Esas No: 2018/12576
Karar No: 2018/12576
Karar Tarihi: 27/1/2021
AYM 2018/12576 Başvuru Numaralı HALİS ULUER Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HALİS ULUER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/12576) |
|
Karar Tarihi: 27/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Zehra GAYRETLİ |
Başvurucu |
: |
Halis ULUER |
Vekili |
: |
Av. Ramazan KÜÇÜK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayalı mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 1975 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Nevşehir"de ikamet etmektedir.
9. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 3/4/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında basit tehdit suçundan kamu davası açılmıştır.
10. İddianamede başvurucunun müştekiye karşı "kalan borcunun öde, aksi takdirde olacakları düşünemiyorum" şeklinde ifadeler kullanmak suretiyle tehditte bulunduğu iddia edilmiştir. İddianameye göre cep telefonunun ses kaydetme özelliğini aktifleştirerek başvurucu ile aralarında geçen konuşmaları telefonuna kaydeden müşteki, konuşma kaydını CD ortamında savcılığa teslim etmiştir.
11. Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın 7/9/2017 tarihli celsesinde başvurucu müdafii söz konusu konuşmanın usulsüz bir şekilde kaydedildiğini belirterek bu konuşmaya ait ses kaydı dökümlerinin hukuka aykırı delil niteliğini haiz olması nedeniyle hükme esas alınmaması gerektiğini ileri sürmüştür.
12. Mahkemenin 19/10/2017 tarihli kararı ile başvurucunun atılı suçtan 500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararda Yargıtayın güncel içtihatlarına atıf yapılarak kişinin zor durumda kalmış olması durumunda tehdite konu hakkını korumak ve failin yakalanmasını sağlamak amacıyla [ses kaydı] yapabileceğinin ve [bu kaydı] adli makamlara teslim edeceğinin tartışma götürmeyecek bir gerçek olduğu ifade edilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"[H]er ne kadar sanık müdafii tarafından CMK"da belirtili usule aykırı şekilde bir dinleme kararı olmadan, herhangi bir mahkeme kararı olmadan katılan tarafından sanığın konuşmalarının kayda alındığını belirtip yasak ağacın meyvesi de yasaktır genel görüşü uyarınca hukuka aykırı yoldan elde edilmiş olan delilin delil olarak kabul edilmeyeceği, kovuşturma aşamasında savunulmuşsa da Yargıtay"ın güncel içtihatlarıyla sabit olduğu üzere kişinin zor durumda kalmış olması durumunda tehdite konu hakkını korumak ve failin yakalanmasını sağlamak amacıyla kişinin sesini kaydedebileceği ve adli makamlara teslim edeceği tartışma götürmeyecek bir gerçektir. Burada bir şekilde katılanın nefsine yönelik meydana gelmiş olan bir saldırıyı (tehdit eylemi) bir nevi meşru müdafaa ile (ses kaydı) defetmektedir. Yargıtay"ın güncel içtihatlarında da kabul ettiği görüş bu yöndedir."
13. Mahkemece gerekçeli kararda ayrıca, kısa kararda sehven istinaf yolu açık olmak üzere karar verildiğinin yazıldığı ve söz konusu maddi hatanın düzeltilemediği belirtilerek başvurucunun yargı yolu bakımından yanıltılmaması amacıyla istinaf yolu açık tutulmuştur.
14. Başvurucu; diğer nedenlerin yanı sıra kişiler arasındaki konuşmaların gizlice kaydedilmesi suretiyle elde edilen delilin hukuka aykırı yöntemle elde edildiğini, bu delile dayalı olarak hüküm verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna müracaat etmiştir.
15. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 26/2/2018 tarihli kararı ile hükmün kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusu reddedilmiştir. Başvurucunun itirazı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 20/4/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
16. Nihai karar 9/5/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 14/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Basit tehdit" kenar başlıklı 106. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur."
B. Yargıtay İçtihadı
19. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun E.2012/5.MD-1270, K.2013/248 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Katılanın sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt ettiği sırada, sanıklar hakkında yetkili organlarca başlatılmış bir soruşturma veya kovuşturma bulunmadığından, dolayısıyla 5271 sayılı CYY"nın 2. maddesinde tanımı yapılan şüpheli veya sanık kavramlarının konuşmaların kayıt edildiği aşamada sanıklar yönünden söz konusu olmaması, 5271 sayılı CYY"nın 135. maddesinde düzenlenmiş olan iletişimin denetlenmesi tedbirinin yalnızca şüpheli veya sanık sıfatına sahip kişiler hakkında uygulanmasının mümkün bulunması karşısında da, katılan tarafından elde edilen kayıtların 5271 sayılı CYY"nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve hakim kararı olmaksızın gerçekleştirildiklerinden bahisle hukuka aykırı kabul edilmesi isabetli bir yaklaşım tarzı değildir.
Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde; henüz yasaya göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilerek soruşturmaya başlanılmayan bir dönemde katılanın kendisinden rüşvet istedikleri gerekçesiyle sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların 5271 sayılı CYY"nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, katılanın kendisinden rüşvet istedikleri gerekçesiyle sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından 5237 sayılı CYY"nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve hakim kararı olmaksızın gerçekleştirildiklerinden bahisle hukuka aykırı kabul edilmesi isabetli değildir.
Diğer taraftan, katılan tarafından elde edilmiş olan kayıtların 5237 sayılı TCY"nın Özel Hükümler başlıklı İkinci kitabının kişilere karşı suçlar başlıklı ikinci kısmının dokuzuncu bölümünde düzenlenen özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında kabulü de olanaklı değildir. Zira katılan eylemi bir başkasının özel hayatına müdahale olmayıp, kendisine karşı işlendiğini düşündüğü suçla ilgili olarak kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyerek, yetkili makamlara sunmak amacıyla güvence altına almaktır.
Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; soruşturma veya kovuşturma makamlarından usulüne uygun olarak alınmış iletişimin kayda alınması kararı bulunmadığı hâlde iletişiminin kayda alınması suretiyle delil elde edildiğini ve bu delilin mahkȗmiyete esas alındığını belirterek adil yargılanma hakkının, özel hayatın gizliliğinin ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin münhasıran hukuka aykırı delile dayalı hüküm verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmakta olup tüm iddialarının bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamında güvence altında olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.
23. Anayasa Mahkemesi daha önce Orhan Kılıç ([GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018) kararında hukuka aykırı delillerle ilgili hakkaniyete uygun yargılama hakkı kapsamında yapılan şikâyetleri incelemiştir. Buna göre kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabileceği sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği koşulların onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığının dikkate alınması gerekliliğine de işaret etmiştir (Orhan Kılıç, §§ 42-51).
24. Diğer taraftan Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
25. Başvuru konusu olayda, başvurucu ile müşteki arasında geçen konuşmalara ait ses kaydı tehdit suçunun işlendiği şikâyeti kapsamında CD ortamında müşteki tarafından savcılığa teslim edilmiştir. Mahkeme bu ses kaydına dayalı olarak basit tehdit suçundan yaptığı yargılama sonucunda başvurucunun mahkȗmiyetine hükmetmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafın konuşmalarının gizlice kaydedilmesi suretiyle elde edilen delilin hukuka uygun sayılacağı hususunda Yargıtay içtihadı bulunduğuna atıf yaparak olayı bu içtihat ışığında değerlendirdiğini belirtmiştir. Bu değerlendirmeye göre Mahkeme, müştekinin nefsine yönelen saldırıya karşı ses kaydı yapmak suretiyle bir nevi meşru müdafaada bulunduğunu kabul etmiştir (bkz. § 12).
26. Öte yandan şikâyet konusu delilin kanuni düzenlemelere uygun şekilde elde edilmediği ve elde ediliş yöntemi açısından hukuka aykırı mahiyette olduğu hususunda derece mahkemelerince bir tespitte bulunulmadığı gibi söz konusu delinin ilk bakışta ve açıkça hukuka aykırılığından da söz edilemeyecektir.
27. Bu durumda -belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte- Mahkemenin gerekçesi de gözetildiğinde somut olayda elde edilen delilin ceza davasında kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir bulguya rastlanmamıştır.
28. Diğer taraftan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte bir durumun bulunmadığı açıktır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.