Esas No: 2018/24677
Karar No: 2018/24677
Karar Tarihi: 28/1/2021
AYM 2018/24677 Başvuru Numaralı GÜNEŞ BASIM YAYIM ORGANİZASYON VE TİCARET LTD. ŞTİ. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÜNEŞ BASIM YAYIM ORGANİZASYON VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/24677) |
|
Karar Tarihi: 28/1/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Mustafa İlhan ÖZTÜRK |
Başvurucu |
: |
Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Ltd. Şti. |
Vekili |
: |
Av. Özge DEMİR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir siyasetçi hakkında yapılan haber nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruya konu gazete haberinin yayımlandığı tarihten önce -2013 yılında- aralarında siyasetçi ve kamu görevlilerinin de bulunduğu çok sayıda kişinin hukuka aykırı olarak ortam dinleme araçlarıyla dinlenerek özel hayatlarına ve haberleşme özgürlüklerine müdahale edildiğine ilişkin iddiaları araştırmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu (Komisyon) kurulmuştur. Komisyon, daha önce emniyet genel müdür yardımcılığı ve istihbarat daire başkanlığı görevlerinde bulunan E.A.nın konuyla ilgili olarak bilgisine başvurmuştur. E.A. Komisyona verdiği ifadesinde, ismini vermediği bir büyükşehir belediye başkanının yasa dışı dinleme aracı kullandığı iddiasında bulunmuştur.
9. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kahramanmaraş milletvekili olan D.Ö. de yasa dışı dinleme cihazları konusunda açıklamalar yapmıştır. D.Ö., Komisyonda bilgilerine başvurulan kişilerin beyanlarına da atıfta bulunarak Emniyet Genel Müdürlüğünün envanterinde bulunan teknik takip ve dinleme yapan araçlardan bir kısmının kaybolduğunu, araçlardan birinin ise o dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı olan M.G. (davacı) tarafından şantaj amacıyla kullanıldığını iddia etmiştir. Bu iddialar başvuruya konu haberin yayım tarihinden önce çeşitli basın organlarında yayımlanarak gündem oluşturmuştur.
10. CHP İzmir Milletvekili Er.A. da kaybolduğu iddia edilen dinleme cihazlarıyla ilgili olarak içişleri bakanı tarafından cevaplanması amacıyla soru önergesi vermiştir.
11. Yukarıda belirtilen gelişmelerden sonra başvurucunun yayımcısı olduğu ulusal bir gazete olan Sol gazetesi (gazete), E.A.nın Komisyondaki ifadesi ile milletvekillerinin beyanlarına atıfta bulunarak davacı hakkında ileri sürülen bu iddiaları haberleştirmiştir.
12. Gazetenin 30/9/2013 tarihli nüshasında yer alan "Hayalet dinleme aracı [G.de] iddiası" başlıklı haberin ilgili kısmında şu ifadeler yer almıştır:
"Ortam dinlemesi için kullanılan 11 mobil aracın 5"inin MİT"te olduğu belirlenirken kalan 6 aracın durumu belirsizliğini koruyor. Kayıp dinleme araçlarından birinin bir belediye başkanı tarafından kullanıldığı iddiası gözleri [M.G.ye] çevirdi.
CHP Kahramanmaraş milletvekili [D.Ö.nün], Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı[M.G.nin] izleme ve ortam dinlemesi yapan araç kullandığı iddiasıyla yeniden gündeme gelen, teknik takip yapan ve kayıp olduğu iddia edilen "Observer" araçlarının akıbeti belirsizliğini koruyor. Araçların son durumuyla ya da araçlardan birini kullandığı iddia edilen [M.G.] ile ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmazken, bu araçlardan ülkede 11 adet olduğu ve 5 minibüsün 2013 yılında tüm teçhizatıyla MİT"e devredildiği biliniyor. Kalan 6 aracın sorumluluğunu hiçbir kamu kuruluşu almıyor, bu araçların kim adına ve nerede kullanıldığı bilinmiyor.
İçişleri Bakanlığı topu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı"na atarken, Gümrük Bakanlığı da kayıtlarında araçlarına dair bilgi olmadığını savunuyor.
Emekli Emniyet Yetkilisi İddiaları Doğruluyor
Böcek Komisyonunun yasadışı dinlemeler için bilgisine başvurduğu Emniyet Genel Müdürlüğü Emekli Müdür Yardımcısı [E.A.nın] ifadeleri de bu araçların varlığını ve bunlardan birinin bir belediye başkanı tarafından kullanıldığı iddialarını doğruluyor. TBMM Yasadışı Dinleme Komisyonu"nda konuşan [E.A.] bu tarz cihazların genelde Almanya"da [R.S.] firmasından alındığını söylüyor ve komisyon üyelerine "Ben size şu kadar net söyleyeyim: Bazı büyükşehir belediye başkanlarımızın bile bu aracı yıllardan beri kullandığını herkes biliyor" diyor. CHP Balıkesir milletvekili [N.H.nin] bu tür cihazların faturasız, kayıtsız ülkeye nasıl girdiği sorusuna ise "Türkiye"ye her şey yasal mı giriyor sayın milletvekilim" diye cevap veriyor.
Cevapsız kalan sorular
CHP İzmir milletvekili [E.A.nın] tüm bu iddiaları içeren soru önergesine İçişleri Bakanı [M.G.] dinleme ve izleme faaliyetlerine dair her türlü bilginin TİB"in sorumluluğunda olduğu cevabını verdi. Bu cihazların gümrük kayıtlarının olup olmadığına yönelik soruları ise Gümrük Bakanı [H.Y.], ellerinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı şeklinde yanıtladı.
"[M.G.] şantajla Belediye Başkanlığı yapıyor"
[D.Ö.], kayıp cep telefonlarını bile bulan devlet yetkililerinin, yurt dışından özel olarak getirilen kayıp dinleme araçlarını bulamamalarının manidar olduğunu söyleyerek "Geçtiğimiz yıl böcek komisyonu toplantısında bu araçlardan birinin bir belediye başkanında olabileceği konuşulmuştu. Ben o belediye başkanının [M.G.] olduğunu düşünüyorum. [M.G.], bugüne kadar milletvekillerinden tutun, mahkeme başkanlarına, iş adamlarından tutun hatta başbakana, birçok kişiye şantaj yaptı. Bunca yolsuzluğunun, usulsüzlüğünün ortaya çıkmamasının sebebi belediye başkanının şantajlarıdır" diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ilgili bir başka iddiayı da gündeme getiren [D.Ö.], "Ankara Belediyesinde kaç tane hakim savcı yakını, istihbarat elemanı çocuğu çalışıyor bilmiyoruz ama bizim duyumlarımız kritik görevlerdeki birçok insanın yakınının [M.G.] tarafından çalıştırıldığı yönünde. [M.G.] bunu da elinde bir koz olarak bulunduruyor" dedi."
13. Davacı, anılan haberde geçen ifadeler nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 1/10/2013 tarihinde Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) gazete aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.
14. Mahkeme 25/6/2015 tarihinde davanın kısmen kabulü ile başvurucunun 5.000 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Her ne kadar söz konusu yayın içeriğinde muhabirin kişisel yorumundan ziyade CHP milletvekili [D.Ö.nün] beyanları esas alınarak haber yapılmış ise de davalının basın özgürlüğü kapsamında sınırsız hareket edemeyeceği herhangi bir konuyu haberleştirirken kamu yararı ile hakkında haber yapılanın menfaati arasındaki dengeyi objektif olarak koruması ve habere konu hususun en azından görünür gerçekliğe uygun olup olmadığının araştırılması gerektiği, somut olayda davalı söz konusu araştırmayı yapmaksızın [D.Ö.] tarafından ileri sürülen iddiaları haberleştirirken davacının hakkında olumsuz kanaat oluşturulmasına yönelik hareket edildiği, davacının şantajcı bir kişiliğe sahip olduğunun ileri sürüldüğü bu hususun kişilik haklarının ihlali mahiyetinde olduğu ve davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu anlaşılmakla birlikte manevi tazminatın mahiyeti gereği zenginleşmeye sebebiyet vermeyecek şekilde tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile tazminata esas olayın mahiyeti gözönüne alınarak miktarın tespiti gerektiği düşüncesiyle talebin kısmen kabulüne karar vermek gereği duyularak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir..."
15. Tarafların temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 19/2/2018 tarihinde kararı oyçokluğuyla onamıştır. Nihai karar başvurucu vekiline 4/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 4/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı bir karar için bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, §§ 18-28.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; dava konusu haberin emekli bir emniyet genel müdür yardımcısının Komisyona verdiği ifadeler ile ilgili olduğunu, anılan iddiaların soru önergesine konu olduğunu ve milletvekilleri tarafından dile getirildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, gazetenin haber değeri olan bu iddiaları, iddia sahiplerinin isimlerini kullanıp konuşmalarından alıntılar vererek güncel bir şekilde haberleştirdiğini ifade etmiştir. Başvurucu, anılan haber nedeniyle manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesinin Anayasa"nın 5., 25., 26., 28., 29., 30., 31., 36., 40., 67., 68 ve 138. maddelerini ihlal ettiğini iddia etmiştir.
20. Bakanlık görüşünde; iç hukukta ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkının aynı derecede ve eşit olarak saygıyı hak ettiği, bu iki hak arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmadığı belirtilmiştir. Bakanlık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ifade özgürlüğünün bireylerin "görüşlerini açıklayabilme, kanaat sahibi olabilme, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve fikir alıp verme" özgürlüklerinden oluştuğunun belirtildiğini, bununla birlikte bu özgürlüğün sınırsız bir hak niteliği taşımadığını vurgulamıştır. Bu itibarla Bakanlık, başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinde yargı organlarınca verilen kararlarda ifade (basın) özgürlüğü ile başkalarının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında daha önceki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa"nın 26. ve 28. maddelerinde düzenlenen ifade ve basın özgürlükleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
24. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
26. Gazetede yayımlanan haber nedeniyle davacı tarafından açılan davada başvurucunun 5.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
28. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
29. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
30. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı
31. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(2) Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlükleri
32. Anayasa Mahkemesi; Anayasa"nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa"nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).
(3) Basının Ödev ve Sorumlulukları
33. Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri basına tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa"nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 43).
34. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü; ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır.
(4) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması
35. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44) Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44).
(5) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme
36. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Mevcut olayda çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı, haberin konusu ve yayımlanma şartları, kullanılan ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları, habere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı, haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği, hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).
37. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun yaptığı haber sebebiyle manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yönde bir değerlendirme için bkz: Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38).
(6) Somut Olayın Değerlendirilmesi
38. Somut olayda başvurucu, haberin yayımlandığı tarihte Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı olan davacı hakkında yapmış olduğu bir haber nedeniyle manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. Başvurunun çözümlenmesi için incelenmesi gereken temel iki mesele bulunmaktadır. İlki başvurucunun daha önce yaygınlık kazanmış olan bir iddiayı haber yapıp yapmadığı, diğeri ise başvurucunun bir gazeteci olarak üzerine düşen ödev ve sorumlulukları yerine getirip getirmediğidir (benzer bir incelemenin yapıldığı bir karar için bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2)).
39. Başvurucuya konu haber içeriği incelendiğinde devletin çeşitli kurumları tarafından hangi kurumun envanterinde bulunduğu konusunda net bir açıklama yapılmayan altı mobil dinleme aracının akıbetinin araştırıldığı görülmektedir. Bu araştırma yapılırken öncelikle milletvekili olan D.Ö.nün başka basın organları tarafından daha önce yayımlanan açıklamalarına alıntı yapılarak yer verilmiştir. Ayrıca haberde, söz konusu iddiaların haberin yayımlanmasından bir süre önce Komisyonda dinlenen kişiler tarafından tekrar gündeme getirildiği ve bir soru önergesine konu olduğu hatırlatılmıştır.
40. Görüldüğü üzere somut başvuruya konu haber daha önce farklı mecralarda dile getirilmiş olan, güncel, haber değeri taşıyan bir konuya ilişkin iddiaların haberleştirilerek yeniden gündeme getirilmesinden ibarettir. Dolayısıyla davacı hakkında dile getirilen iddiaların ilk kez başvurucunun haberiyle alenileştiği söylenemez.
41. Şu hâlde incelenmesi gereken diğer husus ise haber yapılırken basının ödev ve sorumluluklarına uygun davranılıp davranılmadığıdır. Hiç kuşkusuz bir iddiaya veya söylentiye dayansa da kişilerin itibarını zedeleyecek şekilde isnatta bulunulması durumunda gazetecinin çok daha dikkatli olması, bu konuda asgari bir araştırma yapması gerekmektedir. Bu gereklilik, ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin şeref ve itibar hakkı arasındaki hassas dengenin korunması bakımından hayati derecede önemlidir.
42. Başvurucudan haberde yer alan iddiaların doğruluğunu bütün yönleriyle ortaya koyacak şekilde ispatlaması değilse bile bu iddialarını somut olgularla desteklemesi beklenmelidir (Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64). Bu durumun gazetecilerin gazetecilik etiğine uygun bir biçimde davranarak doğru ve güvenilir bilgi vermek için iyi niyetli hareket etmeye yönelik ödev ve sorumluluklarından kaynaklandığı kabul edilmelidir. Bir diğer anlatımla Anayasa’nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğünün gazetecilere tanıdığı güvence, gazetecilerin gazetecilik mesleğinin gerekleri ile ödev ve sorumluluklarına saygı içinde hareket etmeleri koşuluna bağlıdır (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Orhan Pala, § 46; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, § 43).
43. Somut olayda davacı hakkındaki iddiaların nerede ne şekilde dile getirildiği ve bu iddiaların sahipleri belirtilmek suretiyle haberleştirildiği görülmektedir. Haber içeriğinde iddia sahiplerinin sözleri tırnak içinde alıntılanmış ve başvuruya konu habere naklen eklendiği açıkça gösterilmiştir. Yargıtay tarafından onanan ilk derece mahkemesi kararında da açıkça "söz konusu yayın içeriğinde muhabirin kişisel yorumundan ziyade CHP milletvekili [D.Ö.nün] beyanları esas alınarak haber yapıldığı" kabul edilmiştir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesi habere konu daha önce başka mecralarda ileri sürülen ve ayrıca bir milletvekili tarafından da TBMM"de dile getirilen iddiaların "en azından görünür gerçekliğe uygun olup olmadığının" araştırılması gerektiğini ifade etmiştir. İlk derece mahkemesinin kabulüne göre haberleştirilen bir iddianın kimler tarafından ileri sürüldüğünün haberde yer alması yetmemekte, gazetecinin söz konusu iddiaların doğruluğunu da ayrıca araştırmaları gerekmektedir.
44. Somut başvuruya konu haberde başvurucu bir iddiada bulunmamış, davacı hakkında başkaları tarafından ileri sürülen iddiaları haberleştirmiştir. Haberde, Komisyonda dinlenen bir kişi tarafından ileri sürülen iddialar ile söz konusu iddiaların kamuoyuna yayılmasından sonra ana muhalefet partisi CHP"nin isimleri haberde zikredilen iki milletvekilinin açıklamalarına yer verilmiştir. Milletvekillerinden biri davacının adını da vererek kamuoyu ile görüşlerini paylaşmış, diğer milletvekili ise yine davacının adını zikrederek İçişleri Bakanlığına bir soru önergesinde bulunmuştur. Başka bir deyişle esas itibarıyla başvurucu, siyasetçiler tarafından dile getirilen ve TBMM"de ileri sürülen iddiaları haber konusu yapmıştır.
45. Bir gazeteci olan başvurucunun sorumluluğu belirlenirken gözönünde bulundurulması gereken ikinci önemli nokta ise Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da ifade edildiği gibi gazetecilerin ispat yükünü yerine getirirken kendisinden bir beyanın doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi hareket etmelerinin beklenemeyecek olmasıdır. Burada sözü edilen araştırma yükümlülüğü somut gerçeklik anlamında değil yayının yapıldığı andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Başvurucunun haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığını, doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterip göstermediğini ortaya koyması yeterlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Orhan Pala, § 51; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 52).
46. Gazetecilerden beklenen, bir haber veya makalede bir iddia ileri sürdüklerinde söz konusu iddiaların doğruluğunu araştırmaları ve kişiler hakkında bir suçlama yönelttiklerinde ise dayanaklarını açıkça belirtmeleridir. Somut olayda olduğu gibi gazetecilerden kim oldukları bilinen kişilerce ileri sürülen iddiaların doğruluğunun haber yapılmadan önce bir savcı gibi bağımsız bir araştırma ile kanıtlamaları beklenemez. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre aksi yönde bir beklenti sorumluluk hukukunu ters çevireceği gibi gazetecilik mesleğini yapmayı da imkânsız hâle getirecektir.
47. Başvuruya konu haberde davacı hakkında ileri sürülen iddiaların objektif sınırlar içinde verilmediği ya da haber içeriğinde okuyucuları yönlendirmeye müsait yorum ya da imada bulunulduğu da kabul edilmiş değildir. Bu hâliyle başvurucunun haberleştirdiği iddiaları olgusal temellere dayandırarak mesleğinin gerektirdiği ödev ve sorumluluk içinde hareket ettiği kabul edilmelidir.
48. Haberin esas itibarıyla bir belediye başkanı hakkında ileri sürülen yasa dışı dinleme cihazlarını elinde bulundurduğu iddiasıyla bağlantılı şekilde verildiği, bu yönüyle kamuoyunu ilgilendiren ve kamusal tartışmaya katkı sunma potansiyeli olan bir niteliği olduğu açıktır. Bir belediye başkanının yasa dışı dinleme cihazı bulundurduğuna dair iddianın kaynağı gösterilerek kamuoyuna aktarılmasının şeref ve itibarı koruma gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulması kamuyu ilgilendiren konularda serbest ve açık tartışmaların önlenmesi sonucunu doğuracaktır. Anayasa Mahkemesine göre kişiler hakkında gazetecilerin sorumlulukları içinde yapılan haberler veya yorumlardan dolayı cezalandırılması basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına yönelik katkılarına ciddi şekilde engel oluşturacaktır (Orhan Pala, § 52; Ali Rıza Üçer (2) [GK], B. No: 2013/8598, 2/7/2015, § 46).
49. Yukarıdaki tespitlere karşın Mahkeme; haberin içeriğini, başvurucunun daha önce dile getirilmiş olan iddiaları alıntı yaparak haberleştirmiş olmasını, davacının toplumsal konumunu yeterince tartışmadan yapılan haber nedeniyle başvurucuyu tazminat ödemeye mahkûm etmiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Yapılan değerlendirmeler ışığında ilk derece mahkemesinin davacının şeref ve itibar hakkını koruma amacının demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rol de gözetildiğinde başvurucunun Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüğü haklarına uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için yeterli olmadığı ve daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği kanaatine ulaşılmıştır. İlk derece mahkemesince ifade ve basın özgürlüğünün korunması ile şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir denge kurulmamıştır. Bu sebeple Mahkemenin başvurucunun tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
56. İncelenen başvuruda yapılan haber nedeniyle Mahkeme tarafından başvurucunun manevi tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin kararın gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
57. Bu durumda ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
58. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ"in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/443, K.2015/298) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/1/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Anayasa Mahkemesi çoğunluğu başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Aşağıda açıkladığım sebeplerle bu karara katılmadım.
2. Başvurucu bir siyasetçi hakkında yapmış olduğu haber nedeniyle aleyhine tazminata hükmedilmesini ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla mahkememize başvurmuştur.
3. Mahkememizin gerekçeli kararında başvurucu süreci, olay ve olgular ayrıntılı olarak yazıldığından bu süreçler karşı oy yazısında tekrar edilmemiştir.
4. Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.2015 tarihli kararı ile yapılan haber nedeniyle haberde isim belirtilerek yer alan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu değerlendirilmelerinde bulunularak başvurucu aleyhine 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Kararın temyiz edilmesine üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından 19.02.2018 tarihinde verilen bu hüküm onanmıştır.
5. Başvurucu söz konusu dava nedeniyle tazminata hükmedilmesinin ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
6. Anayasa"nın düşüncesiyi açıklama ve yayma hürriyeti ve basın hürriyetine ilişkin haklara bir müdahalenin olup olmadığı değerlendirirken Anayasa"nın 13. Maddesinde öngörülen somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülen, Anayasa"nın 26. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma demokratik toplum düzenin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
7. İfade ve basın özgürlükleri mutlak olmayıp sınırlandırılabilir nitelikli haklardandır. Anayasa"nın 26. Maddesinin 2. Fıkrasında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Basın özgürlüğünün sınırlanmasında ise kural olarak 28. Maddenin 4. Fıkrası gereği Anayasa"nın 26. ve 27. Madde hükümleri uygulanacaktır.
8. Anayasa"nın 12. Maddesi "temel ve hak ve hürriyetler kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını ihtiva eder." düzenlemesiyle kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanılırken ödev ve sorumluluklarının bulunduğuna gönderme yapmaktadır. İfade ve basın özgürlükleri kullanırken de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar bulunmaktadır. Mahkememizin (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017 Önder BALIKÇI B. No: 2014/6009 , 15/2/2017) kararlarında da basın özgürlüklerinin mutlak olarak düzenlenmediği Anayasa"nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlandırıldığına izin verildiği vurgulanmıştır.
9. AİHM, ifade özgürlüğü ile özel yaşama saygı ve kişilik haklarının korunmasını dengelerken birçok faktörü değerlendirmektedir. Basın da yer alan ifadelerin genel yarar ile tartışmaya katkısı ilgili kişinin ne kadar meşhur olduğu ve haberin konusunun ne olduğu, ilgili kişinin yayından önceki davranışı, bilgi elde edinme yöntem ve doğruluğu, yayının içeriği biçimi ve sonuçları ifadeye uygulanan yaptırımın ağırlığı gibi kriterleri her somut olay bağlamında değerlendirmektedir.
10. AİHM, ifade ve basın özgürlüğü ile kişilerin şeref ve itibar hakkının dengelenmesinde kişilerin yaptığı iş kamu görevlisi olup olmaması politikacı olup olmaması gibi kriterleri de esas alarak somut olayları değerlendirmektedir.
11. Başvurucu aleyhine yapılan haber nedeniyle Ankara 22. Asliye hukuk mahkemesince tazminata hükmedilmiştir. Başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesine ilişkin kamu yararı ve başkalarının şöhret ve haklarının korunmasının bir parçası olduğu meşru bir amacının olduğu açıktır. Türk Medeni Kanunun 24. Maddesi ve Türk Borçlar Kanunu 58. Maddesi uyarınca tazminata hükmedildiğinden ilgili hükümlerin kanunilik şartının taşıdığı belirlenmiştir.
12. Kişilerin şeref ve itibarının korunması basın ve ifade özgürlüğü hürriyetinin korunması konusunda değerlendirme yapılırken mahkemelerce bir dengelenme yapılma zorunluluğu vardır. Ölçütler belirlenirken ana ölçütlerden birisi de "kamu yararıdır." yayın salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimiyle verilmeli kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasının yayında kamu yararı bulunmasını toplumsal ilgilinin varlığını konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken öz ve biçim arasındaki denge korunmalıdır bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılık oluşturur. Böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise yayının anayasa basın yasası ve basının genel işlevi karşısında kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
13. Somut olayda Ankara 22. Asliye hukuk mahkemesi yaptığı değerlendirmede basın özgürlüğü kapsamında sınırsız hareket edilemeyeceğini basının herhangi bir konuyu haberleştirirken kamu yararı ile hakkında haber yapılanın menfaati arasındaki dengeyi objektif olarak koruması ve habere konu hususu en azından " görünür gerçekliğe" uygun olup olmadığını araştırması gerektiğini başvurucunun söz konusu araştırmayı yapmaksızın ileri sürülen iddiaları haberleştirirken davacının hakkında olumsuz kanaat oluşturmasına yönelik hareket ettiğini bu şekilde haber ile kişilik haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
14. Başvurucu hakkında haber yaptığı kişinin ne iş yaptığını bilmektedir. Hakkında haber yapılan kişi belediye başkanıdır. Güvenlik bürokrasisinde yer almamıştır. Emniyet mensubu ya da istihbarat görevlisi değildir böyle bir birimde çalışmamıştır. Çalıştığı yerler yaptığı görevler kamuoyu tarafından bilinmektedir. Habere konu olaylar ise daha çok usulsüz teknik takip ve dinlemelere ilişkindir. Hakkında haber yapılan kişinin görünür gerçeklik karşısında basit bir araştırmayla bile ortaya çıkaracak konunun ismi kullanılarak haberleştirilmesi kişinin şeref ve itibarını zedeleyecek niteliktedir. Ankara Asliye hukuk mahkemesince bu değerlendirme yapılarak şeref ve itibarın korunması kapsamında tazminata hükmedilmiştir. Mahkeme başvurucunun sorumlu gazetecilik anlayışı içerisinde davranmadığını tespit ederek hakkında haber yapılan kişinin şeref ve itibarını zedelendiğini tespit etmiştir.
15. Yukarıda belirtilen gerekçelerle basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği görüşüyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
|
|
|
|
Üye Selahaddin MENTEŞ
|