Esas No: 2011/11-196
Karar No: 2011/205
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/11-196 Esas 2011/205 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2009/144634
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : NEVŞEHİR Ağır Ceza
Günü : 19.02.2009
Sayısı : 8-23
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık H... H... K...’ın 765 sayılı TCY’nın 342/1, 81/1, 59 ve 95/2 maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.09.1997 gün ve 96-66 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 15.06.1998 gün ve 6740-6326 sayı ile;
“…2-TCK"nun 29. maddesine aykırı olarak TCK"nun 81. maddesinin 59. maddeden önce uygulanması,
3-Sanığın erteli hükümlülüğünün Nevşehir Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.1993 tarih ve 1993/252-492 sayılı kararı ile aynen çektirilmesine karar verildiği gözetilmeyerek sanık hakkında TCK"nun 95. maddesinin uygulanması” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Bozmaya uyan Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesince 29.09.1998 gün ve 120-163 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 342/1, 59 ve 81/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay 1 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ancak aleyhe bozma yasağı gözetilerek sanığın cezasının 1 yıl 8 ay ağır hapis olarak infazına karar verilmiş, sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.11.1999 gün ve 6512-6456 sayı ile, yerel mahkeme hükmü onanmış ve kesinleşmiştir.
Yeni yasaların yürürlüğe girmesi üzerine dosyayı ele alarak uyarlama yargılaması yapan Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesince 24.05.2006 gün ve 120-163 sayı ile 5237 sayılı TCY’nın hükümlü lehine olmadığına karar verilmiş ve kesinleşen hükümdeki ağır hapis cezasının hapse dönüştürülmek suretiyle infaz edilmesine karar verilmiştir.
Hükümlü müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 14.10.2008 gün ve 11432-10229 sayı ile;
“5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun olayla ilgili tüm hükümleri bir bütün olarak uygulandığında, 765 sayılı TCK’nun 81/1-3. maddesinin de tatbiki gerektiği, 5237 sayılı TCK’nda tekerrürün infaz hükmü olarak kabul edilmesi nedeniyle, 765 sayılı Yasa döneminde işlenen suçlarda, 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanamayacağı, dolayısıyla sonuç ceza miktarı itibariyle 5237 sayılı Yasanın lehe olduğu ve ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 07.02.2006 gün ve 11/12 sayılı kararında da açıklandığı üzere; 5271 sayılı CMK’nun 230 ve 232. maddelerine uygun biçimde infazda kuşku ve duraksamalara sebep olmayacak şekilde karar verilmesi gerektiği de gözetilmeden bu kurallara uyulmaksızın, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması”isabetsizliğinden hüküm bozulmuştur.
Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi ise 19.02.2009 gün ve 8-23 sayı ile;
“…Hükümlünün sübut bulan resmi belgede sahtecilik suçundan 765 sayılı TCK’nun 342/1. maddesi gereğince önceki hükümde de belirtildiği gibi 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılması gerektiği, hükümlü hakkında takdiri indirim sebebi uygulanması ile cezasının TCK’nun 59. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılacağı, hükümlü hakkında 29.09.1998 tarihli kararımızda da belirtildiği gibi aleyhe temyiz olmadığından TCK’nun 81/1-3. maddesinin uygulanmasına yer olmadığı ve hükümlünün 765 sayılı TCK’nun hükümleri uygulandığında netice olarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılacağı aynı eylemine 5237 sayılı TCK’nun hükümleri uygulandığında eylemin TCK’nun 204/1. maddesi kapsamında kaldığı ve bu maddeye göre hükümlünün takdiren alt sınırdan 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılacağı, hükümlü hakkında takdiri indirim sebebinin uygulanması neticesinde cezasının TCK’nun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirilerek 1 Yıl 8 Ay hapis cezası ile cezalandırılacağı, netice cezanın her iki yasanın uygulanmasında aynı olduğu, 5237 sayılı TCK’nun uygulanması durumunda ayrıca 53/1. maddesinde belirtilen belli hakları kullanılmaktan yoksun bırakılma kararı verileceği bu durumda 765 sayılı TCK’nun hükümlerinin hükümlü lehine olduğu açık olduğundan ve 5237 sayılı TCK’nun hükümlü yönünden lehe hüküm getirmediğinden önceki kararın bu yasa hükümlerine göre uyarlama yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, buna göre mahkememizin 24.05.2006 tarih 1998/120 esas 1998/163 karar sayılı ilamında her hangi bir isabetsizlik görülmediğinden önceki kararında direnilmesine karar vermek gerekmiştir.
Hükümlünün sabıka kaydına göre daha önce kasıtlı bir suç işlemiş olması ve bir daha suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde önceki kararında da belirtildiği gibi olumlu kanaat oluşmaması nedeni ile hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümleri uygulanmadığı…” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istemli 22.06.2011 gün ve 144634 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Hükümlünün resmi belgede sahtecilik suçundan 765 sayılı TCY’nın 342/1, 59 ve 81/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay 1 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ancak 1412 sayılı CYUY’nın 326/son maddesi uyarınca aleyhe bozma yasağı gözetilerek cezanın bir yıl sekiz ay ağır hapis cezası olarak infazına karar verilmiş, bu hüküm Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
01 Haziran 2005 tarihinde yeni yasaların yürürlüğe girmesi üzerine dosyayı ele alan yerel mahkemece; hükümlünün eylemine uyan 5237 sayılı TCY’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılması gerektiği, sonuç ceza miktarlarının her iki yasanın uygulanmasında aynı olduğu, ancak 5237 sayılı TCY’nın uygulanması halinde ayrıca 53/1. maddesinin de uygulanması gerektiği ve bu durumda 765 sayılı TCY’nın hükümlü lehine olduğu gerekçesiyle kesinleşen hükümde değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, hükümlü müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece sabit olan eyleme her iki TCY’nın uygulanması halinde ortaya çıkan sonuç ceza itibarıyla 5237 sayılı TCY’nın lehe olduğu ve hükümde yeterli gerekçenin gösterilmediği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, yerel mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.
Görüldüğü üzere Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; lehe yasa değerlendirmesinin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı ile yerel mahkeme kararında yasal ve yeterli gerekçe gösterilip gösterilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Lehe olan yasanın belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddesinin; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir” hükmü, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe yasanın belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan yasalar ile sonradan yürürlüğe giren yasaların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Buna göre uyarlama yargılamasının konusu, önceki kesinleşmiş hükümde suç oluşturduğu saptanan olaydan ibaret olup, amacı ise, 5252 sayılı Yasanın 9/4. maddesinde belirtildiği üzere; “lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması” ile sınırlıdır. Bu nedenle kesinleşen bir hükümde uyarlama yapılabilmesi için sonradan yürürlüğe giren yasanın kesinleşen eski hükme göre lehe sonuçlar doğurması zorunludur. Hatta eski ve yeni yasaların ayrı ayrı uygulanması sonucunda tamamen aynı cezaya hükmedilmesi gerekiyorsa yine uyarlama yapılmasına gerek olmayacaktır.
Diğer taraftan mahkûmiyet hükmünde değişiklik, yani uyarlama yargılamasında yeni yasanın lehe sonuç doğurduğu saptandığında sonraki yasaya göre uygulama yapılması, aksi saptandığında ise önceki hükümde değişikliğe yer olmadığına, başka bir deyişle uyarlama davasının reddine karar verilmesi gerekir. Mahkeme, ulaştığı sonuca göre beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarından birine hükmedecek, uyarlama isteminin reddi hariç, usûlünce kesinleştiğinde, önceki hükmü ortadan kaldıracak ve gerektiğinde infaza konu olabilecek olan yeni kararın 5271 sayılı CYY’na göre hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması gerekecektir.
Ancak, uyarlama isteminin reddine karar verilmesi halinde ise doğal olarak kararda bu unsurların yer almasına gerek bulunmamaktadır. Uyarlama yargılamasının amacı, kesinleşmiş hükümde suç olduğu saptanan olaya ilişkin lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması ile sınırlı olduğundan, yeniden bir olay yargılaması yapılmasını gerektiren ayrıksı durumlar dışında, önceki yargılamada iddia ve savunma olarak ileri sürülen görüşler ile delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine de gerek bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hükümlü hakkında, yerel mahkemenin yanılgılı uygulaması ve kazanılmış hakkın gözetilmesi sonucu kesinleşen ve infazı gereken ceza miktarı 1 yıl 8 ay hapis cezasından ibaret olup, 5237 sayılı TCY’nın somut olaya uygulanması halinde hükümlünün 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ayrıca hakkında 53. madde uyarınca hak yoksunluğuna da hükmedilmesi gerekecektir. Bu nedenle 5237 sayılı TCY sanık hakkında lehe sonuçlar doğurmadığından uyarlama isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer taraftan kesinleşen hükümde değişiklik yapılmasına gerek görmeyen yani uyarlama isteminin reddine karar veren yerel mahkemenin, hükümde buna ilişkin olarak gösterdiği gerekçe yasal ve yeterlidir.
Bu itibarla, usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 19.02.2009 gün ve 8-23 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.10.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.