AYM 2017/36555 Başvuru Numaralı ASİYE KARAASLAN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2017/36555
Karar No: 2017/36555
Karar Tarihi: 10/2/2021

AYM 2017/36555 Başvuru Numaralı ASİYE KARAASLAN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ASİYE KARAASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/36555)

 

Karar Tarihi: 10/2/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Asiye KARAASLAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, düşük riski bulunmasına karşın gözaltında gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/10/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucu, eski hâkim olup 18/7/2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçu isnadıyla gözaltına alınmıştır. Üç gün gözaltında kalan başvurucu, Büyükçekmece Çocuk Şube Müdürlüğünün bekleme salonunda tutulmuştur.

11. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Büyükçekmece Devlet Hastanesine götürülmüş, burada saat 11.30 sıralarında düzenlenen Hasta Müşahade Formu"na göre başvurucunun düşük tehlikesinin olduğu tespit edilmiştir.

12. Aynı gün Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi tarafından düzenlenen adli muayene raporunda kasık ağrısı olan başvurucunun kanamasının olmadığı, kanama olması hâlinde hastanede acil kontrol gerekeceği ve kontrol amacıyla yatışının uygun olacağı, aksi durumda üç gün sonra kontrol önerildiği, genel durumun iyi olduğu ve mevcut şartlarda yatış ve gözlem gerekmediği belirtilmiştir.

13. Büyükçekmece Adliyesinde ifadesi alınan başvurucu, hamile olması ve sağlık durumu gözetilerek 20/7/2016 tarihinde adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır.

14. Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi tarafından 28/7/2016 tarihinde düzenlenen raporda; başvurucunun 9 hafta 2 gün ile uyumlu, tekil fetüs kalp aktivitesi izlenmeyen gebeliği olduğu, tıbbi tahliyesinin gerektiği belirtilmiştir. Bunun üzerine 1/8/2016 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kalp atışı olmayan fetüs için kürtaj yapılmıştır.

15. Başvurucu 21/12/2016 tarihinde, gözaltına alındığı tarihte gebe olduğunu, düzenli olarak vurulması gereken iğneler bulunduğunu, bunların uygulanması için her gün hastaneye götürüldüğünü, araba yolculukları ve gözaltındaki tutma koşulları nedeniyle gebeliğinin riske girdiğini, yapılan muayenelerde düşük riski tespit edilmiş ve yatak istirahati önerilmiş olmasına karşın açığa alınan hâkim ve savcılarla ilgili talimat nedeniyle yatış yapamayacağının kendisine söylendiğini, gebelik için uygun olmayan gözaltı şartlarında sandalye üzerinde beklediğini veya sandalyeleri birleştirerek uzanmak zorunda kaldığını, bu koşullarda bulunmaması gerektiğini doktorlara söylemesine rağmen kendisine rapor verilmediğini, gözaltında ve sonrasında yaşadıklarından dolayı bebeğinin kalp atışlarının durduğunu belirterek emniyet görevlileri ve muayene eden doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

16. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 13/1/2017 tarihinde, başvurucunun gözaltına alındıktan sonra nezarethanede değil Büyükçekmece Çocuk Büro Amirliğinin bekleme odasında tutulduğu, mevcut rahatsızlığı sebebiyle başvurucunun isteği üzerine gerek Büyükçekmece Devlet Hastanesine gerekse Özel Medilife Hastanesine başvurusunun sağlandığı, kendisine tıbbi destek verildiği, reçete ve ilaçlarının temin edildiği, başvurucunun şikâyetçi olduğu görevlilerin ve kurumların başvurucuya yönelik olarak kasten işledikleri bir suç ve suç unsurunun tespit edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

17. Bakırköy 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/9/2017 tarihli kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Söz konusu karar başvurucuya 25/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 25/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/7/2019 tarihli kararıyla başvurucu hakkında üzerine atılı FETÖ/PDY"ye üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Gözaltı" kenar başlıklı 91. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir...

 (2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.

 (3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir."

21. 5271 sayılı Kanun’un "Gözaltı İşlemlerinin Denetimi" kenar başlıklı 92. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler."

22. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4., 9., 25. ve 26. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 4 - …

Gözaltına alma: Kanunun verdiği yetkiye göre, yakalanan kişinin hakkındaki işlemlerin tamamlanması amacıyla, yetkili hâkim önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar kanunî süre içinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonulmasını,

ifade eder.

...

Madde 9 – ...

Gözaltına alınanlardan herhangi bir nedenle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavileri yaptırılır. Bu durumdaki kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri sağlanır.

...

Madde 25 - Nezarethaneler en az 7 metrekare genişliğinde, 2,5 metre yüksekliğinde ve duvarlar arasında en az 2 metre mesafe olacak şekilde düzenlenir. Yeterli doğal ışıklandırma ve havalandırma imkânları sağlanır. Ancak, şüpheli sayısının çokluğu sebebiyle nezarethane imkânlarının yetersiz olması durumunda, nezarethaneler için öngörülen fizikî şartlara sahip başka yerler de kullanılabilir.

Nezarethanelerde gözaltına alınan kişilerin yatmaları ve oturmaları için yeteri kadar sabit ve dayanıklı oturma yerleri bulundurulur.

Mevsim ve gözaltı yerlerinin maddî şartları da dikkate alınarak, geceyi gözaltında geçirecek şahıslar için yeterli miktarda battaniye ve yatak temin edilir.

Tuvalet, banyo ve temizlik ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler alınır.

Nezarethane girişine, onaylanmış nezarethane talimatı asılır.

İç ve dış emniyeti sağlanmış, özel surette hazırlanmış, teknik donanımlı, bağımsız yerlerin ifade alma odası olarak kullanılmasına özen gösterilir.

Mevcut nezarethane ve ifade alma odalarının standartlara uygun hâle getirilmesi bütçe imkânları çerçevesinde sağlanır.”

...

Madde 26 – Nezarethane ve ifade alma odalarının standartlara uygunluğunu sağlamak amacı ile kolluk kuvvetlerinin yetkili birimleri tarafından denetleme yapılır.

Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Deftere kaydederler.

Yetkili ve görevli mercilerin mevzuatta öngörülen denetim yetkileri saklıdır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24. Başvurucu; gözaltında maruz kaldığı koşullar ile düşük tehlikesinin tespit edilmesine karşın önlem alınmayarak bebeğini kaybetmesine sebebiyet verilmesi nedeniyle yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması hakkı, kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, ayrımcılık yasağı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde; başvurucunun gözaltına alındığı ilk günden beri gebeliği sebebiyle kullanması zorunlu olan ilaç ve iğnelerin temin edilerek sağlık görevlileri tarafından tatbikinin sağlandığı, ağrısı olduğu yönündeki şikâyetleri sebebiyle emniyet görevlileri tarafından aynı gün içinde birden fazla kez hastaneye götürüldüğü ve gerekli muayenelerin yaptırıldığı, başvurucu hakkında düzenlenen raporlarda yatarak tedavi olmasına gerek görülmediğinin belirtildiği, gebe olduğu gözönünde bulundurularak nezarethane koşullarında değil gözaltı süresi boyunca Çocuk Şube Amirliğinin bekleme odasında tutulduğu, somut olayın özellikleri dikkate alınarak asgari eşiğin aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık, etkili soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddia yönünden ise başvurucunun iddiasının savunulabilir bir iddia kriterini taşımadığı yönünde görüş bildirmiştir.

26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında düşük riski tespit edilmesine karşın yatak ve istirahat imkanı tanınmadığını, bekleme odasında tutulduğuna ilişkin Bakanlık cevabının bunun en büyük delili olduğunu beyan etmiş; ayrıca bireysel başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

27. Anayasa"nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

28. Anayasa"nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

30. Anayasa Mahkemesi daha önce Zeki Kartal (B. No: 2013/2803, 21/1/2016) kararında ceninin yaşam hakkına ilişkin hukuki durumu değerlendirmiştir. Bu kararda ceninin yaşam hakkı süjesi olduğu konusunda olumlu veya olumsuz bir sonuca varılmamıştır. Bununla birlikte tıbbi ve hukuki durumu dikkate alındığında ceninin annenin vücut bütünlüğünden ayrı düşünülemeyeceği kuşkusuzdur. Annenin sağlığını ve vücut bütünlüğünü koruyan hükümler dolaylı olarak cenini de korumaktadır (Zeki Kartal, § 77). Mevcut dosyadaki ihlal iddiaları başvurucunun düşük riski bulunmasına karşın gözaltında maruz bırakıldığı koşullar ile önlem alınmayarak bebeğini kaybetmesine sebebiyet verilmesine ilişkindir. Anılan iddiaların tamamının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

32. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

33. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 3. maddesi istisna öngörmemekte; işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme"nin 15. maddesi kapsamında da benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörülmemiştir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 74).

34. Ancak bir ceza veya muamelenin insanlık dışı ya da aşağılayıcı olarak nitelendirilebilmesi için belirli bir yasal muamele veya ceza ile bağlantılı ızdırap veya aşağılamanın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmesi gerekmektedir (Cem Özen, B. No: 2014/1328, 29/9/2016, § 55).

35. Anayasa’nın 17. maddesi özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. Tutma yöntemi ve bu süreçteki davranışların, kişileri özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 39). Bu çerçevede bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).

36. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, söz konusu kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerce bilinen ya da bilinmesi gereken bir kötü muamelenin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirlerin alınmaması durumunda devletin sorumluluğu ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).

37. Bu çerçevede özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilere devletin gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016, § 44).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. İncelemeye konu olayda başvurucu, gözaltına alındığında yaklaşık üç aylık gebedir. Başvurucunun gözaltına alındığı sırada düşük riski bulunduğuna ilişkin bir iddiası ya da bu konuda sunduğu bir rapor bulunmamaktadır. Başvurucu gözaltına alındıktan sonra gerek tutulduğu koşullar gerek reçeteli iğnesinin uygulanması için hastaneye götürülüp getirilmesi sırasında gebeliğinin riske girdiğini ileri sürmektedir. Başvurucu serbest bırakıldıktan sekiz gün sonra hakkında düzenlenen raporda bebeğin kalp atışının bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.

39. Başvurucunun gözaltında tutulma süresi üç gün olup nezarethane koşullarında tutulmamış, gebelik durumu gözetilerek emniyet müdürlüğünün bekleme salonunda tutulmuştur.

40. Başvurucunun üç günlük gözaltı süresince sağlık hizmetlerine erişiminin sağlandığı ve reçetelerinin temin edildiği anlaşılmaktadır. Sağlık kuruluşu tarafından düzenlenen 19/7/2016 tarihli raporda üç gün sonra kontrol önerilmiş, mevcut koşullarda başvurucunun hastaneye yatışının gerekli olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu her ne kadar sağlık personelinin hastaneye yatış yapılmaması yönünde talimat alması nedeniyle yatış önermediğini ileri sürmekte ise de bu iddiasını destekleyen bir veri bulunmaktadır.

41. Başvurucu, raporun alınmasından bir gün sonra gebelik durumu da gözetilerek 20/7/2016 tarihinde serbest bırakılmıştır. Serbest bırakılmasının akabinde üç gün sonrası için önerilen kontrol muayenesine gidip gitmediği yönünde başvurucu bilgi sunmamıştır. Başvurucunun bebeğinin kalp atışının ne zaman durduğu net olmamakla birlikte buna ilişkin tespitin başvurucu serbest bırakıldıktan sekiz gün sonra yapılmış olması karşısında yaşanan kayıp ile gözaltı koşulları arasında bağlantı kurulmasının zorlaştığı söylenebilecektir.

42. Tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun özel tıbbi durumu dikkate alınarak gözaltında tutma koşullarının belirlendiği ve üç gün sonunda yine gebelik durumu gözetilerek serbest bırakıldığı, gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğünün yerine getirildiği, başvurucunun maruz kaldığı koşulların özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesine geçmediği sonucuna ulaşılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara