AYM 2018/24007 Başvuru Numaralı ARİF ÖNEN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/24007
Karar No: 2018/24007
Karar Tarihi: 24/2/2021

AYM 2018/24007 Başvuru Numaralı ARİF ÖNEN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ARİF ÖNEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24007)

 

Karar Tarihi: 24/2/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Arif ÖNEN

Vekili

:

Av. Aziz YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, atanmamaya ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın başvurucu hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu gerekçesiyle reddedilmesinin masumiyet karinesi ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, sözleşmeli infaz ve koruma memurluğu sınavında başarılı olmuştur.

9. Başvurucunun arşiv araştırmasının olumsuz olduğundan bahisle atanması Bakanlık Personel Genel Müdürlüğünün 28/9/2016 tarihli işlemiyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB) bulunduğu gerekçesiyle uygun görülmemiştir.

10. Başvurucu hakkında Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 4/6/2014 tarihli kararla kültür varlıkları bulmak amacıyla izinsiz olarak kazı veya sondaj yapmak suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına karar verilmiş, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca da anılan hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.

11. Başvurucu, anılan işlemin iptali istemiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 14/12/2017 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda "... sözleşmeli infaz ve koruma memurluğu sınavında başarılı olan davacı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı 2802 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesi ile Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin 6. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde davalı idarece, davacı hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumsuz olarak değerlendirilemeyeceğinden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olduğundan bahisle atamasının yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır." gerekçesine yer verilmiştir.

12. Davalı idarenin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 20/6/2018 tarihli kararıyla istinaf talebinin kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde "...topluma kazandırılması da amaçlanan tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu ceza infaz kurumlarında görev yapacak personelin, belirli niteliklere sahip bulunması, bu kapsamda geçmiş yaşantısının da özenli olması zorunlu ve gereklidir. Dolayısıyla her ne kadar davacı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, cezaya neden olan olayın özelliği, fiilin niteliği, görev yapacağı infaz kurumunun özellikli bir kuruluş olması, görevin hassasiyeti gözönüne alındığında, bu fiilin, infaz ve koruma memurluğu göreviyle bağdaşmayacak nitelik taşıdığı sonucuna varıldığından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir. " gerekçesine yer verilmiştir.

13. Nihai karar 23/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 2/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Genel ve özel şartlar" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.

A) Genel şartlar:

...

5. Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.

...

B) Özel şartlar:

...

2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."

16. 5271 sayılı Kanun"un "Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması " kenar başlıklı 231. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder."

17. 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nun ek 1. maddesi şöyledir:

"Hâkim ve savcı adaylığına atanacaklar ile hâkimlik ve savcılık mesleğine kabul edilecekler ve hâkim ve savcı sınıfı dışında kalan adlî ve idarî yargıda çalıştırılacak tüm personel hakkında 26.10.1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre arşiv araştırması yapılır."

18. 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığı Memur Sınav Atama ve Nakil Yönetmeliği"nin "Özel şartlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Genel şartların yanında, atama yapılacak kadroların niteliğine göre aşağıdaki şartlar aranır:

...

5) Koruma güvenlik görevlisi ile infaz ve koruma memuru kadrolarına atanabilmek için;

...

d) Güvenlik soruşturması olumlu olmak, "

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

"Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

a. Genel Olarak

20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) -yerleşik içtihadı uyarınca- Sözleşme ile korunan hak ve özgürlükleri ihlal etmediği sürece ulusal mahkemelerce yapılan hukuki ya da maddi hataları ele almanın kendi görevi olmadığını belirtmektedir (García Ruiz/İspanya [BD], B. No: 30544/96, 21/1/1999, § 28; Perez/Fransa [BD], B. No: 47287/99, 12/2/2004, § 82). Bu içtihada göre Sözleşme"nin 6. maddesi adil yargılanma hakkını güvenceye almakla birlikte delillerin kabul edilebilirliğine ya da delillerin nasıl değerlendirileceğine ilişkin herhangi bir kural koymaz, bu hususlar öncelikli olarak ulusal hukukun ve mahkemelerin düzenleme alanına girer. Normal şartlarda ulusal mahkemelerin belirli delil unsurlarına ya da önlerindeki uyuşmazlıktaki tespit ya da değerlendirmelere tanıyacakları ağırlık gibi meseleler AİHM"in yeniden inceleme alanına girmez. AİHM, bir dördüncü derece yargı yeri gibi davranmamalıdır; dolayısıyla keyfî olduğu ya da makul olmadığı açıkça görülebilecek tespitlerde bulunmadıkları takdirde ulusal mahkemelerin kararlarını Sözleşme"nin 6. maddesinin birinci fıkrası kapsamında sorgulamaz (Bochan/Ukrayna (No.2) [BD], B. No: 22251/08, 5/2/1015, § 61).

b. Masumiyet Karinesine İlişkin İçtihat

21. Sanığı yargılayan mahkemenin veya bu mahkemenin üyelerinin sanığa isnat edilen suçu işlediği ön yargısıyla hareket etmemesini ifade eden ve Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen masumiyet karinesi, birinci fıkrada teminat altına alınan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biridir (Minelli/İsviçre, B. No: 8660/79, 25/3/1983, § 27).

22. Masumiyet karinesi suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği cezai sorumluluğun bulunmadığını tespit eden kararına uygun hareket etmelidir (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. X/Avusturya [GK], B. No: 9295/81, 6/10/1982; C/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 11882/85, 7/10/1987). Bu kural, kişi hakkında verilen beraat kararı sorgulanmadığı sürece aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir (Ringvold/Norveç, B. No: 34964/97, 11/2/2003, § 38).

23. Ayrıntılı AİHM içtihatları için bkz. Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, §§ 18-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; hakkında HAGB"ye karar verildiğini, HAGB kararlarının amacına aykırı bir yorum yapıldığını, idarenin takdir yetkisini kötüye kullandığını, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının göz ardı edildiğini, Mahkemece mevzuatın ve somut olayın eksik ve hatalı değerlendirildiğini, kararlarda yeterli gerekçe bulunmadığını, aynı konudaki davalarda farklı kararlar verildiğini, hak arama özgürlüğünün zedelendiğini belirterek adil yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde, başvurucunun açtığı iptal davasına ilişkin yargılama sonucunda idari yargı mercileri tarafından ulaşılan sonucun hukuka uygun olup olmadığı meselesinin anayasal hak ve özgürlükleri ilgilendirmediği sürece bireysel başvuru incelemesinin kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. HAGB"ye karar verilen durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat bulunduğu ve bu kanaatin kasten yeni bir suç işlenmemesi şartına bağlı olarak hüküm ifade ettiği vurgulanmıştır. Bölge İdare Mahkemesinin ceza davasının sonucundan bağımsız olarak ve başvurucunun ceza yargılamasına konu olan eyleminin niteliği ve idarenin kamu görevine açıktan atama yapma konusundaki takdir yetkisi çerçevesinde inceleme yaparak hükme ulaştığı, masumiyet karinesinin ihlal edilmediği, kişi yararı ile kamu yararı arasındaki dengenin gözetildiği bildirilmiştir.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

28. Anayasa’nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" kenar başlıklı 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz

a. Genel İlkeler

29. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa"da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye"nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18). Masumiyet karinesi; Anayasa"nın 38. maddesinin dördüncü, Sözleşme"nin ise 6. maddesinin (2) numaralı fıkralarında düzenlenmektedir (Ahmet Altuntaş ve diğerleri [GK], B. No: 2015/19616, 17/5/2018, § 7).

30. Bir başka ifadeyle masumiyet karinesi, Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmek suretiyle Anayasa"nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Galip Şahin, § 37).

31. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

32. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü bulunmaktadır (Galip Şahin, § 38).

33. Güvencenin birinci yönü kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu yönünün kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Şahin, § 39).

34. Masumiyet karinesinin ikinci yönü ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Şahin, § 40).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Somut olayda başvurucu, infaz ve koruma memuru olarak atanmamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın hakkında HAGB kararı bulunması sebebiyle reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bir başka ifadeyle başvurucu; hakkında HAGB kararı ile işlediği suçlar yönünden verilen hükmün sonuç doğurmaması gerektiğini, ancak başka bir suç işlediğinde hüküm ifade edeceğini, idarenin takdir yetkisini kötüye kullandığını, bu kapsamdaki iddialarının dikkate alınmaksızın davasının reddedilmesinden yakınmıştır (bkz. § 25).

36. Bölge İdare Mahkemesi kararının (bkz. § 12) incelenmesinden salt ceza davasına dayanılmadığı, cezaya neden olan olayın özelliği, fiilin niteliği, görev yapacağı infaz kurumunun özellikli bir kuruluş olması, görevin hassasiyeti gözönüne alınarak ceza davasına konu olan fiilin infaz ve koruma memurluğu göreviyle bağdaşmayacak nitelik taşıdığı sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır.

37. Dolayısıyla başvurucu tarafından da açıkça gösterilmediği gibi başvuruya konu mahkeme kararında başvurucuya yönelik bir ithamın bulunmadığı, HAGB kararından bahsedildiği, suç vasfının ve mahiyetinin tartışılmadığı, yalnızca somut olayın işlem tarihindeki koşulları dikkate alınarak mevzuat bağlamında ve idare hukuku yönünden değerlendirildiği ve tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu yönünde hüküm kurulduğu görüldüğünden bireysel başvuruya konu edilen mahkeme kararında masumiyet karinesine yönelik bir müdahalenin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

38. Açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesine yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu; idarenin takdir yetkisini kötüye kullandığını, eksik inceleme ve mevzuatın yanlış yorumlanması sonucu davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararlarda yeterli gerekçe bulunmadığını, aynı konudaki davalarda farklı kararlar verildiğini, hak arama özgürlüğünün zedelendiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların özü söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Bu nedenle başvuru, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı başlığı altında incelenmiştir.

41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

42. Öte yandan farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olması tek başına, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmeyecektir. Bu kapsamda bireylerin makul güvenlerinin korunması ve hukuki güvenlik ilkesi, içtihadın değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmemektedir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 6/1/2015, §§ 53, 54). Mahkemelerce hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesinde farklılıklar meydana gelmesi ya da önceki çözümün tatminkâr bulunmaması, yeni kabul edilmiş bir yasanın yorumlanmasında içtihadın müstakar olması için belli bir zamana ihtiyaç duyulması gibi çeşitli nedenlerle içtihat değişikliğine gidilmesi de tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Mehmet Emin Yılmaz, B. No: 2014/3928, 15/12/2015, § 58).

43. Başvuruya konu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaya ilişkin olarak Bölge İdare Mahkemesi tarafından değerlendirme yapılmış ve gerekçede (bkz. § 12) ayrıntılı şekilde uygulanması gerekli olan mevzuat hükmü tartışılmış, 657 sayılı Kanun ve 2802 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat (bkz. §§ 15, 17, 18) uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı saptanmıştır.

44. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara