Esas No: 2018/1936
Karar No: 2018/1936
Karar Tarihi: 28/1/2021
AYM 2018/1936 Başvuru Numaralı İNAN GÖK Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İNAN GÖK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/1936) |
|
Karar Tarihi: 28/1/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
İnan GÖK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararına karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliği tarafından kabul edilmesi üzerine ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazın başvurucuya bildirilmemesi ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden itirazın kabul edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. UYAP"tan temin edilen bilgilere göre başvurucu, Anayasal düzeni zorla değiştirmeye çalışmaktan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen 16/1/2020 tarihli müddetnameye göre başvurucunun hak ederek salıverilmeden yararlanamayacağı, infazın ömür boyu devam edeceği anlaşılmıştır. Başvurucu hâlihazırda Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulmaktadır.
9. 23/3/2017 tarihinde yapılan bir duruşma sonrasında başvurucunun Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna girişi yapılmıştır. Üst araması yapılırken başvurucunun kendisini bilerek yere bıraktığı ve odaya gitmeye direndiği anlaşılmaktadır. Düzenlenen tutanakta ayrıca başvurucunun "Sohbet hakkımız engellenemez, yayın hakkımız engellenemez." şeklinde slogan attığı, bunun yanında "Sizinle görüşeceğiz, siz beni taşımak zorundasınız, taşımıyorsanız bırakın bu işi, ben direneceğim siz de beni ister istemez taşıyacaksınız, taşımıyorsanız bırakın bu işi gidin, biz size beni odaya götürmenin hesabını soracağız." şeklinde tehditler savurduğu belirtilmiştir.
10. Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) 31/3/2017 tarihli kararıyla başvurucuyu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendi ve aynı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince 11 gün hücre hapsi cezası ile cezalandırmıştır. Disiplin Kurulu; eylemlerin başlangıç, gelişim ve sonuçlanmasının kısa sürede gerçekleştiğini ve başvurucunun daha önceki kaldırılmamış disiplin cezaları olduğunu dikkate alarak karar verdiğini de belirtmiştir.
11. Anılan karara karşı yapılan şikâyet sonrasında Edirne 1. İnfaz Hâkimliğince (İnfaz Hâkimliği) duruşma açılmasına karar verilmiştir. 12/10/2017 tarihli son duruşma sonrasında Cumhuriyet savcısının mütalaasının alınması için dosya 19/10/2017 tarihinde Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
12. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, Disiplin Kurulu kararının "kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olduğunu" belirterek itirazın reddine karar verilmesi yönünde 20/10/2017 tarihinde mütalaada bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 1/11/2017 tarihli kararıyla Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak şikâyet kabul edilmiş ve Disiplin Kurulu kararı kaldırılmıştır. Bununla birlikte gerekçeli kararda, Cumhuriyet savcısının mütalaasının içeriğinden bahsedilmemiştir. Bu kapsamda duruşma sırasındaki başvurucunun ifadeleri, tanık olarak dinlenilen Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin beyanları ve kamera görüntülerinin incelenmesi neticesinde başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu görevlilerine dosya kapsamında yer alan sözleri söylemesinin eyleme ve olağan akışa uygun bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu itibarla da başvurucunun üzerine atılı kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunma eylemini işlediğinin sabit olmadığı vicdani kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan başvurucunun eyleminin kabul edilmiş hâliyle 5275 sayılı Kanun"un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi veya 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan maddelerde tanımlanan disiplin suçlarını oluşturma ihtimali bulunmakla birlikte Disiplin Kurulu kararının gerekçesi yerinde görülmediğinden verilen daha ağır cezanın iptal edilmesinin gerektiği ifade edilmiştir. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nda infaz hâkimliklerinin verebileceği kararların sayıldığı, bunlar içinde kararın düzeltilmesi olanağının bulunmadığı, bu nedenle ancak hukuksal hata bulunması hâlinde, verilen kararın iptal edilebileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
13. Söz konusu karar Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına 7/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. 8/11/2017 tarihinde sunulan itiraz dilekçesinde; kararın itirazen kaldırılması, itirazın yerinde görülmemesi durumunda incelenmek üzere dosyanın Edirne Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiştir. İtiraz dilekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İtiraz Nedenleri : Tanık beyanları, olay tutanağı ve disiplin cezası kararı içeriğine göre, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir."
14. Cumhuriyet savcısının itirazının başvurucuya tebliğ edilip edilmediğine ilişkin olarak Edirne 1. İnfaz Hâkimliğinden bilgi istenmiştir. Anayasa Mahkemesine gönderilen cevap yazısında söz konusu itiraz dilekçesinin başvurucuya tebliğ edilmediği belirtilmiştir.
15. İnfaz Hâkimliği ileri sürülen itirazı yerinde görmeyerek dosyayı 8/11/2017 tarihinde itiraz merciine göndermiştir. Bu arada gerekçeli kararın bir suretinin başvurucunun infaz dosyasına, bir suretinin de başvurucuya tebliğ edilmesi için aynı gün Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmıştır. Söz konusu İnfaz Hâkimliği kararı başvurucuya 16/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde Cumhuriyet savcısının itirazı, Edirne 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/11/2017 tarihli kararıyla usul ve yasaya uygun bulunmuş ve itirazın kabulü ile başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı şikâyetin reddine kesin olarak karar verilmiştir. Kararın içeriği şöyledir:
"Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin 01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararına karşı Cumhuriyet Savcısı U. Y. tarafından itirazda bulunulmuş olmakla, dosya heyetçe incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü İnan Gök"ün; 15.05.2017 tarihli dilekçesiyle, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 31.03.2017 tarih 2017/424 Karar numaları kararı itirazda bulunduğu, Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin 01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararı ile şikayetçi hükümlünün şikayetinin kabulüne, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu"nun 31.03.2017 tarih 2017/424 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verlidiği,
Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu hükümlüsü İnan Gök hakkında, Edirne 1. İnfaz Hakimliğince verilen 01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı karara Cumhuriyet Savcısı U. Y. itiraz etmiş olmakla ilgili karar ve ekleri mahkeme heyetince tetkik olundu.
K A R A R :Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin 01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararına itiraz eden Cumhuriyet Savcısının itirazı usul ve yasaya uygun bulunmakla, İTİRAZIN KABULÜNE,
Hükümlünün Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 31.03.2017 tarih 2017/424 Karar numaları kararına yaptığı şikayetin reddine,
İtiraz evrakının Edirne 1.İnfaz Hakimliğine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 17.11.2017"
17. İtiraz merciinin kesin nitelikteki kararı başvurucuya 27/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 22/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başvurucunun hücre cezasının infaz edilip edilmediğine ilişkin olarak Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan 28/3/2018 tarihinde bilgi istenmiştir. Anayasa Mahkemesine gönderilen cevabi yazıdan başvurucu hakkında tesis edilen hücre cezasının infazına 20/3/2018 tarihinde başlandığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 5275 sayılı Kanunu’nun "Hücreye koyma" kenar başlıklı 44. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak."
21. Olayların olduğu tarihte 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şu şekildeydi:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir.
...
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hakimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine (…) yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
22. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan acele itirazlar hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun itiraza ilişkin hükümleri uygulanır."
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "İtiraz olunabilecek kararlar" kenar başlıklı 267. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."
24. 5271 sayılı Kanun"un "İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."
25. 5271 sayılı Kanun"un "Kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 34. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre hükümlü ve tutuklu olanlar Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).
28. AİHM, çelişmeli yargılama hakkının ilke olarak ulusal hukuk sisteminin bağımsız bir üyesi tarafından -savcı gibi- mahkemenin kararını etkilemek üzere toplanan kanıtlar ve sunulan mütalaalarla ilgili olarak bir hukuk ya da ceza davasının taraflarına bilgi verilmesi ve bu taraflara da görüş bildirme olanağının tanınması anlamına geldiğini vurgulamıştır (Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 9/11/2000, § 34; Sağır/Türkiye, B. No: 37562/02, 19/10/2006, §§ 25-27; Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009).
29. Adil yargılanma hakkının en önemli usule ilişkin güvencelerinden biri de silahların eşitliği ilkesidir. Hem cezai hem de cezai olmayan davalarda uygulanan bu ilke, bir davada tüm taraflara talep ve açıklamalarını diğer tarafa göre dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmesini gerektirir (Kress/Fransa, B. No: 39594/98, 7/6/2001, § 72).
30. Ancak silahların eşitliğinin denetlenmesinde esas olan, eşitlik denetimine konu olan işlemin yargılamadaki önemidir. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75). Davanın taraflarından birinin iddiası karşısında diğer tarafa bu iddiaya karşı savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmıyorsa silahların eşitliği açısından ihlal doğabilmektedir (De Haes ve Gijsels/Belçika, B. No: 19983/92, 24/2/1997, § 58).
31. AİHM içtihadına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımı, başvurucunun iddialarına yanıt vermekten ve başvurucunun temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmalarına neden olması hâlinde Sözleşme’nin 6. maddesi davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84-85).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, Cumhuriyet savcısının itirazına dair diyecekleri sorulmadan karar verildiğini, hangi tarihte ve hangi gerekçeyle İnfaz Hâkimliği kararına itiraz edildiğini öğrenemediğini, silahların eşitliği ilkesi gereğince Cumhuriyet savcısının mütalaa ve itirazlarının bildirilmesi gerektiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme"nin ve Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokollerin kapsamına girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
38. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
39. Başvuruya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Cihan Yeşil (B. No: 2013/8635, 6/5/2015, § 35) kararında ortaya konmuştur. Adı geçen karara konu olayda başvurucunun yirmi gün süreyle hücreye koyma disiplin cezasının infazıyla haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğu, söz konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Yine Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararında beş gün süreyle verilen hücre cezasına ilişkin yapılan başvurunun medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilerek aynı içtihat devam ettirilmiştir.
40. Somut olayda da başvurucunun 11 gün süreyle hücreye koyma disiplin cezasının infazı, haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucunu ortaya çıkardığından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğu, söz konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir.
41. Diğer taraftan başvurunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının niteliği nazara alınarak başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerinden biri olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden de incelenmesi gerekir.
42. 6216 sayılı Kanun’un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
43. Anayasa Mahkemesi, somut olaya benzer nitelikte anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri kapsamında uygulanabilecek ilkeleri İbrahim Kızılkaya (B. No: 2014/2517, 5/4/2017, §§ 23-36) ve Emine Demir Özden (B. No: 2014/13769, 22/11/2017, §§ 24-33) kararlarında göstermiştir. Ancak mevcut başvuruya konu olayın anılan kararlarla benzer nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim somut olayda lehe verilen bir İnfaz Hâkimliği kararı sonrasında Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine şikâyetin kesin olarak reddedilmesiyle başvuru sonuçlanmıştır. Bu durumda başvurucunun yorumlarını gerektirebilecek değerlendirmeler yapıldığı, Cumhuriyet savcısının itirazının tebliğ edilmemesinin başvurucuyu önemli ölçüde dezavantajlı konuma soktuğu ve başvurucuya ciddi anlamda zarar verildiği kanaatine varılmıştır.
44. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
45. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural; tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi olabilmeleri ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine verilmesidir (Taylan Özgür Tor, B. No: 2013/2454, 12/3/2015, § 43). Bireylerin aleyhlerine başlatılan dava ve diğer yargısal süreçlerden haberdar edilmeleri, bunlara ilişkin dilekçe ve talep yazılarının kendilerine tebliğ edilmesi; savunma yapabilme, iddia ve görüşlerini dile getirebilme imkânının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır (Hacı Karabulut, B. No: 2017/14871, 9/10/2019,§ 30).
46. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvuruda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin tebliğ edilmediği şikâyetini incelemiştir. Anayasa Mahkemesince, başvurucunun Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve tebliğnamenin niteliğine rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40).
47. Öte yandan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri mutlak değildir. Bazı durumlarda birtakım zorunluluklar veya daha üstün değerdeki bir kamusal yarar gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belli ölçüde yumuşatılması ve bunlara aykırı tedbirler alınması mümkündür. Dolayısıyla çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı işlemlerin yapılması tek başına adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz. Sözü edilen ilkelere aykırı işlemlerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için bu aykırılığın -bir bütün olarak bakıldığında- yargılamanın hakkaniyetini zedelemiş olması gerekir (Hacı Karabulut, § 32).
48. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilirken yargılamanın bütününe bakılması gerekmektedir. Bu çerçevede çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılığın sonuçlarının yargılamanın ilerleyen safhalarında giderildiği veya en azından giderilme imkânının bulunduğu hâllerde söz konusu aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği sonucuna ulaşılamayacak ve bu durumda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir (Hacı Karabulut, § 33).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
49. 4675 sayılı Kanun hükümlerine göre şikâyet başvurularında tüketilmesi gereken son başvuru yolu itiraz aşaması olup itiraz incelemesinden geçen kararlara karşı olağan bir kanun yolu bulunmamaktadır. Olayların geçtiği tarihte bu kanun yoluna ilişkin düzenlemeleri içeren 4675 sayılı Kanun 6. maddesinde ise "acele itiraz" kanun yolundan bahsedilmektedir. Ancak 5320 sayılı Kanun"un 7. maddesi gereği "acele itirazlar" hakkında 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "itiraz" kanun yoluna ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
50. Mevcut başvuru kapsamından başvurucu hakkında başlatılan disiplin soruşturmasına istinaden hücre cezası verildiği ve bu cezaya karşı yapılan şikâyet sonucunda İnfaz Hâkimliğinin başvurucu hakkında tesis edilen hücre cezasını hukuka uygun bulmayarak kaldırdığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Başvurucu, itirazın ne olduğunu bilmediğinden ve itiraz dilekçesinin kendisine gönderilmediğinden yakınmaktadır.
51. İtiraz dilekçesi, hâkimliğin kararının yeniden gözden geçirilmesi sürecini başlatan ve sonuçları itibarıyla esaslı nitelikte bir usul işlemidir. Bu işlem üzerine hâkimliğin itiraz dilekçesine konu talep yönünde kararını değiştirme veya istemi yerinde görmediği takdirde dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderme mecburiyeti ve sonuçta başvurucu aleyhine bir karar verilmesi ihtimali doğmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun Cumhuriyet başsavcılığının itirazından haberdar edilmesi, itiraz dilekçesi içeriğindeki iddialara karşı savunmalarda bulunabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde başvurucunun Cumhuriyet başsavcılığının iddialarına karşı görüş bildirme imkânı elinden alınarak anılan merci karşısında zayıf ve dezavantajlı bir konuma düşebileceği açıktır.
52. Somut olayda İnfaz Hâkimliği kararının başvurucuya tebliğinin yapılmasından 1 (bir) gün sonra itiraz mercii Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Söz konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin gerekçeli kararında Cumhuriyet savcısı mütalaasının içeriğine yer verilmediği, Cumhuriyet savcısının başvurucu aleyhine kanun yoluna başvurduğu, itiraz dilekçesinin başvurucuya tebliğinin yapılmadığı, bunun doğal bir sonucu olarak da makul bir süre beklenmeden başvurucu aleyhine kesin olarak karar verildiği açıktır. Dolayısıyla başvurucunun Cumhuriyet savcısının dilekçesinde yer alan görüşe karşı yargılamanın herhangi bir safhasında beyanda bulunma imkânı olmadığı, bu koşullarda izlenen yöntemin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gereklerine uygun olmadığı, başvurucunun menfaatlerini koruyan güvencelerin başvurucuya sağlanmadığı açıktır. Bu durum, yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkarmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu, itiraz mercinin kararında her ne kadar "Yukarıda açıklanan gerekçeler ile" denilse de açıklanan bir gerekçe olmadığını, yasal zorunluluk olmasına rağmen hiçbir gerekçe belirtilmemesinin hak ihlali olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
55. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
57. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM"in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
58. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
59. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
60. Derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
61. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
62. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
63. Bununla birlikte itiraz veya temyiz mercilerinin yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, itiraz ya da temyiz mercilerinin bir şekilde itiraz veya temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57). Diğer bir ifadeyle itiraz veya temyiz mercilerinin itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak gerekçeli karar hakkına ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil etmez (Lokman Sapan, B. No: 2013/723, 21/11/2013, § 44).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
64. Hücre cezasının kaldırılmasına ilişkin İnfaz Hâkimliği kararını inceleyen itiraz mercii, Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine kabul kararı vermiş ve şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Somut olayda İnfaz Hâkimliği kararının ortadan kaldırılması nedeniyle itiraz merciinin gerekçe gösterme yükümlülüğünden muaf olma durumu söz konusu olamaz.
65. İtiraz mercii, şikâyetin kabul edilmesine ilişkin İnfaz Hâkimliği kararında yer alan gerekçelerin neden hukuka uygun olmadığını belirtmemiştir. Ayrıca gerekçeli kararın hangi kısmında hangi talebi tartıştığını da açıklamamıştır. Bunun yanında kararın içeriğinde Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu "Eğitim" Kurulu kararından bahsedilmektedir. Dolayısıyla İnfaz Hâkimliği kararı karşısında hükme ulaşmayı sağlayan sebepler ve sonuca götüren nedensellik kurgusu değerlendirmelerinin yeterli açıklıkta yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durum karşısında gerek hükmün dayanağını oluşturan gerekçeli kararın, gerekse dosyanın incelenmesinde anılan kabul gerekçesinin adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte, yeterli ve ilgili olduğu söylenemeyecektir. Sonuç olarak şikâyeti reddeden Mahkemenin kararının hakkaniyete uygun makul bir gerekçe içerdiğinden bahsedilemez.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
67. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
68. Başvurucu, cezanın iptali ile beraber benzer hak ihlallerine sebebiyet verilmemesi için tazminat talebinde bulunmuştur. Ayrıca avukatı olmasa da danışmanlık desteği alması dolayısıyla tazminat istemiştir.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
72. İncelenen başvuruda Cumhuriyet savcısının itiraz dilekçesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, itiraz merciinin şikâyeti kabul ederken gerekçe göstermemesi nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
73. Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamında ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Edirne 3. Ağır Mahkemesince yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ve ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu nedenle kararın bir örneğinin Edirne 3. Ağır Mahkemesine gönderilmesini sağlamak üzere Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
74. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile gerekçeli karar hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapacak olan Edirne 3. Ağır Ceza Mahkemesine (D. İş 2017/557) iletilmek üzere Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1197, K.2017/2438) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.