Esas No: 2017/36164
Karar No: 2017/36164
Karar Tarihi: 10/2/2021
AYM 2017/36164 Başvuru Numaralı ERCAN GÜN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ERCAN GÜN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/36164) |
|
Karar Tarihi: 10/2/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Duygu KALUKÇU |
Başvurucu |
: |
Ercan GÜN |
Vekili |
: |
Av. Ahmet Köksal BAYRAKTAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutuklamaya konu suçlamaların ifade özgürlüğü ve basın hürriyeti kapsamındaki eylemlere ilişkin olması nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığı ve makul süreyi aştığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiş, anılan iddialar yönünden ise kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Agos gazetesinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni olan Hrant Dink 19/1/2007 tarihinde İstanbul"da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.
10. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı olması nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996 yılında muhabirliğe başlayan başvurucu, cinayetin gerçekleştiği 19/1/2007 tarihinde FOX TV (TGRT FOX) muhabiri iken soruşturma işlemlerinin başlatıldığı tarihte FOX TV haber müdürü olarak görev yapmıştır.
11. Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak bir kısım kamu görevlisinin eylemi gerçekleştirecek potansiyel şüphelileri ve sonrasında eylemi gerçekleştirenleri bildikleri hâlde FETÖ/PDY"nin amaçları doğrultusunda öldürme eylemini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri, cinayet sonrasında yine örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için saldırganın/failin elinde Türk bayrağı varken fotoğraf ve görüntülerini alarak medyadaki işbirlikçileri aracılığıyla yayınladıkları iddiasıyla başvurucu ile birlikte 51 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.
12. Anılan soruşturma kapsamında başvurucu hakkında 2/8/2016 tarihinde gözaltı tedbiri uygulanmış; 23/8/2016 tarihinde başvurucunun müdafi eşliğinde emniyette ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle 1996 yılından 2007 yılına kadar Zaman gazetesinde çalışmakta iken İstanbul Emniyet Müdürlüğünde şube muhabiri olarak görev aldığını, 2007 yılında FOX TV (TGRT FOX) haber editörü olarak göreve başladığını ve gözaltı tarihi itibarıyla haber müdürü olarak meslek hayatına devam ettiğini, şube müdürleri de dâhil birçok emniyet personelini gazeteci olduğu için tanıdığını, benzer şekilde dosyanın diğer şüphelilerinden E.D. ve B.K. gibi pek çok kişiyi de gazetecilik geçmişi nedeniyle tanıdığını beyan etmiştir. Başvurucu devamla emniyet muhabirliği yaptığı dönemde gazetecilere ayrılan büroda emniyet görevlileri tarafından kendilerine bilgi aktarımında bulunulduğunu, kendilerinin de zaman zaman randevu alıp şube müdürleriyle ve emniyet amirleriyle görüşmeler yaptıklarını belirtmiştir. Cinayetin gerçekleştiği gün bütün ekiple birlikte TGRT FOX TV"nin Yenibosna"daki hizmet binasında olduğunu ifade eden başvurucu; diğer bütün gazeteciler gibi kendisinin de pek çok kişiyle telefon görüşmesi yaptığını, bunların arasında muhtemelen Hürriyet, Sabah, Bugün, Show TV, Zaman, Kanal D vb. kuruluşlarda görev alan onlarca kişinin yer aldığını, görüşmelerin araştırma ve bilgi alma amaçlı yapıldığını, sonrasında canlı yayın ekibi ile birlikte cinayetin gerçekleştiği Şişli ilçesine gittiklerini, bütün yayını cinayete ayırdıklarını ve yayından sonra da ikametgâhına geçtiğini ifade etmiştir.
13. Başvurucu ifadesinde ayrıca 22/1/2007 tarihinde, cinayet zanlısı O.S.nin Samsun Emniyet Müdürlüğünde Türk bayrağı önünde ve yanında emniyet personeli varken çekilen ve Doğan Haber Ajansına (DHA) bağlı gazetede yayımlanan fotoğrafı ile ilgili olarak DHA"nın bu fotoğrafı kimden ne şekilde temin ettiğini bilmediğini, kendisinin bu fotoğrafı ilk defa 23/1/2007 tarihinde Star gazetesinde yayımlandığında gördüğünü, fotoğrafın DHA"dan temin edildiğini ise sonradan öğrendiğini dile getirmiştir. Başvurucu, O.S.nin bayrak önünde çekilen görüntülerine ilişkin olarak söz konusu görüntülerin TGRT FOX TV hizmet binasına kargo aracılığıyla ve kendi adına geldiğini, göndericiye ilişkin hiçbir bilginin olmadığını, bunun aslında normal bir durum olduğunu, nitekim Hürriyet gazetesi yazarı E.Ö.nün de köşesinde bu görüntülerin kendisine geldiğini ifade ettiğini belirtmiştir. Başvurucu; bu tip büyük haberlerde bazı gazetecilerin seçildiğini, mesela E.Ö.nün, S.Ö.nün de bunlar arasında olduğunu, bu kapsamda kendisinin de öncesinde yaptığı haberler ses getirdiği için bu klasmanda bir gazeteci olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, görüntüye ait haber metnini yazarken yanında yayın yönetmeni, editörler ve haber koordinatörünün de bulunduğunu hatta haber metninin bu kişiler tarafından kaleme alındığını, görüntülerin jandarmada değil de emniyette çekildiği bilgisine sahip olmadıklarını, bu nedenle haber metninde görüntülerin jandarmada çekildiği bilgisinin verildiğini ancak bunun bir hatadan kaynaklandığını, kasıtlı olarak yapılmadığını, nitekim sonrasında da haberde bu doğrultuda düzeltme yapıldığını söylemiştir. Başvurucu, DHA"nın basına servis ettiği fotoğraf karesinin, kendisinin ana haber bülteninde yayımladığı video görüntüsünden alıntı olduğunu sonradan öğrendiğini, DHA"nın bu görüntüyü nereden temin ettiğini bilmediğini ifade etmiştir.
14. Söz konusu görüntülerin kendisine gelmesinin akabinde ertesi gün kameraman arkadaşıyla birlikte O.S.nin bahsi geçen fotoğrafı ile alakalı haber yapmak amacıyla Samsun"a gittiklerini de ifade eden başvurucu, Samsun"a gitmek için herhangi bir kişiden talimat almadığını, Samsun"a gittiğinde TGRT FOX TV tarafından daha önceden ayarlanan bir otelde konakladığını, O.S.nin yakalandığı Samsun Otogarı"nda ve Samsun İl Emniyet Müdürlüğünde çekim yapmayı planladıkları için öncesinde kameraman arkadaşıyla birlikte buraları keşfe çıktıklarını belirtmiştir. Başvurucu -Samsun"da bulunduğu esnada Samsun İl Jandarma Komutanlığı ile yaptığı görüşmeye ilişkin olarak sorulan bir soruya cevaben- esasında Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ile görüşmek için randevu talep ettiğini ancak talebinin kabul edilmediğini, bu sebeple jandarmadan bu görüntüleri temin ettiği algısı oluşturarak polisin kendisini araştırmasını ve kendisiyle irtibata geçmesini istediği için aramayı gerçekleştirdiğini, göstermelik olarak arama yaptığı, nitekim İstanbul"a döndüğünde de istihbarat şubede o dönem çalışan emniyet amirinin kendisine "Sen kendini akıllı mı zannediyorsun, niçin jandarmayı aradığını biliyoruz." dediğini, kendisinin de cevap olarak "Gazetecinin faaliyetlerini araştıracağınıza cinayeti çözün." dediğini, bu konuşma gerçekleştiğinde yanında gazeteciler T.A. ve E.K.nın da olduğunu söylemiş; bunun dışında jandarmadan herhangi bir bilgi belge, fotoğraf ya da görüntü almadığını, jandarmayı araması konusunda da kimseden talimat almadığını ifade etmiştir. Başvurucu, bahse konu video ve fotoğrafların Samsun İl Emniyet Müdürlüğünde çekildiğini ve bu çekimin hem polis hem de jandarma tarafından yapıldığını sonradan çekim basına yansıyınca öğrendiğini, çekim yapan kolluk görevlilerinin ismini bilmediğini belirtmiştir.
15. Başvurucu son olarak örgüte (FETÖ/PDY) karşı bakış açısının ODA TV soruşturmalarından sonra değişmeye başladığını, kumpas operasyonların yapıldığını ve bu yapının illegal bir nitelik taşıdığını böylece anlamaya başladığını hatta alakasız birçok kişinin ve dâhi gazeteci arkadaşlarının Ergenekon soruşturması adı altında gözaltına alınmak istendiği durumlarda bu operasyonları yapan T.E. ve A.F.Y. gibi şahıslarla tartışmalar yaşadığını, bu yüzden operasyonları yapan bir kısım emniyet personelinin kendisini dışladığını ifade etmiştir. Başvurucu FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, illegal yapılanma içinde bulunmadığını, darbe girişiminde bulunan TSK mensupları ile de hiçbir bağlantısının olmadığını, darbe girişiminde bulunulduğu gece evinde olduğunu, askerî bir hareketlilik olduğunu sosyal medyadan öğrendiğini, istihbarat şefini arayıp muhabirleri hazırlayıp yayın için havalimanı, köprü vb. yerlere gitmelerini söylediğini, haber spikeri G.T.ye özellikle siyah bir elbise giydirdiklerini, sonra da Cumhurbaşkanı"nın ve diğer siyasilerin açıklamalarını yayına verdiklerini, bu arada santralin askerî şahıslar tarafından aranarak korsan bildirinin yayımlanmasının talep edildiğini ancak bu talebi kesinlikle kabul etmediklerini, nitekim o gece de sosyal medya hesabından bu alçaklığı Yunan askerinin bile yapmayacağını belirterek bunu yapanlara hitaben "Allah belanızı versin" şeklinde paylaşımlarda bulunduğunu belirtmiştir.
16. Başvurucu, Başsavcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 24/8/2016 tarihinde İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu, sorgu sırasında müdafii huzurunda yaptığı savunmasında emniyetteki anlatımlarına benzer beyanlarda bulunmuştur.
17. Başvurucu, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 25/8/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...şüpheli Ercan GÜN"ün olay tarihinde cinayetin faili olarak yakalanan O.S.nin görüntülerini cinayetle askeri ilişkilendirmeye yönelik algı oluşturulacak şekilde yayınladığı, bu doğrultuda şüpheli O.S.nin bahse konu fotoğrafları verdiği olay mahalline gitmesine rağmen Ergenekon yargılamalarına yönelik algı oluşturmaya matuf olarak maksatlı bir şekilde fotoğrafın çekildiği yerin Jandarma olduğunu belirtmesi, firari olan ve tutuklu bulunan birçok FETÖ-PDY terör örgütü mensuplarıyla irtibatları ve bu irtibatların FETÖ-PDY terör örgütü mensuplarınca oluşturulan 17- 25 Aralık kumpas soruşturmaları, MİT tırlarının durdurulmasıyla Türkiye Cumhuriyetinin ve Hükümetinin uluslararası alanda teröre yardım ettiği algısını oluşturmaya yönelik, sonuçları 15 Temmuz darbe girişiminde de görülen ihanet hareketinden sonra devam ettirmesi, dosya arasında bulunan HTS raporları, baz ve sinyal bilgileri değerlendirme raporları, cinayetin öncesinde ve sonrasındaki hareket tarzları göz önüne alındığında müsnet silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlendiklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve şüphelilerin üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçu yönünden CMK.100 ve devamı maddeleri uyarınca AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA... [karar verildi.]"
18. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/4/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamenin başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:
"Terör örgütünün amaçları doğrultusunda;
Samsun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde 20/01/2007 tarihinde göz altına alınan O.S.nın eline, Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince deyim yerindeyse zorla, ısrarla Türk Bayrağı tutuşturularak görüntülerinin kayda alındığı, görüntülerin bir kısmının terör örgütüyle iltisaklı şüpheli Ercan GÜN tarafından terör örgütünün amaçları doğrultusunda yine terör örgütü ile iltisaklı medya kuruluşlarınca servis edildiği anlaşılmıştır.
O.S.nın; "Yapılan plan gereği öldürülen Hrant DİNK"in cesedinin başında Türk Bayrağı açacaktım, çevrenin kalabalık olması ve öldürülmekten korktuğum için üzerimde taşıdığım Türk Bayrağını açamadan kaçmak zorunda kaldım" şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla O.S.nın maktulün başında korkusundan açamadığı Türk Bayrağı Samsun TEM Şube Müdürlüğünde eline tutuşturularak zorla açtırılmıştır.
Samsun TEM Şube Müdürlüğünde O.S.nın fotoğraf ve video kamera çekimleri Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ve Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince yapılmış, görevlilerce tetikçi O.S.ye zorla Türk Bayrağı açtırılmış, ayrıca Atatürk"ün vatan toprağı kutsaldır, kaderine terkedilemez sözünün yer aldığı üzerinde Türk Bayrağı bulunan poster önünde de fotoğrafları çekilmiş, bu fotoğraflar daha sonra FETÖ/PDY Terör örgütünce Hrant DİNK cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya kuruluşlarına servis edilmiştir.
Hedeflenen algının oluşturulmasından sonra FETÖ/PDY Terör örgütünün amacı doğrultusunda asker ve emniyet bürokrasisini hedef alan tasfiyeye dönük soruşturmalara başlanmıştır.
...
1996 yılında FETÖ/PDY Terör örgütü ile iltisaklı olduğu nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996 yılında muhabirliğe başlayan şüpheli Ercan GÜN halen Foks TV Haber müdürü olarak çalışmaktadır.
Şüphelinin Hrant DİNK cinayetinin işlendiği 19/01/2007 günü FETÖ/PDY Terör örgütü üyeleri A.Y., M.F.M. ve E.D. ile cinayet sonrası yoğun telefon irtibatları bulunmaktadır.
Şüpheli Ercan GÜN, 31/01/2007 tarihinde yukarıda isimleri belirtilen irtibatlı olduğu FETÖ/PDY Terör örgütü mensuplarınca Samsun iline gönderilmiş, Samsun ilinde bulunduğu sırada kullanımındaki cep telefonundan Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral numarasını aramış, bir süre görüştükten sonra cep telefonunu kapatarak Jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma gerçekleştirdiği algısını yaratmış, daha sonra tekrar İstanbul iline dönmüştür.
O.S.nın beyanına göre "Hrant DİNK"in cesedi başında öldürülmekten korktuğu için açamadığı Türk Bayrağı", Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Jandarma ve Emniyet görevlilerince zorla eline tutuşturularak açtırılmış görüntüler alınmıştır.
Sonradan savcılığa teslim edilen görüntüler 10 dakika 20 saniye olmasına rağmen, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünce, Network üzerinden başında A.F.Y."nin bulunduğu İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen görüntüler 44 saniyedir.
Soruşturmanın tutuklu şüphelisi Ercan GÜN 30/01/2007 tarihinde Zaman Gazetesinde halen yurt dışında kaçak olarak bulunan FETÖ/PDY"nin medya tetikçileri E.D., A.Y. ve M.F.M. ile FETÖ/PDY içinde emniyet mensuplarının örgütsel konumda "abi"liğini yapan halen yurt dışında kaçak olarak bulunan Av. H.İ.K. ile buluşmuş, kendisine haber olarak yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen, görüntülerin Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için 31/01/2007 tarihinde Samsun iline gönderilmiştir.
Kendi beyanına göre; Samsun ilinde bulunduğu sırada kullanımındaki cep telefonundan, Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral numarasını aramış, bir süre görüştükten sonra cep telefonunu kapatarak Jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma yaptığı, görüntüleri jandarma görevlilerinden aldığı algısını oluşturmuş, daha sonra İstanbul"a geri dönmüştür.
Tutuklu şüpheli Ercan GÜN"ün yayınlandığı görüntüler Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik görüntülerdir.
Samsun İl Jandarma Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığınca Hrant DİNK cinayeti tetikçisi O.S.nın fotoğraf ve görüntüye alma işlemlerinin Samsun İl Jandarma Komutanlığına bağlı birimlerde yapılmadığının 24/01/2007 tarihinde kamu oyuna açıklanmasına rağmen;
Bu görüntülerin Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekilmiş gibi şüpheli Ercan GÜN tarafından 01/02/2007 tarihinde yayınlanmasıyla, Hrant DİNK cinayetinin arkasında ulusalcılar olduğu algısı yaratılarak Ergenekon operasyonlarının zemini oluşturulmuş, Hrant DİNK cinayetinin medya tetikçiliği oluşturulan kumpasla başarıyla yerine getirilmiştir.
...
Şüpheli Ercan GÜN C.Başsavcılığımızda alınan ifadesinde;
Soruşturmaya konu, 01/02/2007 tarihinde yayınladığı görüntülerin kendisine çalıştığı TGRT-FOX TV hizmet binasına 30/01/2007 tarihinde kargo ile geldiği,
31/01/2007 tarihinde Zaman hizmet binasında E.D., A.Y., M.F.M. ile yaptığı görüşmenin, 07/01/2007 tarihinde Zaman gazetesindeki işinden ayrılması nedeniyle oluşan kıdem tazminatı alacağı ile ilgili olduğu yolunda savunmada bulunmuştur.
Kayyuma devredilen Feza Gazetecilik Anonim Şirketinden şüphelinin savunmasına esas Kıdem tazminatı bordrosu, ilişik kesme formu, sigortalı işe giriş ve işten ayrılma bildirgesi soruşturma dosyasına getirilmiştir.
12/01/2007 tarihli, şüpheli Ercan GÜN, İnsan Kaynakları direktörü İ.Y. ve Mali İşler Genel Müdür yardımcısı Ş.K.nın imzalarını taşıyan kıdem tazminatı bordrosu içeriğine göre 17.578,23 TL olarak hesaplanan net kıdem tazminatının 12/01/2007 tarihi itibariyle şüpheli Ercan GÜN"ün nakten aldığı, tazminat miktarına ve alacağının bulunduğuna dair itirazı kayıt şerh düşmediği tespit edilmiştir.
Dolayısıyla şüpheli Ercan GÜN"ün, 30/01/2007 tarihinde, Samsun iline gönderilmeden 1 gün önce Zaman gazetesi hizmet binasında E.D., M.F.M., A. Y. ile tazminat alacağına dair görüşme yaptığı yolundaki savunmasının da gerçeği yansıtmadığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Ercan Gün"ün soruşturmaya konu 44 saniyelik görüntü kargo ile bana gönderildiği, bu konuyu genel yayın toplantısında D.Ş., K.T., Ö.V., E.E. ve K.Y. ile görüştük yolundaki savunmasına elde edilen delil durumuna göre gerçeği yansıtmaması nedeniyle itibar edilmemiş, isimleri geçen şahıslar bu aşamada dinlenmemiştir.
Suç tarihinde Samsun İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü olan...F.Y., Başsavcılığımızda alınan 10/04/2007 tarihli ifadesinde; 25/01/2017 Star gazetesinde Atatürk"ün "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözü önünde O.S.nın çekilmiş tek kare fotoğrafı yayınlandıktan sonra, 27/01/2007 tarihinde aynı zamanda devrem olan İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü A.F.Y. beni telefonla arayarak "devrem bu yakalamayla ilgili elinizde bilgi, belge, görüntü ne varsa gönderin" dedi. Network üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne bizim kendi görüntümüzü ve o ana kadar temin ettiğimiz bilgi ve belgeleri üst yazı ile gönderdik.
01/02/2007 tarihinde Fox tv de akşam ana haber bülteninde bizim şubemizden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen 44 sn"lik görüntünün Ercan Gün tarafından Samsun otogarda Jandarma tarafından çekilen görüntüler anonsuyla yayınlandığını gördük.
Fox tv de görüntüler yayınlandıktan bir kaç gün sonra İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü A.F.Y. beni network üzerinden telefonla arayarak bana "devrem görüntülerde sivil olan kişinin bizden olduğunu neden söylemedin" diyerek sitem etti. Bahsettiği kişi Güvenlik Şube Müdürlüğü vekili Y.K.dı. Ben de kendisine görüntülerde polis var mı yok mu sormadın, ben de böyle bir şey söyleme gereği duymadım dedim" şeklinde beyanda bulunmuştur."
19. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/112 sayılı dosyası üzerinde görülmekte olan yargılamanın yine aynı Mahkemedeki E.2016/32 sayılı dosya ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle 2/6/2017 tarihinde birleştirilmesine karar verilmiş, yargılamanın E.2016/32 sayılı dosya üzerinden devamına hükmedilmiştir.
20. Devam eden kovuşturma sürecinde başvurucu hakkında 3/8/2017 tarihli karar ile tutukluluğun devamına hükmedilmiş, başvurucu tarafından bu karara karşı yapılan itiraz ise İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/8/2017 tarihli kararı ile kesin olmak üzere reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 6/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 6/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında 2015/48932 sayılı soruşturmanın akıbetine yönelik olarak Mahkeme tarafından araştırma yapılmıştır. Bu araştırmanın neticesinde 7/12/2017 tarihli duruşmaya gelen evraklarda, başvurucunun ByLock programını kullananlar listesinde olduğunun tespit edildiği, ayrıca aleyhine tanık beyanı bulunduğu belirtilmiş ve söz konusu belgeler başvurucuya okunarak başvurucunun savunması alınmıştır.
23. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 14/3/2019 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık hakkında cezalandırılması talep edilen iddianameye konu sevk maddesi (TCK 220/7 del. 314/2) ve sanığın tutuklulukta geçirdiği süre nazara alınarak, CMK 102/2 fıkrasında belirtilen olağan tutukluluk süresinin tamamlanmış olması, ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/48932 Soruşturma sayılı dosyasından da "TCK 314/2 - Silahlı Terör Örgütü Üyeliği" suçundan 02/11/2017 tarihinden beri tutuklu olması nedeniyle bu aşamadan sonra dosyamız nezdinde tutukluluk süresinin uzatılmasında zorunlu bir halin bulunmaması gözetilerek, sanığın tutuklu bulunduğu suçtan TAHLİYESİNE... [karar verildi.]"
24. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahliye kararına itiraz edilmiş, itirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi 18/3/2019 tarihli kararıyla itirazın kabulüne ve başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçu yanında Anayasa"yı ihlal suçundan da tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ercan GÜN hakkında 309/1-2, 220/7 delaletiyle 314/2 ve TMK 5/1 maddelerinden dava açıldığı, sanık Muharrem DEMİRKALE hakkındaki soruşturma dosyasında 93 ve 94 numaralı klasörde HTS tespit ve değerlendirme tutanağı, diğer sanıklarla telefon irtibatının bulunduğuna ilişkin tespit ve değerlendirme tutanağı ve sanık Ercan GÜN hakkındaki soruşturma dosyasında bulunan 82 numaralı klasörde tespit ve değerlendirme tutanağı, HTS kayıtları, baz istasyonu iletişim ve inceleme tutanakları değerlendirildiğinde, atılı suçların CMK.nın 100 ve devamı maddelerinde belirtilen katalog suçlardan bulunması, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delilleri karartma tehlikelerinin devam ettiği anlaşılmakla TUTUKLANMALARINA... [karar verildi.]"
25. 18/3/2019 tarihli tutuklama kararının UYAP"a işlenmediği ve başvurucunun müdafi yokluğunda tutuklanmasına karar verildiği gerekçesiyle 12/4/2019 tarihinde müdafi eşliğinde beyanlarının alındığı ve İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama müzekkerelerinden başvurucunun tahliyesine, sadece silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...itiraz mercii olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince tahliye öncesindeki tutukluluk durumları adı geçen sanıklar aleyhine genişletilerek, itirazın kapsamı dışına taşar nitelikte bir kabul yapıldığı (daha evvel tutuksuz bulundukları ve itiraza konu edilmeyen suçlarla ilgili de tutuklama kararı verildiği), tutuklama müzekkerelerinin UYAP sistemine işlenmediği ve tutuklama kararının müdafii yokluğunda yapılan sorgu neticesinde verildiği anlaşılmakla... İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2019 tarihli 2019/341 D. İş sayılı kararı uyarınca tutuklu bulundukları tüm suçlardan TAHLİYELERİNE,
...Ercan GÜN hakkındaki soruşturma dosyasında bulunan 82 numaralı klasörde tespit ve değerlendirme tutanağı, HTS kayıtları, baz istasyonu iletişim ve inceleme tutanakları değerlendirildiğinde, atılı suçların CMK.nın 100 ve devamı maddelerinde belirtilen katalog suçlardan bulunması, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delilleri karartma tehlikelerinin devam ettiği
Şeklinde izah olunan tutuklama gerekçeleri, İstanbul C.Başsavcılığının Ercan Gün ile ilgili soruşturmasına yansımış ve dosyaya gönderilmiş olan bylock tespit ve değerlendirme tutanağı ile ... kesinleşen itiraz mercii karar içeriğine göre tutuklama tedbirinin atılı suçlara ilişkin bu aşamada zorunluluk teşkil ettiği gözetilerek,
...yalnızca "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçundan (5237 sayılı TCK"nın 314/2) ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA... [karar verildi.]"
26. Başvurucu hakkında ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015/48932 sayılı dosya üzerinden yürütülen soruşturma kapsamında da işlem başlatılmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...7 Şubat MİT Krizi" olarak konuyla ilgili tanık olarak ifadesine başvurulan kumpasın yaşandığı 2012 yılı İstanbul güvenlik şube müdürü olan Y.D.nin verdiği beyanında; "Ben 7 Şubat MİT Kumpası olayının yaşandığı dönemde İstanbul il Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü olarak görev yapmaktaydım. 7 Şubat kumpası yaşanıp dönemin MİT Müsteşarı ifadeye çağrıldıktan sonra ben durumdan rahatsız oldum, geçmişten tanıdığım Zaman gazetesi Emniyet Muhabirliği yapan ve daha sonra Fox TV haber muhabiri olan FETÖ üyesi olduğunu bildiğim Ercan GÜN"e bu durumu sordum, kendisi de bana "MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması olayının Amerika"da FETÖ Lideri Fetullah GÜLEN"in de dahil olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra, Fethullah GÜLEN"in talimatı ile bizzat gerçekleştiğini söyledi, yine bu konuşmamızda Ercan GÜN bana söz konusu istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmaması yönünde oy kullandığını, Fetullah GÜLEN"in de içerisinde yer aldığı 9 kişinin ise MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması yönünde oy kullandığını söyledi, ben bu 12 kişilik heyette kimlerin yer aldığını bilmiyorum. Ercan GÜN ile aramızda geçen bu konuşmadan sonra aklımdaki soru işaretlerini gidermek amacıyla o dönem FETÖ terör örgütünün Marmara Emniyet İmamı olan gerçek ismini bilmediğim ancak görsem teşhis edebileceğim ARİF Kod adlı kişi ile görüştüm ve bu durumu kendisine sordum, o da bana Ercan GÜN"ün söylediklerini doğrulayarak, Fethullah GÜLEN"in önce kararsız kaldığını, daha sonra dosya sağlam mı? diye sorduğunu, sağlam denilmesi üzerine ise kumpas operasyonuna onay verdiğini söyledi. Benim bildiğim kadarıyla Arif Kod adlı şahıs avukattı, ancak gerçekte avukatlık yapıp yapmadığını bilmiyorum, bu şahıs bütün Marmara Bölgesinin Emniyet İmamıydı. Benim Bu konuda talimatın bizzat Fethullah GÜLEN tarafından gönderildiğine ilişkin bilgilerim Ercan GÜN ile ve yine Arif Kod adlı şahıs ile yapmış olduğum görüşmelerde kendilerinin bana söylediklerinden ibarettir, başka herhangi bir yerde bu konu hakkında bana gelen bir bilgi olmadı, benim MİT Kumpasının FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini düşünmeme sebep olan şey o dönem FETÖ"nün MİT"e kurumsal olarak soğuk bakmasıyla ilgiliydi. Ben örgütün bu kuruma soğuk baktığını bildiğim için olayı öğrenir öğrenmez bu işi gerçekleştirenlerin FETÖ terör örgütü olduğunu anladım ve bu nedenle Ercan GÜN ile görüştüm" şeklinde beyanlarda bulunduğu, şüphelinin kardeşi M.G. adına kayıtlı ... numaranın ... 2014/8/11 ilk tespit tarihi ... ALLIANCE YAPIM LTD. ŞTİ. adına kayıtlı ... numaranın ... 2014/12/31 ilk tespit tarihli olarak FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü mensuplarının kullandığı bylock programı kullandığı, bylock hts verilerinde 2521 Adet Bylock sunucuları erişim log kaydının bulunduğu, log kayıtlarının 1213 Tanesinin Baz İstasyonu Bilgisinin şüphelinin eski haber müdürü olarak çalıştığı FOX TV Stüdyoları civarı olduğu, şüphelinin Bank Asya hesabında 15 Temmuz 2014 itibarıyla (109.266,12 TL) ... artış olduğu, ayrıca eşi adına bulunan hesabında 15 eylül 2014 itibarıyla 40 ila 50 bin TL artış olduğu, kardeşi H.G. adına 28 Şubat 2014 itibarıyla 50 bin TL civarında artış olduğu, şüphelinin kullanımında bulunan ... numaralı hattın HTS incelemesinde; toplamda 71 adet Bylock kaydı bulunan telefon numarası ve (40) adet FETÖ PDY şüphelisi olarak işlem görmüş kişi ile irtibatlı olduğunun tespit edildiği ... şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kullandığı "bylock" isimli programı kullandığı, bu program üzerinden gelen emir ve talimatları uyguladığı, hiyerarşik yapı içerisinde yer aldığı ... Bylock isimli programı aktif ve yoğun bir şekilde kullandığının tespit edildiği, tüm dosya kapsamında anlaşıldığı üzere şüphelinin FETÖ/PDY üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, FETÖ/PDY örgütünün bilindiği üzere 15.07.2016 tarihinde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunduğu ... buna göre şüphelinin eylemleri ve bağlantıları dikkate alındığında FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delillerin bulunduğu, şüpheli hakkında uygulanması talep olunan tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı bir tedbir olduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelinin CMK"nun 100. Ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye istinaden;
1-) Şüpheli ERCAN GÜN"ün üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan; atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin varlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan olması nazara alınarak bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK"nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelinin TUTUKLANMASINA... [karar verildi.]"
27. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 10/5/2019 tarihinde soruşturma dosyasının başvurucu yönünden tefrikine ve 2019/83738 numarasına kaydedilmesine karar vermiştir.
28. Başsavcılığın 2019/83738 numarasına kayden devam eden soruşturmanın neticesinde 14/5/2019 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılması ve açılan davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/32 sayılı dosyası ile birleştirilmesi talep edilmiştir. İddianamede bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
- Başvurucu tarafından kullanıldığı iddia edilen telefonda ByLock tespit edilmiştir. Tespitin yapıldığı GSM numarasının Bank Asyaya, kolluk birimlerine ve bir kısım özel firmaya başvurucu tarafından iletişim bilgisi olarak beyan edildiği, program içeriklerinde yapılan incelemede başvurucunun bu programı 8/11/2014 ile 4/7/2015 tarihleri arasında kullandığı, mesaj içeriklerinde de örgütsel jargonla bu yöndeki faaliyetlere dair mesajlaşmaların mevcut olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca başvurucunun alınan savunmasında kendisinin kullandığını beyan ettiği ancak kardeşi M.G. adına kayıtlı GSM hattı üzerinden de ByLock isimli programı İD tespit edilemeyen biçimde 11/8/2014 ile 24/9/2014 tarihleri arasında kullandığı, yine bu GSM numarasının da kolluk birimlerine iletişim bilgisi olarak beyan edildiği tespit edilmiştir.
- HTS kayıtlarına göre 2008-2015 yılları arasında örgütün üst düzey yönetiminde bulunan kişilerle başvurucunun irtibatının olduğu tespit edilmiştir.
- Başvurucunun Bank Asya hesabında Temmuz 2014 itibarıyla 109.000 TL kadar artışın olduğu tespit edilmiştir.
- Kamuoyunda 7 Şubat MİT krizi dosyası olarak bilinen soruşturma dosyası kapsamında bilgisine başvurulan Y.D., MİT Müsteşarı"nın ifadeye çağrılması olayına yönelik olarak örgütün tepe yönetiminde yer alan kişilerin toplantı yaptıkları bilgisini ve yine bu toplantının detaylarına ilişkin bilgiyi başvurucudan öğrendiğini belirtmiştir.
29. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 17/5/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne, davanın E.2019/109 sayılı dosyaya kaydına ve yine aynı Mahkemenin E.2016/32 sayılı dosyasında birleştirilmesine karar vermiştir.
30. E.2016/32 ve E.2019/109 sayılı dosyaların birleştirilmesinden sonra 24/5/2019 tarihinde yapılan değerlendirmede, başvurucunun her iki dosyada da aynı suçtan (silahlı terör örgütüne üye olma) tutuklu olduğu değerlendirilerek bu nedenle 12/4/2019 tarihli tutuklama müzekkeresinden tahliyesine karar verilmiştir.
31. Başvurucu hâlen İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli ve 2017/483 Sorgu sayılı tutuklama müzekkeresine istinaden tutuklu olarak yargılanmaktadır.
32. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 7/7/2017, 8/12/2017, 3/8/2017, 6/10/2017, 8/12/2017, 2/2/2018, 16/3/2018, 17/5/2018, 12/6/2018 tarihli duruşmalarda başvurucunun tahliye talepleri incelenmiş ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Kararların gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Mevcut delil durumu, iletişim kayıtları, güvenlik kamerası kayıtları, kolluk görevlilerince düzenlenen HTS kayıtları ve görüntü kayıtlarına ilişkin tespit tutanakları, Trabzon İl Jandarma Komutanlığının 05/05/2016 tarihli yazısı ekinde gönderilen 20/01/2007 tarihli ihbar evrakı ve görev sonuç raporu, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığına ait personel ve araç görevlendirilmesine dair kayıtlar Samsun İl Jandarma Komutanlığı ve Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün personel görevlendirmesine dair kayıtları, BYLOCK kullanımına dair tespit yazısı (...), Feza Gazetecilik AŞ. kayıtları (Ercan Gün), tanık anlatımları ve sanık savunmaları itibariyle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olguların bulunması, sanıkların üzerilerine atılı suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak varsayıldığı suçlardan oluşu, sanıklara yüklenen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması, yüklenen eylemlerin niteliği ve yoğunluğu da dikkate alındığında suçlarının sübutu halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, yüklenen bir kısım suçların ağır cezalık işlerden oluşu, sürdürülen tutuklama tedbirinin orantılı oluşu, tutuklama koşullarında değişiklik bulunmaması, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince ....TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA...[karar verildi.]"
33. Mahkemenin 24/5/2019, 13/6/2019, 6/9/2019, 28/11/2019, 20/2/2020, 12/5/2020, 9/7/2020, 16/9/2020, 8/1/2021, 20/1/2021 tarihli duruşmalarında da başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiş ve tahliye taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kararların gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Tutuklu sanıklar ... ve Ercan Gün hakkında yapılan incelemede; sanık Ercan Gün"ün silahlı terör örgütüne üye olma (TCK 314/2) suçu yönünden dosya içerisinde bulunan ByLock tespitine ilişkin evraklar, Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin tespitler, tanık Y.D.nin aleyhe beyan ve ifadeleri .... UYAP bilgi havuzundan tespit edilerek dosyaya birer örneği alınmış aleyhe ortaya konan ifadeler ... sanıkların tutuklu bulundukları suçların cezalarının ağırlığı ve tutuklama nedeni kanunen var sayılan katalog suçlardan olması ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan somut olguların mevcudiyetini sürdürmesi, bir kısım tanık beyanlarının halen tamamlanamamış olması sebebiyle tanıklar üzerinde baskı kurulması riskinin bertaraf edilebilmesi, sanıkların hukuki durumlarında değişiklik olmaması, yargılamanın geldiği aşama ve isnat olunan suçların ağırlığı gereği adli kontrol tedbirlerinin yeterli olmayacağı ve tutuklama tedbirinin atılı suçlara ilişkin uzatılmasının bu aşamada ölçülü olduğu değerlendirildiğinden sanıkların 5271 sayılı CMK"nın 100, 101, 102 maddeleri uyarınca TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA...[karar verildi.]"
34. Yargılamaya ilişkin olarak 14/12/2020 tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki mütalaası dosyaya ibraz edilmiştir. Savcılığın mütalaasının başvurucu ile ilgili kısmı şu şekildedir:
"Sanık, Hrant Dink cinayetinin işlendiği süreç öncesinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün yayın organı Zaman gazetesinde, sonrasında TGRT-FOX kanalı muhabir olarak görev yaptığı,
Samsun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde 20.01.2007 tarihinde göz altına alınan O.S.nin eline, Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince Türk Bayrağı tutuşturularak görüntülerinin kayda alındığı, görüntülerin bir kısmının sanık Ercan Gün tarafından FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün amaçları doğrultusunda medya kuruluşlarınca servis edildiği,
Sonradan teslim edilen görüntüler 10:20 dk olmasına rağmen, Sanık Ercan Gün"ün yayınlandığı görüntüler Samsun İl Emniyet Müdürlüğü"nün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü"ne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik görüntüler olduğu, görüntülerin network üzerinden gönderildiği dönemde sanık A.F.Y.nin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olduğu, sanık Ercan Gün"ün 30.01.2007 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticileri sanıklar E.D., A.Y. ve M.F.M. ile görüştüğü, sonrasında görüntüler Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için 31.01.2007 tarihinde Samsun iline gittiği, döndükten sonra FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün amaçları doğrultusunda söz konusu görüntüleri 01/02/2007 tarihinde yayınlayarak, Hrant Dink cinayetinin arkasında ulusalcılar olduğu algısı yaratılarak Ergenekon operasyonlarının zemini oluşturulmuş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün üst yönetiminde yer alan şahıslarla 2008-2015 yılları arasında yüzün üzerinde görüşmesinin olduğu tespit edilmiş,
Y.D.nin Cumhuriyet Başsavcılığı"mızda vermiş olduğu 22.09.2017 tarihli ifadesinde özetle; FETÖ üyesi olduğunu bildiği Ercan Gün"e bu durumu sorduğunu, Ercan Gün"ün kendisine "MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması olayının Amerika"da FETÖ Lideri Fetullah Gülen"in de dahil olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra, Fetullah Gülen"in talimatı ile bizzat gerçekleştiğini" söylediğini, yine bu konuşmalarında Ercan Gün"ün kendisine "söz konusu istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmaması yönünde oy kullandığını, Fetullah Gülen"in de içerisinde yer aldığı 9 kişinin ise MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması yönünde oy kullandığını" söylediğini" beyan etmiş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün gizli haberleşme programı (bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/443 Esas, 2017/4758 sayılı ilamı) olan Bylock isimli programı kullandığı tespit edilmiş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün finansal amaçları için kurduğu ve kullandığı BankAsya bankasında hesabının bulunduğu görülmüş,
Sanığın yargılanan tüm eylemleri neticesinde;
Her ne kadar üzerine atılı suçlamaları yargılama aşamasında kabul etmemiş ise de sanığın beyanının üzerine atılı suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilmiş, sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün amaçları doğrultusunda O.S."ın Samsun İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde çekilen görüntülerini yayınlayarak, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"nün cinayet üzerinde ki amacını gerçekleştirmeye çalıştığı ve üzerine atılı suçları işlemiş olduğu anlaşılmakla,
Sanığın 5237 sayılı TCK"nın 309/2, 314/2, 53/1, 58, 220/3 yollamasıyla 3713 sayılı kanunun 3/1 delaletiyle 5/1 maddelerince AYRI AYRI CEZALANDIRILMASINA,
...
Kamu adına talep ve mütalaa olunur."
35. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
36. İlgili hukuk için bkz. Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 55-64.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
38. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunmadan gazetecilik faaliyetleri ve temel hakların kullanımı niteliğinde olan eylemleri nedeniyle tutuklandığını, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin gösterilmediğini, tutuklamaya dayanak kuvvetli şüpheye neden olacak bir delilin dosya kapsamında yer almadığını, soyut ithamlar içeren fiillerin dosyaya delil olarak girdiğini ileri sürmüştür.
39. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutuklandığı suçlar bakımından, tutuklama kararını veren mahkemelerce kuvvetli suç şüphesini gösteren ve somut delil olarak kabul edilen hususların tutuklama gerekçesinde açıkça gösterildiği, bu gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı genel olarak başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrar etmiştir.
b. Değerlendirme
41. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
42. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
43. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetinin özü, tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik Yönünden
45. Anayasa Mahkemesi (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.
46. Anayasa Mahkemesi darbe teşebbüsüyle bağlantılı suçlardan uygulanan tutuklama tedbirlerinin ve -doğrudan teşebbüsle bağlantılı olmasa bile- teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğinin incelenmesinde Anayasa"nın 15. maddesinin dikkat alınacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237-241; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 56, 57).
47. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirine konu suçlamaların bu kapsamda olması nedeniyle bu tedbirlerin hukuki olup olmadığının incelenmesi de Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
49. Genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
50. Somut olayda başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin mensubu olduğu iddiasıyla İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca 25/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
51. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
52. Başvurucu hakkında tutuklama kararı verilirken Hrant Dink cinayetinin faili olarak yakalanan O.S.nin görüntülerini, cinayet ile askerî makamları ilişkili göstermek amacıyla kasıtlı olarak yayımladığı ve haberi bilinçli olarak yanlış aktardığı, FETÖ/PDY mensubu olduğu değerlendirilen birçok kişiyle irtibatının bulunduğu ve bu irtibatını darbe teşebbüsünün sonrasında da devam ettirdiği hususlarına dayanılmıştır. Nitekim iddianamede de benzer iddialara değinilmiş ve basına "Dink Jandarma" soruşturması olarak yansıyan soruşturma kapsamında söz konusu görüntülerin örgüt tarafından başvurucuya sızdırıldığı, örgütün emir ve talimatları doğrultusunda başvurucu tarafından organize ve kasıtlı bir şekilde jandarmaya mal edilmek suretiyle haberleştirildiği hususlarına yer verilmiştir.
53. Başvurucu bu iddiaları reddederek kasıtlı bir durumun bulunmadığını ileri sürmektedir. Buna karşılık soruşturma mercilerinin tespitlerine göre basına yansıyan O.S.ye ait görüntüler, başvurucu adına posta yoluyla kanalın hizmet binasına gelmiş, bunun akabinde ertesi gün başvurucu Zaman Gazetesinde örgütün üst düzey yönetiminde bulunan kişilerle görüşmüş, sonrasında da Samsun"a geçerek burada jandarmadaki bir kısım yetkililerle gizli bir görüşme gerçekleştirmiş ve yaklaşık bir hafta öncesinde Samsun İl Jandarma Komutanlığı tarafından fotoğrafın emniyette çekildiği açıklaması yapıldığı halde aksi yönde haber metni oluşturmak suretiyle yayın gerçekleştirmiştir. Soruşturma mercilerinin Hrant Dink cinayetinin FETÖ/PDY ile bağlantısına dair iddia, tespit ve değerlendirmeleri de dikkate alındığında başvurunun cinayet sonrasında yaptığı haberler ile bu haberlerin hazırlanışı ve kurgulanışına yönelik belirlemelerin tutuklamaya karar veren yargı mercilerince anılan terör örgütüyle bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilmesinin keyfi ve temelsiz olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
54. Ayrıca soruşturma mercilerince ifadesi alınan ve ilgili dönemde İstanbul il emniyet müdürlüğü güvenlik şube müdürü olarak görev yapmakta olan tanık Y.D.; 2012 yılında gerçekleşen MİT Müsteşarı"nın ifadeye çağrılması olayını FETÖ/PDY üyesi olduğunu bildiği başvurucuya sorduğunu, başvurucunun kendisine bu olayın Amerika"da FETÖ Lideri Fetullah Gülen"in de dahil olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra bizzat Fetullah Gülen"in talimatıyla gerçekleştiğini söylediğini, başvurucunun ayrıca söz konusu istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarı"nın ifadeye çağrılmaması yönünde oy kullandığını, Fetullah Gülen"in de içerisinde yer aldığı 9 kişinin ise MİT Müsteşar"ın ifadeye çağrılması yönünde oy kullandığını belirttiğini, bu bilginin söz konusu dönemde FETÖ/PDY"nin Marmara Emniyet İmamı olan Arif Kod adlı kişi tarafından da doğrulandığını söylemiştir. Bu bağlamda anılan tanık beyanının da başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki örgütsel ilişkiye işaret eden bir olgu olarak kabulü gerekir.
55. Öte yandan devam eden kovuşturma sürecinde dosyaya giren tutanaklardan başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğu da tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Selçuk Özdemir, § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, § 57). Nitekim Anayasa Mahkemesi M.T. kararında ByLock ile ilgili içtihadını geliştirmiş ve sonuç olarak ByLock uygulamasının oluşturulması, kullanım şekli ve yöntemi, içindeki şifreleme teknikleri, program içindeki kullanıcı ve grup adlarının niteliği, bu uygulama vasıtasıyla yapılan iletişimin içeriği gibi hususlarla ilgili olarak kolluk birimleri ve kamu makamları tarafından yapılan -ve yargı organlarınca da kabul edilen- tespitler, bu bağlamda ByLock"a ilişkin ulaşılan bilgi ve belgeler ile programın özelliklerinin FETÖ/PDY"nin örgütlenme biçimiyle neredeyse tümüyle örtüşmesi, bir kısım ByLock kullanıcısının ifadeleri, söz konusu programı kullandığı tespit edilen kişilerin önemli bir bölümünün FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğuna işaret eden diğer olgu ve delillerin bulunması, kişilerin bu uygulamayı kullanıp kullanmadıklarının tam bir hukuki kesinlik içinde belirlenmesine yönelik olarak yargı makamlarınca inceleme ve araştırmalar yapılması gibi olgular bir bütün olarak dikkate alındığında Aydın Yavuz ve diğerleri kararında ifade edilen değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığını ifade etmiştir (ayrıntı için bkz. M.T., §§ 97-116).
56. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
57. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânının ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimalinin normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazla olduğuna dikkat çekmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
58. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
59. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu söylenebilir.
60. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
61. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
62. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri ve isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönüne alındığından başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
64. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin, bu hakka dair Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
65. Başvurucu; tutukluluk süresinin makul olmadığını, tahliye talebi ve itiraz dilekçelerinde ileri sürülen iddiaları incelenmeden, ilgisiz ve yetersiz gerekçelerle taleplerinin reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. Bakanlık görüşünde; bireysel başvuru tarihinden sonra başvurucu hakkında kimi suçlara ilişkin tahliye kararı verildiği, dolayısıyla tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebileceği belirtilmiştir.
67. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında ilk tutukluluk ve buna bağlı devam eden tutukluluk durumunun yanı sıra ayrı bir soruşturma kapsamında hakkında tesis edilen 2/11/2017 tarihli tutukluluk kararını da dosyaya dâhil etmiş ve tutukluluğun bu karar üzerinden devam etmesi nedeniyle makul süreyi aştığını beyan etmiştir.
b. Değerlendirme
68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Buna göre somut olayda başvurucunun iddialarının özünün ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle tutukluluğun devam ettirilmesine ve tutukluluğun makul süreyi aşmasına ilişkin olduğu değerlendirilmiş, bu şikâyet Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmiştir.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
69. Başvuruya konu olayda, başvurucu İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/8/2016 tarihli kararı ile tutuklanmış, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/3/2019 tarihli duruşmasında ise bu karardan tahliyesine karar verilmiş ancak tahliye kararına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın neticesinde İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince 18/3/2019 tarihinde itirazın kabulüne ve başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçu dışında Anayasa"yı ihlal suçundan da tutuklanmasına karar verilmiştir. Ayrıca 18/3/2019 tarihli tutuklama kararının UYAP"a işlenmediği ve müdafi yokluğunda başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği gerekçesiyle 12/4/2019 tarihinde müdafi eşliğinde beyanlarının alındığı ve İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama müzekkerelerinden başvurucunun tahliyesine, sadece silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bireysel başvuru tarihinden yaklaşık bir ay sonra başvurucu hakkında ayrıca yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli ve 2017/483 Sorgu sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararından sonra 24/5/2019 tarihinde yapılan değerlendirmede, başvurucunun her iki dosyadan da aynı suçtan (silahlı terör örgütüne üye olma) tutuklu olduğu değerlendirilerek bu nedenle 12/4/2019 tarihli tutuklama müzekkeresinden tahliyesine karar verilmiştir. Başvurucu hâlen İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli ve 2017/483 Sorgu sayılı tutuklama müzekkeresine istinaden tutuklu olarak yargılanmaktadır.
70. Başvurucunun başvuruya konu yaptığı İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/8/2016 tarihli kararından tahliye edildiği anlaşılmış ise de anılan tahliye kararının aynı yargılamada iki tutuklama kararının varlığı nedeniyle verildiği, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutukluluğunun devam ettiği, dosyanın ilk derece mahkemesi önünde derdest olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla bireysel başvuruya konu suç bakımından başvurucunun tutukluluğunun devam ettiği sonucuna varılmış ve 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açılması yolunun somut olayın koşullarında bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerekmediği değerlendirilmiştir.
71. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
72. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan [GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
73. Başvurucu, 2/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 25/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk durumu devam etmektedir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tutukluluğu devam eden başvurucunun suç isnadına bağlı tutulma süresi 4 yıl 6 ay 8 gündür.
74. 5271 sayılı Kanun"un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu belirlendikten sonra zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bu sürenin uzatılabileceği belirtilmiştir. Kanun"da bu uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği ifade edilmiştir. Böylelikle uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresi azami beş yıl olabilecektir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 40). Bununla birlikte 15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 141. maddesiyle -1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun"un 136. maddesiyle de aynen kabul edilerek yasalaşmıştır- anılan fıkraya eklenen son cümle ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümü"nde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda uzatma süresinin beş yılı geçemeyeceği düzenlenmiştir. Anılan suçlara ilişkin olarak kanun koyucu azami tutukluluk süresini 7 yıla çıkarmıştır. Dolayısıyla bu tutukluluk bakımından kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin aşıldığının kabulü mümkün değildir (Metin Güneş (2), B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 34).
75. Başvurucu, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu bilinen FETÖ/PDY üyesi olduğu suçlaması ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. Soruşturma mercileri bu örgütün Hrant Dink cinayetiyle de bağlantılı olduğuna dair bazı olgular tespit etmişlerdir. Başvurucu da bu olayla ilgili soruşturma kapsamında örgütsel ilişki çerçevesinde bazı eylemlerde bulunmakla suçlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi tutuklamanın hukukiliği bağlamında yaptığı incelemede başvurucu yönünden anılan örgütle bağlantılı suçlamalar için kuvvetli suç belirtisinin mevcut olduğu sonucuna varmıştır. Başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve ağır ceza mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir. Buna göre başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan ve/veya soruşturma/kovuşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
76. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde başvurucu hakkında dosyaya giren delillere, bu kapsamda kaçma şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir.
77. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askerî bir darbe teşebbüsünün akabinde teşebbüsün arkasında yer aldığı ileri sürülen FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma suçlamasıyla tutuklanmıştır. Bu durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip etmediğinin değerlendirilmesinde FETÖ/PDY"nin özelliklerinden kaynaklanan etkenlerin yanı sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan koşulların da gözardı edilmemesi gerekir.
78. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY"ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma/kovuşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve adli süreçlerin güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).
79. Öte yandan bu durumun, doğrudan darbe teşebbüsü ile bağlantılı olmasa dahi FETÖ/PDY ile bağlantılı diğer suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalar için de geçerli olduğu söylenebilecektir. Zira FETÖ/PDY"nin yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya/kovuşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
80. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonunda başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle iki farklı soruşturma yürütülmüş ve kamu davası açılmıştır. Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki soruşturmaların yürütülmesinin diğer soruşturmalara göre zorluğu da dikkate alındığında soruşturmalardan birinin yaklaşık dokuz ayda, diğerinin ise yaklaşık bir buçuk yılda tamamlandığı ve ardından kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Yargılamayı yapan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucuya atılı suç ile bağlantısı olduğu değerlendirilen yargılamalar yönünden birçok defa birleştirme kararı verildiği, 78 sanıklı yargılamada düzenli aralıklarla toplam 110 duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların, katılanların ve tanıkların dinlendiği, diğer delillerin toplandığı görülmektedir. Bu itibarla genel olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
81. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması, soruşturma/kovuşturmanın yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 4 yıl 6 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
82. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76) başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Metin Güneş (B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 46) başvurusunda 4 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin ve Erkan Ünal (B. No: 2019/39894, 8/7/2020, § 53) başvurusunda ise 5 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır.
83. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
84. Başvurucu, gazetecilik faaliyeti kapsamında kalan eylemleri nedeniyle tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini iddia etmiştir.
85. Bakanlık görüşünde, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
86. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundakine benzer açıklamalarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Uygulanabilirlik Yönünden
87. Başvurucun tutuklanmasına neden olan suçlama olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylarla ilgilidir. Bu itibarla tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri üzerindeki etkisinin incelenmesi, Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında müdahalenin başta Anayasa"nın 13., 26. ve 28. maddeleri olmak üzere diğer maddelerde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
88. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
89. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).
90. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun yalnızca ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
91. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri bağlamındaki ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
92. Buna göre başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da bu hakka dair (26. ve 28. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
3. Anayasa"nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.