturma veya kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi veya kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, müdahale gerekçesi olarak gösterilen 667 sayılı KHK"da yer alan düzenlemenin Hâkimlik tarafından son derece geniş yorumlandığını iddia etmektedir. Bu kapsamda, düzenlemede tahdidi olarak sayılan suçlar açısından sadece "yürütülen soruşturmalarda" ibaresi geçmesine rağmen Hâkimliğin hem yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda müdafilik görevini üstlenmesinden yasaklanmasına hem de karardan önceki soruşturma ve kovuşturmalarda üstlenmiş olduğu müdafilik görevinden men edilmesine ilişkin karar verdiğini belirtmiştir. Bu şekilde kanuna aykırı müdahale nedeniyle Anayasa"nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmayan bir avukatın soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki dosyalardan yasaklanması ve men edilmesinin masumiyet karinesini de ihlal eder nitelikte olduğunu iddia etmiş, masumiyet karinesinin olağanüstü dönemde dahi korunan haklardan olduğunu belirtmiştir.
27. Bakanlık görüşünde masumiyet karinesine ilişkin temel ilkelere değinildikten sonra Anayasa Mahkemesinin 5271 sayılı Kanun’un 151. maddesinin (4) numaralı fıkrasına eklenen “…avukat hakkındaki soruşturma veya…” ile “…soruşturma veya…” ibarelerinin iptaline dair 24/7/2019 tarihli kararına yer verilmiştir. Bu kapsamda müdafilik görevinden yasaklanmanın bir cezalandırma olmayıp özellikle örgütlü suçlar bakımından yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini amaçlayan bir yargılama tedbiri olduğunun kararda ifade edildiği hatırlatılmıştır. Ayrıca anılan kuralların müdafi yardımından yararlanma ve çalışma hakkı bağlamında bireyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına soktuğu, orantısız bir sınırlama getirdiği değerlendirilerek iptal kararı verildiği de belirtilmiştir. Bahse konu iptal kararında masumiyet karinesine ilişkin bir değerlendirme yer almadığı gözönünde bulundurularak somut başvuruda incelemeye konu Sulh Ceza Hâkimliği kararının kullanılan dil açısından ele alınmasının gerektiği değerlendirilmiştir. Bunun yanında Bakanlık görüşünde Anayasa Mahkemesinin 22/5/2014 tarihli ve E.2014/17, K.2014/97 sayılı kararına yer verilerek masumiyet karinesinin kişileri peşinen suçlu ilan etmeden bazı tedbirlerin uygulanmasına engel teşkil etmediği vurgulanmıştır.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Adil yargılanma hakkının kapsamı ve uygulanan tedbirin niteliği dikkate alındığında, başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa"nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında yer alan masumiyet karinesi yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
29. Müdafilik görevinden yasaklama bir cezalandırma olmayıp özellikle örgütlü suçlar bakımından yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini amaçlayan bir yargılama tedbiridir (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, § 40).
30. Masumiyet karinesi kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, §§ 26, 27).
31. Bu çerçevede masumiyet karinesi, mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden kişi hakkında birtakım tedbirlerin uygulanmasına engel olacak şekilde yorumlanmamaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Erdoğan Ayhan Kit, B. No: 2013/9302, 17/9/2014, § 30; Mete Aslan, B. No: 2013/8521, 18/9/2014, § 25; Önder Sığırcıkoğlu, B. No: 2013/9303, 19/11/2014, § 26; Cafer Karataş, B. No: 2014/2369, 11/12/2014, § 44.) Ayrıca gerçekleştirilen yargılamanın esasının bir hükümle sonuçlanması gerekmediği gibi yargılamanın esasına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi de gerekmemektedir (benzer yöndeki karar için bkz. Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 39).
32. Bu sebeple başvurucunun FETÖ/PDY kapsamında silahlı terör örgütü üyeliği şüphesiyle gözaltına alınmasından sonra soruşturmanın yürütüldüğü yer sınırları içinde geçici bir süreyle soruşturulduğu suç ile aynı mahiyette olan soruşturma ve kovuşturma konusu dosyalar kapsamında müdafilik görevinden yasaklanmasına karar verilmesinin masumiyet karinesini ihlal edecek nitelikte olduğu söylenemez. Nitekim ilgili sulh ceza hâkimlikleri kararın verildiği tarih itibarıyla somut olayda uygulanmak istenen tedbir yönünden Kanun"un aradığı koşulların bulunup bulunmadığını denetlemek durumunda olup, başvurucu hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararının olup olmadığına bakmamaktadır.
33. Bununla birlikte kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından, hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak -yargılama süreci bir mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan- suçluluğa dair herhangi bir kanaat ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sona ermesine rağmen sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin ifade edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla mahkeme kararlarında, resmî yazılarda veya kamu görevlilerinin ifadelerinde sarf edilen söz veya ifadeler nedeniyle kişiler hakkındaki masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi için kullanılan ifadelerde seçilecek kelimelere azami dikkat edilmesi gerekir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 35).
34. Bu kapsamda söz konusu olayda bireysel başvuruya konu kararlara bakıldığında, başvurucunun silahlı terör örgütü mensubu olduğu ya da suçlu olduğu inancının yansıtılmadığı, başvurucunun suçlu olduğunu ifade veya ima eden bir ibareye yer verilmediği anlaşılmıştır.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Somut olayda masumiyet karinesine yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.