Esas No: 2011/11-170
Karar No: 2011/179
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/11-170 Esas 2011/179 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname : 2011/153086
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : DÜZCE Ağır Ceza
Günü : 20.06.2006
Sayısı : 115-189
Sanık B. Y.."nın sahtecilik suçundan, 765 sayılı TCY"nın 345 ve 81/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.12.1998 gün ve 113-739 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.05.1999 gün ve 3173-3142 sayı ile;
“... Sanığa yüklenen Sağlık Ocağı Tabipliğince düzenlenmiş yeşil reçetede sahtecilik eyleminin sübutu halinde, TCK"nın 342/1. maddesinde yazılı suçu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeden, görevsizlik kararı yerine, duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.12.1999 gün ve 113-739 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Düzce Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2002 gün ve 204-20 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 342, 59 ve 1412 sayılı CYUY’nın 326. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi üzerine Düzce Ağır Ceza Mahkemesince yapılan uyarlama yargılaması sonucunda 20.06.2006 gün ve 115-189 sayı ile, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 204/1, 62, 1412 sayılı CYUY"nın 326. ve 5271 sayılı CYY"nın 307/4. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu kararın hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 05.11.2010 gün ve 5678-12652 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen resmi belgede sahtecilik suçunun, lehe olan 5237 sayılı TCY"nın 204. maddesindeki cezasının miktarına göre tabi olduğu aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının suçun işlendiği tarihten temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca istem gibi bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCY"nın 66/1-e ve 67/4. maddeleri uyarınca düşürülmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 22.06.2011 gün ve 153086 sayı ile;
“...5252 sayılı Yasanın "Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul" başlıklı 9. maddesinin 4. fıkrasındaki, "Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz" biçimindeki düzenleme karşısında; lehe yasa uygulaması amacıyla yapılacak uyarlama yargılamasında dava zamanaşımına ilişkin kuralların uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilmeden, suç tarihi ile temyiz incelemesinin yapıldığı tarihler arasında zamanaşımının gerçekleştiği kabul edilerek 5237 sayılı TCY"nın 66/1-e ve 67/4. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi nedeniyle Özel Dairenin anılan kararına karşı itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire düşme kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün esastan incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık hakkında sahtecilik suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyarlama yargılamasında dava zamanaşımının işleyip işlemeyeceğinin belirlenmesine ilişkin ise de; hükümlü aleyhine yapılan itirazın süresinde olup olmadığı Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık hakkında sahtecilik suçundan 765 sayılı TCY hükümleri uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Yasa değişikliği nedeniyle yerel mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın lehe hükümler içerdiği kabul edilerek sanığın belirtilen Yasa hükümleri uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği,
Uyarlama hükmünün temyiz incelemesi sonucunda, Özel Dairece kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği,
Özel Dairenin bu kararının 29.11.2010 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.06.2011 tarihinde itiraz yasa yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının olağanüstü yasa yollarının yeraldığı “ Altıncı Kitap”, “Üçüncü Kısım” “Birinci Bölüm”de 308. maddede düzenlenmiştir. Anılan maddede, “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenleme ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz yasa yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak ayrıksı bir hüküm getirilmek suretiyle sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanınan ve olağanüstü bir yasa yolu olan itiraz 30 günlük bir süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.
Konuya ilişkin bu yasal düzenlemenin açıklığı karşısında, hükümlü lehine farklı bir uygulamaya vurgu yapılmadığı sürece, maddede öngörülen 30 günlük sürenin Yargıtay ceza dairelerinin uyarlama yargılamalarının temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararlara yönelik itirazlar yönünden de geçerli olduğu kabul edilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca öncelikle itirazın süresinde yapılıp yapılmadığı değerlendirilecek, ön inceleme sonucunda itirazın süresinde olduğunun saptanması halinde esasa girilip daire kararının hukuka uygun olup olmadığı saptanacak, sürenin geçtiğinin belirlenmesi durumunda ise başvuru reddedilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece uyarlama yargılaması sonucunda kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesi sırasında, Özel Dairece zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının düşmesine karar verilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca uyarlama yargılamasında zamanaşımına ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı görüşüyle düşme kararının kaldırılması istemiyle itiraz yasa yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. İleri sürülen ve hükümlü aleyhine olduğunda kuşku bulunmayan bu aykırılıkla ilgili itirazın 5271 sayılı CYY’nın 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tabi olduğu, dosya içeriğine göre, 30.11.2010 tarihinde başlayan itiraz süresi 29.12.2010 tarihinde sona erdiği halde, itiraz yasa yoluna Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiinden 6 ay 23 gün sonra olacak şekilde 22.06.2011 tarihinde başvurulduğu görülmektedir. Bu nedenle 30 günlük yasal süreden sonra yapılan hükümlü aleyhindeki itirazın Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi olanaklı değildir.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının yasanın öngördüğü 30 günlük süre içinde yapılmaması nedeniyle reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; “uyarlama yargılamaları ile ilgili itirazlarda hükümlü aleyhine de olsa 30 günlük sürenin aranmayacağı, dolayısıyla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının esastan incelenmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının süre yönünden REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.09.2011 günü oyçokluğu ile karar verildi.