Esas No: 2017/28717
Karar No: 2017/28717
Karar Tarihi: 24/2/2021
AYM 2017/28717 Başvuru Numaralı AYŞE RANA ÖZBEN VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AYŞE RANA ÖZBEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/28717) |
|
Karar Tarihi: 24/2/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Murat İlter DEVECİ |
Başvurucular |
: |
1. Ayşe Rana ÖZBEN |
|
|
2. Emine ÖZBEN |
|
|
3. Hatice ÖZBEN |
|
|
4. Mualla Azra ÖZBEN |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Hilal KAMACI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; devlet görevlilerinin bir kişiyi hukuka aykırı olarak hürriyetinden yoksun bırakması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kayıp kişinin yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmaması ve kayıp kişinin bulunması amacıyla yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının, kayıp kişinin yakınlarının olaydan duydukları üzüntü nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından (Cumhuriyet Başsavcılığı) elde edilen belgelere ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre başvuruya konu olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Emine Özben"in eşi, diğer başvuruların ise babası olup daha önce 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Turgut Özal Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan M.Ö.nün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen yapıya üye olduğu iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 18/1/2017 tarihinde yakalama emri düzenlenmiştir.
10. Başvurucu Emine Özben 10/5/2017 tarihinde müracaat ettiği Şentepe Polis Merkezi Amirliğine (Amirlik) eşi M.Ö.nün kayıp olduğunu bildirmiştir. Bu müracaatı nedeniyle ifadesi alınan ve aynı gün içinde ek ifade veren başvurucu; kızını okula bırakmak ve bankadan para çekmek amacıyla eşinin 9/5/2017 günü saat 12.30 sıralarında 06 ... 51 plakalı araçla evden ayrıldığını, daha sonra eşinden haber almadıklarını, mobil telefonu (534 ... 10) yoluyla eşine ulaşamadıklarını, akraba ve arkadaşlarının da konuyla ilgili bilgi sahibi olmadığını, yaptığı araştırmaya göre eşinin kendi babasına ait banka hesabından Z... Bankasına ait bir ATM aracılığıyla para çektiğini, eşini hastanelerde de bulamadığını, herhangi bir rahatsızlığı olmayan eşinin Turgut Özal Üniversitesinin kapatılması sonrasında bir süre avukatlık yaptığını ve eşinin hayatından endişe ettiğini beyan etmiştir.
11. Sözü edilen müracaat kolluk görevlilerince derhâl Cumhuriyet Başsavcılığında görevli bir Cumhuriyet savcısına bildirilmiştir. Cumhuriyet savcısı varsa tanıkların dinlenmesi, para çekilen ATM"nin kamera görüntülerinin tespit edilmesi ve bulunması durumunda M.Ö.nün ifadesinin alınması yönünde talimat vermiştir.
12. Kolluk görevlilerince düzenlenen 10/5/2017 tarihli tutanağa göre 3/5/2017 tarihinden 10/5/2017 günü saat 19.10"a kadar olan Plaka Tanıma Sistemi (PTS) kayıtlarında M.Ö.ye ait araca rastlanmamıştır.
13. Başvurucu Emine Özmen 24/5/2017 tarihinde vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği tarihsiz dilekçesinde; daha önceki ifadeleri yanında 11/5/2017 günü saat 22.00 sıralarında kime ait olduğunu bilmediği 537 ... 01 numaralı mobil telefonla arandığını, arayanın eşi olduğunu, eşinin durumlarını sorup kendilerini sevdiğini söylediğini, sesinin titrediğini, sesinden anladığı kadarıyla yorgun ve çok tedirgin olduğunu, hayatından endişe eden eşinin kaçırıldığını ve zor durumda olduğunu hissettirmeye çalıştığını, anladığı kadarıyla birilerinin eşinin elindeki telefonu aldığını, eşinin hayatına kastedilmesinden veya eşine suç yüklenmesinden endişe duyduğunu, kendisinin arandığı mobil telefonun kapalı olduğunu ve aradan geçen süreye rağmen eşinden haber alamamaları nedeniyle eşinin kaçırıldığından emin olduğunu ifade etmiştir. Anılan dilekçede ayrıca bazı kamera ve Kent Güvenlik Yönetim Sistemleri (KGYS, halk arasında bilinen adıyla MOBESE) kayıtlarının elde edilmesini, M.Ö.ye ait mobil telefon ile kendisinin 11/5/2017 tarihinde arandığı mobil telefon yoluyla kurulan iletişimlerin tespit edilmesini ve M.Ö.nün kullandığı aracın nerede olduğunun araştırılmasını talep etmiştir.
14. M.Ö.ye ait araç 24/5/2017 tarihinde Güventepe Mahallesi Kıvanç Sokak üzerindeki bir binanın önünde park hâlinde bulunmuştur. Konuyla ilgili kolluk tutanağına göre kapıları kilitli olan araçta herhangi bir hasar tespit edilememiştir. Cumhuriyet savcısı, aracın çekici vasıtasıyla bir otoparka çektirilerek araç üzerinde teknik inceleme yapılması yönünde kolluk görevlilerine talimat vermiştir.
15. Kolluk görevlilerince yapılan araştırmalara ilişkin 25/5/2017 tarihli tutanakta;
i. Başvurucu Emine Özben ile yanındaki iki erkek şahsın Güventepe Caddesi ile Kıvanç Sokak üzerinde bulunan işyerlerine ait güvenlik kamerası kayıtlarını topladıkları,
ii. Aracın bulunduğu çevredeki ANK-0061 sayılı KGYS kameralarının kendi ekseninde döndüğü ve çevreyi göstermediği, bir iş yerine ait güvenlik kamerası görüntülerinin ise kayıt süresinin on gün olması nedeniyle olay günü yönünden incelenemediği,
iii. K... Kuru Yemiş adlı iş yerine ait güvenlik kamerasındaki görüntülere göre M.Ö. olduğu değerlendirilen kişinin kamera saatine göre saat 13.31"de elindeki bir poşet ile Güventepe Caddesi Kıvanç Sokak kesişimine doğru gittiği ve siyah renkli, plakası okunmayan bir minibüsün M.Ö.nün gittiği yöne doğru ilerlediği belirtilmiştir.
16. Kolluk görevlileri 25/5/2017 tarihinde M.Ö.ye ait aracın bulunduğu yerdeki beyaz eşya dükkânını işleten E.A. ile ayakkabı dükkânını işleten S.U.nun ifadelerini almıştır.
i. E.A. ifadesinde özetle elinde poşet bulunan bir kişinin siyah bir minibüse itilerek bindirildiğini, birinin polisi aradığını, olay yerine gelen polislere de aynı bilgileri verdiklerini, ne minibüse bindirilen kişiyi ne de minibüse bindiren kişileri teşhis edebileceğini beyan etmiştir.
ii. S.U. yüzlerini görmediği iki erkek şahsın on beş gün kadar önce bir başka erkek şahsı iş yerinin aşağısında bulunan teleferik direğinin yanında siyah bir minibüse iterek bindirdiğini söylemiştir.
17. Başvurucu Emine Özben, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 29/5/2017 tarihli dilekçede -dilekçenin havale tarihi2/6/2017"dir- eşine ait aracın 24/5/2017 tarihinde bulunduğunu, aracın bulunduğu yerin çevresindeki iş yeri sahiplerinin “aracın 15 gündür orada bulunduğunu” söylediklerini, durumu Amirliğe bildirdiklerini ancak aracın bulunduğu yerden çekildiğini, yaptıkları araştırmaya göre on beş gün önce eşinin aracının bulunduğu yerin 50 metre uzağında beyaz montlu, hafif kır saçlı bir kişinin -başvurucu, burada eşini kastetmektedir- biri maskeli, üç kişi tarafından siyah bir minibüse bindirilerek kaçıldığını, orada bulunan genç kızların söz konusu minibüsün plakasını alıp Alo 155 Polis İmdat hattını aradıklarını, olay yerine gelen resmî üniformalı polisler ile sivil polislerin bilgi topladığını ancak tutanak tutmadıklarını ve ifade almadıklarını, olay anına ilişkin görüntülerin K... Kuru Yemiş adlı iş yerinin kamera kayıtlarında mevcut olduğunu, olayı gören E.A. isimli kişinin Amirliğe bizzat giderek konuyla ilgili ifade verdiğini ancak E.A.nın İfade Tutanağı"nda yazılı olandan daha fazla şey bildiğini, eşinin arabasının bulunduğu yerdeki ayakkabı dükkânındaki esnaf ile kahvehane sahibinin de olayı gördüğünü iddia etmiştir. Bahse konu dilekçede, başka delillerin toplanmasına ilişkin başka talepler yanında olay yerini gösterdiğini tahmin ettiği ANK-0061 sayılı KGYS kamerasına ait görüntü kayıtlarının incelenmesini de talep etmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/6/2017 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet Müdürlüğü) bir müzekkere yazarak kaçırma anına ilişkin KGYS kayıtları ile yakın çevredeki güvenlik kamera görüntülerinin incelenmesini istemiştir.
19. Başvurucu Emine Özben, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 7/6/2017 tarihli dilekçede -dilekçenin havale tarihi 12/6/2017"dir- eşine ait aracın bir otoparkta bulunduğunu ancak henüz araçta bir inceleme yapılmadığı belirtmiş ve aracın bir an önce incelenerek kendilerine teslim edilmesini istemiştir.
20. Cumhuriyet savcısınca 13/6/2017 tarihinde UYAP aracılığıyla yapılan sorgulamada 537 ... 01 numaralı mobil telefonun M.A.A. adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı 15/6/2017 tarihli yazı ile;
- Kaçırıldığı öne sürülen M.Ö.nün olayın gerçekleştiği gün takip edilmiş olma ihtimali gözetilerek 9/5/2017 tarihinde izlediği güzergâhtaki tüm ev, iş yeri ve KGYS kamera kayıtlarının 11.30-14.00 saatleri arasına ilişkin kısımlarının toplanmasını ve kaçırılma olayı gerçekleşmiş ise gerçekleştiren araç ya da araçların plaka bilgileri ile sahiplerinin tespit edilmesini,
- Başta E.A. olmak üzere olayı gören ve 155 Polis İmdat hattını arayarak ihbarda bulunan kişi veya kişilerin tespit edilerek ifadelerinin alınmasını,
- Bölgedeki KGYS kameraları ile güvenlik kameralarına ait kayıtların, özellikle olay yerini gösterdiği söylenen ANK- 0061 sayılı KGYS kamerasına ait kaydın incelenmesini, bahsi geçen aracın ve içindeki kişilerin tespit edilmesini,
- Olaya karışması muhtemel başkaca araç var ise onların ve bahsi geçen siyah minibüsün plakasının tespit edilmesini, aracın PTS kayıtlarının temin edilmesini,
- Dosya sureti içinde gönderilen CD görüntülerinin iyileştirilerek incelenmesini istemiştir.
22. Başvurucu Emine Özben, M.Ö.ye ait araç ile siyah minibüsün olay saatlerinde olay yerinden arka arkaya geçtiğine ilişkin görüntüler ihtiva ettiğini ileri sürdüğü bir taşınabilir belleği 21/6/2017 tarihli dilekçesi ekinde Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuştur.
23. Başvurucu Emine Özben, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 30/6/2017 tarihli dilekçesinde, eşinin kaçırılma olayının ihbar edildiğine ve 537 ... 01numaralı telefon üzerinden eşiyle konuştuğuna işaret ederek Polis İmdat hattına yapılan ihbarların araştırılarak siyah renkli minibüsün plakasının ve araç sahibinin tespit edilmesini ve araç sahibi ile 537 ... 01 numaralı mobil telefonun sahibi M.A.A.nın ifadelerinin alınmasını talep etmiştir.
24. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/6/2017 tarihinde M.A.A.nın ifadesini almıştır. M.A.A. şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde mobil telefon alıp sattığını, 537 ... 01 numaralı GSM hattını telefonları denemek maksadıyla kullandığını, 7/5/2017 tarihinde evlendiğini ve bir hafta iş yerine gitmediğini, bu sürede iş yeriyle B.G.nin ilgilendiğini, M.Ö.yü ve ailesini tanımadığını beyan etmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı 3/7/2017 tarihinde B.G.nin ifadesine başvurmuştur. B.G. 11/5/2017 tarihinde M.A.A.ya ait iş yeriyle ilgilendiğini, 11/5/2017 günü saat 22.00 sıralarında 537 ... 01 numaralı GSM hattı üzerinden herhangi bir arama yapılmadığını beyan etmiştir.
26. Başvurucular 7/7/2017 tarihinde bireysel başvuru yapmışlardır.
27. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/7/2017 tarihinde Yenimahalle Polis Merkezi Amirliğine bir müzekkere yazarak M.A.A.nın iş yeri ve çevresini gören güvenlik kameralarının 11/5/2017 günü saat 22.00 civarındaki kayıtlarının temin edilip gönderilmesini istemiştir.
28. Cumhuriyet Başsavcılığı Amirliğe yazdığı 21/7/2017 tarihli müzekkere ile M.Ö.ye ait araç içinde vücut izi araştırması yapılmasını, varsa suç delillerinin tespit edilerek gönderilmesini istemiştir. Emanet makbuzlarından anlaşıldığı kadarıyla yapılan incelemede neticesinde başka eşyalar yanında iki mobil telefon ile M.Ö.ye ait nüfus cüzdanı ve ehliyetin araç içinde bulunduğu anlaşılmıştır.
29. Başvurucu Emine Özben, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 14/7/2017 tarihli dilekçesinde Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) çalışanı olduğunu iddia eden ve bazı bilgiler vererek lokasyon bilgisi paylaşan Meçhul Kayıkçı (@kayikci06) isimli bir sosyal medya kullanıcısı (6/8/2020 tarihinde yapılan araştırmada söz konusu kullanıcının sadece 8/7/2017 tarihinde paylaşımlarda bulunduğu ve bu tarihten sonra hiçbir paylaşım yapmadığı tespit edilmiştir.) tarafından yapılan paylaşımlara işaret ederek söz konusu paylaşımlardaki iddiaların araştırılmasını talep etmiştir (Anılan paylaşımlarda somut herhangi bir isimden söz edilmemekte; soyut bir biçimde biri siyah, diğeri gri renkli iki minibüsle kaçırılan insanlara konuşmaları için sorgu odalarında işkence edildiği iddia edilmektedir.).
30. Cumhuriyet Başsavcılığı 28/7/2017 tarihinde Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Büro Amirliğine müzekkere yazarak bahse konu paylaşımlardaki hususların araştırılmasını istemiştir.
31. Emniyet Müdürlüğü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 2/8/2017 tarihli yazıda ANK-0061 sayılı kamera dışında çevrede başka bir KGYS kamerasının olmadığı ve M.Ö. hakkında yakalama kararı bulunduğundan ilgili kişinin kaybolduğu yönünde veri giriş kaydı yapılamadığı belirtilmiştir. Anılan yazının ekindeki DVD İnceleme Tutanağı"nda ANK-0061 sayılı KGYS kamerasının olay günü 12.00-14.00 saatleri arasında sadece 13.02"de 6 saniye, 13.03-13.04 saatleri arasında 112 saniye boyunca çevreyi, diğer saatlerde ise kendi eksenini gösterdiği ve kayıtlarda M.Ö.nün kaçırılması veya siyah minibüsle ilgili bir görüntü bulunmadığı ifade edilmiştir.
32. Başvurucu Emine Özben 4/8/2017 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yaptığı başvuruda tedbir talebinde bulunmuştur. AİHM 31/8/2017 tarihinde tedbir talebini reddetmiştir.
33. M.A.A.nın iş yerini ve çevresini gören güvenlik kameralarının 11/5/2017 tarihinde 21.00-23.00 saatleri arasındaki kayıtlarının temini için yapılan araştırmalar sonunda tutulan 5/9/2017 tarihli kolluk tutanağına göre ANK-0056, ANK-0057, ANK-0054 ve ANK-060 No.lu KGYS kameralarına ait en eski kayıt 18/7/2017 tarihli, ANK-0491 No.lu KGYS kamerasına ait en eski kayıt ise 13/7/2017 tarihlidir.
34. Emniyet Müdürlüğünün Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 19/10/2017 tarihli yazı ile eklerinden;
i. @kayikci06 adlı sosyal medya hesabını kullanan kişinin tespiti için Amerika Birleşik Devletleri adli makamlarından istinabe talep etmek gerektiği,
ii. Ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yapan B.Y.nin bir yazısında@kayikci06 adlı hesabı FETÖ/PDY"nin propaganda amacıyla kullandığından söz ettiği,
iii. @kayikci06 adlı sosyal medya hesabındaki iddialara benzer iddialarda bulunan bir internet sitesinde, kaçırıldığı iddia edilen bazı kişilerin isimlerine yer verildiği ancak bu isimler arasında M.Ö.nün bulunmadığı anlaşılmıştır.
35. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/10/2017 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne bir müzekkere yazarak M.Ö.nün zorla alıkonulduğu belirtilen yerde araştırma yapılmasını ve gerektiği durumlarda arama kararı talep edilmesini istemiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı bu yazısını 15/2/2018, 27/2/2018 ve 17/12/2018 tarihlerinde tekit etmiştir.
36. Ankara 3. ve 5. Sulh Ceza Hâkimliklerinden alınan kararlara istinaden 537 ...01 numaralı mobil telefon yoluyla kurulan iletişimlere ait tutanaklar ancak 3/1/2018 tarihinde temin edilip UYAP"a aktarılabilmiştir. Söz konusu belgelere göre E.Ö. (başvurucu Emine Özben dışında bir kişi) adına kayıtlı mobil telefon 537 ... 01 numaralı mobil telefondan 11/5/2017 günü saat 22.02"de aranmış ve bu iki telefon yoluyla 178 saniyelik görüşme yapılmıştır. Görüşmenin yapıldığı zaman diliminde 537 ... 01 numaralı telefon, Beytepe Köprüsü çevresindeki 2061638062 numaralı baz istasyonundan sinyal vermiştir. 537 ... 01 numaralı GSM hattının takılı olduğu mobil telefon, daha önce Ö.K. adına kayıtlı 531 ... 48 numaralı GSM hattı ile kullanılmıştır.
37. Cumhuriyet Başsavcılığı Yenimahalle Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 10/1/2018 tarihli yazıylaM.Ö.ye ait aracın başvurucu Emine Özmen"e teslim edilmesini istemiştir.
38. Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 10/1/2018 tarihli yazı ile başvurucu Emine Özben"in son bir yıl içindeki yurda giriş çıkış kayıtlarının gönderilmesini istemiştir.
39. M.Ö.ye karşı cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmediği gerekçesiyle 23/3/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar veren Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı suç yönünden olay faillerinin yakalanamadığı ve kimliklerinin tespit edilemediği gerekçesiyle şüphelilerin dava zamanaşımı süresince aranması için 14/11/2019 tarihinde daimî arama karar vermiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...
...[K]açırıldığı ileri sürülen [M.Ö.nün] 06 ... 51 plakalı aracı üzerinde yapılan inceleme sonrasında aracın hak sahibi Emine Özben"e teslimine ilişkin Yenimahalle İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmış ise de, müşteki Emine Özben"in beyan ettiği ve kayıtlarımızla da uyuşan "Barıştepe Mahallesi Piri Caddesi ..." sayılı adresinde bulunmadığı, bu ikameti yaklaşık olarak bir yıl önce sattığı ve bu adresten taşındığının tespit edildiği, müşteki Emine vekili ile yapılan şifai görüşmede müvekkiline kendisinin de ulaşamadığını, kendisini zaman zaman başka ülke GSM hat üzerinden aradığını söylemesi üzerine müşteki Emine"nin son bir yıl içerisinde yurda giriş çıkış kayıtlarının tespiti için yazılan yazıya İl Emniyet Müdürlüğünün cevabında Hudut Kapıları projesinde yapılan sorgulamalar neticesinde 01/01/2017 - 12/01/2018 tarihleri arasında belirtilen şahsın yurt dışına giriş çıkış yaptığına dair herhangi bir kaydına rastlanılmadığının bildirildiği, böylelikle kendisine ulaşılamayan müşteki Emine Özben"in yurt dışına kaçak yollarla çıktığının değerlendirildiği, sosyal medya uygulaması twetter üzerinden @ozbenailesi rümuzu ile aynı iddialar kapsamında paylaşım yapan kişilerin en son 10 Ağustos 2017 tarihli paylaşımdan sonra başka da bir paylaşımda bulunmadıkları ve artık hesabın faal olmadığının görüldüğü, bu paragrafta ele alınan olguların müşterek değerlendirilmesinden müşteki Emine Özben"in kaçırıldığı ileri sürülen [M.Ö.] ile yurt dışında belirlenemeyen bir ülkede buluştuklarının anlaşıldığı,
Soruşturma evrakının kül olarak değerlendirilmesinden, iddia edilen cebir kullanmak suretiyle kişiyi kaçırmak, onun hürriyetini sınırlandırma eylemlerine dair müştekinin soyut iddiası dışında bir delilin bulunmadığı, yapılan araştırmalar sonucu müştekice ortaya atılan olayların açıkça gerçeğe aykırı olduğunun görüldüğü, sonuç itibariyle yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheli [M.A.M.] ile [m]eçhul [ş]üphelilerin suç içeren bir eyleminin bulunmadığı ve [M.Ö.ye] karşı atılı suçun işlenmediği anlaşılmakla;
İddia sebebiyle KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA... [karar verildi.]”
40. Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 7/8/2020 ve 17/8/2020 tarihli müzekkereler ile Cumhuriyet Başsavcılığının kolluk birimlerine yazdığı 15/6/2017 (bkz. § 21), 10/7/2017 (bkz. § 27), 21/7/2017 (bkz. § 28), 28/7/2017 (bkz. § 30), 30/10/2017 (bkz. § 35) ve 10/1/2018 tarihli yazılara (bkz. §§ 37, 38) verilen cevapların gönderilmesi istenmiş ancak 15/6/2017, 21/7/2017, 30/10/2017 ve 10/1/2018 tarihli yazılara verilen cevap yazıları temin edilememiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın içeriğinden Cumhuriyet Başsavcılığınca yazılan yazıların en azından bir kısmına cevap verildiği anlaşılmıştır.
41. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği, silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen M.Ö.ye ulaşılamadığı gerekçesiyle 26/4/2018 tarihinde yakalama kararı vermiştir.
42. M.Ö.nün silahlı terör örgütüne üye olma, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davası Ankara 29. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) önünde derdesttir. 19/2/2019 tarihinde M.Ö. hakkında sorgusunun yapılabilmesi amacıyla yakalama emri düzenleyen Ceza Mahkemesi, 15/12/2020 tarihinde anılan yakalama emrini kaldırmış ve M.Ö.nün tutuklanmasına yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar vermiştir.
43. M.Ö.nün kaçırıldığı iddiası hakkında yürütülen soruşturma derdesttir.
44. Başvurucuların hâlihazırda Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi"ne kayıtlı adresleri bulunmadığı gibi başvurucuların yakınının kaybolduğu iddiası hakkında bir sosyal medya platformunda açılan @OzbenAilesi adlı hesaptan 10/8/2017 tarihinden sonra herhangi bir paylaşım yapılmamıştır (erişim tarihi 31/8/2020).
IV. İLGİLİ HUKUK
45. İlgili hukuk Hasibe Meşe (B. No: 2015/7748, 7/2/2019, §§ 39-51) kararında yer almaktadır. Ancak önemine binaen AİHM"in verdiği farklı bir karara burada yer verilmesi gerekir.
46. AİHM ulusal yetkililerin kayıp kişiyi etkili bir şekilde aramaması nedeniyle pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediğine ve kayıp olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğine ilişkin şikâyetleri incelediği Çanakçı/Türkiye (k.k.) (B. No:8152/13, 15/1/2019) kararında, bir kişinin hayatını tehdit edici şartlar altında kaybolması durumunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 2. maddesinin yüklediği pozitif yükümlülük uyarınca devletin söz konusu kayıp kişinin yaşama hakkını korumak için işlevsel tedbirler alması gerektiğini, herhangi bir devlet görevlisinin olaya karıştığına dair hiçbir iddianın bulunmamasının yetkilileri arama yükümlülüğünden kurtarmayacağını, etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında belirlenen ilkelerin bir kişinin hayati risk taşıyan koşullar altında kaybolduğu olaylara da uygulanacağını belirtmiştir (anılan kararda bkz. §§ 21, 24, 25).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
47. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine ilişkin İddia
1. Başvurucuların İddiası ve Bakanlık Görüşü
48. Başvurucular, yakınlarının sorgulanmak amacıyla kaçırıldığını öne sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
49. Bakanlık görüşünde güncel ve kişisel bir temel hakkın doğrudan zedelendiğine ilişkin iddianın ortaya konulamadığı için ihlal iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
50. Başvurucular yakınlarının sorgulanmak için kaçırıldığını iddia etseler de bu konuda somut bilgi ve belge sunmamışlardır. Ayrıca başvuru, başvurucuların iddia ettiği gibi M.Ö.nün devlet görevlilerince kaçırıldığına ilişkin hiçbir unsur ihtiva etmemektedir.
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebilir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
52. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
53. Başvurucular; yakınlarının evden çıkmadan önce bir saat içinde döneceğini söylediğini ancak bir daha gelmediğini, yaptıkları görüşmelere göre yakınlarının gözaltına alınmadığını, olayın ciddiyetine rağmen soruşturma dosyasının 22/5/2017-9/6/2017 tarihleri arasında üç farklı Cumhuriyet savcısına tevzi edildiğini, kaybolduğu söylenen soruşturma dosyasının ısrarlı takipleri sonunda bulunabildiğini, taleplerinin ya bir şekilde engellendiğini ya da geç değerlendirildiğini iddia etmişlerdir. Bu bağlamda başvurucular; yakınlarına ait aracın incelenmediğini, yakınlarının kaçırılmasında kullanılan siyah minibüsün plakasının bildirildiği 155 Polis İmdat hattına yapılan ihbara ilişkin kayıtların getirtilmediğini, başvurucu Emine Özben"in arandığı telefonun kimin adına kayıtlı olduğuna ilişki sorgunun ancak 13/6/2017 tarihinde yapılabildiğini ve M.A.A.nın ifadesinin alınmadığını öne sürmüşlerdir.
54. Başvurucular ayrıca olağanüstü hâl sürecinde kapatılan bir başka eğitim kurumunda çalışan bir kişinin kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldığına, kaçırma vakalarının arttığına, söz konusu kaçırmaların MİT görevlilerince gerçekleştirilmiş olabileceğine ilişkin soyut iddialara işaret ederek yakınlarının sorgulanmak amacıyla kaçırılmış olabileceğini ve bu durumun yakınlarının yaşamı için tehdit oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvuruculara göre delillerin toplanmasındaki isteksizlik ve görüşülen Cumhuriyet savcıları ile kolluk amirlerinin “Bu işi karıştırmayın. Sizin de başınız ağrır.” şeklindeki sözleri iddialarını kuvvetlendirmektedir.
55. Anılan iddiaları doğrultusunda başvurucular, yakınlarının siyasi gerekçelerle kaçırılması, yakınlarının bulunması hususunda kamu makamlarının gerekli tedbirleri ivedikle almaması ve konuyla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
56. Son olarak başvurucular; AİHM kararlarına da yansıyan, 1990"lı yıllarda meydana gelmiş işkence olayları ve söz konusu olayların 15/7/2016 tarihi sonrasında yeniden görülmeye başlandığına ilişkin iddialardan söz ederek M.Ö.nün maddi ve manevi bütünlüğünün tehdit altında olması, M.Ö.nün bulunması ve var olan tehlikenin sonlandırılması için gerekli tedbirlerin zamanında alınmaması ve anılan iddialar yönünden etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
57. Bakanlık görüşünde başvuruya konu edilen soruşturma kapsamında yapılan işlemler ile başvurucuların yakınları hakkındaki yakalama emirlerinden bahsedilerek meydana geldiği iddia edilen kaybolma/kaçırılma eylemine ilişkin her türlü soruşturma işleminin yerine getirildiği ancak isnat edilen eylemlerin faillerine ulaşılamadığı ve soyut bir şekilde dile getirilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
58. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunduğu ve başvurucuların yakınının devlet görevlilerinin kötü muamele teşkil eden davranışlarına maruz kaldığına veya böyle bir tehlikenin mevcut olduğuna dair hiçbir somut delil ve emare bulunmadığı dikkate alındığında başvurudaki asıl mesele, başvurucuların yakınının bulunması için gerekli adımların atılıp atılmadığı ve kayıp olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği, bir başka ifadeyle devletin yaşam hakkı kapsamında yüklendiği pozitif yükümlülüklerin somut olayda ihlal edilip edilmediğidir. Bu nedenle, ölümün gerçekleşmediği bazı durumlarda yaşam hakkı çerçevesinde inceleme yapmanın mümkün olduğu (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) gözönüne alınarak başvurunun yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesinin gerekli ve yeterli olduğu değerlendirilmiş ve anılan yükümlülükler eş zamanlı olarak tetkik edilmiştir (zorla kaybetme iddiası hakkındaki iddiaların yaşam hakkı kapsamında incelendiği başvurular için bkz. Hasibe Meşe; Birsen Gülünay, B. No: 2013/2640, 21/4/2016; cinayet iddiaları da gözetilerek kayıp olayı hakkında başlatılan soruşturmanın yaşam hakkı kapsamında incelendiği başvuru için bkz. Mehmet Özcan, B. No: 2015/3752, 28/11/2018).
59. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”
60. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
61. Başvurucular, yakınlarının kaybolması nedeniyle yürütülen soruşturma henüz sonuçlanmadan başvuru yapmışlardır. Bu nedenle bireysel başvuru yapılmadan önce ceza soruşturmasının sonuçlanmasını beklemenin gerekip gerekmediğinin ve bu bağlamda başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki söz konusu değerlendirmenin yapılabilmesi başvurunun esası hakkında inceleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin esas incelemesi ile birlikte yapılması gerekir (benzer değerlendirme için bkz. Okan Göçer, B. No:2017/29596, 13/1/2021, § 47).
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
62. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa"nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa"nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
63. Anılan pozitif yükümlülükler kapsamında devlet, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51). Sözü edilen koruma ödevini yerine getirilebilmesi için devletin bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53) gerekir. Bu nedenle kayıp kişinin yaşam hakkının korunması ve bu bağlamda kayıp kişinin bulunması için gerekli adımların atılması gereklidir.
64. Bununla beraber özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında sözü edilen pozitif yükümlülük, kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanamaz (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53).
65. Öte yandan yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirinde olan bir husustur. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir (Bilal Turan ve diğerleri (2),B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59).
66. Anayasa"nın 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin yönü ise devletin şüpheli her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).
67. Mamafih etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Anayasa"nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
68. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için;
- Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz, resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30) gerekir.
69. Ceza soruşturmasının etkililiği konusunda kabul edilen ilkeler bir kişinin yaşamsal risk taşıyan koşullar altında kaybolduğu durumlar için de geçerlidir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
70. Başvurucu Emine Özben"in eşinin kayıp olduğu yönündeki başvurusu sonrasında konuyla ilgili derhâl soruşturma başlatılmış ve aynı gün M.Ö.ye ait araç PTS kayıtlarında sorgulanmıştır. M.Ö.nün aracının bulunmasından sonra da aracın bulunduğu yere en yakın konumdaki ANK-0061 numaralı KGYS kamerası ile K... Kuru Yemiş adlı iş yerinin güvenlik kameraları incelenmiş; konu hakkında bilgi sahibi olan E.A. ve S.U. ile başvurucu Emine Özmen"in, eşiyle görüştüğü telefonun sahibi M.A.A.nın, görüşme tarihinde M.A.A.nın iş yeri ile ilgilenen B.G.nin ifadeleri alınmıştır. Ayrıca @kayikci06 adlı sosyal medya hesabından yapılan paylaşımların gerçekliği ile ilgili araştırma yapılmıştır.
71. Ne var ki;
i. M.Ö. tarafından kullanıldığı iddia edilen mobil telefonun bulunduğu yerin tespitine ve bu telefonun M.Ö.ye ait araç içinde bulunan mobil telefonlardan biri olup olmadığına yönelik herhangi bir işlem yapılmamıştır.
ii. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatına rağmen M.Ö.nün kaybolmadan öncepara çektiği iddia edilen ATM"nin kamera görüntüleri tespit edilmemiştir.
iii. M.Ö.ye ait aracın 24/5/2017 tarihinde çekici aracılığıyla otoparka çekilmesine ve Cumhuriyet savcısının aracın teknik yönden incelenmesine ilişkin talimatına rağmen 21/7/2017 tarihine kadar araç üzerinde herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığı Amirliğe yazdığı 21/7/2017 tarihli müzekkere ile M.Ö.ye ait araç içinde vücut izi araştırması yapılmasını, varsa suç delillerinin tespit edilerek gönderilmesini istemiştir.
iv. Başvurucu Emine Özben 24/5/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede 11/5/2017 günü saat 22.00 sıralarında bilmediği bir numara üzerinden eşiyle görüştüğünü iddia etmesine rağmen söz konusu telefonun kimin adına kayıtlı olduğu ancak 13/6/2017 tarihinde sorgulanabilmiş, bu görüşmeye ilişkin kayıtlar ise 3/1/2018 tarihinde soruşturma dosyasına girebilmiştir.
v. Kaçırıldığı öne sürülen M.Ö.nün 9/5/2017 tarihinde izlediği güzergâhtaki tüm ev, iş yeri ve KGYS kamera kayıtlarının 11.30-14.00 saatleri arasına ilişkin kısımlarının toplanması ve kaçırılma olayı gerçekleşmiş ise gerçekleştiren araç ya da araçların plaka bilgileri ile sahiplerinin tespit edilmesi, başta E.A. olmak üzere olayı gören ve 155 Polis İmdat Hattını arayarak ihbarda bulunan kişi veya kişilerin tespit edilerek ifadelerinin alınmasına dair Cumhuriyet Başsavcılığı talimatı konusunda ne gibi işlemler yapıldığı tespit edilememiştir (bkz. §§ 21, 40).
vi. Başvurucu Emine Özben, M.Ö.ye ait araç ile siyah minibüsün olay saatlerinde olay yerinden arka arkaya geçtiğine ilişkin görüntüler ihtiva ettiğini ileri sürdüğü taşınabilir bir belleği 21/6/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuştur ancak UYAP kayıtlarından söz konusu belleğin incelendiği anlaşılamıştır.
vii. M.Ö.nün eşiyle görüşme yaptığı sırada M.A.A.nın iş yerinde olup olmadığının tespiti için -gerekli olmasına karşın- M.A.A.nın iş yeri ile çevresini gösterir kamera kayıtlarını kolluk ancak 5/9/2017 tarihinde toplamaya çalışmıştır ancak en eski kayıt tarihinden itibaren geçen süre nedeniyle söz konusu kayıtlara erişelememiştir.
viii. Cumhuriyet Başsavcılığının M.Ö.nün zorla alıkonulduğu belirtilen yerde araştırma yapılmasına ilişkin 30/10/2017 tarihli talimatı kollukça yerine getirilmemiştir. Öyle ki söz konusu talimat 15/2/2018, 27/2/2018 ve 17/12/2018 tarihlerinde tekit edilmiştir.
ix. Cumhuriyet Başsavcılığı bir yandan M.Ö.ye karşı cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmediği gerekçesiyle 23/3/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verirken diğer yandan aynı suç yönünden olay faillerinin yakalanamadığı ve kimliklerinin tespit edilemediği gerekçesiyle şüphelilerin dava zamanaşımı süresince aranması maksadıyla 14/11/2019 tarihinde daimî arama karar vermiştir. Daimî arama kararı verilmesi sonrasında da başvurucuların yakınının bulunmasını ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı bir adım atılmamıştır.
72. Bu koşullar altında başvurunun vaktinden önce yapıldığını söylemenin mümkün olmadığı, başvuruda başvuru yollarının tüketilmesi ve süre aşımı yönlerinden herhangi bir eksiklik bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle başvurucuların yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
73. Esasa ilişkin yapılan değerlendirme sonunda ise başvurucuların yakınının bulunması için gerekli adımların tam olarak atılmadığı, olayı aydınlatabilecek tüm delillerin toplanmasında eksiklikler bulunduğu ve başvuruya konu soruşturmanın Anayasa"nın 17. maddesini gerektirdiği özenden yoksun olduğu sonucuna varılmıştır. Bahse konu özensizlik bireysel başvurunun incelenmesinde de yaşanmış; Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan müzekkerelere rağmen Cumhuriyet Başsavcılığının 15/6/2017, 21/7/2017, 30/10/2017 ve 10/1/2018 tarihli yazılarına verilen cevap yazıları temin edilememiştir.
74. Başvurucuların 14/7/2017 tarihinden sonra Cumhuriyet Başsavcılığından herhangi bir talepte bulunmamaları, başvuruculara kollukça ulaşılamamış olması, başvurucuların Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi"nde adreslerinin bulunmaması, başvurucuların yakınının kaybolduğu iddiası hakkında bir sosyal medya platformunda açılan @OzbenAilesi adlı hesaptan 10/8/2017 tarihinden sonra herhangi bir paylaşım yapılmaması, başvurucu Emine Özben"in 11/5/2017 tarihinde eşi M.Ö. ile telefonda 178 saniye görüşebilme olanağı bulması ve M.Ö. hakkındaki yakalama emirlerinin varlığı ve silahlı terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılan pek çok kişinin yasal olmayan yollarla yurt dışına çıktığı yönünde kamuoyuna yansıyan bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucu Emine Özben"in yurt dışında belirlenemeyen bir ülkede M.Ö. ile buluştuğu yönündeki savı, yabana atılamayacak bir iddia olsa da somut bir bilgi ve belgeye dayanmamaktadır. Bu bakımdan sözü edilen hususlar soruşturma makamlarını M.Ö.nün bulunması için gerekli adımları atmaktan, M.Ö.nün kaybolduğu veya kaçırıldığı iddiaları hakkında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünden azade kılmamaktadır.
75. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA ve Rıdvan GÜLEÇ bu görüşe katılmamışlardır.
C. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
76. Başvurucular, yakınlarının kaçırılması olayı hakkında kamu makamlarının hareketsiz kalıp yakınlarının bulunması yönünden herhangi bir tedbir almamaları, olayın etkili bir şekilde soruşturulmaması ve konu hakkında kendilerine bir açıklama yapılmaması nedeniyle duydukları acı ve elemden dolayı kendileri yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
77. Bakanlık görüşünde ihlal iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
78. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
79. Anayasa Mahkemesi başvurucuların iddialarına benzer şekilde kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri incelediği başvurularda; hakları ihlal edilen kişinin aile üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa"nın 17. maddesinin bu kişiler bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını ve aile bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüden farklı bir boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, §§ 49-54).
80. Diğer taraftan bir bireysel başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).
81. Buna göre aile bireylerinin kötü muamele yasağı bakımından mağdur statüsüne sahip olabilmeleri için ölüm olayı -veya somut olaydaki gibi yaşam hakkı kapsamında incelenebilecek bir olay-nedeni ile kaçınılmaz olarak yaşanılan üzüntüye farklı bir boyut ve şekil kazandırılmış olmalıdır (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 121).
82. Somut olayın kendine özgü koşulları ve ileri sürülen şikâyetler dikkate alındığında başvurucuların yakınlarının kaçırılmasından veya yakınlarından bir daha haber alamamalarından dolayı duydukları üzüntü haricinde üzüntülerine farklı bir boyut kazandırabilecek ve kendileriyle ilgili olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını savunabilecekleri bir durum tespit edilememiştir. Bu sebeple başvurucuların kötü muamele yasağı bakımından mağduriyetlerinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.
83. Açıklanan gerekçelerle başvurucular yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
84. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
85. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 1.000.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
86. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
87. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
88. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
89. İncelenen başvuruda başvurucuların kayıp olan yakınlarının bulunması için gerekli adımların zamanında atılmaması ve başvuruya konu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
90. Bu durumda yaşam hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucuların yakınının kaybolması nedeniyle yürütülen soruşturmada tespit edilen eksikliklerin tamamlanmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda yapılması gereken iş; Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun soruşturma işlemleri yapıp yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
91. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 54.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
92. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA ve Rıdvan GÜLEÇ"in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (2017/87687 Sor.) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara net 54.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/2/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Yakınlarının siyasi gerekçelerle kaçırılması, bulunması hususunda kamu makamlarının gerekli tedbirleri ivedilikle almaması ve konuyla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan başvuruda, Mahkememiz çoğunluğunca, başvurucuların yakınının bulunması için gerekli adımların tam olarak atılmadığı, olayı aydınlatabilecek tüm delillerin toplanmasında eksiklikler bulunduğu ve başvuruya konu soruşturmanın gerekli özenden yoksun olduğu sonucuna varılarak başvurucuların yakınının Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE karar verilmiştir.
Aşağıda açıklanan nedenlerle karara katılmadık.
Başvurucu Emine Özben 10.05.2017 tarihinde Şentepe Polis Merkezi Amirliğine (Amirlik) müracaat ederek eşi MÖ’nün kayıp olduğunu bildirmiştir. Bu müracaatı nedeniyle ifadesi alınan ve aynı gün içinde ek ifade veren başvurucu; kızını okula bırakmak ve bankadan para çekmek amacıyla eşinin 09.05.2017 günü saat 12.30 sıralarında 06 ... 51 plakalı araçla evden ayrıldığını, daha sonra eşinden haber alamadıklarını, mobil telefonu (534 ... 10) yoluyla eşine ulaşamadıklarını, akraba ve arkadaşlarının da konuyla ilgili bilgi sahibi olmadığını, yaptığı araştırmaya göre eşinin kendi babasına ait banka hesabından bir ATM aracılığıyla para çektiğini, eşini hastanelerde de bulamadığını, herhangi bir rahatsızlığı olmayan eşinin Turgut Özal Üniversitesinin kapatılması sonrasında bir süre avukatlık yaptığını ve eşinin hayatından endişe ettiğini beyan etmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, başvurucu Emine Özben’in kaçırıldığını/kaybolduğunu belirttiği eşi M.Ö hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı"nın talebi üzerine FETÖ/PDY Terör Örgütü Üyeliği suçundan Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 18.01.2017 tarihinde tutuklamaya yönelik olarak verilmiş bir yakalama kararı bulunduğu, ayrıca 2010 yılı KPSS sorularını sınavdan önce elde edip sınava katıldığı, MASAK Raporuna göre FETÖ/PDY Terör Örgütü ile irtibatlı kurumlarla ilişkisinin olduğu, bylock kullanıcısı olduğu, aynı suçtan soruşturma geçiren bir kısım şüphelilerle ortak baz kayıtları bulunduğu iddialarına dayalı olarak hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık ile Resmi Belgede Sahtecilik” suçlarından cezalandırılması istemiyle açılmış bir kamu davası bulunduğu anlaşılmaktadır.
AİHS"nin 2. ve Anayasa"nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı, dokunulmaz ve vazgeçilmez temel bir hak olup, devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
AİHM, Sözleşme"nin 2. maddesi ile devletlere üç tür yükümlülük yüklemektedir. Bunlar, devletin bireyi öldürmeme yükümlülüğü, yaşamı koruma yükümlülüğü, ölümü soruşturma yükümlülüğüdür.
Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında, devletin, negatif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunun yanı sıra devlet, pozitif bir yükümlülük olarak, yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).
AİHM birçok kararında devletlerin etkin soruşturma yükümlülüğü bulunduğunu açık bir biçimde vurgulamıştır. (Mc Cann/Birleşik Krallık Kararı). Soruşturmanın yapılmasının temel amacı, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan kanunların ihlal edilip edilmediğinin tespit edilmesidir. Soruşturmanın niteliği olaylara göre değişebilir ancak devletin görevlendirdiği yetkili kişi ve makamlar vuku bulan bir olayda derhal harekete geçmek zorundadırlar. Soruşturmanın etkin olabilmesi için fiilin aydınlatılmasına yönelik hukuki açıdan gerekli olan tedbirlerin hepsi alınmalıdır.
AİHM kararlarına göre, etkili bir soruşturmadan bahsedilebilmesi için;
- Resmi bir soruşturmanın yapılması,
- Soruşturmanın suça karışanlardan bağımsız bir organ tarafından yürütülmesi,
- Soruşturmanın kamuoyunda izlemesine yeterli derecede imkân sağlanması,
- Soruşturmanın ihlali gerçekleştirenleri belirleyebilecek nitelikte olması, yani maddi delilleri ve sorumluları tespit edebilecek nitelikte olması,
- Soruşmanın ivedilikle ve özenle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Soruşturma ihlale sebep olan sorumluların belirlenmesi bakımından hızlı, etkili ve yeterli şekilde yapılmalıdır. Bu husus aynı zamanda sorumluların cezalandırılabilmeleri için şarttır. Bu bakımdan sorumluların belirlenmesine ve olayın aydınlatılmasına yönelik olan bütün delillerin toplanması gerektiği Salman/Türkiye ve Gül/Türkiye kararlarında AİHM tarafından da ifade edilmiştir.
Somut olayda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, yürütülen soruşturma kapsamında toplanan bilgi ve belgelerin incelenesi neticesinde, başvuruya konu kaybolma/kaçırılma olayının faillerinin tespitinin mümkün olamaması nedeniyle 14.11.2019 tarihinde “Daimi Arama Kararı” verilerek dosya ilgili kolluk birimine gönderilmiş, olaya ilişkin araştırılmaların titizlikle yürütülmesi ve sonucundan 3"er aylık dönemler halinde bilgi verilmesi talimatı verilmiştir.
Olayla ilgili bilgi ve belgelerin incelenmesinden; başvurucu Emine Özben’in eşi MÖ’nün kaybolduğu/kaçırıldığı yönündeki 10.05.2017 tarihindeki müracaatı üzerine kolluk birimleri tarafından ivedilikle soruşturma işlemlerine başlanıldığı; bu bağlamda 5271 Sayılı Kanunun 161/2 maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcısının derhal bilgilendirildiği; alınan talimatlar doğrultusunda kaybolma ihtimali olan delillerin muhafaza altına alındığı, bu doğrultuda kolluk birimleri tarafından muhtemel kaybolma/kaçırılma güzergahı üzerinde araştırma yapıldığı, kaybolan/ kaçırılan şahsa ilişkin olduğu anlaşılan kamera kayıtlarının muhafaza altına alındığı, tespit edilen görgü tanıklarının ayrıntılı olarak beyanlarının alındığı, kaybolan şahsın kaybolmadan önce kullandığı kapıları kilitli olarak park halinde bulunan aracın üzerinde inceleme yapılarak muhafaza altına alındığı; Cumhuriyet Savcısı"nın talimatı üzerine araç içerisinde arama yapılarak elde edilen el swapları ile kaybolduğu/kaçırıldığı iddia edilen MÖ’ye ilişkin eşyaların Başsavcılık emanetine alındığı; Cumhuriyet Savcısı tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü"ne 15.06.2017 tarihinde ayrıntılı bir müzekkere yazılarak yapılması istenen işlemlerin teker teker belirtildiği; iddiaların çok boyutlu araştırılması gerektiğine vurgu yapılarak tespit edilecek delillerin muhafaza altına alınması talimatının verildiği; başvurucu Emine ÖZBEN vekilinin Cumhuriyet Başsavcılığı"na müracaat ederek müvekkilinin kaybolan eşi tarafından kaybolduktan iki gün sonra arandığının belirtilmesi üzerine, Cumhuriyet Savcısı tarafından arama yapılan şüpheli numara sahibi M.A.A’nın ivedilikle tespit edilip 30.06.2017 tarihinde bizzat soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı tarafından savunmasının alındığı; alınan savunmasında M.A.A"nın telefon alım satım işi ile uğraştığını şüpheli olarak tespit edilen telefon numarasının işyerindeki telefonlarda deneme amaçlı kullanıldığını beyan edip B.G. İsimli şahsı savunmasına tanık olarak göstermesi üzerine B.G."nin de ifadesinin bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından 03.07.2017 tarihinde alındığı; B.G."nin ifadesinde şüphelinin savunmasını teyit ettiği; bunun üzerine Cumhuriyet Savcısı tarafından kolluk birimlerine 10.07.2017 tarihinde müzekkere yazarak kaybolma/kaçırılma iddialarına ilişkin şüphelinin işletmekte olduğu işyeri ve çevresini gösteren kamera kayıtlarının tespiti ve incelenmesi talimatını verdiği; ayrıca Cumhuriyet Savcısı tarafından Sulh Ceza Hakimliklerinden gerekli izinlerin alınmasının ardından 10.07.2017 ile 30.10.2017 tarihlerinde BTK"ya müzekkere yazılarak başvuran Emine ÖZBEN"i arayan şüpheli numaraya ilişkin baz istasyonu bilgileri, HTS bilgileri, hattın kullanıldığı cihazlara ilişkin bilgiler ile bu cihazlara takılan sair telefon hatlarının sahiplik bilgilerinin istenildiği; öte yandan başvuran vekili tarafından 14.07.2017 tarihli dilekçe ile müracaat edilerek dile getirilen, söz konusu kaybolma/kaçırılma olayı ile ilgili paylaşımlarda bulunan, hatta bu şahısın tutulduğunu iddia ettiği yerin konumunu paylaşan “Meçhul Kayıkçı” isimli twitter kullanıcısının paylaşımlarının ihbar kabul edilerek Cumhuriyet Savcısı tarafından 28.07.2017 ile 30.10.2017 tarihlerinde kolluk birimlerine müzekkere yazılıp araştırılması talimatının verildiği anlaşılmıştır.
Etkili soruşturma yükümlülüğünün amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Buna göre, söz konusu etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Bu nedenle, Anayasa"nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkumiyetle veya belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği şeklinde yorumlanamaz (bkz. Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56).
Somut olayda, yukarıda da belirtildiği üzere, başvurucuların kayıp olan yakınlarının bulunması için gerekli adımların zamanında atıldığı, meydana geldiği iddia edilen kaybolma/ kaçırılma eylemine ilişkin her türlü soruşturma işleminin yerine getirildiği ancak isnat edilen eylemlerin faillerine ulaşılamadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, olayda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlaline neden olan bir durum bulunmadığı gerekçesiyle aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne dayalı karar katılmak mümkün olmamıştır.
Başkan Kadir ÖZKAYA |
Üye Rıdvan GÜLEÇ |