AYM 2018/20873 Başvuru Numaralı H.B. Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/20873
Karar No: 2018/20873
Karar Tarihi: 27/1/2021

AYM 2018/20873 Başvuru Numaralı H.B. Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H.B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/20873)

 

Karar Tarihi: 27/1/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESEN GİZLİLİK KARARI

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

H.B.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, esasa etkili iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 1977 doğumlu olan başvurucu, olayların vuku bulduğu tarihlerde Bartın İl Millî Eğitim Müdürlüğü bünyesinde veri hazırlama kontrol işletmeni olarak görev yapmaktadır.

9. Bartın"daki bir postaneden M.T.G. isimli şahsa içeriğinde DHKP-C terör örgütünün adı kullanılarak müstear isimle mektup gönderilmiştir. Bahse konu mektupta belli miktarda paranın örgüte ödenmesi gerektiği, ödenmediği taktirde kendisine ve yakınlarına örgüt tarafından zarar verileceğinin yazılı olduğu anlaşılmıştır. M.T.G. tarafından Bartın Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) olayın bildirilmesi neticesinde yapılan soruşturmada bahse konu mektubu başvurucunun gönderdiği tespit edilmiş, derinleştirilen soruşturmada başvurucunun M.T.G. isimli şahsa yukarıda belirtilen içerikte bir mektup daha gönderdiği, K.G. isimli şahsa da benzer içerikte ayrı bir mektup gönderdiği tespit edilmiştir. Sonraki iki mektuba Başsavcılık tarafından postada el konulmuştur.

10. Başvurucu soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı huzurunda alınan 26/2/2013 tarihli savunmasında üzerine atılı suçu işlemediğini, birkaç kişinin kendisini kaçırdığını, kendisine G. isimli şirkete gönderilmek üzere bir mektup verildiğini, mektubu göndermediği taktirde kendisinin ve çocuklarının öldürüleceğinin söylendiğini, mektubu aldığını ancak kimseye göndermediğini, bunun üzerine bir müddet sonra kendisini daha önce kaçıranların aynı araçla tekrar gelerek kendisini yine kaçırdığını, ilk mektubu göndermediği için bir şahsın kendisine tecavüz ettiğini, diğerlerinin kendisini tuttuğunu ve bu sırada tecavüzün kameraya kaydedildiğini, yeni verilecek mektubu göndermezse bu görüntüleri internette yayımlayacaklarını ve çocuklarını öldüreceklerini söylediklerini, bunun üzerine mektubu G. isimli şirkete gönderdiğini, bir süre sonra yine aynı araçla gelen silahlı kişilerin kendisini kaçırdığını, aynı kişinin yine diğerlerinin yardımı ile kendisine tecavüz ettiğini, kamerayla görüntülerinin çekildiğini, aynı şekilde tehdit edildiğini ve gönderilmek üzere kendisine bu defa iki adet mektup ve mektupların gönderileceği adreslerin verildiğini, bu mektupları da mecburen göndermek zorunda kaldığını ifade etmiştir.

11. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma neticesinde başvurucu hakkında var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanmak suretiyle yağmaya teşebbüs suçundan 11/3/2013 tarihinde iddianame tanzim edilmiştir.

12. Başvurucunun soruşturma safhasındaki ifadesinde yer alan kendisine mektupları verdiğini iddia ettiği kimliği belirsiz kişiler hakkında ise nitelikli cinsel saldırı, birden fazla kişi ile birlikte cebir tehdit veya hile kullanarak cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 11/3/2013 tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

13. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... aldırılan doktor raporunda fiili livata düşünüldüğüne dair rapor verildiği görülmüştür.

Bahsedilen iddiaya konu aracın belirtilen tarihlerde ilgili köyde görülüp görülmediğine dair Kızılelma Jandarma Karakol Komutanlığına yazı yazılmış, yapılan araştırmada benzer herhangi bir araca rastlanılmadığının belirtildiği görülmüştür.

Her ne kadar müştekinin raporunda fiili livata bulgularının olduğu belirtilmiş ise de, müştekinin anlatımlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, böyle bir savunmanın üzerine atılı suçun tespit edilmesinden sonra yapılmış olması dikkate alınarak suçtan kurtulmaya yönelik ifadeler olduğu, müştekinin belirtilen eylemin mağduru olduğuna dair soruşturmayı devam ettirecek herhangi bir delil olmadığı anlaşılmakla;

Açıklanan nedenlerle kimliği belirsiz şüpheliler hakkında atılı suçtan kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ..."

14. Başvurucu, Bartın Ağır Ceza Mahkemesindeki (Mahkeme) yargılamada yaptığı savunmalarda da soruşturma aşamasında verdiği ifadeleri tekrar etmiştir.

15. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde başvurucunun katılan M.T.G.ye ve mağdur K.G.ye karşı var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanmak suretiyle yağmaya teşebbüs suçunu işlediğinden bahisle ayrı ayrı 2 yıl 9 ay 10 gün ve2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına 19/12/2013 tarihinde karar verilmiştir.

16. Gerekçeli kararın ilgili kısımları şöyledir:

" sanık [H.B.nin] 01/02/2013 tarihinde Bartın merkez postanesi aracılığı ile katılan [M.T.G.ye] hitaben mektup gönderdiği, sanığın bahse konu mektubun içeriğinde DHKPC örgütü adına Bartın"da görev yaptığı, örgüt tarafından kendisine 16 kişilik liste verildiği ve bu listenin 14. sırasında yer aldığını, kendisine 200 bin TL fatura kesildiğini, bu parayı ödemediği takdirde kendisine ve ailesine zarar verileceğini belirttiği, gönderilen bu mektubun içeriğine ilişkin olarak suç duyurusunda bulunması üzerine yapılan araştırmalar neticesinde sanık [H.B.nin] Bartın merkez postanesinden 26/2/2013 tarihli bir mektupla aynı parayı %50 arttırdığından bahisle katılan [M.T.G.den] talep ettiğinin tespit edildiği, yine postaneden mağdur [K.G.nin] alıcısı olduğu ve DHKPC örgütüyle bağlantısı bulunduğu belirtilen bir mektup gönderildiği, bahse konu iş bu mektubun da içeriği incelendiğinde sanığın DHKPC terör örgütü adına mağdur [K.G.den] 200.000 TL para talep ettiği, bu parayı ödememesi durumunda kendisine ve ailesine işyerlerine zarar vereceğini belirttiği, sanığın varsayılan suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanmak suretiyle katılan ve mağdurdan bir miktar talep edildiği, katılan [M.T.G.nin] istenen parayı vermeyerek kolluğa durumu bildirdiği ve olayın bu şekilde gerçekleştiği mahkememizce kabul edilmiştir.

Her ne kadar sanık savunmasında, müştekilere mektup gönderdiğini kabul etmekle beraber, bu mektupları başkalarının tehditleri ve şantajı neticesinde gönderdiğini, mektuplar neticesinde kendisinde menfaat temin etme amacının olmadığını belirterek atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de; sanığın savunmasında belirttiği şekilde tehdit edilerek atılı suça azmettiren şahıslar hakkında herhangi bir somut delil sunamadığı ve bu kişilerin de tespitlerinin yapılamaması nedeniyle sanığın bu yöndeki savunmasının soyut olduğu anlaşılmakla, sanığın kendisini suçtan kurtarmaya yönelik soyut iddiadan ibaret savunmasına itibar edilmeyerek, üzerine atılı var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanmak suretiyle yağma suçunu işlediği vicdani kanaatine mahkememizce ulaşılmış; ancak sanığın doğrudan doğruya icra hareketlerine başladığı iş bu eyleminin, elinde olmayan nedenlerle tamamlanamadığı, yine sanığın mağdur [K.G.ye] yönelik var olan suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanmak suretiyle para talebinde bulunduğu mektubu Bartın merkez postanesine verdiği, iş bu suçun icra hareketlerine başlamakla birlikte, kolluk tarafından mektubun mağdura ulaşmadan ele geçirmesi nedeniyle sanığın eylemini elinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı, iş bu suçun da teşebbüs aşamasında kaldığı mahkememizce kabul edilmiştir.

Her ne kadar sanık müdafisi aşamalardaki savunmalarında, sanığın başkasının tehditi ile atılı suçu işlediğini, bu suçu işlemesine neden olanların sanığa tecavüzde bulunarak görüntülü kayıt altına aldıkları, bu kayıtları yayma tehdidi ile sanığın bu mektupları göndermek zorunda kaldığını, hatta tecavüz iddialarına ilişkin olarak, sanıkta fiili livata bulgusu olduğuna dair doktor raporunun da dosyada bulunduğunu; ayrıca kolluk kuvvetleri tarafından mektupta belirtilen yere saklanan para poşetini de almaya gitmediği için olayda menfaat temin etme amacının olmadığını belirterek sanığın beraatine karar verilmesini, yahut TCK"nun 28. maddesinde düzenlenen korkutma ve tehdit ile suç işlemesine ilişkin hükmün uygulanmasını talep etmiş ise de; sanığın maruz kaldığı tehdit, cebir, şiddet ve fiili livata eylemlerine uğramasını müteakip kolluk kuvvetlerine herhangi bir suç ihbarında bulunmadığı, iddia olunan eylemler neticesinde faillerin araştırılması ve kendi güvenliğinin temini için herhangi bir girişiminin bulunmaması hususları ile davaya konu ve emanette bulunan mektupları kendi rızası ve iradesi ile göndermesi hususu birlikte değerlendiriliğinde; yine sanığın bizzat vermiş olduğu kolluk ifadesinde PTT binası dışında başka birisinin gönderilmek üzere mektupları kendisine verdiğini ve yardım amacıyla bu mektupları postaladığını belirtmesi karşısında; sanığın ve sanık müdafisinin çelişkileri giderilemeyen ve maddi delillerle desteklenemeyen savunmalarına itibar edilememiştir.

Her ne kadar sanık [H.B.] hakkında katılan [M.T.G.ye] yönelik gerçekleştirmiş olduğu eylemler nedeniyle "iki kez" nitelikli yağma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; sanığın 01/02/2013 ve 26/02/2013 tarihli katılan [M.T.G.ye] göndermiş olduğu her iki mektubunda da ilk talep edilen paranın ödenmesi konusunda tehdit eylemlerini sürdürdüğü, yani sanığın ikinci mektubu göndermesindeki amacının da ilk mektupta belirtilen hususların yerine getirilmesi olduğu; bu nedenle katılana karşı kül halinde tek bir nitelikli yağmaya teşebbüs suçunun oluştuğu anlaşıldığından, sanık [H.B.nin] katılan [M.T.G.ye] ve mağdur [K.G.ye] yönelik gerçekleştirmiş olduğu var olan suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanmak suretiyle yağmaya teşebbüs suçundan eylemlerine uyan TCK"nun 149/1-f ve 35 maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmasına karar vermek gerekmiş..."

17. Başvurucu müdafii 19/12/2013 tarihinde, kararı temyiz ettiğine dair süre tutum dilekçesi vermiş ve ayrıntılı temyiz nedenlerini içeren dilekçesini mahkeme kararının gerekçesi tebliğ edildikten sonra vereceğini bildirmiştir.

18. Gerekçeli karar başvurucu müdafiine 21/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu müdafii ayrıntılı temyiz sebeplerini içeren dilekçesi ile dilekçede bahsi geçen CD ve gazete kupürlerini Mahkemeye teslim etmiştir. 27/3/2014 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde özetle sözde örgüt üyesi kişilerin başvurucu üzerinde karşı koyamayacağı ve sakınamayacağı ağır bir korku hâli oluşturduklarını ve bu nedenle iddianameye konu eylemin gerçekleştirildiğini, buna dair dosya içindeki en güçlü delilin daha önceki savunmalarda da belirtildiği üzere başvurucunun tecavüze uğraması ve buna dair fiilî livatayı gösterir raporlar olduğunu, savunmalarını haklı çıkaran en önemli delilin yerel mahkemece kovuşturma tamamlandıktan sonra ortaya çıktığını, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararından sonra, başvurucunun uğradığı tecavüzün görüntülerini içeren bir CD ile altı çizili harfler birleştirildiğinde "bitti sanma" şeklinde başlayan tehdit içerikli yazılı bir metin ortaya çıkan şifreli gazete kupürünün başvurucunun arabasının camına asılı şekilde bulduğunu, yerel mahkemede yargılama sonlandırıldığı için Mahkemece bu görüntüler değerlendirilmeden karar verildiğini, kararın bozulmasıyla yerel mahkemece bu delilin incelenmesine imkân tanınması gerektiğini belirtmiştir.

19. Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde 27/3/2018 tarihli kararla hükmün onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık [H.B.] savunmasının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak onanmasına ..."

20. Başvurucunun bireysel başvuru dilekçesinde belirttiği 27/3/2014 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesi ve ekinde yer alan CD ile gazete kupürü, elindeki delilleri kopya almadan tamamıyla Mahkemeye sunduğunu belirtmiş olması nedeniyle Mahkemeden istenerek temin edilmiş ve dosya içine konulmuştur.

21. Başvurucu, hakkında çıkarılan yakalama kararının infazı neticesinde ceza infaz kurumuna alındığı 4/6/2018 tarihinde nihai kararı öğrendiğini beyan etmiştir.

22. Başvurucu 3/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; hakkındaki mahkûmiyet kararına yaptığı itirazların hiçbirinin dikkate alınmadığını, hangi gerekçelerle bu itirazlara itibar edilmediğinin açıklanmadığını, zor kullanılarak cinsel istismara maruz kalması nedeniyle atılı eylemleri gerçekleştirdiğini, buna ilişkin görüntülere ilk derece yargılaması sırasında ulaşamadığını, temyiz aşamasında bu görüntülere ulaşıp Yargıtaya gönderdiğini ancak Yargıtay tarafından bahse konu görüntüler dosya arasına alınmadığından açıkça lehine olan bu görüntülerden ve dilekçesinden hiç bahsedilmeden onama kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

25. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru karar sonucunu etkileyecek esaslı bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

28. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

29. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

30. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

31. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56). Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Yargılama sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).

32. Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, § 57). Öte yandan itiraz veya temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların itiraz veya temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

33. Somut olayda başvurucu, M.T.G. ve K.G.ye DHKP-C terör örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak mektup göndermek suretiyle kendilerinin ve yakınlarının canına zarar verileceğinden bahisle onlardan para istemesi nedeniyle iki kez nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan mahkûm edilmiştir. Gerekçeli kararda; başvurucunun anılan suçları işlediğinin sanık savunması, katılan ve mağdur beyanları, tanık ifadeleri, kriminal raporu, işyeri arama tutanağı, araç arama tutanağı, ev arama ve elkoyma tutanağı, güvenlik kamera kayıtları ve çıktıları doğrultusunda tespit edildiği ifade edilmiştir.

34. Mahkemece bu tespitlerde bulunulurken başvurucu ve müdafii; hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında, başvurucunun başkalarının tehdidi ile atılı suçu işlediğini, bu suçu işlemesine neden olanların başvurucuya zorla cinsel istismarda bulunarak bu fiili görüntülü kayıt altına aldıklarını, bu kayıtları yayma tehdidi ile başvurucunun bahse konu mektupları göndermek zorunda kaldığını hatta tecavüz iddialarına ilişkin olarak başvurucuda fiilî livata bulgusu olduğuna dair doktor raporunun da dosyada bulunduğunu, ayrıca başvurucunun mektupta belirtilen yere kolluk kuvvetleri tarafından saklanan para poşetini de almaya gitmediği için olayda menfaat temin etme amacının olmadığını belirtmiştir. Ancak başvurucu ne soruşturma ne kovuşturma aşamasında bu iddialarını destekleyecek bir delil sunmuştur. Dolayısıyla da Mahkeme; başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği tehdit, cebir, şiddet ve fiilî livata eylemlerine uğramasını müteakip kolluk kuvvetlerine herhangi bir suç ihbarında bulunmadığı, iddia olunan eylemler neticesinde faillerin araştırılması ve kendi güvenliğinin temini için herhangi bir girişiminin bulunmadığı, davaya konu mektupları kendi rızası ve iradesi ile gönderdiği hususlarını birlikte değerlendirerek başvurucunun ve müdafiinin maddi delillerle desteklenemeyen savunmalarına itibar etmediğini gerekçesinde belirtmiştir.

35. Karar gerekçesinden başvurucunun kendisini suçtan kurtarabilecek iddialarını somut delillerle destekleyemediği anlaşılmaktadır. Ancak bu noktada başvurucu müdafii tarafından hâkime havale ettirilerek Yargıtaya gönderilmek üzere Mahkemeye teslim edilen 27/3/2014 tarihli dilekçe ekinde bulunan CD dikkate değerdir (bkz. § 18). Başvurucu bu dilekçede soruşturma aşamasında ve Mahkemede ileri sürdüğü ancak dayanaksız bulunduğundan itibar edilmeyen savunmalarını destekleyebilecek maddi delillerden bahsetmekte ve bizatihi bu delilleri temyiz merciine incelenmek üzere sunmaktadır. Söz konusu CD ile gazete kupürleri Mahkemeden talep edilmiş ve Mahkemenin 5/2/2020 tarihli yazısı ile bireysel başvuru dosyasına gönderilmiştir. Gelen yazı ekinde yer alan gazete parçalarında bazı yerlerin altının çizili olduğu, CD içinde ise biri öne doğru eğilmiş ve diğeri ise arkasında duran iki şahsın cinsel ilişkide bulunduğuna dair başvurucunun iddialarını destekleyebilme ihtimali olan görüntülerin olduğu görülmüştür.

36. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçerek delil değerlendirmesi yapması söz konusu olamaz. Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58). Ancak başvurucunun her aşamada ileri sürdüğü kendini suçtan kurtaracak veya alacağı cezayı hafifletebilecek nitelikte olan tecavüze uğradığına dair iddialarına ilişkin sonradan elde ettiği delillerin başvurucu tarafından temyiz aşamasında dosyaya sunulduğu tartışmasızdır. Başvurucunun iddiasının kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan bir iddia olduğu, temyiz aşamasında sonradan dosyaya sunulan deliller hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.

37. Buna göre başvurucu kendisine tecavüz edilerek buna ilişkin görüntülerin ifşa edileceği korkusuyla üzerine atılı suçu işlediğine dair iddiasını destekleyebilecek mahiyette deliller sunmasına rağmen, onama kararından anlaşıldığı üzere bu husus temyiz incelemesinde ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

39. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında hakkında kuvvetli deliller olmamasına rağmen yağma suçundan kendisine ceza verildiği, lehine delillerin toplanmadığı, Savcılık aşamasında eksik araştırma ve inceleme yapıldığı, Mahkemece takdir hakkının aleyhine kullanıldığı şeklindeki diğer şikâyetleriyle ilgili olarak kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

41. Başvurucu, hak ihlalinin tespiti ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

44. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

45. İncelenen başvuruda başvurucunun, kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan temyiz aşamasında elde ettiğini belirterek dosyaya sunduğu delillerle ilgili iddialarına ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Yargıtay kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

46. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmesi için Bartın Ağır Ceza Mahkemesine (E.2013/65, K.2013/206) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Diğer ihlal iddialarının incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA,

E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı Yargıtay 6. Ceza Dairesine göndermesi için Bartın Ağır Ceza Mahkemesine (E.2013/65, K.2013/206) GÖNDERİLMESİNE,

F. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara