Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/3-267 Esas 2011/297 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/3-267
Karar No: 2011/297

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/3-267 Esas 2011/297 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/3-267 E.  ,  2011/297 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :2009/14837
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : AKKUŞ Sulh Ceza
    Günü : 29.05.2008
    Sayısı : 161-114

    Sanık R. G."in 6831 sayılı Yasanın 93/2, 5237 sayılı TCY’nın 62/2, 50/1-a ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, 6831 sayılı Yasanın 113. maddesi uyarınca 14 Lira tazminat ile aynı Yasanın 114. maddesi uyarınca 142 Lira ağaçlandırma giderinin sanıktan tahsili ile katılan orman idaresine verilmesine, 5237 sayılı TCY’nın 58/7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Akkuş Sulh Ceza Mahkemesince verilen 29.05.2008 gün ve 161-114 sayılı hükmün o yer C.Savcısınca “sanık hakkında TCY’nın 58. maddesinin uygulanmaması gerektiği” görüşüne dayalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 14.07.2011 gün ve 3956-10955 sayı ile;
    “5347 sayılı Yasanın 5320 sayılı Yasa ile değişik geçici 1. maddesi gereğince 01.06.2005 tarihinden sonra açılan davalarda şahsi hak talepleri bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, nisbi vekâlet ücreti ve nisbi harca hükmedilmemesi, temyiz edenin sıfatı itibariyle ve aleyhe temyiz isteği de olmadığından bozma nedeni yapılmamış ve sair itirazlar da yerinde görülmemiştir. Ancak;
    Sanığın önceki sabıkası nedeniyle 5237 sayılı TCK"nun 58/7. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş ise de, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 108. maddesinde sadece ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve hapis cezaları için düzenleme getirilmiş olup adli para cezasının infazı için hüküm içermediğinden sanık hakkında hükmedilen adli para cezası dolayısıyle tekerrür hükmünün uygulanamayacağının gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 26.08.2011 gün ve 14837 sayı ile;
    “Önceki sabıkası nedeniyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 58/7. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş ise de, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 108. maddesinde sadece ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve hapis cezaları için düzenleme getirilmiş olup adli para cezasının infazı için hüküm içermediğinden sanık hakkında hükmedilen adli para cezası dolayısı ile tekerrür hükmünün uygulanmayacağı açıktır.
    5320 sayılı Yasa ile değişik geçici 1. maddesi gereğince 01.06.2005 tarihinden sonra açılan davalarda şahsi hak talepleri bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmemiştir. Temyiz Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılmış olup nisbi vekalet ücretine hükmedilmemesi eleştiri konusu yapılabilirse de tazminat ve ağaçlandırma giderine hükmedilmesi sanık aleyhine olup bozma nedeni yapılmalıdır. Ancak bu eksiklikler yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK"nun 322. maddesi gereğince tekerrür uygulamasına dair hükmün 10. fıkrası ve tazminat ve ağaçlandırma giderine ilişkin 7 ve 8. fıkraların karar metninden çıkarılmak suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasının usule ve usul ekonomisine uygun olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünden tekerrür uygulamasına, tazminat ve ağaçlandırma giderine hükmedilmesine ilişkin bölümlerin çıkartılmak suretiyle hükmün düzeltilerek onanma¬sına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın 6831 sayılı Yasanın 93/2, 5237 sayılı TCY’nın 62/2, 50/1-a ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, 6831 sayılı Yasanın 113. maddesi uyarınca 14 Lira tazminat ve aynı Yasanın 114. maddesi uyarınca 142 Lira ağaçlandırma giderinin sanıktan tahsili ile katılan orman idaresine verilmesine, 5237 sayılı TCY’nın 58/7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş, hükmün o yer C.Savcısının; “sanık hakkında TCY’nın 58. maddesinin uygulanmaması gerektiği” görüşüyle temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece; “5347 sayılı Yasanın 5320 sayılı Yasa ile değişik geçici 1. maddesi gereğince 01.06.2005 tarihinden sonra açılan davalarda şahsi hak talepleri bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, nisbi vekâlet ücreti ve nisbi harca hükmedilmemesi, temyiz edenin sıfatı itibariyle ve aleyhe temyiz isteği de olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır” şeklindeki eleştiri ve açıklaması ile sanık hakkında hükmedilen sonuç cezanın adli para cezası olması nedeniyle tekerrürün uygulanamayacağı gerekçesiyle bozulma¬sına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise, o yer Cumhuriyet savcısının temyizinin sanık lehine olması nedeniyle nisbi vekalet ücretine hükmedilmemesinin eleştiri konusu yapılabileceği, ancak tazminat ve ağaçlandırma giderine hükmedilmesinin sanık aleyhine olduğundan bozma nedeni yapılması gerektiği, sonuç olarak yerel mahkeme hükmünün tekerrür, tazminat ve ağaçlandırma giderine ilişkin bölümlerinin hükümden çıkartılmak suretiyle düzeltilerek onanması gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
    Görüldüğü gibi Yargıtay C.Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1-) Yerel Cumhuriyet savcısının sanık lehine yapmış olduğu temyiz üzerine Özel Dairece kişisel hakka ilişkin bir konuda bozma yapılmasının olanaklı olup olmadığı ile,
    2-) Yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece; sonuç olarak yalnızca adli para cezasına mahkûm edilen sanık hakkında TCY’nın 58. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulması halinde, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca bu hususun düzeltilmesi suretiyle hükmün onanmasına karar verilmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlık konuları üzerinde sırasıyla durulmasında yarar bulunmaktadır.
    1-) Yerel mahkeme hükmündeki kişisel hakka ilişkin hukuka aykırılığın Cumhuriyet savcısının temyizi üzerine bozma konusu yapılıp yapılamayacağı;
    6831 sayılı Orman Yasasının 113. maddesinde tazminat, 114. maddesinde ise ağaçlandırma giderine ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olup, gerek tazminatın ve gerekse ağaçlandırma giderinin kişisel hak niteliğinde olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
    Birçok yargısal kararla sürdürülen yerleşmiş uygulamaya göre, kişisel hakka ilişkin yasaya aykırılıkların Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.02.2006 gün 172-10 ile 01.12.1986 gün 347-556 sayılı kararlarında da Cumhuriyet savcıları tarafından kişisel hakka ilişkin hususların temyiz konusu yapılması olanaklı değildir.
    Öte yandan, 5320 sayılı Yasanın geçici 1. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsi hak talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerce sonuçlandırılır” şeklindeki düzenleme uyarınca, 01 Haziran 2005 tarihinden sonra ceza mahkemelerinde açılan kamu davalarında kişisel hakka hükmedilemeyeceği ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, incelemeye konu dosyada da kamu davasının 07.05.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında;
    01 Haziran 2005 tarihinden sonra açılması nedeniyle, kişisel hak niteliğindeki 6831 sayılı Orman Yasasının 113 ve 114. maddelerinde düzenlenen tazminat ve ağaçlandırma giderine yerel mahkemece hükmedilemeyeceğinde duraksama yoktur. Ancak kişisel hakka ilişkin bu konunun karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmesi halinde temyiz incelemesi kapsamına alınabileceği, sanığın hükmü temyiz etmediği ve Cumhuriyet savcılarının kişisel hakka ilişkin bir konuyu temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı göz önüne alındığında, somut olayda bu hukuka aykırılığın Özel Dairece bozma konusu yapılmayıp eleştiri yapılmakla yetinilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu nedenle, Yargıtay C.Başsavcılığının bu hususa ilişkin itirazının reddine karar verilmelidir.
    Bu uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi; itirazun kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
    2-) Tekerrür uygulamasındaki hukuka aykırılığın düzelterek onama konusu yapılmasının olanaklı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlığa gelince:
    Tekerrür, 765 sayılı TCY"nda cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, 01 Haziran 2005 tarhinde yürürlüğe giren yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCY"nın tekerrürü düzenleyen 58. maddesinin 6. fıkrasında, tekerrür halinde hükmolunacak cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği, ayrıca cezanın infazından sonra da denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilmiştir. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasa’nın 108. maddesinde düzenlenmiş ve bunlar hakkında koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında, cezanın dörtte üçü olarak belirtilmek suretiyle, infaz koşulları ağırlaştırılmıştır.
    Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde sonuç cezanın adli para cezası olarak belirlendiği hallerde tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilemeyecektir.
    Uyuşmazlığın çözümü açısından 1412 sayılı CYUY"nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi üzerinde de durulmalıdır.
    Temyiz makamı olan Yargıtayın hukuksal denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinde dokuz bent halinde sayılan hallerle sınırlı ve istisnai bir durumdur. Yargıtayın bu yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeye gerek olmadığını gösteren iki temel koşulun bulunmasına bağlıdır.
    Buna göre:
    a- Maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir soruşturma gerekmemelidir.
    b- Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 115-138 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bu düzenleme ile temyiz aşamasında saptanan hukuka aykırılıkların doğrudan Yargıtayca giderilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmadığı durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olmayı ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesi amaçlanmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Özel Dairece sanık hakkında hükmedilen sonuç cezanın yalnızca adli para cezası olması nedeniyle tekerrürün uygulanamayacağı ve 5237 sayılı TCY’nın 58/7. maddesine hatalı olarak hükmedildiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Özel Dairece bozma nedeni yapılan bu hukuka aykırılıktan ötürü, yeni bir karar verilebilmesi için bir araştırmaya gerek olmadığı gibi, mahkemeye bırakılmış serbest bir değerlendirme yetkisi de bulunmadığından, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına gerek olmayıp, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinin amacı da dikkate alındığında, bozma nedeni sayılan bu hukuka aykırılığın Yargıtayca verilecek bir kararla düzeltilmesi olanaklı ve gereklidir.
    Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazanın bu hususa ilişkin olarak kabulüne karar verilmelidir.
    Bu itibarla sonuç olarak;
    Yargıtay C.Başsavcılığının,
    1- Yerel mahkemece kişisel hak niteliğindeki tazminat ve ağaçlandırma giderine hükmedilmesine ilişkin hukuka aykırılığın yerel Cumhuriyet savcısının sanık lehine temyizi üzerine bozma konusu yapılarak hükümden çıkartılması gerektiği yönündeki itirazının reddine,
    2- Özel Dairece bozma konusu yapılan tekerrüre ilişkin hukuka aykırılığın düzeltilerek onanmasının olanaklı olduğuna ilişkin itirazının ise kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sonuç olarak adli para cezasına mahkûm edilen sanık hakkında TCY’nın 58. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan CYUY’nın 322. maddesi uyarınca, tekerrür uygulamasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle, Özel Dairece eleştiri konusu yapılan hususlar dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay C.Başsavcılığının;
    a- Yerel mahkeme hükmündeki kişisel hakka ilişkin hukuka aykırılığın yerel Cumhuriyet savcısının sanık lehine temyizi üzerine bozma konusu yapılarak hükümden çıkartılması gerektiği yönündeki itirazının REDDİNE,
    b- Özel Dairece bozma konusu yapılan tekerrürle ilgili hukuka aykırılığın düzeltilerek onanmasının olanaklı olduğuna ilişkin itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14.07.2011 gün ve 3956-10955 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Akkuş Sulh Ceza Mahkemesinin 29.05.2008 gün ve 161-114 sayılı hükmünün; “sanık hakkında hükmedilen sonuç cezanın adli para cezası olması nedeniyle hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,” isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY"nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yerel mahkeme hükmünün 10 nolu bendindeki; “Sanığın Akkuş Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.07.2005 tarih ve 2003/158 esas, 2005/184 karar sayılı ilamı ile 6831 sayılı Yasaya Muhalefet suçundan 6831 sayılı Orman Kanunun 91/1, 91/3, 647 sayılı Yasanın 4, C.K. 59, 51. maddeleri gereğince 430,00 YTL para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın 16.09.2005 tarihinde kesinleştiği, sanığın verilen cezasının infaz tarihinden itibaren, 5237 sayılı TCK nun 58/2-b maddesi gereğince 3 yıl içerisinde tekrar suç işlediği ve mükerrir olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında 5237 sayılı TCK nun 58/7. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” bölümünün çıkartılması suretiyle, Özel Dairece eleştiri konusu yapılan hususlar dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.12.2011 günü yapılan müzakerede (1) nolu uyuşmazlık yönünden oyçokluğu, (2) nolu uyuşmazlık yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara