AYM 2019/19125 Başvuru Numaralı ERCÜMENT FAİK DEMİR Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2019/19125
Karar No: 2019/19125
Karar Tarihi: 10/2/2021

AYM 2019/19125 Başvuru Numaralı ERCÜMENT FAİK DEMİR Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERCÜMENT FAİK DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/19125)

 

Karar Tarihi: 10/2/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Ercüment Faik DEMİR

Vekili

:

Av. Bayram BATTAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, işe iade talebiyle açılan davada yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/5/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, THY"de kaptan pilot olarak çalışmaktayken kendisine 8/7/2016 tarihinde fesih bildiriminde bulunulmuştur. Bildirimde icra komitesinin 22/7/2016 tarihli kararı ile işletmesel gereklilikler sebebiyle iş sözleşmesinin feshedildiği belirtilmiştir.

9. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde feshe itiraz ve işe iadesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

10. Bakırköy 32. İş Mahkemesi (Mahkeme) 23/12/2016 tarihinde iş akdinin feshinin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Söz konusu kararda gerekçe bulunmamaktadır.

11. Mahkeme daha sonra 24/1/2017 tarihinde yeniden iş akdinin feshinin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine yönelik ek karar vermiştir. Kararda başvurucunun iş akdinin feshinin dayanağı olan icra komitesinin 22/7/2016 tarihli kararının davalı tarafından ibraz edilmediği bildirilmiştir.

12. Davalı taraf 14/2/2017 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. Dilekçede, icra komitesinin kararının içeriği fesih bildirimiyle birlikte davacıya tebliğ edildiği belirtilmiştir.

13. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 30. Hukuk Dairesi 8/6/2017 tarihinde istinaf talebini kabul ederek Mahkeme kararını kaldırmıştır. Kararda Mahkemenin 23/12/2016 tarihli kararında usulüne uygun gerekçe bulunmadığı ifade edilmiştir.

14. Mahkeme Bölge Adliye Mahkemesinin kararı doğrultusunda 16/8/2017 tarihinde iş akdinin feshinin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun iş akdinin feshinin dayanağı olan icra komitesinin 22/7/2016 tarihli kararının davalı tarafından ibraz edilmediği bildirilmiştir.

15. Davalı 16/8/2017 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. Dilekçede yine icra komitesinin kararının içeriği fesih bildirimiyle birlikte davacıya tebliğ edildiği belirtilmiştir.

16. Bölge Adliye Mahkemesi 28/6/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

17. Karara karşı yapılan temyiz talebi Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19/3/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

18. Nihai karar başvurucuya 7/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, açtığı davada yargılamanın uzun sürdüğü iddiasıyla 29/5/2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

24. İşe iade davalarında yargılamanın uzaması her iki taraf için de hukuki belirsizliğin devamına sebep olduğundan bu davaların ivedilikle sonuçlandırılması ayrı bir öneme sahiptir. Bu durum iş sözleşmesi feshedilen fakat bir an önce eski işine dönme beklentisi taşıyan ve bu yüzden yeni bir işe başlamakta tereddüt eden işçi açısından önemli olduğu gibi sözleşmesini feshettiği işçi yerine yeni bir işçi istihdam ederek iş organizasyonunu tamamlamak isteyen işveren açısından da önemlidir. Dolayısıyla iş sözleşmesinin feshine ilişkin uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılması hem çalışanın hem de işverenin yararınadır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 60).

25. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesindeki sürelerin düzenleyici nitelikte süreler olduğu, yapılması gereken duruşmalar ve duruşma aralıkları, bilirkişi raporlarının beklenmesi, şahitlerin dinlenmesiyle tebligat işlemleri gözönünde bulundurulduğunda bu sürelerin aşılabileceği görülmektedir. Bu nedenle öngörülen süreyi aşan her yargılamanın süresinin makul olmadığı ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bununla birlikte işe iade davalarının başvurucu açısından taşıdığı değer ile davanın kısa sürede bitirilmesindeki başvurucunun kişisel yararı gözönüne alındığında bu davaların süre yönünden diğer davalarla aynı nitelikte olduğu da söylenemez (Nesrin Kılıç, § 67).

26. Somut olayda iş akdi işveren tarafından feshedilen başvurucunun 17/8/2016 tarihinde iş mahkemesinde açılan feshe itiraz davasında Mahkeme 23/12/2016 tarihinde davayı kabul etmiştir. Kararın gerekçesi bulunmaması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi, Mahkeme kararını kaldırmıştır. Mahkeme gerekçesini de belirterek 16/8/2017 tarihinde iş akdinin feshinin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Anılan karara karşı Bölge Adliye Mahkemesinin 28/6/2018 tarihli kararı ile istinaf başvurusu esastan reddedilmiş ve bu karar temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19/3/2019 tarihli kararıyla onanmıştır. Bu durumda üç dereceli yargılama sisteminde davanın 2 yıl 7 ay sürdüğü anlaşılmaktadır.

27. Anayasa Mahkemesi Nesrin Kılıç kararında iki dereceli yargılama sisteminde feshe itiraz davasının 3 yıl 5 ay sürdüğünü belirtmiş ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında 3 yıl 5 ay gibi bir sürenin makul olmadığına karar vermiştir (Nesrin Kılıç, § 82). Başvuru konusu olayda ise Mahkemenin ilk kararında gerekçe yer almaması ve bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılmasına rağmen üç dereceli sistemde yargılama 2 yıl 7 ay sürmüştür. Bu durumda iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların özellikle de işe iade talebini içeren feshe itiraz davalarının niteliği ile İş Kanunu’nda öngörülen süreler dikkate alındığında 2 yıl 7 aylık yargılamaya ilişkin sürenin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara