Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/1-193 Esas 2011/230 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/1-193
Karar No: 2011/230

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/1-193 Esas 2011/230 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/1-193 E.  ,  2011/230 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname: 2010/342035
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ADANA 6. Ağır Ceza
    Günü : 10.06.2010
    Sayısı : 36–188

    Sanık E. B.’nın;
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan 5237 sayılı TCY’nın 220/1, 62 ve 58/9. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına,
    Kasten öldürme suçundan anılan Yasanın 82/1–h ve 62. maddeleri uyarınca müebbet hapis,
    Yağma suçundan da aynı Yasanın 149/1–c–g–h, 62, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.06.2010 gün ve 36–188 sayılı, öldürme suçu yönünden re’sen temyize tabi bulunan hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.06.2011 gün ve 875–3535 sayı ile;
    “1–a) Yağma eyleminin; geceleyin, suç örgütüne yarar sağlamak amacıyla ve birden fazla kişi tarafından işlenmesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nun 149. maddenin 1. fıkrasının değişik bentlerinin birden çoğunun ihlal edilmesi karşısında, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nun 149/1. maddesinin uygulanması sırasında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
    b) Dosya içeriğine ve gösterilen gerekçeye göre; sanık E..B..nın müsnet suçlarının sübutunun kabul ve nitelendirilmesinde isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki kuşkudan uzak delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
    2) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık E. B.’nın nitelikli adam öldürme, yağma ve örgüt kurma suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçlarının niteliği tayin, takdiri cezayı azaltıcı sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, duruşmalı incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta, CMK’nun 231. maddesinin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kısmen re’sen de temyize tabi olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına” karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.07.2011 gün ve 342035 sayı ile;
    “Suça konu olay mahkemece de kabul edildiği gibi tanker sürücüsü ölenin sanıklarca yağma suçunun kanıtlarını gizlemek için öldürülüp tankerin ve eşyasının yağmalanmasından ve suç işlemek amacıyla örgüt kurulmasından ibarettir.
    Ölenin cesedi, Adana – Gaziantep Otoyolunun İncirlik Park Alanı yakınında, yoldan 63 metre içeride, elleri ve ayakları koli bandı ile bağlı şekilde görülmüş, ölüm nedeninin künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması olduğu belirlenmiş, gasp edilen tanker ise Şanlıurfa’da terk edilmiş halde bulunmuştur.
    İletişimin tespiti tutanaklarında belirtildiği ve sanıklarca kabul edildiği üzere, ölenden alınan cep telefonu, kendi sim kartları takılarak sanıklar M.K.ve A. K.arasında tankerin götürüldüğü aşamada kullanılmıştır.
    Başsavcılığımız ile Daire arasındaki görüş farklılığı, E.B.’nın belirtilen eylemlere katılıp katılmadığı ve kanıtların mahkûmiyete yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Sanık E.B.aşamalarda suçlamayı reddetmiş, belirtilen suça katılmadığını, A. K.’ın önceye dayalı sorun nedeniyle kendisini suçladığını söylemiş, aralarındaki soruna ilişkin tanıklar dinlenmiştir.
    Sanık E.B.’nın atılı suçları işlediğine ilişkin tek kanıt sanık A.K.’ın ifadelerinden ibarettir.
    Sanık A. K.; her üç sanığın kendisi ile birlikte Mersin’den akaryakıt getiren tankerleri durduracaklarını, sürücüleri alıkoyacaklarını, tankerdeki malı alacaklarını, tankeri kendisinin kullanacağını, M. K.’ın kendisine eskortluk yapacağını, elde edecekleri parayı dördünün paylaşacağını konuştuklarını, bu amaçla otoyoldaki tesislere gittiklerini, daha sonra yol kenarında tesislere yakın yerde duran ve sonradan yağmalanan tankeri gördüklerini, sürücüyü diğer üç sanığın yol kenarındaki çukura götürdüklerini, kendisinin tankere binerek hareket ettiğini, M. K.’ın kendisine eskortluk yaptığını, yolda tankerde gördüğü ölene ait telefona kendi sim kartını takıp M. K.ile görüştüğünü, yakıtı uğradıkları akaryakıt istasyonlarında satamadıklarını, tankeri Urfa’da bıraktıklarını söylemiştir.
    Sanık E.B.aşamalarda suçlamaları reddetmiş, gösterdiği tanıklar sanık A.. K.ile arasında geçmişe dayalı sorun olduğunu söylemişlerdir. Sanık M. K.akrabası olan E. B.’yı olay yerinde görmediğini, olaya karışmadığını belirtmiş, sanık M. K. adına yazılmış dilekçede E.B.’nın sanık A. K. tarafından haksız yere suçlandığı dile getirilmiştir.
    Ceza hukukunun temel ilkelerinden kuşkunun sanık lehine yorumlanması gerektiği yerel mahkemece dikkate alınmamış, Yargıtay incelemesi sırasında da göz ardı edilmiştir. Yerleşik Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere suç ortaklığında yalnızca diğer sanıkların ifadelerine dayanan suçlamalar atfı cürüm niteliğinde kabul edilmekte ve başka kanıtla desteklenmediği sürece mahkûmiyete yeterli görülmemektedir. Diğer bir anlatımla sanık aleyhine üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin cezalandırılması için yeterli, kesin ve somut kanıt yoktur. Aşamalarda diğer sanıklarla telefon görüşmesi olmamış, birlikte hareket ettiğine ilişkin tanık ifadesi veya başkaca bulgu elde edilememiştir.
    Yukarıda açıklandığı üzere;
    Sanık E. B.’nın üzerine atılı suçları işlediği yönünde yeterli kanıt olmadığından mahkûmiyetine ilişkin kararının bozulması gerekirken onanması yasaya aykırı görüldüğünden Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 01.06.2011 gün, 875–3530 sayılı ilamının kaldırılarak, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.06.2010 gün, 36–188 sayılı kararının beraat istemli tebliğnameye uygun olarak bozulmasına” karar verilmesi gerektiğinden bahisle itiraz yasayoluna başvurmuştur.
    Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık Esat Bora hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanık E.B.’nın suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kasten öldürme ve yağma suçlarından cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçların sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Katılan A. K. U. 29.01.2005 tarihinde jandarmaya başvurarak tankerinde şoför olarak çalışan H. G.B.’ın, 27.01.2005 günü Mersin’den fuel oil aldıktan sonra Gaziantep’e dönüşe geçtiğini, ancak o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alamadıklarını, diğer şoförlere sorduğunda G.M.adı ile bilinen şoförün, “H.G. B.’ın kullandığı aracı aynı gün saat 21.00 sıralarında İncirlik Park Alanına iki yüz metre uzaklıkta yolun sağında park edilmiş vaziyette gördüğünü, kendisine seslendiğini, ancak cevap alamadığını söylediğini” beyan ettiği,
    Maktulün oğlu olan M. B.’ın da Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ile müracaat ederek 27.01.2005 tarihinden beri babasından haber alamadığını, babasının kullandığı tankerin en son İncirlik mevkiinde bulunan kamyon park alanının iki yüz metre ilerisinde yol kenarında görüldüğünü, daha sonra bu tankerin 31.01.2005 tarihinde Şanlıurfa’da terk edilmiş bir şekilde bulunduğunu öğrendiğini, babasının akaryakıt kaçakçıları tarafından kaçırılmış olabileceğini belirttiği,
    14.02.2005 günü Otoyol Bakım İşletme Şefliğinden İncirlik Jandarma Komutanlığına Adana–Gaziantep Otoyolu İncirlik Park Alanı civarında bir ceset bulunduğunun bildirildiği,
    Cumhuriyet savcısı ile kolluk görevlilerince ihbarda belirtilen yere gidilmesi üzerine park alanına yaklaşık iki yüz, otobana altmış metre mesafede, el ve ayakları koli bandı ile bağlanmış şekilde bir cesedin bulunduğu ve söz konusu cesedin maktule ait olduğunun teşhis edildiği,
    Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı otopsi raporuna göre cesedin üzerinde ateşli silah veya kesici delici alet yaralanmasına rastlanılmadığı ve ölümün, künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması neticesi gerçekleştiğinin tespit edildiği,
    Jandarma Kriminal Dairesi tarafından düzenlenen ekspertiz raporuna göre, maktulün el ve ayaklarının bağlanmasında kullanılan koli bandı üzerinde parmak izine rastlanılmadığı,
    Maktulün cep telefonunun imei numarasından hareketle yapılan teknik takip neticesinde ilk olarak A.K.adına kayıtlı ......numaralı hattın bu telefona takıldığı ve 29.01.2005 günü saat 17.04’de . numaralı hat tarafından arandığı, daha sonra . numaralı, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen H.C.adına kayıtlı ancak sanık M.. K.tarafından kullanılan hat takılarak 05.02.2005 günü saat 14.12’de . nolu hat ile görüşme yapıldığının belirlendiği,
    4422 sayılı Yasaya aykırılık suçundan yürütülen ayrı bir soruşturmaya bağlı olarak Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2004 gün ve 2530 ile Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.01.2005 gün ve 142 sayılı kararlarına dayalı iletişimin denetlenmesi sırasında M. K. ile A. K.’ın olaydan sonra yaptıkları telefon görüşme .detayları tespit edilip şüpheli bulunarak, Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğünün isteği üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
    Bu kayıtlardan hareketle sanıklar A. K. ve M. K.ın 24.08.2005 tarihinde yakalanıp savunmalarının alındığı ve sanıkların iletişimin tespiti kararı sonucu elde edilen görüşme içeriklerini doğruladıkları,
    Sanıklar A. K.ve M. K.’ın beyanları üzerine 25.08.2005 günü sanık E.B. hakkında yakalama kararı verildiği ve sanığın 08.12.2009 günü yakalanarak savunmasının alındığı,
    Sanıklar A.K.ve M.K.hakkında kasten öldürme ve yağma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece onanarak kesinleştiği, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu,
    Hakkındaki kamu davası tefrik edilen M. K.’ın ise henüz yakalanamadığı,
    Dosya içerisinde bulunan nüfus kaydından, sanık E. B.’nın hakkında yakalama kararı bulunduğu dönem içerisinde, 17.04.2006 tarihinde “Bera” olan soyadının “Bora” olarak düzeltildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık E.B., yakalandıktan sonra mahkemece alınan savunmasında; “suçlamaları kabul etmediğini, M. K., A. K.ve M. K.’ın halasının çocukları olduğunu, A. K.ile kredi çekerek pamuk tarlası kiraladıklarını ve traktör aldıklarını, ancak A. K.’ın borcunu ödemediğini, bütün borcu kendisinin ödemek zorunda kaldığını, bunun üzerine memleketini terk ettiğini ve beş yıldır gitmediğini, A.K.’ın kendisine iftira attığını” belirtmiştir.
    Hakkında öldürme ve yağma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri kesinleşen, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan hüküm ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla bozulan sanıklar A.K.ve M.K.’ın tanık sıfatıyla da ifadeleri alınmıştır.
    Sanık A. K.; “Ağabeyim M.K., dayım E.B.ve M.K., Mersin’den akaryakıt getiren tankerleri durduracaklarını, şoförleri alıkoyacaklarını ve malı alacaklarını, bunun için benim tankeri kullanmam gerektiğini söylediler. Ben ‘şoför ne olacak’ dediğimde şoföre ve tankere bir şey yapmayacaklarını, M. K.ve benim tankerdeki malı boşalttıktan sonra kendilerini arayacağımızı, şoförü serbest bırakacaklarını söylediler. M. K.bana kılavuzluk yapacak ve parayı dört kişi paylaşacaktık. Ben adama herhangi bir zarar verilmeyecekse teklifi kabul edeceğimi söyledim. Bir iki gün sonra konuştuğumuz olayı gerçekleştirmek üzere diğer üç kişi beyaz brodvay marka araba, ben de tankerle gündüz saatlerinde Adana’ya geldik. Tankeri otogarın karşısındaki parka bıraktım. Akşama kadar dinlendik. Akşam dördümüz M. K.’ın kullandığı otomobil ile İncirlik yakınlarında otoban kenarında bulunan parktaki tesislere gittik. Olayın ayrıntısını sorduğumda şoförlerin genelde orada hayat kadınları ile birlikte olduklarını, işlerini bitirip arabalarına binecekleri sırada şoförü alıkoyacaklarını, benim tankeri alıp M.’le birlikte götüreceğimi söylediler. Yarım saat sonra üç kişiden ismini hatırlamadığım birisi, arabanın hazır olduğunu söyledi. Bu yarım saat içinde dağılmıştık. Kimimiz tuvalete, kimimiz park alanında dolaşmaya gitmiştik. Bu arada aracı tespit etmişler. Tanker şoförünün kim olduğu belli değildi. Dördümüz arabayla parktan çıktık. Parkın Gaziantep çıkışında yolun kenarında bir tanker duruyordu. Şoför arabayla uğraşıyordu. Aracı tankerin 25–50 metre ilerisine park ederek şoförün yanına geldik. Şoför bizi görünce korktu. Ağabeyim M.K.şoföre, ‘sana ve arabana bir şey yapmayacağız, sesini çıkarma’ dedi. Yolun kenarında çukur bir yer vardı. Üçü birlikte adamı yakalayıp oraya indirdiler. Adam da herhangi bir direnç göstermedi. Bana ‘sen tankeri götür’ dediler. Tankere bineceğim sırada zannedersem aracı tanıyan birisi geldi. Arabaya binmekten vazgeçerek otobanın yanındaki kanala indim. Adam arabanın sağına soluna baktı. Sonra kendi tankerine binerek gitti. El koyduğumuz aracın kupası yarım kalkıktı. O adam gittikten sonra kupayı indirdim ve kamyona binerek Gaziantep yoluna devam ettim. Diğerlerinin şoföre ne yaptıklarını bilmiyordum. Yakapınar Sanayi Sitesi çıkına geldiğimde M.K.taksi ile önüme geçti. Ben de kendisini takip ettim. Yakapınar gişelerinden D 400 Karayoluna çıktık. M.yolda tahmin ettiğim kadarıyla malı boşaltacağımız bir iki yeri aradı. Daha sonra ilk girişten tekrar otobana çıktık. Şanlıurfa’ya kadar durmadan devam ettik. Şanlıurfa Organize Sanayi Sitesinde tankeri bıraktık. M., ‘mal fuel oil imiş, müşteri bulamadım, satılmıyor, benzin veya mazot olsaydı kolay alıcı bulur satardık’ dedi. Bunun üzerine tankeri Şanlıurfa’da bırakıp çalıştığım tankerin bulunduğu Adana’ya geldim. Dolum tesislerinde uçak yakıtı alıp Irak’a gittim. Bir hafta sonra da eve döndüm. Ağabeyime adama ne yaptıklarını sorduğumda serbest bıraktıklarını, bir şeyi olmadığını, sağ olduğunu söyledi. Kamyonu götürürken şoförün cep telefonu kamyondaydı. Şoförün hattını çıkarıp kendi hattımı taktım. Ancak konuşma yapıp yapmadığımı hatırlamıyorum. M. K. ile yolda kendi telefonumla birçok kez konuştum. Şoförün telefonuna kendi hattımı ne zaman taktığımı hatırlamıyorum. Ancak ertesi sabah olabilir. Eve bıraktığım bu telefonu daha sonra M.K.almış. Ses kayıtlarında dinlediğim konuşmalar, olay günü ben tankeri aldıktan sonra M..K.ile yaptığımız görüşmeleridir. 27.01.2005 günü saat 21.41’de yaptığımız görüşme ise tankerdeki akaryakıtı boşaltacağımız yeri ayarlamakla ilgiliydi. H.G. B.’ın öldürülmesiyle bir ilgim yoktur. Bu şahsa karşı şiddet kullanmayacaklarını söylemişlerdi. Bu şartla şoförlüğü kabul etmiştim. Şahsın öldüğünü savcıdan öğrendim. M.ve E.a sorduğumda şahsa vurmadıklarını, öldürmediklerini, ellerini ve ayaklarını bağladıklarını, kendileri uzaklaşana kadar peşlerinden gelmesini engellemeye çalıştıklarını, çözebileceği şekilde bağladıklarını söylediler. M.K.ile E.B.nın nerede olduğunu bilmiyorum. İki üç aydır eve gelmiyorlar. Olaydan sonra kendileri ile konuşmadım. Ara sıra piyasaya çıkıp kayboluyorlardı. Olayın ayrıntısını onlar biliyor. Olayı anlattığım şekilde kabul ederim”,
    Sanık E.B. yakalandıktan sonra duruşmada alınan beyanında da; “Esat bizimle birlikte idi. Daha önce tarla ortaklığı yapmıştık. Aramızda herhangi bir husumet çıkmadı”,
    Sanık M. K. ise “Beş altı ay önce akrabam A.K.evime geldi. Arabalarının Adana’da olduğunu, beraber gitmemiz gerektiğini söyledi. Ben de kabul ettim. Brodvay marka beyaz bir otomobil ile saat 13.00 sıralarında Adana Otogarının karşısındaki garaja geldik. A. Mersin’e gidip geleceğini, benim garajda beklememi söyledi ve yanımdan ayrıldı. Akşam güneş battıktan sonra telefon ederek ‘Mersin’den beni al’ dedi. Geldiğimiz araç benim yanımda olduğu için o araçla Mersin’e gittim. A.K.ı alarak garaja geldim. A.’e gideceğimi söyleyince ‘bekle sabah gideriz’ dedi. Saat 21.00 sıralarında kendisini İncirlik yakınlarında otoyolda bulunan park alanına götürmemi istedi. A.’i aynı araçla dediği yere götürdüm. İki kişi lokantada oturuyordu. Ben yanlarına gitmedim. Uzaktan iki kişi olduklarını gördüm. A., ‘sen biraz gez, benim bunlarla işim var, telefon açtığımda gelirsin’ dedi. A. bu iki kişiyle lokantada oturduğu sırada ben arabayla otoyola çıktım. Bir buçuk saat sonra beni çağırdı. Geldiğimde otoyolun kenarındaki parkın çıkışında bir tanker vardı. A.K.tankerin yanında tek başına bekliyordu. Bana, ‘seni takip edeceğim, sen önden gideceksin, yolda jandarma veya polis olursa haber vereceksin, Şanlıurfa’ya gittiğimizde sana bir milyar vereceğim’ dedi. Ben de kabul ettim. Saat 23.00 sıralarında ben önden gittim. A. tankerle arkadan beni takip etti. Şanlıurfa .......Sanayi Sitesine gittik. A. saat 03.00 gibi tankerin kapısını kilitledi. Beraber arabayla çarşıya indik ve gece arabanın içerisinde yattık. Sabah ben köye döndüm. A. Şanlıurfa’da kaldı. A.’e Adana’ya niye geldiğimizi, bu tankerin nereden çıktığını sordum. Bir arkadaşının borcu olduğu için tankeri bıraktığını, içindeki malı satıp parasını alacağını söyledi. Ben de inandım. Başka bir şey sormadım. ... numaralı hat bacanağım adına kayıtlıdır. Ancak iki yıldır ben kullanıyorum. Kendisi bu telefonu hiç kullanmadı. Bana dinletilen ve çözümü yapılan konuşmaları A.ile tankerin götürülmesi sırasında yaptık. Sesler A. K.’a ve bana aittir. Konuşmalar tankerdeki mazotun boşaltılması için yer teminiyle ilgilidir. A.malı boşaltabileceğimiz bir yer sordu ve ayarlamamı istedi. Daha önce gördüğüm iki adamı kastederek onlar olmadan boşaltamayız, onların da gelmeleri gerekir dedim. Ancak A..onlar gelemez dedi. Şanlıurfa’ya gitmeden Birecik’te Aradağ Bölgesinde ...Petrol’e gittik. Mazotu alıp alamayacaklarını sorduk. Alamayacaklarını söylediler. Burada çalışan İ..’i daha önceden tanıyorduk. Ben tankerin kime ait olduğunu bilmiyorum. Sahibini görmedim. H. G.B.’ı tanımıyorum. Öldürülüp öldürülmediğini bilmiyorum, öldürülme olayına karışmadım. Tankerin gayrı meşru yollarla ele geçirildiğini Bahçe İlçesini geçtikten sonra öğrendim. Malı boşaltmak için petrole gittiğimizde arkadaşının borcu olduğunu, tanker sahibinin malı sat, alacağından iki üç milyarı al, kalanını bana getir dediğini söyledi.numaralı hat A. K.’ın amcasının oğlu M. K.’a aittir. O gün nerede olduğumu sormuştu. Ben de Adana’da bulunduğumu söylemiştim. Dört beş kez konuşmuş olabilirim. Ancak ayrıntılarını hatırlamıyorum”,
    Sanık E.B.yakalandıktan sonra duruşmada da; “E.B.’yı bizzat görmedim. Ancak A.K.’ı tesise bıraktığımda yanımdan ayrılıp iki kişinin yanına gitmişti. Akşam vakti ve mesafe biraz uzak olduğundan kim olduklarını göremedim. E.B.akrabamdır. O şahıslardan olsaydı tanırdım” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık E. B.’nın, sanık A. K.ile aralarında var olduğunu ileri sürdüğü husumeti kanıtlamak için dinlettiği savunma tanıklarından M. D.; “Olay tarihlerinde Ereğli’de çalışmakta idim. Memlekete gelip E.ile görüştüğümde A. K. ile arasının iyi olmadığını, kendisini borca soktuğunu, köyü terk edeceğini söyleyerek benden iş istedi. Ben de Ereğli’ye gelmesini söyledim. Yaklaşık bir hafta sonra Ereğli’ye geldi. Aralarındaki husumeti bu şekilde duydum. Başka bir bilgim yoktur”,
    İ.K.; “2004 yılında A. K. ve E.B. pamuk ekmek için tarlamı kiraladılar ve bir traktör aldılar. Bunun karşılığı 11 milyarlık senet yaptım. Traktöre E.kefil olmuştu. B. ödenmeyince parayı E.getirdi. E.ile A. arasında bir tartışma olduğunu biliyorum. Benim yanımda para hususunda biraz tartıştılar. Ancak çok ileri gitmediler”,
    M.K.ise; “E.ile A. akrabadır. Aralarında bir tarla kiralama ve borç nedeniyle kırgınlık olduğunu duydum. E.’ın hem işsizlik, hem de bu kırgınlıktan dolayı köyü terk ettiğini biliyorum. Olay nedeniyle bir şikâyette bulunduğunu duymadım”,
    Şeklinde anlatımda bulunmuşlardır.
    Yakalanamadığı için hakkındaki dava tefrik edilen M.K., dosyanın esas numarasını da belirtmek suretiyle mahkemeye gönderdiği 23.02.2007 tarihli yazıda;
    “Ben A.K.’ın abisiyim. Adım M. K.. A. ve R.oğlu, 02.02.1969 doğumluyum. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılanan A.K.şoförlükle iştigal etmekteydi. Kuzey Irak’a nakliyecilik yapmak üzere gidip geliyordu. Ben borçluydum. Borcumu ödemek için kardeşim A.K.’ı sıkıştırmak mecburiyetinde kaldım. ‘Müsaade et yakında öderim’ dedi. A.’in bu olayı yaptığını bilmiyordum. Kardeşim A.’in yakalandığı dönemden beş altı ay önce E. B.ile aralarında büyük bir tartışma geçti. Hatta bu durum öldürmeye kadar cereyan etmişti. A. K.E. B.’ya büyük bir iftira atmıştır. Yöremiz aşiret yöresi olduğundan dolayı A.’in bu iftirası nedeniyle aile fertlerimiz zor duruma girmiştir. Esat’ın olayla yakından uzaktan ilgisi bulunmamaktadır. Olay iftiradan ibarettir. A., E. B.’ya bu iftirayı atmakla intikamını aldığını zannetmektedir. Bu çirkin durum tüm aileyi huzursuz etmiştir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
    Amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, gerçek faili bulup cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza yargılaması; failin bir suç işlediği yönünde, hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte şüphe bulunup bulunmadığının tespit edildiği soruşturma evresi ile başlar ve kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte kanıt elde edilememesi veya en azından bir kuşku bulunamaması durumunda kovuşturmaya yer olmadığına, dava açılmasını gerektirir yeterlilikte kuşku veya kanıt bulunması halinde ise iddianame düzenlenerek açılan kamu davası sonucunda yasada belirtilen hükümlerden birinin verilmesi ve bu hükmün kesinleşmesi ile sona erer. Kovuşturma evresi sonucunda mahkemece değerlendirilen deliller, suçun var olduğu ve sanık tarafından işlendiği hususunda yeterli vicdani kanı oluşturuyorsa mahkûmiyet hükmü kurulacak aksi durumda sanığın beraatına karar verilecektir.
    Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmada kullanılan kanıtlardan birisi de “beyan” delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Özellikle tanık veya suça iştirak edenlerden birisinin anlatımı, eylem hakkında bilgisi bulunan kişilerin beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması ve özgür iradeyle verilip gerçeğe uygun olduğunun saptanması durumunda hâkimin vicdani kanaatinin oluşmasında olumlu katkısının bulunması itibariyle önemli bir sübut vasıtasıdır.
    5271 sayılı CYY’nın “Delilleri Takdir Yetkisi” başlıklı 217. maddesinde;
    “1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
    2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükmü yer almaktadır.
    Buna göre, vicdani kanıt sisteminin geçerli olduğu ceza yargılaması hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan tanık veya suça iştirak edenlerin beyanlarının da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm kanıtlar gibi hâkim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
    Sanıkla birlikte haklarında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kasten öldürme ve yağma suçlarından açılan kamu davalarının yapılan yargılaması sonucunda kurulan mahkûmiyet hükümleri, temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen ve incelemeye konu olan E.B.hakkındaki yargılama aşamasında da tanık sıfatıyla dinlenen A.K., tüm aşamalarda ısrarla ağabeyi M. K.’ın ismini de verecek kadar samimi ve duraksamaya yer vermeyecek şekildeki anlatımları ile suç tarihinde M. K., E. B.ve M. K. ile birlikte olduklarını beyan etmesi, ayrıca A.K.’ın kendi suçunu da ikrar etmesi nedeniyle iletişimin tespiti ve teknik takip sonucu ulaşılan bulgular ve diğer bir kısım maddi delillerle desteklenen ve sanık M.K.tarafından da kısmen doğrulanan ifadelerinin, sanık E. B.hakkında atfı cürüm olarak kabul edilemeyeceği,
    Sanık M. K.kolluk, Cumhuriyet savcılığı, sorgu ve duruşmada olay gecesi A. K.’ın kendisinin yanından ayrılarak lokantada iki kişinin yanına gittiğini, akşam vakti ve aradaki mesafenin biraz uzak olması nedeniyle bu kişilerin kim olduğunu göremediğini belirtmiştir. İddianamenin kendisine tebliğ edilmesi ve duruşmada da okunması nedeniyle sanık E.B.hakkında aynı suçlardan kamu davası açıldığını biliyor olmasına karşın, duruşmada alınan ilk savunmasında sanık E. B.’dan hiç bahsetmemiş, sanık E. B. yakalandıktan sonra alınan beyanlarında ise akrabası olan E.B.’yı olay yerinde görmediğini, A.K.’ın yanına gittiği iki kişiden birinin E. B.olması durumunda onu tanıyabileceğini söylemiştir. Bu durum karşısında sanık M. K.ın beyanlarının akrabası olan sanık E.B.’yı korumaya yönelik olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
    Sanık E.B.hakkındaki hüküm tarihinde henüz yakalanamadığı için hakkındaki kamu davası tefrik edilen M. K.imzasını taşıyan, yargılamanın hangi mahkemede görüldüğü ve esas numarası da belirtilmek suretiyle mahkemeye gönderilen 28.02.2007 tarihli yazıda sanık E. B.nın olay yerinde olmadığı, söz konusu olayla bir ilgisinin bulunmadığı, A. K.ın aralarındaki husumet nedeniyle E.B.’ya iftira attığı belirtilmiş ise de, aynı olay nedeniyle yargılanan ve hakkında yakalama kararı bulunan M.K.’ın neden kendisini ve kardeşi A. K.’ı değil E. B.’yı savunduğu hususu tam olarak açıklığa kavuşturulamamakla birlikte bu durum, sanık M.K.’ın da E. B..’yı suçtan kurtarmaya yönelik davranışlar içerisinde olduğunu göstermektedir.
    Sanıklar E. B.ve M.K., A. K.ve M..K.yakalandıktan ve olay açığa çıktıktan sonra ortadan kaybolmuş, E. B.ancak hakkında yakalama kararı verildikten ve aradan yaklaşık beş yıl geçtikten sonra şüpheli davranışları nedeniyle kolluk görevlileri tarafından yapılan kimlik kontrolü neticesinde yakalanabilmiş, adres bilgileri sorulduğunda Hatay İli, Erzin İlçesindeki bir adreste ikamet ettiğini belirtmiştir.
    Sanıklar A.. K.ve M.K., olayı plan evresinden başlayarak tüm ayrıntıları ile anlatmakta olup, beyanları arasında sanık E. B.’nın olay yerinde bulunup bulunmadığı hususu dışında temelde herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Kaldı ki beyanları, haklarında kesinleşen mahkûmiyet hükmüne de esas alınmıştır. Teknik takip sonucu ulaşılan bulgular ile diğer kanıtlar da bu sanıkların beyanlarını doğrular niteliktedir. Yine maktulün oğlu olan M. B., Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede ve alınan beyanında babasının kaybolduğu gün olay yerinde beyaz renkli bir otomobilin görüldüğünü duyduğunu ve babasının akaryakıt kaçakçıları tarafından kaçırılmış olabileceğini belirmektedir. Sanık A.K.olay günü maktule ait tankerin bulunduğu yerde beklediği sırada tankerin yanına gelen başka bir tanker şoförünün maktule seslendiğini, tankere baktığını, bu sırada kendisinin yolun kenarına gizlendiğini, şahsın kimseyi göremeyince tankerine binerek olay yerinden ayrıldığını beyan etmektedir. Sanığın bu beyanı katılan A.K.U. tarafından da doğrulanmaktadır.
    Bu itibarla, suç tarihinde ağabeyi olan M.. K.ve sanık E. B.ile birlikte olduğunu belirten sanık A..K.’ın beyanları ile sanık M. K.’ın beyanları, M. K.’a ait olduğu belirtilen yazı içeriği, sanık A.K.ile sanık E.B.arasında büyütülecek bir husumet bulunmadığı yönündeki tanık anlatımları ile iletişimin tespiti ve teknik takip sonucu ulaşılan bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, yerel mahkemece sanık A.K.’ın beyanlarına değer verilerek, sanık E..B.’nın suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kasten öldürme ve yağma suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 220/1, 58/9, 82/1–h, 149/1–c–g–h, 62, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi A. K.;
    “A) Tartışmanın Konusu:
    Tartışmanın konusunu, sanık E.ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yağma ve insan öldürme suçlarının sabit olup olmadığı oluşturmaktadır.
    B) Ceza Genel Kurulu Çoğunluğunun Benimsediği Görüş:
    Çoğunluk tarafından, sanığın belirtilen suçlarının sabit olduğu kabul edilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir.
    C) Konunun İrdelenmesi:
    ‘Suç atma’ bir kişinin isnat olunan suçu kendisinin değil başkasının işlediğini ileri sürmesidir. Suç atmanın delil değeri yoktur. ‘Suç ortağının açıklaması’ bir kişinin, isnat olunan suçu kendisinin işlediğini ve bir başkasının da suçun işlenmesine iştirak ettiğini söylemesidir. Suç ortağının açıklaması, değerlendirilmesi gereken bir delildir.
    Ancak;
    a) Diğer kişinin suça iştirak ettiğinin kabulü için yeterli değildir.
    b) Tanık ifadesinden ve hatta ikrardan daha zayıf bir delildir.
    Somut olayda sanık E.hakkındaki tek delil, diğer sanıklardan A.in ifadesidir. A. atılı suçları kendisinin işlemediğini, işleyenlerden birinin E.olduğunu söylemiştir. Suç atma niteliğindeki bu beyanın delil değeri bulunmamaktadır. Kaldı ki olayla ilgisi olmadığını belirten sanık E., A.’le aralarında husumet bulunduğunu söylemiş, bu durum gösterdiği tanıklar tarafından doğrulanmıştır.
    Sanığın, olaya karıştırıldığını öğrenince korkup kaçması, atılı suçları işlediğinin delili olamaz.
    Diğer yandan, aynı suçun sanıklarından M., sanık E.ın olay yerinde olmadığını ve olaya karışmadığını beyan etmiştir.
    D) Sonuç:
    Sanık E..’ın atılı suçları işlediğine ilişkin, sanıklardan A.’in suç atma niteliğindeki beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükümleri kurulmasının yasaya aykırı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde olması nedeniyle hükümlerin bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum” düşüncesiyle;
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Dokuz Genel Kurul Üyesi de; “sanığın üzerine atılı suçların sabit olmadığı” görüşü ile karşıoy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

     

     

     

    Hemen Ara