Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/8-292 Esas 2011/224 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/8-292
Karar No: 2011/224

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/8-292 Esas 2011/224 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/8-292 E.  ,  2011/224 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2007/23295
    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : FİNİKE Asliye Ceza
    Günü : 05.07.2008
    Sayısı : 363-28

    6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık Ö. K."ın, aynı Yasanın 13/1 ve 765 sayılı TCY’nın 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 371.346.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Finike Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.06.2004 gün ve 65-237 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 18.04.2006 gün ve 9571-3332 sayı ile, yürürlüğe yeni giren yasaların değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan Finike Asliye Ceza Mahkemesince 22.01.2007 gün ve 363-28 sayı ile; yapılan lehe yasa değerlendirilmesi sonucunda sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 765 sayılı TCY’nın 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 366 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
    5728 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi ve hükümlünün başvurusu üzerine Finike Asliye Ceza Mahkemesince 05.07.2008 gün ve 363-28 sayı ile; yeni yasanın lehe sonuç doğurmadığı gerekçesiyle kesinleşen hükümde değişiklik yapılmamış ve hükümlünün sabıkası nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
    Hükümlünün temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.06.2011 gün ve 13487-5436 sayı ile;
    “5728 sayılı Yasada cezanın bireyselleştirilmesini gerektiren bir değişiklik bulunmayıp suçun unsurlarında değişiklik olmaması, adli para cezasında yapılan değişikliğin açıkça sanık aleyhine bulunması nedeniyle mahkemenin uygulanmasında isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
    Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre hükümlünün yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün (onanmasına)” karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 29.07.2011 gün ve 23295 sayı ile;
    “…Hükümlü hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kesinleşen hükmün, 6136 sayılı Yasada değişiklikler getiren 5728 sayılı Yasanın 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılamasının 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tabi olması ve uyarlama yargılaması sonucunda verilen karara karşı başvurulacak yasa yolunun 5275 sayılı Yasanın 101/3. fıkrası uyarınca itiraz olduğu…” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve itiraz merciince incelenmek üzere dosyanın mahalline iadesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 6136 sayılı Yasada değişiklik yapan 5728 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararların hangi yasa yoluna tabi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    Ceza Genel Kurulunun 17.05.2011 gün 66-96, 03.02.2009 gün 250-13, 24.01.2006 gün 136-3 ile 27.12.2005 gün 162-173 sayılı kararlarında açıklandığı üzere;
    Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiş olup, anılan maddelerde iki önemli ilke vurgulanmaktadır. Bunlardan ilkine göre; ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdikleri andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar. “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesi denilen ikinci prensibe göre ise, failin lehine olan yasa geçmişe etkilidir. Dolayısıyla suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine olan yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır. Bazen sonradan yürürlüğe giren yasanın kendisi sonucu belirler ki, bu durumda yeni bir yargılama faaliyetine ihtiyaç bulunmaz. Kimi zaman da, sonradan yürürlüğe giren yasanın suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili halleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi nedenlerle, önceki suç bakımından doğurduğu sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir. Bu durumda “mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “uyarlama yargılaması” denilen bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır. Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir. Daha önce bu tür bir yargılamayı münhasıran düzenleyen yasa normu mevcut olmadığından yerleşmiş yargısal uygulamalar doğrultusunda bu yargılama, 1412 sayılı CYUY’nın mahkûmiyet hükmünün yorumundan doğan duraksamanın giderilmesi bakımından hakimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen anılan Yasanın 402. maddesine göre gerçekleştirilmekteydi.
    Ancak, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 98 vd. maddelerinde uyarlama yargılamasını düzenleyen hükümler getirilmiştir.
    Bunlardan 5275 sayılı Yasanın 98. maddesinde; “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir” denilmiş, birden fazla hükümdeki cezaların toplanması için mahkemeden karar istenmesi 99. maddesinde düzenlenmiş, 101. maddesinde de bu kararların duruşma yapılmaksızın verileceği belirtilerek yetkili mahkemeler ve yasa yolu gösterilmiştir. Görüldüğü gibi 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddeleri, herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi halinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içermektedir.
    5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise; “(1) 01 Haziran 2005 tari¬hinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir.
    (2) Birinci fıkra hükmü, 01 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler hakkında da uygulanır” hükmü getirilmiştir.
    5252 sayılı Yasanın amacı 1. maddesinde, kapsamı ise 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Yasanın amacı; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, kapsamı ise diğer yasalarda 765 sayılı Türk Ceza Yasasına yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümler ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının uygulanması için diğer Yasalarda yapılan değişiklikler, bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne surette hüküm kurulacağı ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümlerdir. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, 5252 sayılı Yasanın “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası;
    a) Sadece 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinde ve
    b) Münhasıran, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümde bir değişiklik yargılaması yapılması gerektiğinde uygulanabilecektir. Başka bir ifadeyle bu düzenleme, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası dışında başka herhangi bir yasanın yürürlüğe girmesi ve lehe hüküm içermesi halinde yapılacak incelemeyi kapsamamaktadır.
    Sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılamasını düzenleyen bu iki farklı yasadan biri genel nitelikte, diğeri ise sınırlı uygulama alanına sahip özel nitelikte bir düzenlemeyi içermektedir. Bu durum yasa koyucunun uyarlama yargılaması konusunda iki farklı yasada iki ayrı düzenleme öngörmesinin bilinçli bir tercihe dayandığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren yasanın 5237 sayılı Türk Ceza Yasası olması ve mahkûmiyet hükmünün de 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olması halinde, uyarlama yargılaması özel düzenlemeyi içeren 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen usule göre gerçekleştirilmeli, bu iki koşulun birden oluşmadığı hallerde ise, genel düzenleme getiren 5275 sayılı Yasanın 98 vd. maddelerindeki yöntem uygulanmalıdır.
    01 Haziran 2005 tarihinden sonra gerçekleştirilen yasa değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasının tabi olacağı ilkeler 5252 sayılı Yasanın 9. maddesine göre değil, 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddelerine göre belirlenmelidir. Kaldı ki, aynı husus 5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra kesinleşen hükümlerin, gerçekleştirilen yasa değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasına konu edilmeleri durumunda, uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararlara karşı başvurulabilecek yasa yolu 5275 sayılı Yasanın 101/3. fıkrası uyarınca itirazdır.
    Öte yandan kesinleşen hükümlerde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının reddine ilişkin kararlar, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi anlamında hüküm sayılmadığından ve salt bu nedene dayalı uyarlama yargılamasında da 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin uygulanması olanağı bulunmadığından, 5728 sayılı Yasanın Geçici 1 ve 5275 sayılı Yasanın 101/3. fıkrası uyarınca bu kararlara karşı başvurulabilecek yasayolu da itirazdır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    6136 sayılı Yasada ve 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde değişiklikler getiren 5728 sayılı Yasanın 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 31.01.2008’de kesinleşen hükümde yapılan uyarlama yargılaması, 5275 sayılı Yasanın 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tâbi bulunduğundan uyarlama yargılaması sonucunda verilen karara karşı başvurulacak yasa yolu da 5275 sayılı Yasanın 101/3. fıkrası uyarınca itiraz olacaktır.
    Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, dosyanın itiraz olarak değerlendirilen istem konusunda karar verilmek üzere itiraz merciine gönderilmesi için mahalline iadesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 23.06.2011 gün ve 13487-5436 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın itiraz olarak değerlendirilen istem konusunda karar verilmek üzere itiraz merciine gönderilmesi için mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara