Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/13-250 Esas 2011/190 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/13-250
Karar No: 2011/190

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/13-250 Esas 2011/190 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/13-250 E.  ,  2011/190 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2007/44357
    Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : HATAY 1. Asliye Ceza
    Günü : 27.12.2006
    Sayısı : 504-788
    .
    Hırsızlık suçundan sanık H.T.."in 5237 sayılı TCY"nın 142/1-e 143 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, aynı suçtan sanıklar C. D.. ve A. S.."nin ise anılan Yasanın 142/1-e ve 143. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Hatay 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2006 gün ve 504-788 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet savcısı E. N.. tarafından düzenlenen 13.03.2007 gün ve 44357 sayılı tebliğname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 13. Ceza Dairesince 21.07.2011 gün ve 293-63 sayı ile;
    Sanıklar A.S..ve C. D.. hakkındaki hükümlerin 5237 sayılı TCY"nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümler yönünden düzeltilerek onanmasına, sanık Hanifi Temizel hakkındaki kamu davasının da zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 26.08.2011 gün ve 44357 sayı ile;
    “…Dosya ile ilgili düzenlenen tebliğnamede C.savcısı E. N..’ın imzasının bulunduğu ve sözkonusu ilamda da yine bu kez üye sıfatıyla E.N..’ın karara iştirak ettiği görülmüştür.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 03.03.2009 tarih ve 2009/3-21 esas ve 2009/46 karar sayılı ‘gerek soruşturma aşamasında yargılama konusu uyuşmazlık hakkında görüş beyan edip, tavsiyede bulunma hakkına sahip olan ve soruşturma sonucunda düzenlenen iddianameye görüldü yaparak ‘olur’ vermekle o görüşü benimseyen, gerekse kovuşturma aşamasında benimsediği bu görüşü sürdürecek C.savcısını da belirleme hak ve yetkisine sahip İl Cumhuriyet Başsavcısının, 5271 sayılı CYY’nın 22/1-g maddesi uyarınca aynı davada C. savcısı olarak görev yapması nedeniyle, hakim olarak görev yapmasına olanak bulunmamaktadır. Böyle bir halin aynı zamanda Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinin ‘adil yargılanma hakkının ihlali’ niteliğinde olacağında kuşku yoktur’ şeklindeki kararı muvacehesinde, aynı şekilde temyize konu edilen uyuşmazlıkla ilgili C.savcısı olarak tebliğname düzenleyerek görüş bildiren Erdal Noyan’ın, daire görüşmelerinde aynı uyuşmazlıkla ilgili hükme iştirak etmemesi gerekir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden incelenmek üzere Özel Daireye gönderilme¬sine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıkların hırsızlık suçundan cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, tebliğname düzenleyen Yargıtay Cumhuriyet savcısının, Özel Dairesinde aynı işin temyiz incelemesinde görev yapmasının, 5271 sayılı CYY’nın 22/1-g maddesi uyarınca, hakimin davaya bakamayacağı hal olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin belirlenme¬sine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Halen Yargıtay 13. Ceza Dairesi Üyesi olarak görev yapan E. N.."ın, Yargıtay C.savcısı olarak görev yaptığı dönemde Hatay 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.12.2006 gün ve 504-788 sayılı hükmü ile ilgili olarak 13.03.2007 günlü tebliğnameyi düzenleyip görüş bildirdiği,
    Aynı dosyanın Yargıtay 13. Ceza Dairesindeki temyiz incelemesi sırasında adı geçenin Yargıtay Üyesi olarak oy kullanmak suretiyle 21.07.2011 günlü karara katıldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir çözüme ulaşmak için, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    5271 sayılı CYY’nın “Hakimin davaya bakamayacağı haller” başlıklı 22. maddesi;
    “Hâkim;
    a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
    b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
    c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
    d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
    e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,
    f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,
    g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
    h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
    Hâkimlik görevini yapamaz” hükmünü içermektedir.
    Buna göre, aynı kişi aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adli kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği ya da mağdur vekilliği yapmışsa, yargılamanın devam eden sürecinde anılan maddenin (g) bendi uyarınca hakimlik görevi yapamayacaktır.
    Öte yandan, 2797 sayılı Yargıtay Yasası"nın “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile yardımcılarının görevleri” başlıklı 28. maddesinin 2. fıkrasında;
    “…Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini, karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenler ve onun yerine imza ederler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının vereceği diğer işleri görürler” hükmü yer almaktadır.
    Anılan maddeye göre Yargıtay Cumhuriyet savcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini, karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenleme ve onun yerine imza etme hak ve yetkisine sahiptir. Bir başka anlatımla, Yargıtay Cumhuriyet savcısı, Yargıtay ilgili Dairelerince temyiz incelemesi yapılmadan önce, yerel mahkeme hükmünü usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılıklar yönünden inceleyip düzenlediği tebliğname ile Başsavcı adına görüş bildiren makamdır.
    Diğer taraftan, konunun Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan “adil yargılanma hakkı” bağlamında da değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 01.10.1982 gün ve 8692/79-56 sayılı Piersack/Belçika kararında özetle; “Yargıçlardan birisinin, daha önce tahkikatı yürüten savcılık biriminin başı olarak görev yaptığı, bu dosyayla ilgilenen görevlilerin hiyerarşik üstü olarak mahkemeye sunulacak yazılı mütalaaları gözden geçirip düzeltme, olayda benimsenecek yaklaşımı tartışma ve hukuki noktalardan kendilerine tavsiyede bulunma hakkına sahip olmasının, böyle davranmadığı saptansa dahi suç isnadının esası üzerinde karar vermiş bir ‘yargı yerinin’ tarafsızlığının kuşkuya açık olabildiğini tespit etme bakımından yeterli olup, bunun da Sözleşme’nin 6/1. maddesinin (adil yargılanma hakkının) ihlali niteliğinde olduğu” sonucuna varılmıştır.
    Bu kapsamda, Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada tebliğname düzenleyerek görüş bildiren kişinin, daha sonra Yargıtay üyesi seçilmesi halinde, Özel Dairede o işin müzakeresine katılması, 5237 sayılı CYY"nın 22. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendine göre hakimin davaya bakamayacağı hallerden olup, aynı zamanda AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ihlali niteliğinde bulunduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.06.1999 gün 1450-156 sayılı ve 03.03.2009 gün 21-46 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada 13.03.2007 günlü tebliğnameyi düzenleyip görüş bildiren E. N..’ın, daha sonra aynı hükmün temyiz incelemesi sırasında Yargıtay üyesi olarak görevli olduğu Yargıtay 13. Ceza Dairesinde müzakerede oy kullanmak suretiyle 21.07.2011 günlü karara katılmasının 5271 sayılı CYY’nın 22/1-g maddesine aykırılık oluşturduğunda ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ihlali niteliğinde olacağında kuşku yoktur.
    O halde, E. N.."ın Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak tebliğname düzenleyip görüş bildirdiği somut olayda, Özel Dairede işin müzakeresine katılıp oy kullanarak kararın oluşmasını sağladığı anlaşıldığından, açıklanan ilkeler doğrultusunda Özel Dairenin 21.07.2011 gün ve 293-63 sayılı kararı hukuken yok hükmünde olup sonuç doğurması olanaksızdır.
    Bu itibarla, itirazın kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün temyiz incelemesinin sağlanması için dosyanın yeniden Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 21.07.2011 gün ve 293-63 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için, Yargıtay 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.09.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
    ..

    Hemen Ara